*************
….ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm( Neml 30)
“Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleyküm bil mu’minîne raûfun rahîm (rahîmun).” (Tevbe 128)
Kandil ve üstteki âyeti mırıldanıyorum… Beni hep çok etkilemiştir. Ancak bu sefer sesler ve mahreçler olarak dinliyorum.. Özellikle “min enfusikum” kısmından sesler beni sanki çekip bir yere götürmek ister gibi. Tekrar tekrar “min’’, “enfus’’, “i’’, ’’kum’’ sesleri üzerinden helezoni bir girdaba kapılmış gibiyim. Meâline bakıyorum. “Sizin içinizden, sizin aranızdan’’ diye çevirmişler ancak buradaki “enfus" beni “tâ’’ enfusüm-den yakalıyor. Aranızdan demek değil, bâtınınızdan, iç âleminizden, özünüzden, “ta” kendinizden, nefsinizden diyor sanki, veya ben öyle duyuyorum. Dışarıda bir şey yok. “TA’’ Muhammed (s.a.v.) benim içimden bana, benden bana, mânâsı mânâma şevkat ve merhamet ediyor. Ben kendime merhamet ediyorum.
Azîz olan bende. Bana “RA” “sûl” benden doğuyor. İçimdeki RAsûl’e sarılıyorum. o bana teker, teker bütün geçtiğim sûretleri gösteri-yor çünkü o mü’MİNlere pek düşkündür. Birlikte Âdem (a.s.) oluyoruz, af diliyoruz. Eyüp (a.s.) oluyoruz, akan suda şifalanıyoruz, arınıyoruz. “Çünkü o mü’minlere pek düşkündür. Sıkıntıya düşmemiz ona pek ağır gelir.” Davud (a.s.) ağaçlara ve hayvanlara ilâhî okurken ben orada bir taş mıydım yoksa bir çiçek mi? Ancak kesin olarak dinledim o ilâhîyi. Nûh (a.s.) oldum, bütün sûretlerden geçtim teker teker, hepsine ve hepsinden SELÂM eyledim… Hep elimin üzerinde onun eli var. Bütün o yollardan geçmiş ve geldiği yolu gerisin geri giden biriyim.
Meryem’im İsâ’sını doğuran. Mûsâ’yım ve asâyım… Tûr Dağı’nın ta kendisiyim. “Çünkü o mü’minlere pek düşkündür.’’ Canım Efendim! Hiç uzak değilmişsiniz bana meğer. Onca yolu beraber gitmişiz. Enfus’te BİRmişiz. Ah canım Efendim! Bugün kutlu doğum günümüzmüş. MüBArek olsun babacığım… BAyrama da erelim inşeallah.
Not: Aşk ile yazılmıştır. Affola! Levvâme Kızınız Ni…...
Dostları ilə paylaş: |