Görüşme Notları:
14.04.2004
Tarihli Görüşme Notu
Hoş geldiniz. Siz yeni mi geliyorsunuz?
(Daha önceden de gelmiştim. Ben aynı zamanda Feridun Çelik’in kardeşiyim.)
Ha, öyle mi? Benziyorsunuz. Yaşınız kaç?
(29.)
Oldu. siz Hanili miydiniz?
(Hayır, Kulpluyum.)
Feridun nasıl?
(Selam ve saygıları var.)
O niye gelmedi?
(Bürokratik sorunlar var.)
Tamam. Siz nereden geliyorsunuz?
(Ben Ankara’dan geliyorum, Bingöllüyüm.)
Daha önce gelmiştiniz zaten. Başka gelen var mı?
(Hayır, dört kişiyiz.)
Oldu. En önemli konu nedir sizce? Hemen ver. Çabuk çabuk söyleyin, burası sohbet yeri değil.
(Hazırlık Komitesinin bilgilendirmesi var.)
On iki oluyor, değil mi. On ikiye tamamladılar mı?
(Sanırız.)
Ben söyledim. Herhalde olmuştur. İsimleri için bildirilen var mı bana?
(Yok. Örgütsel sorunlara ilişkin bir araya gelindiği, ancak arkadaşların tutumlarının doğruluğunda ısrar ettiği...)
Kendi ayrışmalarının arkasında mı duruyorlar?
(Arkadaşların sizi kendilerine göre yorumladıkları belirtiliyor.)
Bir tarafta Ferhat, Botan ve Serhat; diğer tarafta Cuma, Abbas ve Rıza. Başka şefler kim olabilir? Ben şeyi öğrenmek istiyorum. Niye sen söylemiyorsun? Sandığınızın aksine çok derin şeyler var. Bana göre arkasında başka şeyler var.
(Avukat arkadaşa) Sen konuş! (Diğer avukatlara) Siz de dinleyin. Sizin itirazlarınız veya ekleyecekleriniz varsa belirtin. Beni niye zamanında bilgilendirmediniz peki?
(Kongre öncesi ve kongre sırasında görüşe çıkmıyordunuz. Bizim gözlemlerimiz de Kongre gözlemleriydi.)
Kongre ne zaman oldu?
(Kasım ayında.)
Siz ne zaman aktardınız?
(Aralık ayında aktarmaya başladık.)
Aralık’ta mı, Ocak’ta mı?
(Aralık sonlarında.)
Aralık, Ocak ayında patlak verdi diyorsunuz.
(Kongre sonrası gelişmelere çok hakim değildik, o yüzden aktaramadık.)
Asıl iktidar üzeri çekişmedir. İki taraf da gözü kara biçimde birbirlerini tasfiyeyi göze almış. Benim buradan sağ çıkmayacağıma bağlamışlar, buradan sağ çıkmayacağımı düşünüyorlar. APO nefessiz kaldı! Buradan ölümün çıkmasını bekliyorlar. APO’nun bu konuda fazla yapacağı bir şey yok, tecrittedir. İktidar boşluğu var. Kim doldursun? Ne yaparsak kâr kalır dediler. Aslında bu son beş altı yıllık geçmişe dayanıyor. Beklenti halindeydiler, değil mi? Kongrede bunu yavaş yavaş yaptılar. Kongrede iktidar üzerine oynadılar, değil mi?
(Kongrede Ferhat gilin etkinlikleri daha fazlaydı. Kongreyi sürüklediler. Kongre sonrasında da diğer arkadaşlar müdahale etti.)
Nasıl?
(Kongreye Ferhat arkadaşlar daha hazırlıklı gelmişlerdi. Sonrasında diğer arkadaşlar etkinlik kurdu.)
Peki, bana sadık kalanlar, zihniyetli olanlar kimlerdir? Bu oyunun tutmamasında en önemli etken Halk Savunma Birlikleri çok bağlı, PJA bağlı; bir de kitle bağlı herhalde. Beni tanımaları gerekiyor. Benim kim olduğumu sizin de bilmeniz gerekiyordu. Bana rağmen bunun tutmayacağını bilmeleri lazım. Görüyorsunuz, çok komik duruma düştüler. Bana rağmen siyaset yapamayacaklarını bilmeleri lazım. Bu DEHAP benzeri oluşumlar için de geçerli. Türkiye devleti bile bana ne yapacağına daha karar verememiş. Avukatlarıma da sert yöneleceğim. Korkmadan beni savunacaksınız. Korkuyor musunuz? Korkmuyoruz diyorsunuz, “Bağlıyız, saygılıyız” diyorsunuz. O zaman gidin konuşun dediğim zaman konuşacaksınız. Siz gönüllü olarak bunu kabul ettiğinize göre mesajlarımı onurla yansıtacaksınız. Olay budur. Newroz’da da ortaya çıktı. Halk çok bağlı. Ben keyfimden bunları söylemiyorum. Ben de halka bağlı olmak zorundayım.
Savunmamın 395 sayfasını yazdım. Müdüre verdim alırsınız. Diğer bölümleri de gelişiyor. Bu iş ciddi. Siz de görüyorsunuz.
(Diyarbakır’dan gelen avukata) Sizin kardeşiniz de gelebilir. Ben hukuka bağlıyım. O insanları tanımıyorum. Ben seçilenlere bir şey demiyorum. Bir kişiyi suçlamak bana göre değil. Şunu ya da bunu seçin de demem. Ben demokrat biriyim. Demokratlık nedir? Halkın değerlerine milimiyle sahip çıkmaktır. Çirkin olaylar yaşanıyor. Tepeden inme yöntemlerle böyle yaptınız diyorum. Ben buna karşıyım. Bu yöntemlerin hepsi antidemokratiktir. Bu şerefsizlere bunu anlatırsınız. Siz bu kadar adileşemezsiniz. Ben seçimleri o kadar da önemsemiyorum. Ben demokrasiyi önemsiyorum. Burada size demokrasi dersi vermeye çalışıyorum. Ben burada halk için bu kadar çaba sarf ediyorum. Ama dağdakilerin içine düştüğü şeye bakın. Bu tam bir iktidar savaşıdır. Bunlar hukuktan, demokrasiden, devletten ne anlar? Oraya gidip Apo bu değildir diyeceksiniz. Neden böyle yapıyorsunuz diyeceksiniz. Yakalarına yapışıp hesap soracaksınız. Sözde yetkiyi benden alıyorlar. Böyle yapamazsın diyeceksiniz.
Demokrasi nedir? AKP de bundan anlamıyor. Mervan Gül için Erdoğan 20 trilyon harcadı. Bu ne demektir? “Ben senin ananı parayla satın alırım” demektir. Parayla demokrasi olur mu? Beni doğru anlayacaksınız. Yiyecek torbaları dağıtıyorlar. Bu kimin parası? Halkın parası. Halkın parasını dağıtıyorlar. Parayı yoksul insanlara dağıtıyorlar. Yoksul insanlar yoksul oldukları için satın alınıyor. DEHAP ne yapacak? Buna tepkiyle mi karşı çıkacak? Hiç kimse benim adıma namuslu olmayan şey yapamaz. Sen nasıl halkın ağzını tıkarsın, nasıl benim ağzımı tıkarsın? Demeçlerimin yayınlanmasını nasıl yasaklarsın? Televizyonun başındaki adamı oradan alacaksınız. Avrupa’ya gideceksiniz. Kim gidecek? Tek başına güç yetiremezsin. Apo’nun selamı var desen, bin tane genç toplayamaz mısın? Beni seven gençleri toplayacaksınız, gidip hesap soracaksınız. Sen halkın ağzını nasıl tıkarsın? Devletin bana yapmadığını yapıyorlar. Devlet isterse sizi getirmez, mesajlarımı alamazsınız. Ama bunlar devletten daha ağırını yapıyorlar. Beni tecrit mi ediyorlar? Devletin koymadığı tecridi sen mi koyacaksın? Devlet bile bana saygılıdır. Hani bunlar bana saygılıydı, bağlıydı? Diyarbakırlılara bol bol anlatırsınız. Diyarbakır halkı onurlu bir halktır. Bana bu yapılanı görüyorsunuz işte. Diyarbakır halkına bol bol selam ve saygılarımı iletin. Bizim demeçlerimizi yayınlamama ne demektir? Bizim şeker hastası, zorbela yürüyen zavallı Fatma’yı geri çeviriyorlar. Siirt için ben git dedim.
