( ﺗَﻠﺎَث ) “SELÂS” Hakk’ın ferdiyyetinin etkenliğinin mukabilinde “Şey’in” Nefsindeki edilgen ferdiyyet makamı olmuştur. Çünkü Hakk’ın ferdiyyetinin sabitliği Şey’in ferdiyyetine bağlıdır.
Sonuç olarak ; ( ﻧَﺞْ ) “NEC” Zâtın mutlak tekliği (53), (ثلا ) “SEL” Mutlak Tek’in Bir ile zuhura çıkışı (53 + 1), ( ﺗَﻠﺎَث ) “SELÂS” Bir’in Üç’te yani ferdiyyetindeki aynası (NEFSİ) olmuştur.
145
(ث ) SE : Ebced sayı değeri 500 (beşyüz) dür. Arapça 500 rakam olarak şöyle yazılır ; “0..“ yazılış şeklini inceliyecek olursak;
ه Bu da Arapça’da “HE” harfinin şeklidir. “HE” nin sayı değeride 5 (beş) tir. Görüldüğü gibi ” لا” “LâmElif” (Lâ) İNSÂN-I KÂMİL makamında Yani “Lâm” ile “Elif” in birleşmesiyle açığa çıkan İNSÂN-I KÂMİL Hüviyetidir. Hüviyet “HE” si daire şeklinde olup bütün mertebeleri kendinde cem etmiştir.
Şimdi konumuza dönüp “SE” harfinin sayı değeri olan 500 (beşyüz) ün şekline bakacak olursak;
(..0) ”SE” harfinde; Hüviyet “HE” sinde zuhur bulan İnsân-ı Kâmil makamının nokta zuhur varislerinin hakikati meydana gelmiştir.
( ﺗَﻠﺎَثَ ) SELÂSE
( ﺗَﻠﺎَث ) “SELÂS” Hakk’ın ferdiyyetinin etkenliğinin mukabilinde “Şey’in” Nefsindeki edilgen ferdiyyet makamı olmuştur. Çünkü Hakk’ın ferdiyyetinin sabitliği Şey’in ferdiyyetine bağlıdır. Bu mertebede oluşan İnsân-ı Kâmil Hüviyeti, kendinde ki ilmi hakikatleri sükûn halinden fethay la hareketlendirilip zuhura çıkarılmıştır. Feth açmadır. Her fetha varlığında gizli “Elif” i barındırır. İnsân-ı Kâmil’in kendindeki cem’iyeti fetha yani gizli “Elif” ile Zâtından desteklenerek âlem aynasına yansıtılmıştır.
(نجد ) NECD; El-Cami, El-Mübin ve El-Metin isimlerinin yani üç hilâfet makamının cem edildiği mahal olmuştur.
146
Aynı zamanda NECD” makamıyla üç hilâfet hakikatini yani, Âdemi (Esma), Davudi (Sıfat), ve Muhammedi (Zat) mertebelerini bünyesinde toplamıştır.
( ﺗَﻠﺎَثَ ) SELâSE de ki ikinci (ث ) SE Hakk’ın yani Kadim’in Halk’a yani Hadis’e dönük yüzü olmuştur. “SE” üzerindeki üç nokta varlıkta, âlemi şehadette zuhura çıkacak Velâyet, Risâlet ve Abd (Kulluk) simgeleridir.
Sonuç olarak ; ( ﻧَﺞْ ) “NEC” Zâtın mutlak tekliği (53), (نجد ) NECD “D” “Dal” harfinin ebced sayı değeri 4’tür. Dolayısıyla “NECD” ebced değerine bakarsak (53 + 4) 4 (dört), dört ilâh-i erkân’a işâret eder: Allah, Rahman, Rab ve Melik. Ayrıca dört zât-i ihata erkânı’na da işâret eder:
Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın. (ثلا ) “SEL” Mutlak Tek’in Bir ile zuhura çıkışı (53 + 1), ( ﺗَﻠﺎَثَ ) SELÂSE (“53 + 1” + 5) Bir’in 5 tenezzül zuhurudur. Bunlar; 1.-İlk Taayyün Vahdet, 2.-İkinci Taayyün Vahidiyet 3.- Ruhlar 4.- Misal 5. Şehâdet Mertebeleridir.
