GöNÜlden esiNTİler: terzi baba (6) İSTİŞare dosyasi necdet ardiç İrfan sofrasi necdet ardiç tasavvuf seriSİ (86)



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə4/12
tarix12.08.2018
ölçüsü0,97 Mb.
#70160
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

Soru (Ke…. Abla): Bu nasıl bir çalışma?

Mu. Gustavo: Bu konuda konuşmak istemiyorum. Ancak bir örnek verebilirim. Örneğin, kapının eşiğinden her geçtiğinde, içinden “ben kimim?” diye soracaksın. Onlara katıldıktan sonra yaptığım ilk çalışma buydu.

Soru (Ce….): “Gurdjieff” grubundan bahsediyorsun değil mi?

Mu. Gustavo: Evet. 18 yıl içlerinde bulunduğum için birçok değişik çalışma yaptım.

Ce…: Bu arada yanlış anlaşma olmasın diye araya giriyorum. Aslında Mevlevi gibi konuşuldu ama. şu anda “Gurdjieff” grubuyla yaptığı çalışmalardan bahsediyor. Bu grup bir Mevlevi grubu değil. Allah inancı İslâmiyetteki gibi olan bir grup değil. Farklı bir ma’nevi yol.

Mu. Gustavo: 23 yaşlarımdayken, bir bayanla tanış-tım. Bana Mevlânâ’nın “Fi Hi Mâ Fih” kitabını verdi. Hemen aklıma 13 yaşımda okuduğum kitap geldi. Çok mutlu oldum. “Fi Hi Ma Fih’I” hemen okudum ama hiçbir şey anlamadım. Bu kitaplardan anlayacak bir grup bulma beklentisi içindeydim ama bekledim, bekledim, bekledim… Kimse anlamıyordu bu kitaplardan.

Bütün dünyayı dolaştım, tüm dünyayı, gerçek bir mürşid bulabilmek için. Çok insanla tanıştım. Ve izlenimim, tanıştığım insanların ihtiyacım olan (istediğim değil, ihtiya-cım olan) şeyleri bilmedikleriydi.

Bana kitabı veren bayana tekrar gittim. Dedim ki!:

Lütfen bana mürşidini tanıma fırsatı ver!” O da bana:

Olmaz! Tanışamazsın!” dedi.

Sen çok kendini beğenmişsin. Böyle bir egoya sahipken Allah’la yakınlaşabileceğini mi zannediyorsun? Eğer bu

42

hâlini değiştirmezsen sana yardımcı olamam.”

Üç yıl sonra kendisine tekrar sordum, yine aynı cevabı verdi.

Bundan 10 yıl sonra… Amazon ormanlarında “Gurdijeff” grubuyla dünyanın değişik yerlerinden gelmiş yüzlerce insanla beraber kamp yapmaya gitmiştik. Ve orada 18 yıldır içinde bulunduğum gruptan ayrılmam gerektiğini hissettim. O zaman henüz varlığından habersiz olduğum şu hadis geçiyordu içimden: “Kendini bilen, Rabbi’ni bilir.” İçimde birşeyler koptu orada. İçimde bulunduğum grubun özel bir ilmi vardı gerçekten, ama hakikat bilgisine sahip değillerdi. O dönem o grubun standartları itibariyle bir şeyh sayılırdım, Amerika Birleşik Devletleri grubunun başındaydım. Yüzlerce öğrencim vardı. Çok sıkıntı içindeydim, çünkü yanlış yapıyor olabileceğimi ve bu yüzlerce insana yardım etmek yerine zarar veriyor olabileceğimi düşünmeye başladım ve bırakmam gerektiğine karar verdim.

Amazon ormanlarından döndüğüm zaman o bayan arkadaşımı tekrar ziyaret edip, tekrar beni mürşidiyle tanıştırmasını rica etmeye karar verdim. Uçak bileti aldım. Ve evime gitmek yerine başka bir ülkede yaşayan o arkadaşımı görmeye gittim. Son görüşmemizde kalbimde birşeyler olmuştu. Evine gittiğim zaman kapıyı açtı (güzel bir bayandı). “Merhaba,” dedim. “Ne istiyorsun?” diye sordu. “Yine mi sen? Ne istiyorsun?” Dedim ki:

Allah’ın adıyla, senden tüm kalbimle rica ediyorum, lütfen mürşidine bana yardımcı olup olamayacağını sor!” Bana dedi ki:

Sende hiçbir değişiklik yok, aynı kendini beğenmişin, gösteriş meraklısının tekisin. Böyle birşey mümkün değil.”

Ama gözlerine baktığımda farklı bir ışık gördüm. Başka hiçbir şey söylemedim ve oradan ayrıldım. Uçak bileti aldım ve evime döndüm. Bir ay sonra postadan büyük bir zarf geldi. Zarfın içinde bir uçak bileti vardı ve bir otel rezervasyonu… Ve hangi gün hangi saatte nerede olmam

43

gerektiğini bildiren bir yazı… O gün, ömrümde ilk defa kalbimde Allah’tan bir davet hissettim.



Soru (Ke… Abla): Zarfı gönderenler adresini nereden biliyorlarmış?

