HİKÂYENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:
İlm-i İlâh-î’de her varlığın A’yân-ı Sâbite denilen bir programı vardır. A’yân; sâbit olan hüküm demektir. Bu hükümde zaman yoktur. İşte bu hüküm, “kazâ”dır. İsimlerin programı olan A’yân-ı Sâbite, yaratılmış değildir. Allah’ın zâtından’dır. Cenâb-ı Hakk, kendinde olan A’yân’ları faaliyete geçirmeyi diledi. A’yân-ı Sâbiteler kendi programları nasıl ise o şekilde istihkaklarını talep edince, Cenâb-ı Hakk da ezeli ilminde onların istidatlarına göre bu taleplerini bir defada verdi ki, işte “kazâ” denilen hüküm budur.
“Kader” ise, kazâ’nın zaman ile mikdar, mikdar âlem sahasına çıkmasıdır. Bu a’yân-ı sâbiteler’den biri de ressamlık özelliğini ortaya çıkaran ismin programıdır.
Ressamı ziyaret edip çizdiği resimleri sorgulayıp başka seçeneğinin olup olmadığını soran arkadaşı kimdir? Bu kişi, insân’ın kendinde bulunan onu tefekküre yönlendirecek bir üst mertebeden gelen ilham’dır diyebiliriz.
Dostları ilə paylaş: |