“NECD” makamında üç hilâfetin cem edildiği mahal. Sırrı 53 (Elli Üç) teki “SELÂSE” de Velâyet, Risâlet ve Abd (Kulluk) noktalarının zuhur mahalli olmuştur.
( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) SELASE (T)
(ت ﺔ) TE
Te, bazen görünür, bazen gizlenir,
Kavmin varlığında payına onun çeşitlilik düşer,
Mertebesi Zâtı ve sıfatları kuşatır,
Onun fiil mertebesinde temkini yoktur,
Ortaya çıkarıp gösterir sırlardan gariplikler izhar eder,
147
Levh mülkünü, kalemleri ve Nun’u,
Leyli, şemsi, A’lâ’yı ve Târık’ı,
Zâtında, Duha’yı İnşirahı ve Tin’i,
(İbn Arabi)
“Arapça, kelimelerin eril (müzekker) ve dişil (müennes) olabildiği dillerden biridir. Arapçada 3 adet müenneslik (dişillik) işâreti vardır ve bunlardan biri de “tai merbuta”dır. Tai merbuta, (bitişik ta) demektir. Bir diğer ismi de “tai te'nis”tir yani (dişillik ta'sı). Bu işâret, kelimelerin sonuna birleşen ve kapalı yazılan te harfidir. Bir başka ifadeyle, Arapçanın 3. harfi olan te harfinin iki yazılış şeklinden (açık ve kapalı) biridir. Açık yazılan te harfi de, tıpkı kapalı yazılan tai merbuta işareti gibi, dişillik alâmeti olarak görev alabilmektedir”
Açık olarak yazılan “TE” (ت), Kapalı olarak yazılan “TE” (ﺔ)
Sonuç olarak, isminden de anlaşılabileceği gibi tai merbuta işâreti, te harfinin bir yazım formudur ve açık yazılan te harfi gibi iki nokta ile noktalanmıştır. Kelimelerin sonlarında yer alır ve genellikle dişillik bildirir; ancak kendisinden sonra bir harf gelecek olursa, artık kapalı yazılamaz ve açık te şeklinde yazılır.
Arapça Üç okunuşu “SELÂSE” ama yazılışda ( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) “SELÂSE” nin sonunda “TE” harfi vardır. Bu aradaki yukarıda bilgisini verdiğimiz Tai merbutadır yani kelimenin müennes (dişilik) olduğunu gösterir. Sondaki kapalı “TE” (ﺔ) ise kendisinden sonra bir harfin gelmeyeceğini gösterir.
“EnTe” (Sen) ancak ilim sûretinde tecelli eder. “Te” harfi ise “EnTe” (sen) şeklindeki hitap harfidir. Bu ise hitap edilenin müşahede edilmesini gerektirir. “Te” ile ilgili; bilindiği gibi o da (En-te) nin “Te” sidir, onu diyebilmek için orada hâzır olan ancak gaybde olan bir (Ene) olması
148
lâzımdır ki muhatabına (En-te) diyebilsin, aslında oradaki
“Te” (ente) (ene) nin “T” deki kendini gizlemiş olan (Ene) sidir. (Ente) nin zuhur sahası “T” kaldırılınca zâten ortada kendisi kalmış olmaktadır. “T” ile Zâtın zuhur mahalli olan birey böylece âlemi şehâdet’te tasdik olunmuş olmaktadır.
( ﺗَﻠﺎَثَ ) SELâSE de ki hakikatleri zuhura çıkaracak aynada “TE” (ﺔ) harfi olmuştur. Çünkü “TE” (ﺔ) harfi yetkin kulluk mahallidir. Muhatab alınan makamdır. “Ene – EnTe”. Aynı zamanda kelimenin sonunda yer alan “TE” kelimeye müenneslik (dişilik) verir. Bu da mahallin edilgenliğinin kabul ediciliğini gösterir ki Bu da buraya kadar ki hakikatlerin evvelâ kabulü sonra açığa çıkarılması için önemlidir. Aslında herşey de hem edilgen (dişi) hem de etken (eril) dir. Bir şeyin zuhur bulması için evvelâ yukarıda da “KÜN” (Ol) sözünü incelerken değinmiştik. Hakk’ın etkenliğine mukabil bunu kabul edecek edilgen bir mahalle ihtiyaç vardır ki tecelli zuhur edebilsin.