Mu… Gustavo: Zarf ziyaret ettiğim o bayan arkadaşım dan gelmişti. Uzun yıllara dayanan bir arkadaşlığımız vardı onunla… 18-20 yıldır kendisini tanıyordum.

Uçağa binip söylenen tarihte söylenen yere gittim. Çok mütevazi bir oteldi. İsmimi kaydettirdim ve bana bir oda verdiler. Odaya girdiğimde, odadaki herşeyin beyaz ve yeni olduğunu farkettim. Ve yatağın üstünde yüzlerce kırmızı gül vardı, gerçekten kokan güllerdi. O gördüğüm şey o anda içimdeki bütün egoyu, bütün kibri, herşeyi paramparça etti. Şifonyerin üzerinde bir not yazılıydı.

Lütfen abdest al. Akşam 7’de şu adreste bulunmanı bekliyoruz.”

Söylenen adrese gittim. Bir grup insan vardı orada, 20 kişi kadar. İçerde bir şömine vardı. Ve mürşidi gördüm. İsmi Nur’du. Çok ilginç, kendisi 71 yaşındaydı. İlk öğretmenim de kendisiyle derse başladığımda 71 yaşındaydı. Bu bayanı gördüğüm anda bütün sorularım kayboldu. Herkes sorular soruyordu ve kendisi bunlara cevap veriyordu. Sorulara çok usturuplu cevaplar veriyordu. 3 saat kadar soru-cevap devam etti. Ardından kendisi ayağa kalktı ve:

Artık herkesin evlerine gitme vakti geldi, sohbeti burada bitiriyoruz,” dedi.

Ardından herkes ayağa kalktı ve ayrılmadan önce bu bayanın önünden dolaştı. Kendisi her gelene bir gül verdi.

Gülü elime alınca, kendisinden bana doğru bir enerji akımı hissettim, ve kalbimde o kadar büyük bir enerji birikti ki kalbim patlayacak gibi oldu. Gözlerimin içine bakarak bana:

Bu şehri biliyor musun?” diye sordu. “Evet biliyorum,”

44

dedim. Dedi ki: “Öyleyse şimdi dışarı çık, bütün herkesin bir otobüse, bir taksiye bir araca bindiğinden emin ol, herkesi yolculadıktan sonra içeri geri gel.” Bunu yapmak 2 saatimi aldı. 2 saat sonra içeri giriğimde içerde 2 bayan vardı:



Mürşid (Nur Hanım) ve beni mürşidle tanıştıran bayan arkadaşım. Benimle biraz oyun oynadılar. “Karnın aç mı?” dediler. Bana yemek verdiler. Ama bu arada beni izliyorlardı. Bir noktada Nur Hanım bana ma’nevi çalışmalarla ilgili geçmişimi, daha önce neler yaptığımı sordu. Arkasından,

ben de benzer bir geçmişten geliyorum. Sana olan şeyler bana da oldu. Ama 25 sene kadar önce oldu…” dedi. “Ne istediğini biliyorum. Neye ihtiyacın olduğunu da biliyorum.”

Benim çok çok az bilgim var. Ama eğer istersen sana yardımcı olabilirim,” dedi. Ben de, “evet, lütfen,” diye cevap verdim. Bana bir zikir ödevi verdi: “Evine git ve 1 milyon kere “Lâ ilâhe illâllah” de,” dedi. “Eğer bunu tamamlarsan sana yardımcı olacağım.” Bunu yapmak için oldukça vakit harcadım, ama bittiği zaman sanki bir saniyeymiş gibi geldi bana. Gerçekten doğru bu. Bir dakikadan fazla değil. Çünkü Allah’a aşığım ve bu bayanın O’na ulaşabilmek için bir kapı olduğunu biliyordum.

Arkasından eşimle beraber Nur Hanım’ı ziyarete gittik. Eşimle onu tanıştırmak istedim. Meksika’da yaşıyordu kendisi. Ve o noktadan sonra bana rehberlik yapmaya başladı. Ve Kur’an-ı Kerîm’e farklı bir açıdan bakmanın yolunu gösterdi. Ve diğer kitaplarla, Mevlânâ’nın, İbn-i Arabi’nin, ve Abdülkadir Geylani’nin kitaplarıyla, tanıştırdı beni. Kendisiyle çok yakın bir ilişkimiz oldu. Çok yaşlandığında, vefat etmeden önceki dönemde, bütün bağlantılarını kullanarak benim Türkiye’deki Mevleviler ile de ilişki kurmamı sağladı.

Türkiye’ye geldim. Birçok Mevlevi grubuyla tanıştım. Birçok tarikat şeyhiyle tanıştım, görüştüm. Çok fazla seyahat ettim. Bir konuda zihnim netleşmeye başladı:

45

İhtiyacım olan şeyleri henüz bulamamıştım. Yıllardır uğraşıyordum ve ihtiyacım olan şeyleri bulamamıştım. Kalbimde yakîn hissediyorum. İslam ve tasavvufun doğru yol olduğunu biliyordum.



Arkasından (Terzi Baba) ile tanıştım. Ve kendisiyle tanıştıktan sonra başka şeyhleri ve tarikatleri araştırmayı bıraktım. Rahatlamıştım. İlk görüşmede Terzi Baba bana kendisiyle görüşmek için mürşidimden iznim olup olmadığını sordu. Kendisine iznim olduğunu söyledim. Bundan sonra kendisine (Terzi Babam’a) yakın olacağımı biliyordum. Mevlevi Tarikati’nden (Terzi Baba) ile yakın olabilmek için izin aldım. Çelebi Efendi bana izin verdi. Kendisi de (Terzi Baba) ile görüştü. Ve onun kusursuz bir mürşid olduğunu söyledi ve “ona yakın ol,” dedi.

Allah’a şükürler olsun, (Terzi Baba) bana el verdi. Ve bana çok büyük bir tutkuyla yardım etti. Benim için kendisiyle iletişim kurabilmek, kendimi, içimden geçen birçok şeyi ifade edebilmek çok zor. Bundan sonra içimdeki Mekke’yi, içimdeki Kâbe’yi hissetmeye başladım. Yeniden doğmuştum. Ve kendisiyle tanışmadan önce öğrendiğim herşeyi unuttum. Küçük bir çocuk gibi kendimi (Terzi Baba’)ya teslim ettim. Ve herşeyi sıfırdan kendisine sormaya başladım. Şu anda daha ilk cümleyi öğreniyorum. İnşeallah ilk sayfayı tamamlayabilirim.

Şimdi mutmainlik hissediyorum. Bugüne kadar dört tane mürşidim oldu: Bay Eulohyu, Olivier, Nur Hanım, şu anda, (Terzi Baba). Her mürşidimle çok uzun zaman geçirdim. İlk üç öğretmenim vefat ettiler. Ve üçü de vefat etmeden önce bana duramayacağımı, devam etmem gerektiğini ve arayışta olmam gerektiğini söylediler. Üçü de bana aynı şeyi değişik yollarla öğrettiler. Öyle bir şey ki, bu süreçte sanki hem beni hem aklımı, zihnimi (Terzi Baba)’dan alacağım eğitime hazırladılar. (Terzi Babam)’ın bana verdiği bilgi öyle bir şey ki sanki vücudumun veya zihnim içine giriyor ve zâten orada gerekenleri onlar yapıyorlar. Ve içimde (Terzi Baba) ile çok fazla

46

konuşuyorum. Kendisine çok yakın hissettiğim için “bu söylediğinizi anlamadım; kafam karıştı; daha net anlatabilir misiniz? bir örnek verir misiniz?” vb. sorular soruyorum.



Az önce söylediğim şeyleri (Terzi Babam) fiziken yanımdayken değil, o yokken yapıyorum. Aynı şekilde kalbimde de, meselâ bir sıkıntım olduğu zaman içimde,

Terzi Babam! Benimle beraber dua et. Benim için dua et. Hadi beraber namaz kılalım,” vs. gibi diyaloglar oluyor.

Aslında bunu kelimelerle ifade etmesi çok zor ama sizlerin beni anladığınızı biliyorum.

Ve 10 yıldır (Terzi Babam) ile beraberiz. Toplamına bakarsanız sadece birkaç gün beraber vakit geçirme şansımız oldu. Bütün hayat serüvenimizde belki hepsini toplasanız bir ay olacak. Ve içimde (bunu söylediğim için özür diliyorum) bir korku var: “Terzi Babam’ı alırlarsa (kendisi vefat ederse) ben ne yapacağım?” Ve kendime soruyorum: “Neden?” Çünkü her zaman, her dakika onu bir kere daha görebilmek istiyorum.

Ve lütfen hepinize söylüyorum. Lütfen vaktinizi boşa harcamayın. Bütün yapılması gereken çalışmaları (zikirler, oruçlar, gece namazları vb.) yapın. Ve hayal âleminde dolaşmayın. Alçakgönüllü olmaya çalışan ve bütün çalışmaları gelmeniz gereken noktaya gelene kadar sabırla yapmaya devam edin. Ben inanıyorum ki buradaki herkes ben ne biliyorsam onu biliyor.

Dünyada şu anda yüzlerce, binlerce mürşid var. Ancak bizim ihtiyacımız olan mürşidlerden bu dünyada sadece birkaç tane var. Ve siz onlardan bir tanesine sahipsiniz.

Ve Terzi Babam’a ve eşine çok teşekkür etmek istiyorum, beni evlerine kabul ettikleri, misafir ettikleri için... Bütün burada bulunan kardeşlerime de teşekkür ediyorum. Lütfen benim ismimi hatırlayın: Mustafa! Lütfen

47

benim için çok dua etmenize ihtiyacım var. İnşeallah tekrar sizleri görmek için geri geleceğim.



Rabbim’e teşekkür etmek için bir Fatiha okumak istiyorum.

(Fatiha okundu. Efendi Babam dua yaptırdı. Ardından Efendi Babam Mekke’den satın aldığı bir seccadeyi kelime-i tevhidler eşliğinde Gustavo’ya hediye etti ve şöyle dedi: “Hayrını gör! Oraya astığın zaman buraları hatırlarsın. Ve de bir yere girildiğinde bir sancak verilirmiş, bu da Muhammed sancağı… Rehberliğinin nişanesi olarak Türkiye’den bir hediye. Dergâhına asarsın.”)

NOT= Gustavo’ya “Mustafa” ismi bir zuhuratı neticesinde (Terzi Baba)’m tarafından verilmiştir.

-------------------



Terzi Baba. (29/12/2013)

Hayırlı günler Ni…. kızım. Hamdolsun şimdilik iyiyiz İnşeallah sizlerde iyisinizdir. Aşağıda bahsettiğin konuları zaman içinde daha iyi kavrayacaksınız. Gene de ben özetle sorularını cevaplamaya çalışayım.



Kimin torunusun? Evvelâ zahiren, herkesin bildiği dünyadaki fiziki dedemizin torunuyuz. Daha sonra daha gerilere giderek, Âdem dedemizin torunuyuz, bu yönüyle de ayrıca bir Peygamber torunuyuz. Ayrıca "Ebudturap/tokrak babası" olan Hz. Âli Efendimizin torunuyuz. Ayrıca "Ebul ervah/ruhların babası" olan Peygamber efendimizin hem evlâtları hem torunlarıyız.

Ayrıca beden olarak dünyaya ana babamızdan geldik bu doğumun birde, ma'nâ olarak veledi kâlp olarak, ma'nen doğumu olacaktır, işte bu doğum olmazsa, bu hakikatleri idrak etmek mümkün olmaz, bu doğumda sohbetlerle olmaktadır. Aklı külden doğmak demek bu tür okuma ve sohbetlerle kişi kendi hakikatini idrak etmeye çalışması demektir. Nefsi külden doğmak ve o halde kalmak ise bu dünyada nefsani ma'nâ da yaşamaktır. Kesin olarak rabb'ı

48

hasımız sadece şu isimdir demek doğru olmaz çünkü insanda faaliyette olan sayısız isim vardır ancak bunlardan bir kısmı o kişinin üstünde daha çok faliyettedir. Bunların içinden de bir tanesini seçmek zordur ancak gelecek ileri zamanlarda oluşacak olan kişinin kimliği ve eğilimleri daha ziyade hangi hâl üzere ise o ismin istikametinde olduğu kesin olmamakla birlikte, kısmen de olsa tesbit edilebilir. Ancak bu husus ileriki zamanlarda belki tebit edilebilir. Cenâb-ı Hakk idrak ve anlayışlarınızı arttırsın İnşeallah.



Annene de selâm ederiz sağolsun, derslerine devam ettiğine sevindim, kuşların serbest kalmasından sonra, kafese konması güzel, çünkü kafesin içinde olunca zarar veremezler, kendi merhameti yönünden onları korumak istemiş, bu güzeldir, ama zuhuratta görülen kuşlar, o kuşlar değildir. Onlar nefsin temsilcileridir daha sonra böyle hayvan türü ne görürse görsün, öldürmeye çalışsın, günahı yoktur, çünkü onlar hayali kuşlardır ve nefsinin göstergesidirler onları öldürürse, nefsinin o halinden kısmen de olsa kurtulmuş olur, Cenâb-ı Hakk anneninde her işinde kolaylıklar nasib etsin.

Senin zuhuratlarına gelince gerçekten ilginç zuhuratlar. Bir bakıma hayal genişliğini gösteriyor, ancak fazla hayalde kalmamaya bak, çünkü hayalde fazla genişlemeyi belki bu beden kaldıramaz, daha sonra bazı sıkıntılar ortaya çıkabilir. Benim durumumu da kendinde fazla yükseklere çıkarma, üstümüzde beşeriyet hükümleride vardır, zaman gelir, eksi bazı tavırlar zuhura çıkabilir. Sonra hayal sükûtuna oğramış olursun.

Diğer zuhuratın da güzel, Cenâb-ı Hakk'ın ikramı Celâlinden gelmektedir. O halde başımıza gelen bazı Celâli sıkıntılar olsa da arkasından ikramının gelmesi o sıkıntıları hafifletir. Cenâb-ı Hakk Dünya ahret bütün işlerinde kolaylıklar nasib eylesin İnşeallah. Sa… sana çocuklara herkese selâmlar Nüket anneninde selâmları vardır hoşça kal Efendi Baban.

-------------------

49

Ni…. Ra…… (27/12/2013) “Ben”

Babacığım sohbetlerle ilgili kafamı kurcalayan bir soru var. Onu da ekliyorum üstteki maile:

Beşeriyetimizin dışındaki gerçek kimliğimizi anlattığınız hakikatı idrak sohbetinde dinledim, deve (bedenin) künyesi değil, asıl önemli olan hakikatteki kimliğimiz, demişsiniz ve sonra bunu söylemişsiniz, hatta kimin torunusun demişsiniz ilk başta, burada dedemiz önceki mürşidimiz mi, buradaki torun Baba Anne, çocuk kelimeleri ne anlama geliyor? Efendim sohbetinizde aklı kül, babanın çocuğumusun, nefsi kül Ananın çocuğumusun demişsiniz, bu ne anlama geliyor, aralarındaki fark nedir, rabbi hasımız hangi isimlerse aklı kül Baba, ya da nefsi kül Ana oluyor. bunu ne zaman ve nasıl bileceğiz? Teşekkür ederim babacığım. Selâmlar.

Efendi Babacığım, cumanız mübarek olsun...annem ve sizin ellerinizden hasretle öperim. Çarşamba geceleri sohbetleri takip edip özlem gideriyoruz.

