*************
(74) Tu…… S…….
Selâmün aleyküm Terzi Babam, Halifem,
Bismillâhirrahmânirahîm.
Tasvirci Ressam İnsân-ı Kâmildir. Teslimiyyetle Sâfiye mertebesin-dedir. Başka resimler olsaydı. Yedi mertebe üzerine Hakk'dan alınan ilham üzerine çizilirdi. Ressam, çizdiği resimlerin içindeki renk ve düzenlemeleri Rabbin'den aldığı ilham ve tevhid üzerine içinden gelerek beşeriyete yansıtmıştır. Gönül noktasında; İlâh-î aşk ile tüm sıfatlar resme yansıtılabilirdi.
Allah razı olsun. Hürmetle ellerinizden operim.
*************
(75) Üm…… D…….
Selâmün aleyküm Terzi Babam, Halifem,
Bismillâhirrahmânirahîm.
Kişi, bilinmez iken, bir tecelli ile gönülden ilham alarak Allah’ın bilinmek arzusunu yerine getirmek üzere mürşidi ile karşılaşır. İKRA emri üzerine, dervişin seyrullahı başlar. Nefsinin Allah’ın dilediği hale gelebilmesi için mürşidin eğitiminden geçer. Cihad ile nefis mertebelerini aşar, Rabbani ve rahmani vücût teşekkülü ile Allah’ın tek bir’liğinin idrakine varır ; hale geçirir. Derviş, Şeyhinde ifna olur. Safiyete erer ve kemâlât mertebesine ulaşır. Buna mukabil, Reis-ül Mürşid de aldığı vahiy ile müridine kavuşur, kendi geçtiği yoldan müridinin seyrullahına rehberlik eder. Evlâdı ile bütünleşir. Bâtın ve zâhir zevc olur. Bunu el vesile sırrı ile tatbikata koyar.
Dolayısıyla, mürşid ve mürid, vücûd-u kitab-ı Muhammedi tatbikatında, beşer inşasında efdal kılınan insân kemâlâtı için, seyrullahda asli hüvviyyete değin halife kılınan Âdem kimliğinde beniy Âdem tatbikatında gece ve gündüz ; Leylâ ve Mecnun; öğrenen ve öğreten gibi iç içedir; birbirini takip eder ve tamamlar; ayrı düşünülemezler; halka içinde halkadırlar. Ayrı gibi ama yekvücut. Tek ve bir …
Fiilin fâili Allah olduğuna göre, mürşidden de görünen “O”, müridden de görünen “O”. Zâtından zâtına tatbikat ile her şey vücûd buluyor, görünmezden görünür hale geliyor.. Madde de “O”, mânâ da “O”. Her yerde hüvviyyet gözüküyor. Arzusu da “bilinmek istemek” olduğuna göre, her şey bu arzuya hizmet ediyor ve zevk ediliyor. Böylelikle hakiki hüvviyyetimiz olan HÜVE’ye varılmış oluyor.
Terzi Baba’dan gelen ödev de, bu öz üzerine, kendini örterek ve açarak, zarif bir dil ile, çok kısa bir hikâye gibi tüm makamları cem ederek, evlâtlarına himmet lütfu, nimetidir. Tefekküre başladığım anda Rabbim’den inen beyan, Bu “ İrciî ilâ rabbiki” emridir” … İlâhi olarak Efendi Baba’mızdan süzülerek gelen Allah rızası ile ve Allah rızası için Derya-ı Nur-u Muhammedinin tam merkezine yüzme emri ve izni olarak idrak edilebilir mi ? Allahü âlem.
*****
Zannediyorum vaktiyle okuduğum, “şeyh Sadii Şirazî’nin, Bostan, gülistan” türüne benzer bir kitapta okumuş idim, hatırımda kaldığı kadarıyla şöyle ifade ediliyor idi.
Sadi : cinsiyet -erkek /mutlulukla, uğurla ilgili
Sede : ağaçtan düşmüş meyve, sade, sadece
Şirazi : kitap ciltlemekte kullanılan bez şerit
Bostan : bahçe, bağ, genel ve özel açık mahal,koku yeri Fetih makamı
Gülistan : gül yeri, gül bahçesi
Bostan adlı eser, ahlâk, terbiye, tevazu, mertlik, adalet, ihsan, rıza, kanaat, şükür, tövbe gibi muhtelif konuların işlendiği on bölümden oluşmaktadır. Hükümdarlar övülmekten çok hakka, adalet ve doğruluğa davet edilmektedir. Gülistan adlı eser, hükümdarların hal ve hareketleri, derviş ahlâkı, kanaat ve fazilet, susmanın yararları, sevgi ve gençlik, zayıflama ve ihtiyarlık, terbiyenin ehemmiyeti, sohbetin adabının işlendiği sekiz bölümden müteşekkildir.
Hakikat-ı Muhammedi üzere İKRA emri ile onsekiz âlemdeki kendi vücûd kitabımızın yazılması mı remz edildi ?
Dostları ilə paylaş: |