(Bilgi notunda bu konuya ilişkin oradaki Arap hassasiyetinden dolayı verilmiş ortak bir karar olduğu belirtiliyor.)
Ne Arap hassasiyeti? Araplar zaten satın alınmış. Siz ne zaman uyanacaksınız? Kim kimi aldatıyor? Benimle kimse oynayamaz. Siirt için Fadıl’ı cezaevinden çıkardılar. 200 yıl cezası var çıkarıyorlar. Bu uygulama antidemokratiktir. Bizim devlete karşı hatalarımız olabilir. Ama ben devrimci cumhuriyete karşı olamam. İkincisi, meseleleri demokrasi ile halledelim diyorum. Şiddetle değil demokrasiyle meseleleri çözelim diyorum. Devletten de şunu bekledik: Demokrasiyi doğru uygulamasını bekledik. Sen adamı cezaevinden çıkarıyorsun, parayla oy satın alıyorsun. Bunun demokrasi ile ne alakası var? Atatürk’ün tarikatı yoktur. Atatürk’ün cumhuriyeti tarikatçılık olmuş, Kürtleri tarikatların eline vermiştir. Halkın trilyonları artı tarikatlar eşittir seçimdeki sonuç. Trilyonlarla ve tarikatlarla bu olmaz. Atatürk’te bu yoktur. Halkımıza olan uygulamalara da karşıyım. Demokrasi uygulansa Siirt’te bu mu olur? Aşiretle, parayla olmaz. Bunlar çok tehlikelidir. Demokrasiyi öğreneceksiniz. Atatürk Cumhuriyeti bu değildir. Sonu çatışma istemektir. Bundan ben sorumlu değilim. Halkı satın alıyorlar. Bunu yapanlar demokrasi adına hesap verecekler. Ucuz sözlerle değil demokratik uzlaşı ile bunu halledeceksiniz. Suçsuz insanları vursunlar diye, çetecilik yapsınlar diye dağa adam çıkarmam. Altı yedi yıldır bunu söylüyorum. Bazıları bunu anlamak istemiyor. Neymiş? Çetecilik yapacakmış. Ben Devleti bölmüyorsam, şiddet kullanmıyorsam, devlet benimle barışmak zorundadır. Ama dilim yasak, kültürüm yasak. Devlet bunları çözmek zorundadır. Bunlar için tabii ki konuşacağız. Devlet bir iki söz söylesin. Benim amacım şu: Eğer şiddet kullanmıyorsak, devletle bunu konuşacağız. Konuşursak meseleyi hallederiz.
Ateşkesi ölümden korktuğumuz için yapmadık. Cumhuriyet adına üçkâğıtçılık, bezirgânlık olmaz. Bizimkiler alçaklık yapabilirler. Ama benim durumumu belli. Halk anlamış. Beni biliyor. Savunma birlikleri beni bekliyor, bana bağlı. Siz avukatlarım olarak “Korkmuyoruz, söz verdik” diyorsunuz. Sizin bir numaralı göreviniz benim söylediklerimi hayata geçirmektir. İngiliz avukatları kadar bile olamıyor musunuz. Meşru savunma hakkımı kullanıyorum. Bu hukuka aykırı bir şey değildir. Ben cezalık bir şey söylemiyorum. Bir mahkûmun da demokratik hakları var. Burası ortaçağ değil. Bu hakkımı da güzel kullanıyorum. Devlet tecrit uyguluyor, bizimkiler de tecrit uyguluyor. Utanmıyorlar mı? Burada boğuluyorum zaten. Bizimkiler de beni boğmak istiyorlar. Bu işkence değil de nedir? İki taraf da bana işkence uyguluyor.