Annem de günlük derslerine yaklaşık iki senedir devam ediyor. gördüğü rüyaları düzenli olarak size iletemedim. Son gördüğü rüyayı size iletmemi rica etti. Annemin zuhuratını aşağıda onun ağzından aktarıyorum :

Annemin zuhuratı :

1 büyük kafes içinde 6 tane muhabbet kuşu var. Kuşlar kafesten çıkmış odanın içinde uçuşuyorlar. Eşarpla kuşlara zarar vermeden teker teker yakalayıp büyük zorlukla tekrar kafese sokmaya çalışıyorum. Kuşları kafese yerleştirdikten sonra pencerenin önüne koyup, odadan çıkıyorum. Tekrar odaya döndüğümde, kafes yerde devrilmiş, kuşlar hâlâ içinde. Kafesin başında çirkin yüzlü siyah bir kedi duruyor. Kedinin kafasına vurarak onu kaçırıyorum, kuşlar kurtuluyor

Benim zuhuratım:

Babacığım, bir de benim görmüş olduğum oldukça değişik bir zuhurat var. şimdi onu anlatayım.

Bağdaş kurmuş oturuyorum, ellerim dizlerimde. Tıpkı

50

yoga yapan uzakdoğulular gibi. Gözlerim de kapalı ama dışarıdan bakıyorum kendime, ve bu zuhurata. Havada oturuyorum, yer gözükmüyor, tamamen boşluktayım, Alnımdan, bedenimden, rengârenk ışıklar çıkıyor. Ve bunlar dönüyorlar hepsi, ayrı ayrı, ve bir bütün olarak. Bu çok hoş bir histi. Tam karşımda aynı durumda havada siz duyorsunuz ve aynı ışıklar sizden de çıkıyordu. Sonra havada ben sizi tavaf ediyorum, yani o his var ben dönerken bu dönüş sırasında ben sizin herşeyin merkezinde olduğunuzu anlıyorum, dairenin tam ortasında sukünda olmak gibi.



Konuşmuyorsunuz ama dilsiz olarak konuşuyorsunuz ve ben herşeyin sizin gönlünüzde olanın zuhura gelmesi olduğu hissine kapılıyorum, yani aslında sizin hayaliniz olduğumuz hissi, bu çok tuhaf bir duyguydu, sanırım sizin merkez olduğunuz bilgisini bu şekilde almış oluyorum. Bu zuhurattan sonra size olan muhabbetimde daha bir artış oldu. Ama çok etkileyici, zuhurattaki hisler ve algılar son derece şiddetli ve canlıydı..

Bir de başka bir zuhuratta, benim ismimin zül celâl vel ikram, olduğu söyleniyor. Bu daha önce de bir keresinde, güneş tarafından, bir keresinde de nurani bir aslan, tarafından değişik zuhuratlarda söylenmişti. Ve hep bu isimle ilgili tecelliler yoğunlaşıyor zuhuratların arkasından...

Kı… ne….

-------------------



Terzi Baba. (01/03/2014)

Aleyküm selâm En… bey oğlum zuhuratın güzel yazdığın iyi olmuş, bizim bazı yönlerimizi, demekki size açmışlar, Zâten yolumuz hep, ve her an yeni tecelliler, ve yol almalardır, bu yol alışta bilindiği gibi fiziken değil irfanendir, kişinin irfaniyyeti de, alnında merkez olmaktadır. Zâten o yüzdendirki, oraya rabıta yapılarak, orada bulunan hakikat ilimlerinin, yansıyarak karşı tarafa akması sağlanır, böylece sâlikte yeni açılımlar oluşmaya başlar. Rabıtanın bir başka

51

özelliğide kişiyi düşüncesi itibarile tek merkezde toplamaktır



Bir” yere rabıtası olmayan kişinin "bin" yere râbıtası olduğundan, iç bünyedeki güçleri dağınıktır, dağıldığı kadar da kişi güçsüz kalır, işte râbıta kişide bulunan bu dağınık güçleri, bir yere toplayıp daha büyük bir güç olmasını sağlamaktır. Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder inşeallah. Selâmlar hoşça kalın Efendi babanız.

-------------------



En…. Ar…. (28/022014) “Bir Zuhurat”

Selâmün aleyküm efendi babacığım.

İnşeallah çok daha iyi olun efendim. Elhamdülillâh bizler de iyiyiz.

Muhterem Efendim Siz İzmir'de bulunduğunuz dönemde bir zuhuratım olmuştu. Biliyorum çok da çalışmaktasınız o yüzden yazamamıştım. vaktinizi almak istemedim. Ancak daha sonraları da aynı zuhuratın devamı durumu olduğun dan yazmadan da edemedim. Hoş görün inşallah ve izniniz-le yazıyorum.

Rabıta anında sizin iki kaşınız arasında Arapça olarak “ALLAH” lâfzı Celilinin yazılı olduğunu gördüm. Bakmaya devam ettiğim de, başınızda da, altın bir taç olduğunu gördüm. Taç da, da “ALLAH” lâfzı ve diğer esmâlar vardı. Tekrar iki kaşınızın arasına baktığımda ise, orada bir açılma oldu, ve kendimi içeride buldum. Önce kısa bir tünel gibi gidiş sonra ise, sonsuz bir açılış, her yönde sonsuz olan bir ufuk, ve güzelliklerle dolu manzaralar.

