NECM-53/14- (İnde sidretil muntehâ.)
“Sidretül Münteha'nın yanında.”
-------------------
Necm-53/15- (İndehâ cennetul me’vâ.)
“O'nun (Sidretül Münteha'nın) yanında Me’vâ Cenneti (vardır).”
-------------------
Necm-53/16- (İz yagşes sidrete mâ yagşâ.)
“Sidre'yi bürüyen şey bürüyordu.”
-------------------
Necm-53/17- (Mâ zâgal basaru ve mâ tegâ.)
“Bakışı kaymadı ve haddi aşmadı.”
-------------------
Necm-53/18- (Lekad reâ min âyâti rabbihil kubrâ.)
“Andolsun ki o, Rabbinin büyük âyetlerinden gördü.”
-------------------
244
NOT= Bu hususta daha geniş bilgi, (6-Mübarek geceler) ve
(37/53 Necm Sûresi) isimli kitaplarımızda bulabilirsiniz.
-------------------
Saff-61/6- “Ve iz kâle îsebnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiren bi resûlin ye’tî min bagdîsmuhû ahmed, fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn.”
“Ve Meryemoğlu İsa (a.s) şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Muhakkak ki ben, elimdeki Tevrat'ta olan herşeyi tasdik eden ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan Resûl ile müjdeleyen, size (gönderilmiş) Allah'ın Resûl'üyüm.” Fakat onlara beyyineler (mucizeler, deliller) getirdiği zaman onlar: ‘Bu apaçık sihirdir’dediler.”
-------------------
Müzzemmil-73/1- (Yâ eyyuhel muzzemmil.)
“Ey örtünüp gizlenen!”
-------------------
Müzzemmil-73/2- (Kumil leyle illâ kalîlâ.)
“Az bir kısmı hariç olmak üzere gece kalk!”
245
-------------------
Yâni beşeriyet örtüsüyle örtünmüş olan, kalk artık yani beşeriyetinden hakîkâtine kalk. Efendimiz (s.a.v)’in şahsında bu hakîkâtlere dikkat çekmek için verilen ifâde ile “Ey onun ümmeti olan kişi” “Gaflet halinden kalk bakalım. Beşeriyet örtünden soyun, hayal âleminden hakîkât âlemine geç mânâsınadır. Nefsini kötülenmiş olarak bil ve hakîkâtini idrâk et.
-------------------
Müddessir-74/1- (Yâ eyyuhel muddessir.)
“Ey bürünmüş olan!”
-------------------
Müddessir-74/2- (Kum fe enzir.)
“Kalk, artık inzar et (uyar).”
-------------------
Bu âyeti kerîme geldikten sonra Efendimiz (s.a.v) en yakın akrabalarından başlayarak dini tebliğ etmeye başlamıştır.
Dâvete en yakınlarından başlaması emredilen Varlık Nûru-aleyhissalâtü vesselâm-, birgün Safâ Tepesi’ne çıkarak Kureyş kabîlesine seslendi. Onlar da bu çağrıya icâbet ederek Safâ Tepesi’ne geldiler. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüksek bir kayanın üzerinden onlara şöyle hitâb etti:
“Ey Kureyş cemâati! Ben size, şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasbedecek desem, bana inanır mısınız?”
Onlar da hiç düşünmeden:
246
“Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar Sen’i hep doğru olarak bulduk. Sen’in yalan söylediğini hiç işitmedik!” dediler.
Oraya gelmiş bulunan herkesten bilâ-istisnâ bu tasdîki alan Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onlara şu ilâhî hakîkati bildirdi:
“O hâlde ben şimdi size, önünüzde şiddetli bir azap günü bulunduğunu, Allâh’a inanmayanların o çetin azâba uğrayacaklarını haber veriyorum. Ben sizi o çetin azaptan sakındırmak için gönderildim.
Ey Kureyşliler! Size karşı benim hâlim, düşmanı gören ve âilesine zarar vereceğinden korkarak hemen haber vermeye koşan bir adamın hâli gibidir.
Ey Kureyş cemâati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi de dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allâh’ın huzûruna varmanız, dünyâdaki her hareketinizin hesâbını vermeniz muhakkaktır. Netîcede hayır ve ibâdetlerinizin mükâfâtını, kötü işlerinizin de cezâ ve şiddetli azâbını göreceksiniz! Mükâfât ebedî bir cennet; mücâzât da dâimî bir cehennemdir.”
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu hitâbesine, orada bulunanlardan umûmî bir îtiraz gelmedi. Yalnız amcası Ebû Leheb:
“–Hay eli kuruyası! Bizi buraya bunun için mi çağırdın?” diyerek münâsebetsiz ve yakışıksız sözler sarf etti. Hakâretleriyle Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- in kalbini kırdı.
Kendisi hakkında, Leheb Sûresinde bahsedilen sonunu bu ifadeleriyle daha o zamandan kendisi hazırlamış kendi hükmünü kendi vermiş olduğundan iki eli de kurumuştur. Zelil ve hakir olarak ölmüştür.
-------------------
Hâkka-69/40- (İnnehu le kavlu resûlun kerîmin.)
247
“Muhakkak ki o, gerçekten Kerîm Resûl'ün sözüdür.”
-------------------
İlâhî hakikatlerin ve kelâm-ı ilâhî’nin kendisine ikram edildiği ve onları kendi nefsinden değil vahy olarak zâhire çıkaran “Kerîm Resûl'ün sözüdür.”
-------------------
Tekvîr-81/22- (Ve mâ sâhıbukum bi mecnûn.)
“Ve sizin arkadaşınız mecnun (deli) değildir.”
-------------------
Yani hayal ve vehim âleminde yaşamayan, kendisinde bulunan Hakikat-i İlâhiyye üzere yaşayan ve onun meczubu, o nun ilâhî cazibesinde olandır.
-------------------
İnşirâh-94/1- (E lem neşrah leke sadrek.)
“Göğsünü senin için şerhetmedik mi (yarıp genişletmedik mi)?”
Dostları ilə paylaş: |