Bana ikide bir toplantı yaptım deyip uyduruk şeyler göndermesinler. Ben Türkiye’deki gibi lidercilik particilik, parti liderciliği yapmıyorum. Bunu anlamanız gerekiyor. Benim onur savaşım belli. Benim Türkiye’ye, Türkiye halkına karşı olma gibi bir sorunum yok. Demokrasi sorunu var. Demokratik haklarını almak, hatta bunu zorla almak Anayasa gereğidir. Neden Fadıl’ı bırakıyorsun da Leyla’yı bırakmıyorsun? AİHM kararı var. Hukuk çiğneniyor. Bunları anlatacaksınız. Beni burada öldürebilirler de. Ben de demokrasi şehidi olurum. Kim kimi kandırıyor? Buradan ilan ediyorum: Erdoğan demokrat değildir. AİHM’e saygılı değildir. Türkiye halkını trilyonlarca dolandıran birisini seçim için bırakmıştır. Atatürk’ün cumhuriyetinde böyle olmaz. Biz çocuk değiliz. Kimse APO, sen yanlış konuşuyorsun diyemez. Böyle demokrasicilik yapılamaz. Bu demokratik cumhuriyet ise, hukuk herkese eşit uygulanmalı. Vergimizi veriyoruz, askerliğimizi yapıyoruz; o zaman hukuk bize de uygulanacak.
Siz bu dediklerimi anlatacaksınız. Bana ambargo koyuyorlar. Gazete yazmıyor, televizyona çıkarmıyorlar. Siz televizyona çıkacaksınız.
(Sizin görüşleriniz basına yansıyor.)
Hayır. Ben biliyorum, yayınlamıyorlar. Benim ölümümü bekliyorlar. Kendileri Ferhat’tan daha düşkün. Ferhat’ı mayınlı alana sürüyorlar dedim. Bunu yayınladınız mı? Ferhat zavallı, saf biri. Kadın da anlamaz. Kürt ağaları da beni kullanarak devlet kurdu. Beni kullandı, devlet kurdu adamlar. Ben buna nasıl isyan etmeyeceğim? Sırf beni Yunanistan teslim ettiği için Kıbrıs elden gidiyor. Bunu derken Kıbrıs Rumlarına karşı değilim. Özgür birlik içinde beraber yaşamalarını savunuyorum. Türkiye, Barzani ve Talabani’ye devlet kurduruyor. Bunları ABD yaptırıyor. ABD Türkiye’ye “Biz size APO’yu verdik, siz de Barzani ve Talabani’yi destekleyeceksiniz” diyor. Cüneyt Zapsu, Hüseyin Çelik, bunlar Türkiye’nin Barzanileri ve Talabanileridir. ABD adına bunu yapıyorlar. Yarın Türkiye’ye Kürt federe devletini dayatacaklar. Bu demokratik olmayacak.
(Hüseyin Çelik Selahattin Çelik’in amcasının oğlu.)
Öyle mi? Bunlar Kürt demokratlarını ve emekçilerini, Kurmancları ezecekler. Tarikat ve aşiret adamlarını öne çıkaracaklar, onları canlandıracaklar. Ben demokratik cumhuriyeti feodal Kürt Federe Devletine tercih ediyorum. Bunlar Kürt Federe Devletini AKP’nin içinde kuruyorlar. AKP içinde federe devletin temelleri atılıyor. Hem de devletin trilyonları ile bu yapılıyor. Beni ve yoksul Kürt halkını devre dışı bırakarak Kürt federe devletini kurmaya çalışıyorlar. Yarın Irak gibi bir şey olursa, tarihin zihniyetinde sorumlu ben değilim. Kürt halkı buna rağmen özgürlüğü ve eşitliği savunuyor. Melik Fırat da bu çeteye dahildir. Ben burada nefes alamıyorum. Melik Fırat Yalova’da köşklerde yaşıyor. Melik Fırat, Göklü’den bir adama -benim köylümdür, tanırım, fakirin biriydi- Yalova’da kat veriyor, onu böylece satın alıyor. Sırf köyümde seçimi almayalım diye benim köylüme daire verilmiş. Korkunç bir şey bu. Siirt’te, Van’da, benim beldemde seçim almak için trilyonlara boğuyorlar. Böyle seçim olur mu? Böyle demokrasi olur mu? Çok ağır bir suç.
Bizimkiler de despotçuk. Halkın adaylıkları konusunda despotluk yapıyor. Hiçbirinin demokrasi ile alakası yok. Halkımdan özür diliyorum. Tecrit koşullarından dolayı bağlantı kopmuştu. Tecritte olduğum için DEHAP adına yapılan korkunç tasfiyeciliği ve despotluğu önleyemedim. Bundan dolayı halkımdan özür diliyorum. Umarım demokratik bir parti yeniden yapılanma ile şekillenir. Demokratik bir partiyi halkımızın desteği ile şekillendireceğiz. Bunun için elimden geleni yapacağım. Özgür Toplum Partisi mi olur, yeni bir parti mi olur, konuşacağız. Başkanını da burada belirleyeceğiz.
