*************
(63) Ha….. T…..
Selâmün aleyküm Terzi Babam, Halifem,
Bismillâhirrahmânirahîm.
Efendi Baba’mızdan tefekkür vesilesi olarak evlâdlarına lutfettiği hikâye.
Hikâye birgün bir yerde yaşayan bir kişi olarak başlıyor. Bu kişinin nerden geldiğini ve kim olduğunu bilmiyoruz
sadece bir kişi olduğu belirtiliyor. Bu kişi bir arkadaşını ziyarete gidiyor ama içerde bir müddet dinleniyor, hemen arkadaşıyla münasebet kurmuyor. Önce geldiği yeri bir tanımaya, orda neler olduğunu tetkik etmeye başlıyor. Duvarlardaki resimlere ama hepsinin belirli özelliği olan resimlere bakıyor ve hepsinde sadece hayvân sûretleri olduğunu müşahade ediyor.
Buraya kadar olan kısmı Rabbımızın lutfu ile izaha çalışırsak; bu kişi bir yerlerden ziyaret edeceği arkadaşına hiç sormadan, istediği anda gelerek, izinsiz ve teklifsiz içeri girip bir müddet dinlenebiliyorsa geldiği kişiye hiç de yabancı olmayan hani nerdeyse ondan biri gibi. Oldukça yakını. Bu hal görünmez bilinmez vücûd dalgaları iken görünür bilinir vücûd dalgaları haline gelme muhabbeti ve şiddetli arzusu ile mükerrem olan Âdem’den efdal olan insân-ı çıkarma teşekkülâtı ve tatbikatının aynen meydana geldiğini gösteriyor. Yani Rabbımızın irfan olunma muhabbeti ile kulundan görünme arzusunun zuhura gelmiş hali diyebiliriz.
Bu kişinin duvarlardaki resimlerin hepsinin neden hayvân sûretleri olduğu ile ilgili sorusu iki şey için olabilir. Ya imtihan ediyor veya öğrenmek istiyor. Eğer öğrenmek için ise o resimleri çizen tasvirci-ressamdan bilgilenmek isteğinde, tasvirci-ressam da demek ki istediği bilgiyi ona verebilecek bir durumda diye düşünebiliriz. Ama tasvirci-ressamın sadece hayvân resimleri çizmiş olduğuna bakarsak o zaman soruyu soranın tasvirci-ressamın halinden haberdar olduğu, acaba kendisi farkında mı diye onu imtihan ediyor diye de düşünebiliriz.
Acaba bu kişi sorduğu soru ile tasvirci-ressama bir şey öğretirken mi öğreniyor veya öğrenirken mi öğretiyor? Bu vesile şüphesiz yeni zuhuratların oluşumu için hazırlanan mükemmel bir zemin gibi görünüyor. Bu aşamada tasvirci-ressamın, tasvir ile zihninde tasarladıklarını resimlendirip sûret haline getirebilen kişinin cevabı çok manidar ve hikayenin en önemli yeri.
Burda tasvir eden ve resimleri çizen aynı kişi olarak gözüküyor. Hem tasarlayan hem de çizen olarak verdiği cevap çok mühim. Çünkü böyle bir soru Rabbımızın bizdeki arzusu olan irfan olunmada tespit ve terakkiye izin olarak düşünebiliriz. İşte burda kişinin cevabı bulunduğu yeri tespit bakımından önemlidir. Kişinin çizdiği şekillerin hepsinin hayvân resimleri olması nefsi emmâreden görünmeler olmakla birlikte kişinin verdiği cevap “gerçek insan olmak için önce hayvânlığa ermek lâzımdır” sözünü hatırlatıyor. Bizler de insanlığımızdan haberdar olmazdan yani Muhammedi bir Adem gönlüne mülâki olmazdan evvel
hayvân-ı natık olarak yaşarken,
yaşadığımızı zanneden ölüler iken mül3aki olduktan sonra hayvânın hakikati itibariyle irfan olunmada Rabbi eğitime girerek hayvân olma hallerimizden yavaş yavaş hayvânı çizme, tanımlama, boyama hallerinden hissement olur seviyelere ilerlemeye başladık inşaallah.
Verilen cevaba göre tasvirci-ressamın zatından zuhur edeni hem tasvir edip hem de resmetmesi itibariyle Hakk makamının müjdecisidir diyebiliriz. Yukardaki çiziyor biz de içini dolduruyoruz ifadesi ve cevabı verirken hâlâ çiziyor olması tam bir teslimiyet ve rızalık içersinde nefsi mutmain makamının tatbikatı ve razılığında olduğunu gösteriyor.
Demek ki soruyu soran da cevabı veren de sıradan kişiler değil. Soru da sıradan bir soru değil. Demek ki kişinin artık vakti gelmiş. Soruyu soran sorduğu sorunun hakimiyetinde, cevabı veren sorunun nerden geldiğinin ve içinde bulunduğu halin kemâlâtıyla tam bir edeb içersinde cevabını vererek bulunduğu makamın kemâlâtına ermiş olarak icazetini alıyor. Cevap verirken çizime devam ediyor olması sanki bu durumun ispatı gibi. Böylelikle bu kişi bu soru ile eğer imtihanda ise sınavını geçiyor.
Muhammedi Âdem gönlünü tasdik ile Şeyh-i Muhammed vesilesi ile Muhammedi yolda yürüyebilme izni ve lutfunda bizleri eğiten, eğitirken öğrenen, öğrenirken öğreten Allah’ımız bizlere dâim ikramda.
Derviş mürşidinin Allah’ın izni ve lutfu ile çizimleri değil mi? Mânevi edeben kendinden kendine kendini diyemiyoruz ama bu hikâyede de görüldüğü gibi vesile sırrı ile mürşid eliyle çamurdan yapılmış, balçık halimizi büyük bir merhamet ve lutfu İlâh-îsi ile fincana dönüştürme gayretinden hiç vazgeçmeyip dâim kulu ile meşgul olan Rabbımıza hamdü senalar olsun.
Elhamdülillâhi Rabbül ‘Alemiyn.
Allah razı olsun. Hürmetle ellerinizden operim.
Dostları ilə paylaş: |