Bismillâhirrahmânirrahîm
Terzi Baba bize bir seyahatinden bahsediyor. Bana bir hayli düşün-dürücü geldi. Halîfemiz bize manevî zât boş konuşmaz diye îkâzda bulunmuş idi. Allah ondan râzı olsun ben de şöyle tefekkür ettim ki Terzi Babamız seyahatı ile ilgili çok şeye dikkat çekiyor. Burada İstanbul’dan Düzce’ye hicret var. Arza gelmek Âdemiyet ya Âdem sonra Bolu’ya. Hira Dağı’nı düşünüyorum... Cebrâîl’in üç kere sıktığı “oku” dediği Efendimiz (s.a.v.) ile sonra Düzce’nin Aydınpınar köyü balık çiftliği burada manevî bir sohbet ziyafeti yapıyor. Burada makam giydiriliyor. Yola çıkmadan önce öğle namazını kılmak için abdest alıyor, kendinden kendine bir arınma var. Camiye girip kendi bünyesinde mir’ac yapıyor ve halka dönüyor. Aydınpınar Köyü diyor Terzi Baba, demek ki biz dervişleri müjde aydın akan pınardan nasip alacağız. Âmîn.
Efendim benim için hayatımın dönüm noktası olan bir olaydan bahsetmek istiyorum.
Sene 1992’de İstanbul Maltepe’deki evimize taşındık. Bir zaman sonra yan blokta oturan bir hanımla karşılaşıyoruz, selamlaşıyoruz.
(Efendim benim babam manevîyatı güçlü bir zâttı. Çocukluğumdan itibâren gönlümde babamın yaktığını zannettiğim bir ateş vardı. Evlendim, zor bir eş, çocuklarım, dünya işleriyle meşguliyet, biraz cefâ, babamın vefatı yıl 1992.)
Epey bir zaman sonra bu hanım bana gelmek için haber gönderdi, buyur ettim. Şaşılacak şey, hanımı yeni tanıyorum. Kapı çalındı. Hanımla biz öyle bir kucaklaştık ki sanki çok eskiden tanıyormuşum gibi. Bir yandan ağlıyoruz. O zaman sebebini pek çözememiştim. Arkadaşlığımız uzun bir süre devam etti ve beni 2008 yılında mürşidim ile tanıştırdı ki bu tanışma benim doğumumdur. Demek ki 1992 yılındaki tanışıp ağlamam doğumumun habercisi imiş. Şimdi bulmuş olduğum Vechimi vechine, gönlümü gönlüne bağladığımdan selâm aldığım gönülden Rabbim bizi ayırmasın. Âmîn. Hürmetle ellerinizden öpüyorum.
Dostları ilə paylaş: |