Yukarıda, devamı dediğim bölümlerde de bir yol, ancak o kadar güzel ve pürüzsüz bir yol, ve o yolda gidiş var. Ben gidiyorum. Önümde olan güzel manzaraları görüyorum. Ancak yanından geçerken o manzaralara baktığım da yok. İnceleme ihtiyacı yok gibi. Yola devam ediyorum ve gittikçe daha bir hızlanıyorum, daha çabuk gitmek ister gibiyim, ve sürekli daha hızlı bir gidiş te var. Kaç ufuk ötesine gitsem de sadece güzellikler var, ve aydınlığın artması var.

52

Bu kadar efendim.



ALLAH C.C ömrünüzü ve ömrümüzü hayır ve bereket içinde eylesin. kolaylıklar versin ve yardım etsin.
Nüket anneme selâm eder, sizin ve Annemin ellerinden öperim.

Hürmetlerimle.

Selâmün Aleyküm.

-------------------



Terzi Baba. (27/05/2014)

Aleyküm selâm, Yusuf oğlum senin de geçmiş Cum'an ve kandilin mübarek olsun, Burada hep hareket halinde olduğumuzdan maillere cevap vermem biraz gecikiyor. 

Tûbâ yazın çok güzel olmuş, teşekkür ederim eline gönlüne sağlık. Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder İnşeallah. 

Bende sana küçük bir yazı göndereyim. benzer mevzular olmuştur amma bunun başka özelliği vardır.

Çünkü bende bu gün bilgisayarı açmadan önce unutmamak için  aşağıda ki notları kâğıda almıştım. Bilgi sayarı açınca senin notlarını âdeta tasdik edercesine bir uyum oluşmuş oldu Rabbımıza şükrederiz.

-------------------

Cennet ehli aslında ebedidir, Ebedilik ise Hakk'a ait Ulûhiyyettir. 

Dünyada beşeriyyet ile yaşanır, çünkü geçicidir, 

Âhirette Ulûhiyyet ile yaşanır çünkü ebedidir. 

Ancak dünyada kim ki, nefsinin hakikatini idrak etti, âhirette de gerçek hakikatini idrak ettiğinden işte o kimseler, ancak Ulûhiyyetleri ile cennette, Zat cennetlerinde Ulihiyyet zatları ile yaşayacaklardır. İşte (TûBâ) bir bakıma da budur. (Lehüm) İşte bu hakikatler, o Ârifler içindir.” Di-

53

ğerleri ise ebedi olarak, beşer nefisleriyle nimet cennetlerin de yaşayacaklardır.



(27/05/2014/ salı) 

-------------------

Herkese selâmlar tecellilerinin devamını hakktan niyaz ederim Cenâb-ı Hakk dünya ahret işlerinde kolaylıklar nasib etsin İnşeallah. herkse selâmlar Nüket Anneninde selâmları vardır hoşça kal oğlum Terzi baban. 

-------------------



Yu… Yü…. (23/05/2014) “Tûbâ lehüm”

Babacığım Selâmün Aleyküm, hayırlı cumalar. Hem Sizin hem de Annemizin ellerinden öperim. İnşaallah iyisinizdir. Yaşadığım bir tecelliyi sizinle paylaşmak ihtiyacı hissettim ve aşağıda gönderiyorum. Şimdiden yaklaşmakta olan Mi'rac gecenizi tebrik ederim. Annemize de selâm ederim.

"Arkadaşlarla sohbet ederken, sohbet esnasında bir ara “Tûbâ ağacı” sözü geçti. O esnada hiç düşünmeden Tûbâ, “Terzi Baba” dedim. Bu sözü söyledikten sonra da üzerinde fazla durmadım. Aradan yaklaşık üç ay geçti, bu sefer Tûbâ kelimesindeki u ve a harfleri hakkında şöyle bir düşünce geldi.

Terzi Baba” “Ulûhiyyetinden Abdiyyetine.” Ertesi gün Cuma idi, Cuma namazından önce Tûbâ ile ilgili bir âyet vardı ona bir bakayım dedim. Âyet Ra’d sûresi 29. âyet (13. sûre ve 13. cüzde). Âyet’e baktığım zaman âyetteki ifadesi “tûbâ lehüm” “ne mutlu onlara demek.” Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirini incelediğimde, “Selamün Aleyküm” yerine kullanıldığı yazıyordu, ve bu söz üzerine daha da araştırma ya başladım. Daha sonra hadislerde geçen ifadeler ve İslâm Ansiklopedisindeki bilgiler de ilginçti. Özellikle cennetliklerin elbiselerinin Tûbâ ağacının tomurcuklarından yapıldığı ve tuba-elbise ilişkisi ve diğer bilgiler de hayli ilginçti. Bu yüzden sizinle paylaşma ihtiyacı duydum. Çok fazla bir yoruma tabi tutmadan gönderiyorum."

------------------- 54

T U B A        طوبي

T: Terzi                  U: Ulûhiyyet

B: Baba                  A: Abdiyyet

     Tûbâ kelimesi Kur’ân’da yalnız bir yerde, 

imân edip sâlih amelişleyenlere ne mutlu,

(tûbâ lehüm), varacakları yer ne güzeldir!”

meâlindeki âyette (er-Ra‘d 13/29) geçiyor. Bir önceki âyetle ilgili olmasından dolayı 28. âyeti de buraya aldım.



