(18) DOĞDULAR, YAŞADILAR, ÖLDÜRDÜLER, ÖLDÜLER.
İsimsiz…… 25.12.2012
Cenâb-ı-Allah, “beni zikredin, bende sizi zikredeyim,” diyor.
Şeriat mertebesi: “Beni hatırlayın, beni anın, bende sizi hatır-layayım.” Hakk’ın kulunu hatırlaması, kulunun huzûrda olduğunu bilme-sidir. Her zaman Hakk’ı andığı, hatırladığı vakitlerde kul ile Hakk arasın-da bağ oluşur. Dua eder, Hakk’ı talep eder, davetine icabet eder. Birin iki görünmesi, zikir eden ve zikir edilen mahalli gösterir.
Târîkat mertebesi: Hakk kuluna muhabbetini verdiği için, kul Hakk’a yönelir. Hakk’ın muhabbeti ile hatırlar zikreder. Bu muhabbet onu Hakk’ın sevgisiyle kaplar. Kul, içindeki sevgi ile her zaman Hakk’ın huzûrunda olduğunu düşünür. Hakk’ın edebi ile edeplenir. Yaşamını huzûrda olduğunun bilinci içinde geçirir.
Hakîkat mertebesi: Bu mertebede zikreden Hakk’tır. Zikir edilen de Hakk’tır. Kulun fenâ olması, kulun varlığı yok olduğu için, zikir eden de edilen de Hakk’tır. Hakk Hakk’ı görür. Hakk’tan gayrı hiçbir varlık yoktur. Zikir odur ki fikir olsun, ikiliği ortadan kaldırsın. Kuldan zikreden Hakk’tır.
Marifet mertebesi: Bu mertebede fiili yaşam yoktur. İlmi hayat var olduğu için, zikir eden, zikir edilen olamaz. Sadece zikir kalır. Hakk zikir’dir. Kelimeler yok, ilim vardır. Sadece bu mertebede tekliğin şânını ve şeenleri zikr zevkine ulaşır. Hakk’ın tecellîleri zikirdir. Sıfat, isim ve fiilleri zikrin sûretleridir.
“Ve onun zürriyetinide bâkî olanlardan kıldık.”
Zâtî âyettir. Ulûhiyyet mertebesinde ilmi programın verilişini anla-tıyor.
Dostları ilə paylaş: |