Gönlü İlahi ile görünür.
Şu halde asıl, ilahi gönülde, Allah’ın gönül ettiği, Muhammedi muhabbettir. Gönlün tüm men/kimlik ve ma/şeyiyyet olarak halkıyette cisim kaydı ile değil gönül etmesinden dolayı Allah görünür ki, bağlı olunan Muhammedi gönül ile görünir.
***
Olaya dıştan bakılırsa gaddarca, haksızca, adaletsiz vs görünse de bütün bunlar Allah rahmetindendir. Hepsi kendi mertebesince nice isimlerin kemal bulmasında ekmel mükemmeldir. O mertebenin vücudunun ana karnındaki (rahmindeki) beşer insanın inşası misali, zuhura, şuhuda gelmesine hizmet etmektedir. Böylece buna “doğrudur”, denebilir. Ancak birşeye “doğrudur” demek, karşılığında bir “yanlış” var demeye gelir.
“innâ lillâhi innâ ileyhi raci’un” (Bakara 2/156)
(“kesin Biz lillâhi/Allah içiniz ve kesin Biz ona değin raci’/rucu edenleriz")
ayeti gereği bizler doğru ve yanlış için değiliz.
Mahlukluk, arzuyu ilahinin HALLAK ismiyle Hakikatinde (HAK) ismini HALK tatbikatına geçmesi tenezzülü olarak rıza olunmadadır. Aksine gidiş olamaz.
Yevm-il kıyama kadar mühlet verilmiştir. (Hicr 15/35 – Sad 38/78) (Allah) Ve kesin ki, la’neti/lanetim yevmi’d diyn/kıyamet gününe değin senin üzerinedir.) Sonunda rucu/dönüş asla yani hüve/onadır.
Nitekim, Yaşam, önce mevt/ölüm sonra hayat olarak inşa edilmiş, halkedilmiştir.
(Mülk 67/2) (o zat ki, mevt/ölümü ve hayate/hayatı halek/halketti ki, Hanginizin ahsen/daha güzel amel edeceğini bela (sınamak/belirlemek) içindir ve “hüve” aziyzü’l gafur (güçlü/galip, istiğfar/yargılıyandır)
Dostları ilə paylaş: |