14.10. 2013 tarihiyle “89-6- Bir hikâye bir çok yorum” başlığıyla gelen konu üzre:
Bedr-i Münir nûrunun 14-(8+6=14), zâhir ve bâtın olarak (2), 6 yevm üzre Hakîkati Muhammedîden (13) Hazerât-ı Hamse yönüyle (1+4=5), 1 ve 0 olan (var-yok) noktasına kemâlât üzre yansıması sayılarla ifâde edilmiş.
Kısaca bu “AN”a Hakk’ın Tevhid neş’esiyle bizlerde açılması diyebiliriz. Allah’ın zuhûratında olan her şey, her isim, her cisim, her sıfat mazhâriyetine tâbi. Bir başka deyişle “İlim mâlum’a tâbidir.”
Bunun bir örneğini Tevhid-i Ef’al noktasından “Elem tera keyfe fe’ale rabbüke bi eshâbil fil” Rabbinin fil ashabına nasıl ettiğini görmedin mi? Âyetinde görmekteyiz. Buradaki fiil “Lâ fâile illâllah”olarak fiilin mazharına tâbi.
Dikkate şâyandır ki, bu tefekkür konusunun geldigi aynı tarihlerde, muhterem Halifemizle, Hz. Mûsâ konusunda yapılan sohbetlerde nice hâller yaşandı. Ayni zamanda merkezden inen bu tefekkür konusuyla bu zamanlamanın ne kadar merkezde olduğuna işaret ediyor; zira Mûsâ bin Muslihiddin efendi gördüğü rüya sonrası, aynen Hz. Mûsâ’nın Kıptî’yi öldürdükten sonra ”Ben ne yaptım?” pişmanlığı ile kendini levm ederek tefekküre başlıyor. Ve ondaki “TÂLİP ENE” noktası harekete geçiyor. En’am 125’de
“Allah kimi hidâyete erdirmek isterse, onun gönlünü İslâm’a açar.” beyânı akla geliyor. Burada “kimim Ben?”den “ BEN KİM’im”e geçişte, ancak tefekkür ve idrâkle zulmetin karanlığından aydınlığa kavuşulabileceği bir gerçek.
Bu gerçeğin hakîkate kavuşması için Hz. Mûsâ’nın Şuayb’a mülâki olduğu gibi, Mûsâ bin Muslihiddin Sümbül-ü Sinan Hz.lerine mülâki oluyor. Her ikisinde de mürşidlerinin himmetiyle, aldıkları NAZAR’la Muhammedî seyir açılıyor.
Konumuzda, Sinan Hz.lerinin sorduğu sorularla tefekküre oldukça ağırlık verilmiş. Ana nokta, onun gönle bağlı olarak yapılmasıdır. Hevâsâtın esiri olmayan, inkârdan, şirkten, nîfaktan, küfürden âri bir özün muhasebesidir.
“KENDİNE DÜRÜST OL!” ile başlayan merkeze bağlı olarak yapılan bir muhasebedir.
Burada merkez âlemlere rahmet olan Hz. Muhammeddir.
Dostları ilə paylaş: |