***
Pirimiz, “On üç ve Hakikat-i İlahiyye” isimli kitabında Lutfetmiştir ki,
Kelime-i Tevhid’de nokta olmaması sırf nokta olduğundandır. Zira Tevhid, vahdet-i isbattır. Vahdet ise ayn-ı noktadır ve Muhammad (s.a.v.) vahdetin tam kemalli zuhur mahallidir. Ve O nun ikincisi ve mertebesinde müşterek olanı yoktur.
Alem de devr eden Ahadiyyet “ELİF-İ” (vücüb - vacib) Vahidiyyet - “MİM-İ” (imkan) dır. Ve bu “MİM” O “ELİF” in aynasıdır. Ve suret-i alem-e, suret-i Adem kaynak olmuş ve suret-i Ademiyyenin dahi en kemalli suret-i, suret-i Muhammediyyeden istifade etmesiyle olup, imkan “mim-i” ile Ahadiyyet “elif’i” ni (cem) etmiş/toplamıştır ki; biri cem-i biri fark-ı ve biri zahiri ve biri mazharı yani zuhur yeridir.
Bu manadandır ki; İnsan-ı kamil cem’ül cem ehlidir ve O nun hicabı/perdesi yine kendisidir. Ve bir şey ki; kendi kendine hicab/perde olmaz.
İşte Hakk’a ve İnsan-ı Kamile göre hicab/perde yoktur. Zira Hakk’ın İnsan-ı Kamile iltifatı vardır. Ve nakıs/noksana göre hicab/perde vardır zira a’ma’sı/hakikat-i kendisine münkeşif olmamış/açılmamıştır.
Dostları ilə paylaş: |