Gazete, radyo ve televizyonda bizim sesimizi kısarlarsa, bunların şeflerini devirin. Kurumlarınıza sahip çıkın. Sizin paranızdır. Televizyonu ve medyayı bize kapatmışlar. Avrupa halkı bunların üzerine gitmeli. Avrupa halkına sesleniyorum: Bunların üzerine gitmelisiniz. Ben bunları görevden alınmış sayarım. Demokratik olmayan temsilcileri atın. Demokrat olanları getirin. Hukuki ve demokratik olsun. Bu söylediklerim İran, Suriye ve Irak için de geçerlidir. Kendi temsilcilerini kendileri seçsinler. Hazırlık Komitesinin seçimlere, şuraya buraya müdahale yetkisi de yoktur.
On iki kişilik komite bu despotizmi, antidemokratik uygulamayı kim yapmış, kimler bunu dayatmış, bana karşı kim şey yapmışsa, iki ay içinde bir rapor ile bana bildirecek. Komitenin birinci görevi budur. Ben demokrasiyi, Kürtlerin özgürlüğünü, Özgür Kürdistan’ı savunuyorum. Ben halkımı savunuyorum. İran, Türkiye ve Suriye yöneticilerine de şunu söylüyorum: Kürdistan bölünmenin değil, birliğin merkezidir.
Halk Savunma Güçleri benim bu demeçlerim ekseninde kendilerini hızla ve iyi eğitsinler. Nicel nitel büyütsünler. Kendilerini ve halkı savunurlar. Meşru, anayasal, özgür yurttaşlık hakları nedir, öğrensinler. Savunmamda bunları yazılı hale getireceğim. Dağlarda, şehirde, köylerde kendi öz savunmalarını yapacaklar. Üzerine gidilmedikçe meşru savunma dışında hiçbir kişiye bir fiske vurulmayacaktır. Benim ölçümü biliyorlar. Bu konudaki mesajım anlaşıldı.
Bunlara şunu söylemek istiyorum: Benim ölümümü bekliyorlar. Ben biraz hizmet etmek istedim. Benim mirasım yok ki! Kaldı ki bu, şehitlerimizin mirasıdır. Bunlar despotizmi uyguluyorlar. İngiliz’in zekasını görüyorsunuz. Bana gönderdiği mektubu okudunuz, değil mi? 20.yüzyılın en iyi filozoflarından biri olan Braudel ve Wallerstein için, sizin görüşünüz onlarınkinden daha ileri diyor. Görüşleriniz birçok bilim adamlarından ileri ve üstündür diyor. O anlamış, siz anlamıyorsunuz.
(Tercüman arkadaş, tercümeleri bitirdikten sonra düşünceleriniz üzerine derinleşeceğini söylüyor.)
Savunmalarımı incelediniz mi?
(Okuduk, ama tam kavrayamadık.)
Bir daha okuyun. Anlamak uygulamaktır. Siz Kürtler yiğit insanlarsınız. (Arkadaşa dönerek) Feridun da yiğit insandır. Ona söyle, çok fazla tepkili olmasın. Hepiniz beni iyi anlayın, iyi uygulayın. Ama bunu yaparken edepli bir şekilde yapın. Kurumların başına en edepli ve değerli insanlar geçer. Namuslu olacaksınız. Kürtlerde namus anlayışı var. Anam beni üç defa yere attı, boğazımdan tutup kaldırdı. Neredeyse boğulacaktım. Bunu namuslu olmam için yaptı. Onun namus anlayışı da böyleydi. Namuslu olacaksın, bunun dışında yaşam olmaz. Kurumun başında da terbiyesiz biri var. Çıkış için samimi özeleştirilerini verip inzivaya çekilsinler. Fatma’yı tutarak seçim mi kazanacaksın? Bunlara yanlış öğretmişler. Ben de demokrasiyi savunuyorum. Kurumların başına geçip halk sahip çıkacak.