Kapalı “TE” harfine bakacak olursak yukarıda değindiğimiz;
(ث ) ”SE” harfinde; Hüviyet “HE” sinde zuhur bulan İnsân-ı Kâmil makamının nokta zuhur varislerinin hakikati meydana gelmiştir.
Görüldüğü gibi “TE” harfinde alt yuvarlığı İnsân-ı Kâmil’in toplayıcılığını, üstündeki iki nokta daha önce ifade ettiğimiz gibi üst noktalar bilgi noktasıdır, “TE” nin üzerindeki bir nokta Ulûhiyetini, diğer noktada beşeriyetini gösterir. Dolayısıyla bu yönüyle “TE” ALLAH isminin mazharı İNSÂN-I KÂMİL makamı olmuştur.
قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِد ٌ
149
“De ki: Ben ancak sizin gibi bir beşerim, bana vahyolunuyor ki, sizin ilâhınız ancak bir ilahtır. “ (Kehf 18/110)
Sonuç olarak ( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) “SELâSE” deki “SE” ile başlayan Ulûhiyyet hakikatleri, “TE” harfindeki İNSÂN-I KÂMİL kemâlâtıyla zuhur bulmuştur.
“İnsânda âlemdeki bütün varlıkların gücü bulunur. O bütün mertebeleri birleştirir. Bu nedenle ilâhi sûrete sadece o tahsis edilmiş, ilâhi hakikatleri (onlar isimlerdir) ve âlemin hakikatlerini kendinde toplamış, böylece varlıkların en yetkini olmuştur. İnsânın dışındaki her şey halk, o ise hem halk ve hem de Hakk’tır. Şu halde İnsân-ı kâmil gerçekte el-Hak el-mahlûk bihi (halk etmede vasıta olan Hak), başka bir ifadeyle sayesinde âlemin halk edildiği kimsedir.
Allah’a halifelik insân-ı kâmil için geçerli olabilir. Bu nedenle Allah onun görünür sûretini âlemin hakikat ve sûretlerinden; görünmeyen sûretini ise kendi sûretine göre halk etmiştir. İnsân-ı kâmil âlemin ruhudur. Âlem ise ulvisiyle süflisiyle ona amade kılınmıştır. Hayvan insan ise İnsân-ı Kâmile amade kılınmış âlemin bir parçasıdır. İnsân-ı Kâmil birleştirici hakikattir. Allah ona öyle bir kuvvet vermiştir ki, onunla tek bakışla iki mertebeye birden bakar. Böylece Hakk’tan alır ve halka verir.“ (İbn Arabi Fütuhat-ı Mekkiyye)
Sonuç olarak ; ( ﻧَﺞْ ) “NEC” Zâtın mutlak tekliği (53), (نجد ) NECD “D” “Dal” harfinin ebced sayı değeri 4’tür. Dolayısıyla “NECD” ebced değerine bakarsak (53 + 4= 57) olur.
( ﻋﺮش ) ARŞ ebced sayı değerine bakacak olursak ( ﻋ “AYN” 70, ﺮ “RA” 200, ش “ŞIN” 300, toplam 570 eder. O da 57 – 0 = 57 dir.)
150
Dolayısıyla (نجد ) NECD makamı ( ﻋﺮش ) ARŞ’tır.
( ﻋﺮش ) ARŞ hakkında kısaca bilgi verelim;
Arş; sözlükte taht, köşk, gölgelik, çardak, tavan, çatı gibi ma’nâlara gelir. Arapça’da arş mülk anlamında da kullanılır. İfade ettiği kelimelerden anlaşıldığı gibi ulviyet, yükseklik ma’nâsını da içerir.
Arş mülkten ibaret olduğu için, onu taşıyanlar onu ayakta tutanlardır
Allah bütün varlıkları ihata eden kevn (oluş) dairesini halk etmiştir. Bu daire, en yüce serir (taht) olan ARŞ diye ifade edilmiştir.
Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur. "Hamele-i Arş şu anda dörttür, Kıyamet günü Allah onları bir dört melekle daha kuvvetlendirir, böylece sekiz olur"
Aynı zamanda ARŞ sıfatın mahallidir.