     Ra’d Sûresi-28. Ayet: 

Onlar, imân etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet iyi bilin ki, kalbler Allah’ın zikriyle yatışır.

     Ra’d Sûresi-29.Ayet: 

Onlar ki, imân etmişler ve salih ameller işlemişler dir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir.”

     Ra’d Sûresi Kur’ân-ı Kerîm’de 13. sûre ve 13. cüz’de yer alıyor. 28. ve 29. Âyetler elif ile başlıyor ve be harfi ile bitiyor.

Yani اب-EB, Arapça’da Baba anlamına geliyor. Arapça olarak yazıldığında طوبي sonda yer alan (ي-ye) harfi  Arap alfabesinde son sırada yer alır.

(29). harf (ye) harfi yakîn ehli olan ve bütün bu hakikatleri tasdik eden gerçek mânâ da ki; varisi nebi ümmet-i Muhammed-î lerdir. (ي) (ye) harfinin (4) ebced hesabından (3) ü (10+10+11=31) olur ki; tersi zâten (13) tür. Yani bunlar (13) hakikatine (hâmil) müşahede ile taşıyanlardır. (T.B: Bi İsmihi Selâm sh-17)”

Not= Ayrıca, “T” nin önündeki “Vav” velâyet-i, “B” nin önündeki “Y” ise yukarıda da, belirtildiği üzere, bu hakikat-lere “yakîn” lik hâlini ifade etmektedir. (T.B.)

55

Bu âyetlerde kalpler, canlı kişiler ile açıklanmıştır. Allah’ın zikri ile imân ve sâlih amel ile temiz olan kalpler, bütün insân toplumlarının hatta bütün kâinatın kalbi sayılırlar, âlemlerin kalbi durumundalar.

     “Tuba, Habeş ve Hint lisanında Cennet’in adıdır.”

     Tûbâ, tib kökünden masdardır ki, misk gibi tayyip olmak, hoş olmak, göz aydınlığı demek. Âyette ge-çen “tûbâ lehüm” ifadesi “Selâmün Aleyküm” gibi bir dua cümlesidir. Ve bu maksatla kullanılır. Buna göre anlamı “hoş olasınız, hoş olunuz” demektir.(E.H.Y. Ra’d sûresi tefsiri)”

     Resul-i Ekrem’in “ Ey Allah’ın elçisi, seni görüp te sana imân edene ne mutlu! diyen bir kişiye “Beni görüp te imân edene ne mutlu! fakat beni görmeden bana imân edene –tûba- kelimesini kullanarak üç defa ne mutlu dediği, adamın tûbâ’nın ne olduğunu sorması üzerine Rasûlüllah’ın “ O, cennette yüzyıl boyunca (altında) yürünebilecek büyüklükte bir ağaçtır, cennetliklerin elbiseleri o ağacın tomurcuklarından yapılır. (T.D.V. İslâm Ansiklopedisi- Tûbâ Mad.)

     Ahmed b. Hanbel’in rivâyet ettiği bir hadîse göre Hz. Peygamber’e tûbânın dünya ağaçlarından hangisine benzediği sorulmuş, o da hiçbirine benzemediğini ifade etmiştir.” ( Müsned, IV, 183-184 )

     “Bir başka rivâyette de tûbâ’nın cennette bir ağacın adı olduğu, cennetteki bütün evlerin onun dallarından yapıldığı, dallarının evlerin üzerine sarktığı, cennettekilerin meyvele-rini yemeyi arzuladıklarında ağacın kendilerine doğru eğildi-ği, onların da o ağaçtan diledikleri kadar yedikleri bildiril-miştir.” (Ebû Nuaym el-İsfahânî, III, 249).

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi “Tûbâ” Maddesinde yazılanları da buraya aktarıyorum.

     “İslâm kaynaklarındaki rivâyetlerde tûbâ meyvesinden yenilençiçeğinden elbise yapılan, gölgesinde istirahat edilen, cennetliklerin pek çok ihtiyacının karşılandığı ağaç

56

şeklinde nitelenmektedir. Tûbânın kelime anlamından hareketle bu ağacın cennetlikleri rahat ettiren, onları hoşnut kılan, bünyesinde çeşitli nimetleri barındıran bir esenlik ve mutluluk ağacı olduğu söylenebilir. Bu durumda tûbâ ağacı cennetliklerin mutluluk ve huzur kaynağını meydana getiren bir sembole karşılık gelmektedir.

     Tûbâ müslüman milletlerin kültür, sanat ve edebiyatında kökü Hz. Peygamber’in makamı olan “vesîle” cennetinde, dalları en üstten alta doğru bütün cennet tabakalarına ulaşacak şekilde tasavvur edilen ağaçtır.

     Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin “Gunyetü’t-Tâlibîn"’ inde diğer tasavvufî eserlerde tekrarlanan şu ifadeler yer almaktadır:“Resûlullah efendimiz tûbâ ağacı için şöyle buyurmuştur: Cennette bulunan hemen herkesin bir ağacı vardır. Bu ağacın adına tûbâ denir. Ehl-i cennetten biri üstüne yeni bir elbise giymek istediği zaman o ağacın yanına gider; ağacın çiçekleri açılır; bunların içinden rengârenk elbiseler çıkar. Bu çiçekler altı renk olup her biri ayrıca yetmiş renge ayrılır. Bunlardan meydana gelen elbiseler ne renk ne de şekil olarak birbirine benzer. O kimse bunlardan hangisini isterse onu alır.”  