(Avukat arkadaşa) Sana ve Aysel’e çok kızgınım. Öyle duygu ile yaklaşacağınıza, benim söylediklerimi uygulayacaksınız. Beni uygulayacaksınız. Benden büyüğü yok. Yoksa sizden kuşku duyarım. Halk bana bağlı değil mi? Siz genç değil misiniz? Dışarıda binlerce genci yanınıza alamıyor musunuz? Ben burada demokrasiyi konuşuyorum. Devlet beni yarın da öldürebilir. Ben ölünceye kadar doğruyu savunacağım. Bunları kurumların başından atacaksınız. Beni bırakın, halkın içine girsem aslan gibi savunurum. Elli beş yaşımdayım, ama on sekiz yaş coşkusu ile konuşuyorum. Öyle değil mi? Bir de kendinize bakın: Kocakarı gibi olmuşsunuz. Hiç tanınmaz hale gelmişsiniz. İngiliz beni bilmez tanımaz; ama doğru incelemiş. Siz de bana doğru geleceksiniz. Çekinmenize gerek yok. Halk kimin yanında ise, devlet ona saygı duyar. Devletin içinde çete, antidemokratik şeyler yok mu? Var. Ama tümüyle devleti hedefleyemeyiz. Bunları doğru anlayacaksınız. Saygılıyız demekle olmaz.
Ben illa Ankara, İstanbul bizim olsun, orada destan yazın demiyorum. Mühim olan doğruları savunmak ve peşinde olmaktır. Benim avukatlarım halka doğruları iyi anlatacaktır. Kendi hatalarımın özeleştirisini yaptım. Doğrularım da derya gibidir. Türkiye halkı için de iyi şeyler düşünüyorum. Türkiye düşmanı, devlet düşmanı değilim. Tersine, Türkiye halkı için daha da yararlı şeyler yapmaya devam edeceğim. Bunu korktuğum için değil, aydın onuruma ve insanlığıma uygun olduğu için yapıyorum. Siz konuşmuyor musunuz, yazmıyor musunuz? Televizyona hemen çıkarsınız. Makale yazarsınız. Sonucunu da takip edersiniz, uygulatırsınız.
Başka ne var?
(Leyla ve Hatip gil ile bizden kaynaklı iletişim probleminden dolayı önerilerini haftaya alacağız.)
Leyla ve Hatip benim Kongre adaylarımdır. Onları kongre başkan yardımcılığına öneriyorum. Bu önerimi diğer arkadaşlara da iletirsiniz. Leyla’lara şunu söyleyin: Sizi belki zorladım. Ama büyük bir oyun var. Bu oyunu bozmak için bunu yapıyorum. Onları bu oyunu bozmaya çağırıyorum. İster içerde ister dışarıda olurlar, aktif rollerini uygulasınlar. Leyla daha çok Brüksel nezdinde bunu yapar. Avrupalı sahtekârlarla, gelenlerle konuşsunlar. Kürtleri kendi çıkarınız için satıyorsunuz desinler. Siz Kürtleri satmak karşılığında kaç fabrika aldınız? Ergani çimento gibi yerleri Türkiye’nin değerleri karşısında sattılar. Bu konuda elimde belgeler var. Türkiye’nin değerlerine konmak istiyorlar. Ayrıca Leyla’nın kurtarıcıya da ihtiyacı yok. Leyla görevlerine sahip çıksın. Siz Leyla’ya anlatırsınız. Avrupa Kıbrıs Rum’u için müthiş çaba sarf ediyor, ama Kürtler için kılını kıpırdatmıyor. Türkiye hiç olmazsa satılmasın diyorum. Leyla Avrupa’ya, üzerimizden oyun oynayamazsın desin. Cezaevlerinde sadece Leyla değil, binlerce mahkumumuz var. Ayrıca hepsi de suçsuz.
Başka aktaracaklarınız var mı?
(PJA dan mesaj var.)
Aslında fazla zaman kalmadı. Anamın ölüm yıldönümü vesilesiyle bir şeyler söylemek istiyordum. Doğum günü ile ilgili de bir şeyler söylemek istiyordum. Ama sizin mesajınızı alalım.
(PJA iki konuda sizin perspektiflerinize ihtiyaç duydukların belirtiyor. Sizin söylediğiz tanrıçalar, melekleşenler ve Afrodit’ler ayrımı ile ilgili teorik olarak bir yoğunlaşma yaşadıklarını, ancak bunun somut pratiğe uygulanması konusunda sizin perspektiflerinize ihtiyaç duyduklarını söylüyorlar.)
