*************
(43) F….. A…..
Esselâmü Aleyküm ve Rahmetullah,
Kıymetli rehberim M….. bey Terzi babamızın kısa hikâyesine ancak bir yorum yapabilme imkânım oldu.
Efendim bu kısa hikâye’deki bir yerde yaşayan kişi kanaatimce bu vucûd beldesinde yaşayan bizim mânevi kişiliğimiz, şahsiyetimiz ene dediğimiz benliğimiz oluyor. Buradaki mevcut idrak seviyemizle yani esfeli safilin tabir edilen en alt bilinç katımızdan seyri sülûk yolu ile daha uzak olarak gördüğümüz ve perdeliliğimiz dolayısı ile farkına varamadı-ğımız daha üst idrak seviyesine çıktığımız yolculuk olarak anlıyorum bu kişinin çıktığı yolculuğu yani bu bizim seyri sülûk yolculuğumuz.
Uzun uğraşlar meşakkatler ve çileler neticesinde ulaşıyoruz (inşaallah) bu idrak seviyesine yani arkadaşımıza ve içeri girip bir müddet dinlemeye de bu idrak mertebesini tam anlamı ile hazm etme sürecimiz, Ne olduğunu ve neden bu zamana kadar etrafımızda ve hayatımızda olup bitenleri bu şekilde fark edemediğimizi anlama süreci,
bu seviyede bir süre oyalanıp iyice hazm edip bu mertebeyi belkide makam haline getirdikten sonra etrefımızdaki her şeyi hâlâ hayvân sûretlerinde görmeyide hayvânsal özellikler olan sadece yemek yeme üreme yatıp dinlenme uyuma ve uyanma ve hayatı böylece idame ettiren canlı türleri olarak görme olarak anlıyorum. Yani bu mertebede hâlâ enâniyyetten kurtulamama ve her nesneyi ve canlıyı
kendi münferit varlıklar olarak görme, yani anladığım kadarı ile mülhime nefs mertebesine ulaşmak yani "lâ fâile illâllah" mertebesine yaklaşmak şeklinde düşünüyorum.
Ressamın "bu resimleri “yukarıdaki çiziyor”, “ben içlerini dolduruyorum" sözünden anladığım kadarı ile daha tam anlamı ile bu mertebenin idrakine varamamamız yani 2 gün önce okuduğum İNSÂN surei şerifindeki "30- Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Âyet-i Kerîmesinden ve HAŞR Sûresi "24- O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve sûret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." Âyet-i Kerîmesinden anlıyoruz ki asıl MUSAVVİR olan Cenâb-ı Hakk (c.c.) dur, aslında ressamın yani bizim yani var zannettiğimiz vehmi varlığımızın ne resim çizmekle ne içini doldurmakla nede renk ve biçim vermekle
ilgili hiç bir kabiliyyeti yoktur ve "la mevsufe İLLÂLLAH" idrakine ulaştığımızda anlayacağımız gibi aslında fâil ve bu faaliyetlerin meydana gelmesine sebep olan vasıfların sahibide O dur. Dolayısı ile kazâ ve kader tamammen rabbul âlemin zülcelâl hazretlerinin hükmü ve irâdesi ile varlığa gelmekte zuhura çıkmakta.
Efendim naçizane anlayabildiğim bu kısa hikâye’den bunlardır, hata ve kusurlarım mutlaka vardır, rabbimden bu gerçeklerin idrakine varabilmeyi ve yaşayabilmeyi nasip etmesini niyaz ediyorum selâm ve afiyetle kalınız.
Dostları ilə paylaş: |