Tekrar konumuza dönersek ;
( ﻧَﺞْ ) “NEC” Zâtın mutlak tekliği (53), (نجد ) NECD ebced sayı değeri 57 yani “NECD” “ARŞ” tır. Yani “NECD”, “NEC” Zâtı Mutlağın (53) , sıfat mahallidir.
(نجدت ) NECDET ; ebced sayı değerine bakarsak “NECD” 57 olduğuna göre ت “TE” ebced sayı değeri 4’tür.
(نجدت ) NECDET (57 – 4 ); yani Zâtın mutlak tekliğinin (ﻧَﺞْ) “NEC” (53), (نجد ) NECD (57) yani arşında (sıfat mahallinde), Şeriat-Tarikat-Hakikat ve Marifet metre-belerinden görüntüsü olmuştur.
(ثلا ) “SEL” Mutlak Tek’in Bir ile zuhura çıkışı (53 + 1), ( ﺗَﻠﺎَثَ ) SELÂSE (“53 + 1” + 5) Bir’in 5 tenezzül zuhurudur. Bunlar; 1.-İlk Taayyün Vahdet, 2.-İkinci
151
Taayyün Vahidiyyet 3.- Ruhlar 4.- Misal 5. Şehâdet Mertebeleridir.
( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) SELÂSE (T) (“53 + 1” + 5 + 4) Yani “Bir’in 5 Hazretten tenezzül edip Dört mertebede (Şeriat-Tarikat-Hakikat ve Marifet) Üçlemeyle yani ferdiyyetiyle zuhuru olmuştur.
( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) SELÂSE (T) den sonra şimdi de (و ) VE’yi incelemeye çalışalım inşeAllah
(و ) VAV.
(و ) VAV.
İyyake’nin Vav’ı daha mukaddestir,
Benim varlığımdan ve daha nefistir,
O mükemmel bir ruhtur,
O altılı bir sırdır,
Nerede hakikati parıldarsa,
Denilir ki: Mukaddes arz,
Onun evi yüce sidre:
Bizde tesis edilmiş olan sidre,
(İbn Arabi)
( و ) VAV : Vav sıfat’tır. O’nunla isimler zuhura çıkar. O Fiilin illetidir. Nefes göğüsten ağıza doğru bir seyir izleyerek dışarı çıkar. İlk olan göğüs harfleridir. (Elif (Hemze) – He ) Sonuncusu da dudak harfidir. Göğüsten çıkan harf sadece kendisine özellik verir ve asıl olan odur. Dudak harflerinin sonuncusu olan “Vav” harfinde ise bütün harflerin özellikleri ve kuvvetleri vardır. Çünkü nefes bütün harflerin mahreçlerini aşmadıkça “Vav” harfini ortaya çıkarmaz. Böylece “Vav” harfinde bütün harflerin kuvveti meydana gelir. (Her şeyde her şey olan yön) “Vav” sayısal değeri
152
altıdır. Bu da altı yöne işaret eder. Vav harfi kendi içerisinde de yani telâffuza çıkışta Vav – Elif – Vav ‘dır. (واو ) Yani son ve başı aynıdır. İkisinin arasında teklik hicabı vardır ve bu tekliği Elif temsil etmektedir.
Telâffuzda ilk Vav hüviyet Vav’ıdır ve hüviyet He’si onun içine dercedilmiştir. He’nin sayısal değeri beştir. Beşin altının içinde olması gibi altı zuhur ettiği için beşin telaffuzuna gerek kalmamıştır. Diğer Vav ise varlık Vav’ıdır. Böylece Vav hem var edicide hem varlıkta zuhur etmiştir. Elif Hakk’a aittir, Vav ise ma’nâ yönümüze aittir. Elçi meleğe (Cibril) vahiy emanet edildiğinde, onunla vahyi aktaran (Hakk) arasında bir bağıntı bulunmasaydı, hiçbir şeyi kabul edemezdi. Vahiy gerçekleştiğinde ki onun makamı Vav’dır. Çünkü Vav yücedir. Ulvi ve süfli âlem arasındaki bağıntı Vav’la sağlanmıştır.