(Gülerek) Somutlaştırmamı mı istiyorlar? O zaman İngiliz öğretmen gibi aydınlatıcı olmaya çalışayım. Ben mitolojiyi çok severim. Ben dört dili kullanıyorum. Mitoloji dili, felsefi dil, din ve bilim. İki, kötü kadın Hera ve Athena’yı sevmiyorum. Zeus’tan nefret ediyorum. Athena Zeus’un alnından yaratılmıştır. Zeus, puşt tanrıdır. Yani erkeğin beyninden yaratılmış. Hera, Zeus’un karısı. Ben mitoloji dilini kullanıyorum. Hera ‘inek kadın’, dırdırcı, fesat bir kadınmış. Yani erkeğin yarattığı kadın. Benim mitolojim ve felsefemde bunlara yer yok. Buna karşı ben Star diyorum. Star -Sami dilinde İştar, Sümer dilinde İnanna denir, bizde de ‘ya Star’ derler ya- neolitik dönemden kalmadır. Tanrı anlamdadır. Mitolojide kadın ana tanrıçadır, yaratıcı kadındır. Star da odur, yükseltilmiştir, onu esas alıyorum. Afrodit güzelliği temsil eden kadındır. İnek kadın değil, Athena değil yani. Melek kadın, kirliliğe bulaşmamış temiz halk kadınıdır. Savunmamda bunları derin açtım. Bunları güzel güzel anlatırsın.
(PJA 5. Olağan Kongresi için dokuz kişiden olan bir hazırlık komitesi oluşturulmuş. Kongrenin gündeminde PJA’nın yeniden yapılanması, PKK’nin yeniden inşası, sosyal yaşamın yeniden düzenlenmesi gibi konular var. Sizden PJA’nın Kongra Gel ve PKK’nin yeniden inşası ile olacak örgütsel ilişkisinin nasıl bir modele dayanacağına dair perspektif istiyorlar.)
Tüm komitelerde yer alırlar. Kadının ayrı örgütü olur. Her ülkede legal anlamda da özgür kadın birlikleri olur. PJA ayrı, kadının kitle örgütü ayrıdır. Yine temsilcileri Hazırlık Komitesinde olur. Önerdiğim üç yüz kişi kendini sınırsız eğitirler. Akıllı ve cesur olanlar burada olabilir. Önerdiğim üç yüz kişi PJA olabilir. Diğerleri de yer alabilirler. Bunları uzun uzun anlatırsınız. Beş altı sayfalık bir yazı haline getirirsiniz. İlerde daha uzun cevap yazacağım. Son savunmalarımı da onlara rapor gibi sunuyorum. Özgürlük ekmek ve sudan daha değerlidir. Kadın özgürleşmesini Ortadoğu’da zeka, savunma, güzellik temelinde baharla birlikte bir güneş gibi yaratacağınıza inanıyorum. Bu heyecanla selam ve saygılarımı yolluyorum.
(Kongreyi genel kongreden sonra yapmayı planlıyorlar.)
Olabilir.
Genel Kongre ne zaman olacak?
(Hazırlıklar bitiyor. Belirttiğiniz tarihte başlayacak.)
Daha bir, bir buçuk ayları var. Hazırlıklarına devam etsinler. Kongreye bazı öneriler yapacağım. Birincisi, Karşılıklı Ateşkes Belgesi. Karşılıklı ateşkes olmalı. İran’a, Türkiye’ye, Amerika’ya ve Suriye’ye bunu sunacaklar. Felluce’de bile yapıldı. Utanmıyor musun deyin. Mukteda Sadr kadar da mı olamıyorsunuz? Bizim şehirlerde de on Felluce yaratılır. İkinci önerim Yerel Yönetim Yönetmeliğidir. Sadece şehir merkezleri değil, köy ve mahalleleri de kapsayacak biçimde yerel yönetim yönetmeliğini de hazırlayacaklar. Üçüncüsü, Savaşta Uyulması Gereken Kurallar Yönetmeliği. Bunlar üzerinde daha sonra detayları ile duracağım. Bir buçuk ay sonra her şey olabilir. Saldırabilirler. Bu belgeleri Türkiye, İran, Suriye ve Amerika’ya götürsünler.
