G…… Z……
*************
(40) A… K….
Hikâye’de yer alan olay Efendi Baba’nın belirttiği üzere Kazâ-Kader üzerinedir. Ressam çizdiği resimlerdeki dış sûretlerin zâten Yaratan tarafından çizilmiş olup; kendisi resimlerin sadece içini doldurabileceğini söylemiştir. Bunu söylemekle aynı anda hem Yaratıcının yarattıklarına karşı olan mutlak tasarrufunu hem de yaratılanın bu belirlenmiş olan istikamet üzerinde söz sahibi daha doğrusu yorum sahibi olduğunu göstermektedir. Bunu demekle de iki genel yanlış görüşe cevap vermiş olmaktadır.
Birincisi; Allah yarattıklarını yaratmış ve kendisi bütün bu yarattıklarından apayrı olarak kendine ait bir yerde bulunduğuna dair yanlış düşünce. Ressam, çizdiği her resimde Allah’ın Esmâsı ile oluşan bir bütünlüğün içinde sadece içeriğini oluşturabilmektedir. Bir resmi iç kısmı ve dış kısmı diye ikiye ayıramayacağımızdan; için dışı-dışın da içi tamamladığı düşünüldüğünde Allah’ın her varlık üzerinde isimleri, sıfatları veya en üst düzeyde Zat’ı ile tecelli ettiği gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bunu görebilen ya da sezinleyebilen bir göz de Allah’a yarattıklarından apayrı olacak şekilde mutlak bir gayriyyet biçemez.
İkinci; yanlış düşünce de “Allah zâten her şeyi biliyor. Benim ne vakit ne iyilik yapacağımı da ne vakit ne kötülük yapacağımı da biliyor. O zaman benim sevabımın da günahımda benimle bir ilgisi yok; zâten benim hayat sahnesinde bir kukladan farkım bulunmamaktadır. Ressam çizdiği resimlerin içini doldurmak sûreti ile hayatta kendinden bir oluşum çıkarmış olmaktadır. Burada Cüz-i irâde vurgulanmakta olup;ressam içini boyarken kendi zevki ve isteğine göre çalışmalarını sürdürmektedir. Bu çalışmalar da muhakkak ki Allah’ın bilgisi dahilinde olmaktadır.
Resimlerde boyanan sûretlerin hayvân şeklinde olmasından; İseviyyet mertebesinde gerçekleşen bir hikâye olduğu düşünülebilir. Keza boyanan sûretler bitki olsa idi “Museviyet”; insân olsa idi “Muhammediyet” mertebesine işaret edeceği düşünülebilir. Ressam kendi Cüz-i irâdesi çerçevesinde hayvânların içini, istediği şekilde doldurabilmektedir. Yalnız bu isteğini gerçekleştirebilmesinin Ressamın Özgürlüğünden ziyade Yaratıcının Özgürlüğü diye görmek daha doğru ve yerinde olacaktır. Çünkü ressam kullanacağı boyaları seçerken bile elinde olan boyalar arasında seçim yapmaktadır. O boyaları renk renk, çeşit çeşit de oraya getiren; ressamın karşısına boyayacağı yeri koyup onu resmi ile baş başa bırakan Yukarıdakinin irâdesidir.
Bu olay insân’ın aklına çeşitli Âyetleri ve sözleri de getirip tefekkür etmesini sağlamaktadır. Sadece içini doldurması “Kâlem yazdı, mürekkep kurudu” sözünü hatırlatmaktadır. Sürekli yeni resimlerin oluşturulması “O, her gün yeni bir iş ve oluştadır (55/Rahman, 29)” âyetine işaret ettiği düşünülebilir. Resimlerdeki silûetin dışının yukarıdaki tarafından çizilip içinin ressam tarafından doldurulması; (mânâsı Hakk’tan fiili kuldan) olan “sâlih ameli” meydana getirmektedir. Eğer ressam, “resmin dışını da çizen o; içini de dolduran o” diyebilse idi; mânâ’yı da fiili de asıl sahibine Allah’a teslim etmiş olup bir üst mertebede Zat mertebesinde bir amel işlemekte olacaktı.
Dostları ilə paylaş: |