Vav harfi harflerin hatemi (sonu)dur. Kâmil insanla ilgili olan Vav harfi, insâni nefesin son mertebesi olduğu gibi, kâmil insan Hatem de Rahmâni nefesin son mertebesidir ve Rahmâni nefesin bütün kuvvetlerine sahiptir. Bu, Risaletin bâtını olan velâyet makamıdır.
Sonuç olarak; “Vav” harfinin ebced değeri 6’dır. Yani iki tane üçün (3+3=6) toplamına eşittir.
İcadın (var etmenin) aslının üç mertebesi vardır: İlâhi Zat, “Kün” sözüyle ayni vücûdunu izhar ettiği sabit malûm. Bu üç mertebe zuhura çıkıştaki “Vav” (3+3) çarpılırsa, Selâse (3): 3 x 3 (birinci Vav) = 9 sıfat mertebesinde Zâtın hakikatleri zuhur eder. Sıfatların fiil huzurunda zuhur etmesiyle de, yani Sıfat 9 x 3 (İkinci Vav) = 27 sayısı elde edilir. Bu ise en yüce kalemden başlayarak insana kadar varlık mertebelerinin sayısıdır. Böylece ilâhi huzur üç hakikatiyle zuhur etmiş olur: Zat-sıfat-fiil (3x3x3). Bu mertebelerin zuhuru ise Rahmân’ın nefesinin varlık mertebeleri aracılığıyla cem edici ve tafsilâtını tayin edici hatem (son) olan gayesine kadar görünmesiyle gerçekleşir ki bu 28. mertebedir.
153
İnsanın nefesi ile Rahmân’ın nefesinin uyumundan 28 harf ortaya çıkmıştır. Bunlar ise üç mertebeye ayrılırlar: Zâti birler mertebesi, sonra sifati onlar mertebesi ve fiili yüzler mertebesi… ki çokluk sayısı 1000 sayısında son bulsun gayeyi ifade eden “gayn” harfinin sayısal değeri 1000’dir.
Sahih cüzlerinin toplamına eşit ilk tam sayı 6 (altı) dır: 1+2+3=6 bu sayının harfi de lâfzi harflerin sonuncusu olan “Vav” dır. Bu ise insan nefesinin son aşamasıdır. Tıpkı İnsân-ı Kâmil’in, şekil verilmesi tamamlanan kevni varlığa üfürülen ruhtan ibaret Rahmân’ın nefesinin son aşaması olması gibi.
“NECDET” (نجدت ) VE “SELÂSE (T)” ( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) de ki (ت ﺔ) “TA” , bu hayatın tamamlığının değeri, tamamlığın “TA” sının sayısal değeridir: 400 (dörtyüz). İki sayının toplamı yani “TE” ve “Vav” 400+6=406 dır. Yine 1+2+3…..26+27+28= 406 dır.
Âlemin hayatının kemâline ve tamamlığına delâlet eder ki ruhu da İnsân-ı kâmil’dir.
( وَ ) VE
VAV (و ): İllet (neden) harfidir. Sıfat mahallidir. Harekeli ve harekesiz olsun sonradan meydana gelmişi gösterir. İşaretlenmiş veya telâffuz edilmiş her “Vav” bir delildir. Sonradan meydana gelen her delil ise halkedeni varedeni çağrıştırır. Vareden ise ne yazıya ne telâffuza sığar. O sadece ortaya çıkmış görünmeyendir.
Arapça’da, Ve: Andolsun ki, halbuki, iken, ve, ile, birlikte ma’nâlarına bağlama edatıdır.
“Vav” Fethasıyla gizli “Elif” i taşır. “Elif” nitelenendir. Nitelenen, nitelikler zorunlu olarak kendisine delâlet ettiği için yazıda düşmüştür. Bu zorunluluk sıfatın bir nitelenenle var olmasının zorunluluğudur. Böylelikle sıfatlar âleme tecelli etmiştir. Âlemde, Zat hakkında sıfatlardan başkasını
154
bilmemiştir. “Elif” ten önce gelen herşeyin fethalı olması gerekir. Fetha, böyle bir mahalde “Elif” e delâlet eder ve o tecellinin mahalli için açma, yayma makamının sâhibi olan Zât’ın varlık mahallidir. Zat Elif’i, sıfatın varlığının sıfat “Vav” ı ise fiilin varlığının illetidir.
Sıfat nitelenende bulunan bir anlama delâlet eder; bu durumda ise nitelenenin mahiyetini vermez ve sıfattan mahiyete ulaşmak mümkün değildir. Çünkü sıfat nitelenenin mahiyetini bildirmez. Meselâ "Kalem” onunla ilgili kullanılan yazı yazılır nitelemesi kalemin bir yönü veya işlevidir. Dolayısıyla Zat olan Kalem hakkında bilinen yalnızca onun yazma sıfatı olmuştur. Zat asla bilinememiştir. “VE” ( وَ ) oluşumuyla Zat Olan Elif, sıfat perdesine bürünmüştür. Harekeler niteliklerin, harfler nitelenenin, mahreçler makam ve basamakların benzeridir. Elif, fethayla gizlenerek “Vav” ın sıfatı olmuştur. “VE” mertebesiyle Varlık simgesi olan (Vav) ın nitelikleri aşikar edilmiştir.
Sıfat “Vav” ı üzerindeki fetha (Gizli Elif); fetha açmaktır. Üstte oluşan İnsân-ı Kâmil mertebesine ( وَ ) VE olarak bağlanmıştır. Âlemin yansıtıcısı İnsân-ı Kâmil mertebesinin aynası olmuştur.
( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) SELÂSE (T) (و ) VE den sonra şimdi de
(ﺧَﻤْﺴُﻮن) HAMSUN’u incelemeye çalışalım inşeAllah
(ﺧَﻤْﺴُﻮن ) HAMSUN kelime anlamı Elli’dir.
(ﺧﺦ) HI
“HI” harfi ne zaman ki yönelir veya geri döner,
Sana sırlarından verir veya erteler,
Onun yüksekliği varlıkları ister; aşağısı ise,
Halk edeni izhar edilmiş bir hikmet gereği ister,
155
Kendi hakikatini izhar eder, zatının çizicisi olarak,
(İbn Arabi)
( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) “SELÂSE (T)” te zuhur bulan İnsân-ı Kâmil (NECDET) ‘in ferdiyyet makamıdır. Yani 53 (Elli üç) ün 3 (üç) teki ferdiyetteki zuhurudur. Şimdi 53 (Elli üç) te ki 3 (üç) ün 50 (Elli) deki zuhurunu incelemeye çalışalım İnşeAllah.
El-Muhit isminin her şeyi ihata eden olabilmesi için bütün şekillerle şekillenmesi, bütün sûretlerle zuhur etmesi, bütün kayıtlarla kayıtlanması, bununla beraber bütün bunlardan münezzeh olması gerekir. O halde El-Muhit ismi El-Hakim isminin zuhurunu gerektirir. Çünkü her şeyi lâyık olduğu kayıt içinde yapan, her sûreti münasip şeklinin içinde terkip eden El-Hakim’dir. Dolayısıyla El-Hakim ismi, külli şeklin icadına yönelik olarak “HI” harfinin menzilinde zuhur etmiştir. Alemde olmayan bir şey Allah’ta da olmaz.
Âlemin sûreti kâmil olduğu için onla sınırlıdır. Çünkü mucidinin sûreti üzere mevcuttur. O halde âlemin cevheri mucidinin zâtına, âlemin arazları sıfatlarına, zamanı da ezeline aittir. Burası yukarıda bahsedilen “SELASE(T)” teki İnsân-ı Kâmil ferdiyetinin âlem aynasında ki görüntüsü El-Hakim isminin icadıyla “HI” harfindeki görüntüsüdür. Mekânı istivası, kemiyeti isimleri, keyfiyeti rızası ve gazabı, vaziyeti kelâmı, izafesi rububiyeti içindir. Âlem, mucidinin kendisini icat etmesiyle amel eder, kendisinden isteyene icabet etmek üzere tesir kabul eder. Şu halde âlem Allah’ın kayıt ve şakilesi üzere amel eder.
El-Hakim’in hikmet şekilleriyle şekillenmesi zuhurdur. Dolayısıyla zuhur etmek belli bir hikmete dayalı olarak özel bir heyetle şekillenmekten başka bir şey değildir. Bu nedenle el-Hakim ismi ez-Zâhir isminin zuhurunu gerektirir. Bu yüzden ez-Zâhir ismi, cismin icadına yönelik “HI” mertebesinde zuhur etmiştir. Çünkü zuhurun amacı cisimde tamamlanır. Zâtın vasıflandığı her şey cisimde zuhur eder.