(6 renk nefs mertebelerindeki renkler, yedincisi nefsi safiye renksizliktir. Ayrıca her biri 70 renk olup.  6+7=13)

        Tasavvuf sözlüklerinde tûbâ, Hak ile üns makamını ifade eden bir kavram olarak tanımlanmış, bu tür metinlerde Allah’ın huzurunda mutluluk, sükûn ve huzur içinde bulunma halini anlatmak için de kullanılmıştır.

     Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında kasîde ve gazellerde müstakil beyitler yanında mesnevilerde, cennet hakkında bilgiler içeren Muhammediyye, Envârü’l âşıkin  ve Mârifetnâ me gibi tasavvufî ve edebî eserlerle hilyelerde, siyer, mevlid ve mi‘râciyyelerde bu hususta zengin anlatımlara rastlan-maktadır. Bu konudaki bilgileri derleyen ve kavramı halk kültürüne yerleştiren metinlerin en eskilerinden olan Muhammediyye’nin “Faslün fî makamâti’l- cenneti ve

57

derecâtihâ” bölümünde vesîle cenneti anlatılırken, tûbânın Resûlüllah’ın cennetteki evinden çıkan bir ağaç olduğu, ifade edilmektedir: 

     “Vesîle cenneti anda olur kamudan a‘lâdır /      Habîbullaha mahsustur o adn içre bu a‘lâ dâr(ev)

Resûlün dârı içinde bir ağaç var, adı tûbâ /

     Biter anun budağında ne denlü var ise esmâr (meyveler)/

     Mi‘râciyyelerde anlatıldığına göre tûbâ cennetteki ağaçların en büyüğüdür. Kökü arştadır. Dalları cennet halkının meyvelerini kolayca toplayabilmesi için cennetin üstünden zemine doğru sarkmış, ters duran bir ağaçtır.

     Yûnus Emre’nin şiirlerinde tûbâ ölmeden önce ölen ve nefsini düşman bilen âşıkların makamıdır:

     “Kevser havzına dalanlar, ölmezden öndin ölenler /

      Nefsini düşman bilenler, konar tûbâ dallarına.” 

Tûbâ” halk şiirinde ve özellikle Alevî-Bektaşî edebiyatında da yer alır. Kul Himmet’in;

     “Tûbâ ağacından aldı dört yaprak / Pençe-i Abâ’ya taksim kılarak /

     Bir hırka ayırdı içinde erzak / Giyindi eğnine dolandı Ali”

kıtasında tûbâ ağacı-elbise ilişkisine atıf yapılmaktadır.” (T.D.V. İslam Ansiklopedisi- Tûbâ Mad.)



Pençe-i Âli Âbâ: Aba ailesinin pençesi anlamına Farsça-Arapça bir tamlama. Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Fâtıma'nın adlarının, el pençesi şeklinde yazılıp kazındığı levhalara denir. Ehli Beyti temsil eder. Pençe’nin diğer adı, kökü yukarıda dalları aşağıda, meyvesi en büyük olan ve cennette bulunan Tûbâ ağacıdır.

Bu tarife göre “Tûbâ” Ağacı insandır.

(http://www.hakkibaba.com/genel/ayin-i-cemde-semboller-Hakkı SAYGI  (BABA)

58

     “Tûbâ) kelimesinin ebcetteki sayı değerlerini incelediği-mizde şunlar ortaya çıkıyor:



 

   ط - 9     و  - 6      ب - 2      ي -10 

     

     9+6+2+10= 27   (27 Peygamber’in hakikatini bünyesin de cem eden  28. Peygamber’in Hz. Muhammed (S.a.v.)’in kademi  üzere olan Vâris-i Muhammedî.)


               9+6+2+1=18

 

    En büyük Ebced;



  ط - 535 =5+3+5=13       

  و  - 465 =4+6+5=15                           

  ب - 611 =6+1+1= 8

  ي - 575 =5+7+5=17

        

        13+15+8+17=53


     “Tûbâ” ile ilgili araştırma yaptığımızda, “tûbâ’dan bahsedilen kaynaklar da dikkatimizi çekmektedir. Başta Kur’an-ı Kerim daha sonra Hadîs-i Şerifler ve İslâm Ansiklopedisi. Bu kaynaklarda gösteriyor ki Tûbâ aslında bir sır imiş. Tûbâ sembolü altında anlatılan vâris-i Muhammedî, 18 bin âlemi cem eden, Hz. Muhammed’in şifre sayısı 13’ den kaynağını alan, 53 şifre sayısı ile zuhurda olan Hz. Pir Terzi Baba kuddise sirruhu.
Tûbâ lehüm” ne mutlu onlara, evet ne mutlu bizlere ki, Tûbâ’mız var, Terzi Baba’mız var.
59

Not= Bu mevzu hakkında daha geniş bilgi, (Terzi Baba 2) de de vardır oradan da bakılabilir. T.B.

-------------------


Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin