(13) RE: DOĞDULAR YAŞADILAR ÖLDÜRDÜLER ÖLDÜLER.
Ze…… Ul…… 20 Aralık 2012
Hayırlı akşamlar, Ze….. kızım. Seyehatte olduğumuzdan mailler birikmiş, geliş sırasına göre cevaplamaya çalışıyorum, bu yüzden biraz gecikmeler oluyor. Yazıların oldukça güzel olmuş, ellerine, diline sağlık. Dosyasına aktaracağım. Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasip eder İnşe-allah. Herkese selâmlar. Nüket Annen’in de selâmları vardır. Hoşçakal. Efendi Baban.
*************
Hayırlı akşamlar Efendim,
Nüket Annem’in ve sizin ellerinizden öpüyorum. Efendim, bu seneki hikâyeyi okudum, şöyle bir düşünce oluştu: Mutlak vücûd, sıfat ve isimleri ile şehadet âlemine tenezzül ettikten sonra İnsân-ı Kâmil’de vuku buldu. Hikâyedeki padişah “Zât-ı Mutlak’tır,” diyebiliriz. Değiş-meyen Kûr’ân’dır. Kûr’ân da zât olduğuna göre ve bütün mertebeleri kuşattığına göre değişmeyen kâinat kitabıdır.
Birinci kitap aynen sabittir değişmez. Kısaltmalar, ilâhî emaneti taşıyan İnsân-ı Kâmil’in ef’al, esmâ, sıfat ve zât mertebeleridir. Zât-ı Mutlak, Vâhidiyet, Rahmâniyet, ve Rububiyet yani esmâ cennetine indirilerek buraya kadar Hakkani elbiseler giydirilmiş iken, esmâ âlemi şartlarına göre uyumlu toprak bedenlerimizle mahlukiyet mertebesine indirilmiş olduk. Beden arzında nefsani benliğimizle hapsolduk. Kendimizi beden kabul ettik, nefs-i emmârenin hükmü altına girdik. Bu emredici nefsin hükmünden kurtulmak için nefis tezkiyesine girmek gerekir. Bunlar da yapmış olduğumuz savaşlardır. Geçtiğimiz “sırâtel mustakîm” 7 nefis turlarıdır. Her tur, benlik yükünü hafifletip perdeleri kaldırır. Öze, hakîkatimize doğru yol alırız. Tarihçinin tanımını kitaplar şöyle veriyor: “Tarihi seven, okumayı seven tarihin salt ezber olmadığının farkına varmış ve farkında olduğu gibi tarihi yaşayan, olayları abartmayan, sanıldığı gibi geçmişine sarılmayan, sarılmaması gereken, gelecek için geçmişten yola çıkarak bu günü irdeleyerek sağlam bir köprü oluşturmaya çalışan, çalışması gereken, şahıs, şahıslardır.”
Yani düşünebilen olabilmek. Bu da ancak akılla olabilir. Hikâyedeki sıralamayı, “doğdular, yaşadılar, öldüler, öldürdüler,” olarak sıralıyorum. İlâhi ilim uyanıklılık, yani hayattır. Kendini bilme ilmidir. Kişinin gerçek kimliği ile yaşamını ebedi olarak sürdürmesine vesile olur. Gerçek doğuş, Âdemiyyet mertebesinin tahakkukuyla gerçekleşir. İnsana farkındalık ve irfâniyet kazandıran seyir merdivenlerimizin ilk basamaklarıdır. Doğmak bilinçlenmek demektir. Efendi Babamız’ın dediği gibi:
“Düşündün mü hiç kardeşim.
Dostları ilə paylaş: |