(3) Gene, Yukarıdaki cevap gerçekten hiçbir şey ayırmaksızın bütün “enfüsi beden âlemi içinde” de her yönden geçerlimi’dir?
Bu soruya şu yaşadığım hal cevap olur zannediyorum:
Boşlukta salınıyor gibiyim ama heryeri kaplamışım, iç alemimde merkezim yok ama o alemin de merkezinin ta kendisiyim. Tarifi çok zor bir hal ile içim dışıma doğru döndürülüyor. Merkez dediğim içim zahirim imiş dışım ise batın imiş ve aslında bu hep böyleymiş. Zahrin hakkını veren batın, batının hakkını veren zahir merkezmiş.
Rumuzdan ibaret sandığım şeyler apaçık hakikatin kendisiymiş. Mecaz yokmuş yani zahir ve batın gerçekten de birmiş çünkü batınım zahir olduğunda görüyorum ki içim sandığım aslında bu âlem diye seyredip durduğum imiş. Kendi içimde veya içim sandığımda artık ne diyeceğimi şaşırdım, her söz merkezden gelip merkeze gidiyor ve ben bende dolanıp duruyormuşum, merkezden merkeze ve dışarısı sandığım her varlık ya’nî görünen görünmeyen her varlık benim vücudumun bir yansımasıymış, merkezden merkeze; yansıma da denemez apaçık oymuş işte, herbirine hakkı verilmiş merkez.
(4) Karşımıza çıkan her türlü eksi ve artı diye ifade edilen hadiselerin hepsi için onlarda merkezinde’dir diyebilirmiyiz?
Dostları ilə paylaş: |