Botan merkezi bir bölge haline gelecek. Oraya kalabalık girebilirler. Çatışmalar gelişirse eski savaş şeyleriyle olmaz.
(Botan ve Çırav’da bir haftadan beri operasyonlar var.)
Kayıp var mı?
(İki taraftan da var. HPG’nin üç ya da altı kaybı olduğu söyleniyor.)
Basına yansımadı.
(Bilinçli yansıtmıyorlar.)
İran’da da varlar, değil mi? Elli kilometre şeyini uyguluyorlardır.
Kongrenin ismini de Koma Gel olarak öneriyorum. Kom, Aryen dili kökenlidir. Bunu tespit ettim. Bildiğiniz gibi Hint-Avrupa dili buradan çıkmış ve yayılmıştır. Proto Kürt bir kavramdır. Kürtlerin ilk örgüt modelidir. Kom oradan geliyor. İsmi Koma Gelê Kürdistan olur. Yedi tane komite demiştim. Zaman sınırlıdır. Taraflar için de yazı hazırladım. Şimdi çıkarmamız uygun olur mu? Çıksın mı, çıkmasın mı?
(Çıksa iyi olur.)
Ama çok ağır. Kaldırabilirler mi? Çok ağır bir yazı. Neyse, bunu daha sonra değerlendiririz.
Savunma Komitesi bu arkadaşların güvenliklerini sağlar. Cemal arkadaşa gider tartışırsınız. Ona işlerin ciddi olduğunu söyleyeceksiniz. Başka yerde bu tür şeyler, iktidar şeyleri olsaydı, darbecilik kabul edilir ve öldürülürdünüz. Tartışmayı uzatmasınlar.
DEHAP’a da önerilerimi yapacağım. Özgür Toplum Partisi ile birleştireceğiz. Bunu Leyla, Hatip ve Sabri’lere de danışın. Onları dinlesinler. Bu model üzerinde bir iki hafta içinde bazı şeyler geliştireceğim. Toplantı üzerine toplantı gelişir. Savunmalarımı onlara da verirsiniz. Üzerinde yoğunlaşsınlar. Diyarbakır’a da selam söylersiniz. Seçilenlere değil, seçilme yöntemlerine karşıyım.
Dersim’den haber alıyor musun? Belediye Başkanı nasıl? Niteliği pek uygun değil gibi.
(Kendisine ilgi var. Tek kadın İl Belediye Başkanı olduğu için diğer medya da ilgi gösteriyor.)
Sanırım yetersizdir.
(Bu arada bir görevli içeriye gelerek, geçen hafta alıp daktilo edip cezaevine götürdüğümüz savunmanın ilk bölümünü vererek, “Huzurunuzda teslim ediyorum” dedi.)
AİHM’de ne bekliyorsunuz?
(Hükümetin tecrit davası ile ana davayı birleştirme talebi var.)
Komploya ilişkin ne çıkar?
(Atina’da ortaya çıkan bulgular gözetilirse bir şey ortaya çıkabilir. Ama zor görünüyor.)
Tabii onlara da dokunur. Beni dinleyecekler mi?
(Bu konuda İngiliz avukatlar çok isteksiz davrandılar. Ama biz başvuru yaptık. Siz de başvuru yapsanız iyi olur. Ayrıca müdürle görüştük. Müdüre de böyle bir dilekçe yazacağınızı ilettik. Savcılık kanalıyla gönderecekler.)
On yedinci daireye mi yazacağım?
(Hayır, Büyük Daireye. Ama güvence talebinizi ve mahkeme üyelerinin gelip burada sizi dinlemelerini talep etseniz etkili olur.)
Tamam. Ben yazıp veririm.
Ne getirdiniz?
(Bir pantolon ve tişört getirdik.)
Kadife pantolon mu?
(Keten getirdik. Yaz olduğu için.)
Hayır. Eşofman gibi kullanacağım için kadife olsa daha iyi olur. Haftaya bir tane getirirsiniz. Havva ya da Fatma gelecek mi? Önümüzdeki haftalarda gelirler. Herkese selamlar.
Not: Görüşme sonrası Savunmasının 254-395 arası sayfalarını teslim aldık.
Dostları ilə paylaş: |