GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (5) doğdular, yaşadilar, ÖLDÜRDÜler



Yüklə 1,01 Mb.
səhifə24/184
tarix07.01.2022
ölçüsü1,01 Mb.
#80530
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   184
*************

Muhterem Efendim,

Bu satırları size yazarken, uzun bir geceden sonra güzel bir güne uyanmış gibi sükûnet, huzur ve neş'e ile dolan gönlümü hayretle müşâhede ediyorum. Anladım ki fasılalar ayırmaktan çok kavuşturur, her sükûnet içinde bin türlü hareketi barındırır imiş. Elhamdülillah, ne kadar âciz ve günahkâr olsak da çalacak bir kapımız, bir uzun gecenin sabahında önüne yatıp da "Bu bizim Yunus mu?" hitabını duymayı ümid edeceğimiz bir eşiğimiz var. Bu hissiyat ile mübarek ellerinizden öpüyorum.

Muhterem efendim, bu beden mülkünün hükümdarı, Hakk'ın arzdaki halîfesi ve semâvatta melekûtun kıblesi olan Rûh-u Sultânî, nice âlem-lerden, nice meratibten gelip geçmiş, idrâk etsin ya da etmesin nice seyr-ü sülûk geçirmiştir. Her âlemin ve her mertebenin nihayetinde ölmüş, müşâhede ettiği her yeni âlem ve mertebenin bidayetinde ise yeniden doğmuş, dirilmiştir. Rûh-u Sultânî’nin her mertebe ve âlemde biri mevt-i ızdırari, diğeri ise mevt-i ihtiyari olmak üzere biri zâhir diğeri bâtın olan iki nihayeti olup, bu iki mevtten oluşan her nihayet-i tammı takip eden bir yeni bidayeti vardır. Bu sebeple Rûh-u Sultânî’nin ve ecdâdı olan cümle ervahın hayat hikayesini pek kısa ifade etmek gerekir ise, lisanımızdaki "ÖLDÜ ÖLDÜ DİRİLDİ" deyimi bu vazifeye münasip görünmektedir. Zâten lisan-ı nebevi ile bu dünyada rahata ulaşması mümkün olmayan, garib tesmiye olunan, mizacı hüzün ile tasvir olunan mü’minlerin hayatı ölüp ölüp dirilmekle geçer. Ehl-i irfân olanlar ise bu kevn ve fesad girdabında Esmâ'ül Hüsnâ'nın bütün tecellîlerini kendi mir'atlarında seyredip zevk edinirler. Allah-u âlem.

Muhterem efendim, hayat hikâyemizden bir kesiti nakletmemizi irâde buyurmanız, bu ölüp, ölüp dirilmekle geçen girdabın içinde yaşadığım tüm hengâmeyi tekrar tefekkür etmeme vesile oldu.  Gördüm ki, günahlarla kapkara olan bu amel defterinin her satır arasında, Hakk'ın bu günahkâr kuluna sonsuz ikram ve lütufları, nihayetsiz afv ve gufran-ları var. Öyle ki, bu âciz kulun hayatı hep Settar-ul Uyûb olan Hak Teâlâ' nın rahmeti ile hıfz olunmuş. Çok uğraşmakla beraber baştan aşağı hata ve günahla dolu bu defterin bazı sayfalarını nakle cesaret bulabildim.

İlkokul son sınıf çağlarında bir çocuk iken, ailecek fakr-u zaruret içinde olduğumuz bir zamanda, annem bazı faturaları ödemek üzere elime bir miktar para verip beni postahaneye göndermiş idi. Posta-haneye vardığımda, parayı düşürmüş olduğumu gördüm. Büyük bir teessüre ve ardından da kendi içimde büyüyen bir öfkeye kapıldım. Bu paranın kaybı bizim için çok zor ve acı bir hâdise idi. O zamanki halet-i rûhiyem ve biçare aklımla Hakk Tealâ'yı sorumlu tuttum. Kendi içimden "Ya Rabbi, madem ki varsın, senin adaletin bu mudur?" diye söylene söylene isyan ettim. Neredeyse inancımı kaybedecek bir haldeydim. Eve vardığımda annem gülümseyerek kapıyı açtı. Ben evden çıktıktan kısa bir süre sonra, hiç tanımadığımız bir bayan kapıyı çalmış, “oğlunuz yolda bu parayı düşürdü,” diyerek düşürdüğüm parayı anneme teslim etmiş. Yalnız kaldığımda ağladım, Hakk Teala'ya çok dua ettim, Hakk'ın her daim beni duyduğunu anladım. Bu hâdise benim için Allah'ın varlığına kesin ve sarsılmaz bir delil oldu.

Yine üniversite talebesi iken, maddi ve manevî birçok elemin ağırlığı ile tüm benliğimin ve kalbimin kasvet ile kabz olunduğu sırada, tutunacak ve sarılacak hiçbir şey bulamayıp, göz yaşları içinde, elimde okumakta olduğum Mushaf-ı Şerif’e sıkı sıkı sarılıp, "seni seviyorum, sen beni bırakma" diyerek göğsüme bastırdığımı hatırlıyorum.  Mushaf-ı Şerif’e öyle sıkı sarıldım, öyle çok göğsüme bastırdım ki en nihayetinde bütün kasvet ve kabz hali kalktı, kalbimde daha önce duymadığım bir ferahlık hissettim. Bu gün bile o anı hatırladığımda titriyorum. Neden sonra, masama yapıştırmış olduğum bir çıkartma gözüme çarptı. Hz. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz'in bir sözü yazıyor idi; "İstemez misin ya Ömer, dünya onların olsun, âhiret bizim olsun?" Tekrar ağladım, ağladım ancak bu sefer neş'e içinde ağlıyordum. Sanki Hz. Resûlüllah (s.a.v.) o an bana hitab etmiş idi, çünkü benim de göbek adım Ömer'dir. 

Muhterem Efendim, işte bu iki hâdise ömr-ü hayatımda asla unutamadığım iki hatıramdır. Tekrar ve tekrar mübarek ellerinizden öper, hürmet ve selâm ederim.






Yüklə 1,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   184




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin