Halbuki ibtida mazharı ferdiyyet olan hakikat-i Muhammediye dir ki, âlemde mevcut olan kaffe-i sıfat ve kemâlât-ı ilâhiyyeyi câmi’dir.
Yani bütün bu gördüğümüz ve göremediğimiz ne varsa, hepsi ferdiyyet hükmündedir. Ama bu ferdiyyetin zuhuru da efendimize aittir. Yani mertebesi, makamı, sahibi olarak Hakikat-i Muhammediyeye aittir. Böyle olunca rabbine olan delilin evveli de (s.a.v.) efendimizdir. Onun için tevhid “Lâ ilâhe illâ Allah”. Ancak o zaman denmişti. Melâike-i Kirâm’ın da mirac gecesinde tasdikiyle, şehadetiyle “Eşhedü en lâ ilâhe illâllah” a dönüştü.
Şerh-i Kaşani ve bali de bir ibare vardır. (Eddelilü’d delilü alâ Rabbihi) sûretinde vâki olup, (evvelü) yerine (eddelilü) isti’mâl/kullanma olunmuştur. Yani evveli yerine “eddelilü” kelimesi konmuştur. Ma’nâ rabbına delilin edelli olmuştur. Yani delilinin delili. Birinde delilinin evveli, birinde delilinin delili olmuştur, diye geçmektedir ibarede diye
90
ifade ediliyor. Kaşâni şerhinde. Delilin edelli yani delilinin delili olur. Rûh-i ma’nâ değişmez. Hangisi dense de ma’nâ’nın rûhu, rûhunun ma’nâ’sı değişmez.
Dostları ilə paylaş: |