Dolayısıyla âlem “HI” menzilinde Hakk’ın sûreti üzere
156
zuhur etmesidir.
Sonuç olarak (ﺧﺦ) HI;
(ﺣﻖ) HAK’ın âlemdeki zuhuru ( ﺧﻠﻖ ) HALK olmuştur. ( ﺗَﻠﺎَﺛَﺔ ) “SELÂSE (T)” te ki üçlemeyle zuhur bulan hakikatin Zat, irade ve söz yani kelâm ile varlık kazandırılan oluşumun ismi “Halk” olmuştur.
(ﺣﻖ) HAK’ta ki (ﺣﺢ) “HA” söz yani kelâm’dır. Nefes, söz’dür. Nefesle zuhur bulan mahal ( ﺧﻠﻖ ) HALK’ta ki (ﺧﺦ) “HI” olmuştur. “HA” ve “HI” sûret olarak (ﺣﺢ) olmakla birlikte üzerindeki varlık noktasıyla “HAK” tan ayrılmıştır. Nokta, halk edilmişin cisim zuhuru olmuştur.
Halk etme, yokluktan değildir. Halk etme, ilmi varlıktan yani Allah’tan dış varlığa doğrudur. Allah halk edendir demek, Allah’ın a’yân-ı sâbiteyi dış duyulur varlığa çıkarttığı veya izhar ettiği anlamına gelir. Bunu sadece Allah yapabilir, hiçbir halk edilmişin iradesi ayn-ı sâbiteyi izhar edemez. Halk, Hakk’ın âlemin sûretlerinde tecellisidir. Halk fiil, tesir, mutlak müstağnilik (HAK) gibi özelliklerin mukabilinde, edilgenlik, muhtaçlık gibi bütün nitelikleri temsil eder. Varlıktaki her şey Hak’tır. Görülen her şey halktır.
“Halk Hak vasıtasıyla müşahede edilmeseydi o olmazdı
Hak halk vasıtasıyla müşahede edilmeseydi, sen olmazdın
Kün (Ol) diyen kimse müşahede ettiğindir
Ortada sadece Kün (Ol) sözü ile olan vardır.” (İbn Arabi Fütuhat-ı Mekkiyye)
“HI”, Hakk’ın Kün (Ol) sözünün nokta zuhur mahalli olmuştur.
“HI” harfinin küçük asıl ebced değeri 600 (altı yüz ) dür. Yani “HI” varlığın (VAV) zuhura çıkıştaki 6 (altı) yönün
157
(vech) 600 altı yüzdeki vechdeki görüntüsü olmuştur. Yani “HI”, “ Varlığın (Vav) 6 yönünün 100 (yüz) aynasındaki görüntüsüdür.
Aynı zamanda “HI” harfinin en büyük ebced değeri 512 (beş yüz on iki) dir. O da 51 + 2 = 53 (Elli üç) tür.
NUN (ن) : 50
CİM ( ج ﺟ ) : 3
( ﻧَﺞْ ) “NEC” toplarsak = 53 olur.
Dolayısıyla “HI” (53) mertebesi, ( ﻧَﺞْ ) “NEC” makamı 53’ün mutlak tekliğinin zuhurudur.
( خَ ) HA
“HI” mertebesindeki Hakk’ın halkıyet zuhuru fethayla desteklenmiştir. Fetha mahalli açar. Fetha bünyesinde gizli “Elif” i barındırır. Dolayısıyla Hakk’ın halk zuhuru yine kendi zatıyla gerçekleşmiştir.
( ﺧَﻢ ) HAM
(م) MİM
“Mim” “Nun” gibidir, sırlarını incelersen,
Oluşun gayesinde, hakikat olarak ve başlangıçlarda,
O halde “Nun” Hak için, kerim “Mim” ise benim içindir,
Başlangıç için başlangıç, gayeler için gayeler,
Şu halde “Nun” un berzahı bilgilerindeki ruhtur,
“Mim” in berzahı ise halkedilmişlerde Rab’tir,
(İbn Arabi)
Dostları ilə paylaş: |