ve külu veşrebu ve la tüsrifu innehü la yühıbbü’l müsrifiyne
ve ekl/yiyiniz ve eşreb/içiniz ve üsrif/israf da etmeyiniz.
Kesin o, müsrif/israf edenleri hubb/sevmez ayeti üzre
İnek, kendisinde sanai edilen (SÜT) ü İlahi Arzu olarak,
halkıyet mazhariyeti gereği (behimi/hayvani) mesabesinden alemlere ikram eder.
Hernekadar duruşu itibariyle
sanki daim tefekkür içindeymiş bir görünüş olsa da,
yine hayvanlığı itibariyle ikram yönünden,
verme idrak ve irfaniyetinde olmayıp sadece bencilce aldığı halde,
Nizam-ı İlahi gereği hiçbir tefekkür ve sual etmeksizin daima verir.
Kendisinde sanai edilen sütün meydana gelmesi,
Allah’ın merasında,
onun izni ile lutfedilen (OT) u yiyip, (SU) yu içmesiyle oluşur.
Eğer bunlara müdahale edilmez ise,
oluşan (SÜT) ekmel mükemmel olup, hem lezizdir, hem şifadır.
Ondan (SÜT) ü içenlere ve (ET) olarak yiyenlere zevk, lezzet ve sıhhat verir.
***
İNEK kesilmez halinde iken temin edilen (SÜT) tür.
(SÜT) ilmin remzidir.
Ehil kimse elinde kesilmesi ile (ET) ve (KIYMA) haline dönüşür.
Artık ona (HAYVAN) denmez.
Bunlar da yine ehil kimseler elinde (TA’AM/YEMEK) haline dönüşür.
Artık ona (ET) ve (KIYMA) denmez
Bilahare (SULTAN) (kadın veya erkek olsun rical/erlik) masasında yenir.
***
Böylece önce Hz. Allah’ın tahsis ettiği ve lutfettiği (OT) ve (SU) ile beslenen,
beslenirken sadece (SÜT) ünden istifade edilen (HAYVAN) (BEKARE/İNEK),
ve sonra kesilip de (ET) ve (KIYMA) adına inkılab eder,
ve sonra ehil kimseler elinde (TA’AM/YEMEK) haline dönüşür,
Bilahare (SULTAN) masasında yerini alıp, yenerek,
(HAY) hayvanlıktan, (HAY) İnsanlığa (U’RUC/Mİ’RAC) eder
***
İneğin bedeni (zahiri, cismi) Şeriat hakimiyetidir.
Sadece (SÜT) olarak istifade edilmesidir, ki İlmel Yakiynlik tir diyebiliriz.
Onu keserek (ET) ve (KIYMA) olma haline gelindiğinde,
Sadece (SÜT) olarak istifade edilmesinden çıkılmıştır.
Batınından hissement olunmak üzere (YEMEK) olarak
nice isim tatbikatları oluşmaktadır, ki Aynel yakiynlik tir diyebiliriz.
O etlerin ehil kimseler elinde nice isimler ile yemek haline gelmesi, ki yenmesi ile de
(HAY) hayvanlık halinde, (HAY) İnsanlık kemalatına vesile olmasıdır.
Böylece önce (Zahir) den, (Batın) a
ve bilahare (AHFA) (gizlinin en gizlisinin)
zuhura gelmesine sebep olur ki, Hakkel yakiynlik tir diyebiliriz
Böylece
- Zahirinde (SÜT)’ü (remzen ilm-i ilahisi) ile İlmel Yakiynlik,
- Kesilip (ET) ve (KIYMA) oluşmasıyla Aynel yakiynlik,
- (YEMEK) çeşitleri olarak yenmesiyle de Hakkel yakiynlik zevk olunur diyebiliriz.
***
Talib olan Derviş, kendisindeki Kabul ile ineğin otladığı yer misali (Dergah) ta
yani İlahi Nübüvvet’e havi, selam inen Gönlün (Mürşid-i Kamil’in, Arif-i Billah’ın)
Sohbeti ile (OT) lar, (ilahi feyzi ilim olarak alır.)
Yine O’nun gönlünden zuhur eden
Muhammedi Muhabbet Nazarını (ŞURUB) eder (içer).
Böylece nizama uygun olarak
ekl/yeme ve şurb/içmesiyle kendisinde ikram edilecek ilim zuhura gelir.
Neticede israf olmaz.
Kur’anı Kerimin aynı ayetine istinaden,
A’RAF (7)/31
ya beniy ademe huzu ziyneteküm ‘ınde külli mescidin ve külu veşrebu ve la tüsrifu innehü la yühıbbü’l müsrifiyne
Ey beniy adem/âdem oğulları!
külli mescid/Her secde ınde/yerinde ziynet/süsünüzü huzu/alıveriniz
ve ekl/yiyiniz ve eşreb/içiniz ve üsrif/israf da etmeyiniz.
Kesin o, müsrif/israf edenleri hubb/sevmez
Talib olan Derviş,
her mertebenin ziynetlerini ahz eder, ittihaz edinir (alır, tutar, kabul eder)
ve o mertebelerin, makam kemalatına gelmesi yönünden
kendisine izin verilmiş yol üzere seyri sulukunu
Şeyhinin ilahi nazarı üzre, O’nun gönlünde yapar.
Böylece,
Hayvan-ı Natıklıktan, önce murad olan İnsan-ı Natıklığa (Natık-ı İnsan)
ve sonra hatmül kemal olan Kur’an-ı Natıklığına (Natık-ı Kur’ana) inkılabeder.
Yani
İlmel Yakiynlik - Aynel yakiynlik - Hakkel yakiynlik seyri üzere u’ruc eder
***
2. Bir Nefsin Katledillmesi
"Bakare" (İneğin/Sığırın) kurb’an edilmesi emri, sadece emir yönünden
(semina –atana) (duyduk – itaat ettik)
(amenna –saddakna) (iman ettik, tasdik ettik, sadıkız) hakikati üzerine
derhal tatbikata konması gerekir.
Diğer taraftan,
Bu emrin nizam üzere bir manası daha sonraki 72. ayette açıklığa kavuşuyor.
Bu ayet vesilesi ile, onların bir nefsi (kişiyi, şahsı) katlettikleri
ve katilin kim olduğunun bulunması bakımından
kurb’an edilecek ineğin cesedinin bir yerinden alınıp,
onunla maktule (katledilmiş) olana vurulması ile
maktul Allah’ın izni ile canlanıp,
kendini katledeni bildirmesi hadisesinden haberdar etmektedir.
Nitekim,
BAKARA (2)/72
ve iz kateltüm nefsen feddaretüm fiyha
vallahü muhricün ma küntüm tektümune
Ve yine hatırlayınız ki: Siz bir nefs/şahsı katel/katletmiş, öldürmüştünüz,
sonra bunda aranızda biribirinizle eddare/çekişmeye, atışmaya kalkıştınız
(suçu biribirinizin üstüne atarak başınızdan defetmek istiyordunuz.)
Allah ise sizin ektüm/gizlediğiniz şeyi muhric/meydana çıkarıcıdır
Rivayet olunuyor ki,
İsrailoğulları içinde ihtiyar ve gayet zengin bir adam varmış,
bunun bir oğlu ve yeğenleri (kardeş çocukları) bulunuyormuş,
yeğenleri (kardeş çocukları) bu zengin amcalarının mirasına konmak için
onun TEK OĞLUNU gizlice öldürmüşler, ve çocuğun cenazesini
geceleyin yine içlerinden bir başkasının kapısının önüne koyarak,
bağırıp çağırmağa ve güya katlini aramağa,
cinayeti şunun bunun üzerine atmağa kalkışmışlar.
Diğer bir anlatımda ;
katledilen kişi (Maktul) zengin Adamın kendisi idi.
Ve cesedin bırakıldığı yer
Şehrin kapısı önü - Kasabanın sınırı – Başka bir kasaba – Başkasının evinin önü deniyor.
Katil iddiası ile büyük bir fitne çıkmış.
Neticede her iki taraf da silahlanıp birbirlerine girmişler.
İçlerinden akıllı ve ileri görüşlü birisi:
"Aramızda Allah'ın Rasulu varken niye birbirimizi öldürüyoruz?" demiş.
Bunun üzerine kavgayı bırakarak, Musa (a.s.)'ya gelip meseleyi arzettiler.
Musa (a.s.) onlara:
"Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" dedi.
Yani Allah bu hadise üzerine
Kulu ve Peygamberi Musa’ya bu emri ilahisini beyan etti.
3. Böyle bir fitnede hak/hakikat nasıl tahakkuk edecekti ?...
Nitekim bir rivayete göre,
Salihlerden ihtiyar bir zâtın bu evsafı hâiz bir buzağısı ve bir de çocuğu varmış,
ihtiyar bu buzağıyı bir ormana götürmüş ve Allaha emanet ederek bırakmış,
“Yarab, bunu çocuğum büyüyünceye kadar sana emanet ediyorum” demiş,
Yani kendisindeki buzağıyı
kendisine ait olan çocuğunun ileride hizmetinde olabilmesi için
emaneti yerine vermek üzere (ki en uygun yere) “Allah”a emanet etmiş.
Sonra Salihlerden olan bu ihtiyar vefat etmiş.
İşte o buzağı yalnız Allah’ın verdiği (OT) ve Allah’ın verdiği (SU) ile
yani himaye-i ilâhiyede büyümüştür. Ayni zamanda bu inek sürülmemiştir.
Bu sırada çocuk da yetişmiş (akıl baliğ bulmuş) ve bu hâdise vakı olmuş idi,
İşte bu BAKARA, diğer bir rivayetteki
Yeğenleri tarafından, zengin adamın mirasına konmak üzere
yani dünyevi miras için maktul kılınan gencin
cesedini başka bir yere götürüp,
suçu oradakiler üzerine atarak, kendilerini suçsuz kılmayı hedefleyen
FİTNE nin selamet bulmasında kullanılacaktır.
İblis de Allah katında makbul yer tutabilmek için
Halife-i Hak olan insanı yoldan çıkarmaya Allah’ın izni ve İZZETİ ile kendini adamıştır.
Böylece günü geldiğinde, Allah’a karşı
“bak ben başardım, ben halifeyi hakk’a layığım,” demeyi hedeflemektedir.
Yani bu olay İblis siyrettir, denebilir.
4. Bakar_Kurb’an edilip Katili bildirmesi
İşte boğazlanması istenen inek, bu türlü bir inek olması gerekir.
Yani
1. - Allah’ın himaye-i ilahisinde büyümüş, (Allah’ın rahimliğinde rahmetlenmiş,)
2. - ve (Bakara 2/71) belirtildiği gibi
la zelulün tüsiyrü’l arda ve la teskıy’l harse
1. zelul (ezgin, gamlı değildir, zillet uğramamış)
2. tüsiyrü’l arda (arzı/yeri seyr etmeyen, sürmeyen)
3. ve (ne) teskıy’l harse (hars/ekin sakiy/sulamaya alıştırılmamış)
Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, Bir bakare ki
- ne çifte koşulup tarla/arazi süren, - ne de ekin sulayan, - ne de salma gezen
3. - ve ne şekilde kullanabileceği karar verecek bir çağa gelmiş,
yani gencin aklı baliğ olmuş, rüşde ermiş, olgunlaşmış halinde ki,
bu kıymeti pazarlıkta fevkalade uygun bir teklifle ortaya koymuştur.
Kavim araya araya o bakareyi bulmuşlar
Yani onu, ondan başka sığırı olmayan o büyüyen çocuğun yanında buldular.
Sığırın sahibi (büyüyen çocuk),
"Vallahi, derisinin dolusu altın vermedikçe onu size vermem" dedi.
Böylece hayvanı, derisinin dolusu ALTIN karşılığında satın aldılar.
Altın hem zahiren (maddi), hem manen (manevi) olarak çok değerlidir.
Manen risalete remiz olarak kabul edilmiştir.
Hayvanı kurb’an edip ondan bir parça ile öldürülen/katledilen adama (maktule) vurdular
Kurb’an edilen ineğin dili veya kuyruk sokumu gibi bir parçası…
DİLİ (dilllenmesi itibariyle konuşmasına işaret),
Kuyuk Sokumundan (hayatın ilk başlangıç yerine işareti itibariyle)
Adam dirilince, "seni kim öldürdü?" diye sordular.
Yeğenlerini göstererek: "Katilim budur" diye cevap verdi. Sonra tekrar öldü..
Bunun üzerine, mirasdan pay alamadılar
Diğer bir rivayatte de, "katili yakalayıp öldürdüler" denilmektedir.
***
Böylece ancak himaye-i ilahide büyüyen bir inek boğazlanması,
Ve ondan alınan (dili) veya (kuyruk sokumu) gibi bir parça ile
(maktule) darp edilmesi suretinde, hakikat ortaya çıkar
Diğer bir ifade ile, Allah’ın salli ettiği
(Nebiler, Sıddıklar, Şehıtler, Salihler) (Nisa 4/69) tatbikatında
Fitne selamet bulur, hakikat ortaya çıkar, Hak yerini bulup, kemale erer.
Dostları ilə paylaş: |