GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (5) doğdular, yaşadilar, ÖLDÜRDÜler



Yüklə 1,01 Mb.
səhifə16/184
tarix07.01.2022
ölçüsü1,01 Mb.
#80530
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   184
(7) RE: İKİ KONUDAKİ YAZI

Si…… Se….. 28 Kasım 2012 12:07

Hayırlı günler Si... Oğlum. Yazını açtım, okudum, kaydettim. Oldukça güzel olmuş. Ellerine, diline sağlık. Duygu ve düşüncelerini güzel ifade etmişsin. Cenâb-ı Hakk tefekkür ufuklarını açsın İnşeallah. İş ve hayat sıkıntılarına gelince. Bunlar yaşadığımız dünya hayatının şartlarındandır. Çünkü bu dünyada cennet ve cehennem birlikte yaşanır. Bundan kimse istisnâ olmaz. Ancak bir farkı vardır; kendini bilmeyen gaflet ehli geçekten sıkıntılı cehennem sürelerini çok sıkıntılı geçirir, cennet sürelerini de çok gaflet ile geçirir, hayatının farkında bile olmaz. Çünkü daha henüz "Âdem-i mânâsı" ile yeryüzüne-beden arzına ayak basmamış, hayâl âleminde yaşamaktadır. Diğer taraftan kendini ve âlemin hakîkatlerini bilen kimse için bunların anlayış tamamen başkadır, çünkü onlar acı ve tatlıyı birbirine karıştırıp tek şey yapmışlardır. Onların dertleri sadece Hakk derdi olmuştur. Bu dert ise bütün dertlerin şifasıdır. Kendilerine gelen sıkıntılı bir zaman bölümünde Rabb'larına sığınırlar ve bu sayede arkalarında büyük bir gücün varlığını hissedince sıkıntıları çok daha hafiflemiş olur. Başlarına zaman bölümlerinin bir parçasında da güzellik ve rahatlık zuhûra geldiğinde onun da şükrünü eda edip yine Rabb'larına yönelirler. İşte bu rahat devrelere çok dikkat etmek lâzımdır, çünkü nefs kendine hemen pay çıkarıp gaflete, yani kendi hayatına dönmek ister. İşte irâde bu sahada çok lâzım olur. Eğer kişinin vakti var da rahatlığından dolayı rehavete düşerek görevini aksatıyor ise kayıptadır. Eğer kişi gerçekten samimi olduğu halde bazı dış zorlamalar itibâriyle görevini yapamıyor ise ona ruhsat vardır. O an yapamayabilir. Eğer vakti olmuyor ve o günün dersi yarına kalıyor ise bunlar nafile ibadetler olduğundan ve kazâsı olmadığından geçip gitmiş oluyor. Her yeni günün görevi o günün içinde yapılabilirse yapılıyor, aksi halde geçmiş oluyor.

Burada mühim olan bir şey var, sen de ondan bahsetmişsin. Eğer kişi fiili nafile ibadetlerini çaresizlikten dolayı yapamamış ancak rabıtasını devam ettirmişse bu husûs yerli yerincedir. Zâten gerekli olan Hakk’ın gönülden çıkartılmamasıdır. Bunu ta’rîf bâbında "el işte, gönül dostta" denmiştir. Ancak sıkışık durumda yapılamayan ibadetler farz olanlar ise, bilindiği gibi, bunların ilk fırsatta kazâsı lâzım gelmektedir. Ehlullah’tan biri, hayatının bir bölümünde bakmış ki dünyalık her şey yolunda, hiçbir sıkıntısı yok, derinden düşünerek, "Eyvah! Rabb'im beni unuttu," demiştir. Rabb'in unutması ise en büyük hüsrandır. Biz Rabbımız’ı unutmaz isek O da bizi unutmaz. Yaşadığın hâl tasavvuf lisanı ile (Kabz ve Bast) tabir edilir. "Kabz" sıkıntı ve "Bast" ise açılmadır. Bunlar birbirini kovalar dururlar; tâ ki daha ilerilere doğru yol alıncaya kadar.

Üzerimizdeki beşerîyet elbisesi her türlü halden etkilenir. Bu da zâten doğaldır. Mühim olan hayatın gafletinde değil, bilincinde olmaktır. O yüzden, "bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" denmiştir. Cenâb-ı Hakk her türlü dünya ve âhiret işlerinde kolaylıklar nasip etsin İnşeallah. İnsanın hayatında beş-on veya daha değişik senelerde çok verimli bir zaman süreci olur. O zaman sürecindeki bereketi biriktirmesi lâzım gelir. Bu yüzden çok fazla çalışması da lâzım gelir. O zaman önceliği o çalışmaya vermek lâzım gelir, çünkü esnaflığın maaş garantisi yoktur. İş çok olduğunda çok çalışmalı. Daha sonra verimsiz zamanların kaybını böylece önlemek lâzımdır. İşte bu tür işlerin daha az olduğu zamanlarda da bâtınî yöndeki işleri arttırmalıdır. Böylece bir denge oluşmuş olur.

Benim dünya için çalıştığım yaklaşık atmışa yakın senemin hâlini sana anlatsam senin çalışma durumun belki onların yanında Beyoğlu’nda gezmeye çıkmak gibi kalır. İnsan sadece içinde bulunduğu hâli bilir ve en çok sıkıntıda olanın da kendi olduğunu zanneder. Kişinin birisi hâlinin ne kadar sıkıntıda olduğundan bahsedince, diğeri, “sen benim hâlimi bilsen bulunduğun yerin cennet olduğuna inanırsın,” demiştir. Tabii ki bütün bunlar değerlendirme halleridir. Cenâb-ı Hakk adalet sahibidir, kuluna çekemeyeceği yükü vermez; vermiş ise onu çekebilecek kâbiliyeti de vermiştir. Çünkü "Lâ yükellullahu nefsen illâ vusaha" "biz bir nefse çekeceğinden fazlasını yüklemeyiz" kesin hükmünü vermiştir. Cenâb-ı Hakk cümlemizi bu dünya eğitim ve tecrübe sahasından alnımızın akı ile mezun olmayı nasip etsin İnşeallah. Herkese selâmlar. Hoşçakal. Efendi Baban.


Yüklə 1,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   184




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin