Göstermeye bağli edebî metinler



Yüklə 126,03 Kb.
tarix18.04.2018
ölçüsü126,03 Kb.
#48754
növüYazı

GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBÎ METİNLER

Bir edebiyat türü olan tiyatro, sahne üzerinde, bir seyirci topluluğu önünde oyuncular tarafından hareketli olarak temsil edilmek amacıyla yazılmış veya tasarlanmış eserlerdir. Tiyatro yapıtlarına drama(oyun) adı da verilmektedir.

Eğlendirme amacıyla yazılan tiyatro, insanın kendisi ve toplumla olan mücadelesini bir sahne aracılığıyla yansıtırken insanı eğitmeyi de amaçlar. Konular gerçek yaşamdan olabildiği gibi tarihten, efsanelerden, hayal âleminden de alınabilir.

Tiyatro eserini diğer türlerden ayıran en önemli özellik, eserin bir kalabalık önünde ses ve hareket halinde gösterilmesidir.

Tiyatronun ana öğeleri dramatik örüntü, çatışma ve çevresinden soyutlanmamış devingen insan; yardımcı öğeleri ise dekor, kostüm, müzik ve danstır.

Eski Yunan’da bağ bozumu şenliklerinde bağ bozumu tanrısı “Dionysos” (Diyonizos) adına düzenlenen törenlerle doğan tiyatro, belli kurallara bağlanarak tragedya ve komedyayı ortaya çıkarmıştır.



TRAGEDYA (Trajedi): Korodaki oyuncular tanrı Dionysos’un muhafızları olan keçi ayaklı satirlerin (hayvan maskeli oyuncular) kılığına girmek için teke derileri giyiyorlardı. Tragoi denilen bu deriler yüzünden tragos (keçi) ve odos (türkü) sözcüklerinin birleşmesinden tragedya doğmuştur.

Yunan tragedyasının en ünlü yazarları Aiskhylos (Ayskilos) Sophokles (Sofokles) ve Euripides (Öripides)tir.

Tragedyanın özellikleri:

Acıklı yönü ağır basan bir tiyatro türüdür.

Kişilere korku, heyecan ve acındırma telkinleri ile ibret vermek amacını güder.

• Üç birlik kuralı vardır (olay, zaman ve mekânda birlik).

Konularını tarih ve mitolojiden alır.

Vurma, öldürme, intihar sahneleri seyirciye gösterilmez.

Olay kahramanları tanrılar, krallar ve kraliçeler gibi seçkin ve olağanüstü kişilerdir.

Beş perdeden oluşur, diyalog ve koro bölümleri ve ciddi bir anlatımı vardır.

Koro, taraf tutmaz, sağduyunun sesidir.

KOMEDYA (Komedi): Komedyanın ortaya çıkışı da tragedyada olduğu gibi Dionysos şenlikleri, bağ bozumu eğlenceleridir. Komedya, kişilerin, olayların ve geleneklerin gülünç, eğlendirici yönlerini göstermeyi, hoşça vakit geçirtmeyi amaçlayan tiyatro çeşididir.

Eski Yunanların en büyük komedya yazarları Aristophanes (Aristofanes) ve Menandros’tur.

Komedyanın özellikleri:

Manzum olarak yazılır. (XVII. yüzyıldan itibaren düz yazı olarak da yazılmıştır.)

Konu toplumun günlük hayatından alınır.

• Kişiler günlük hayatta görülen sıradan insanlardır.

Günlük konuşma diliyle hatalı davranışlar, bozulmuş kurumlar üzerinde düşündürmeyi amaçlar.

Üç birlik kuralı vardır.

• Vurma, öldürme, acı veren olaylar sahnede canlandırılır.

•Beş perdeden oluşur, diyalog ve koro bölümleri vardır.

•Karakter, töre ve entrika komedyası olmak üzere üçe ayrılır.

DRAM: Klasisizmin ön plana çıkardığı tragedyanın kurallarını yıkmak isteyen romantiklerin ortaya çıkardığı bir tiyatro türüdür. Tragedyadaki acıklı yönle, komedyadaki güldürücü yönün bir arada ele alınmasıdır.

Romantizm akımıyla doğan dramın ilk örneğini Victor Hugo, Hernani yapıtıyla vermiştir.

Dramın özellikleri:

Nazım ve nesir karışık yazılır.

Üç birlik kuralına uyulmaz.

•Perde sayısı yazarın isteğine bağlıdır.

Konular günlük hayattan da tarihten de alınabilir.

•Olmayacak tesadüflere yer verilir.


Edebiyatımızda Batılı anlamda ilk tiyatro eserleri Tanzimat’tan sonra görülmeye başlanmıştır. Bundan önce edebiyatımızla halk arasında yüzyıllar boyu sürmüş seyirlik oyunlarımız vardır. Bunlar:

1.Meddah: Meddahlık bir oyuncunun tek başına hazırlayıp sunduğu, komedi yanı ağır basan bir oyundur. Makreme adı verilen büyükçe bir mendili, bastonu ve sandalyeyi aksesuar olarak kullanır. Mendili, ter silmek, kadın rolünü canlandırırken başını örtmek,s es ve şive taklitlerinde ağzını kapamak; bastonu ise çeşitli sesler çıkarmak amacıyla kullanır. Meddahlıkta sahne ve dekor yoktur. Meddah, seyirci hazır olunca kürsüsüne çıkarak “Hak dostum haak!” diyerek hikâyesini anlatmaya başlar.

2.Karagöz: Karagöz tek bir sanatçının gösterisidir. Gölge oyununun en bilinen ismidir. Karagöz ustasına “hayair veya “hayalbaz” denir. Karagöz oyunlarında müzik önemli yer tutar, ses ve şive taklitlerine çok yer verilir. Oyunun baş kahramanları Karagöz (okumamış, oyunda güldürü öğesini oluşturan halk adamı) ve Hacivat (düzenli bir eğitimi olmayan, içten pazarlıklı kurnaz biri)’tır.

3. Orta Oyunu: Karagöz’ün, oyuncular tarafından sahnelenen çalgılı bir oyundur. Orta oyununda Karagöz’ün yerini Kavuklu, Hacivat’ın yerini ise Pişekâr alır. Palanga adı verilen alanda bir kafes veya iki katlı paravandan yapılmış dükkân denilen bir bölüm vardır. Giriş, muhavere (söyleşme), fasıl ve bitiş bölümlerinden oluşmaktadır.

4.Köy Orta Oyunu: Köylerde hoşça vakit geçirmek, eğlenmek amacıyla oynanan oyunlardır. Köylülerin oyuncu olarak görüldüğü bu oyunda kişiler profesyonel değildir, oyunlarını doğaçlamaya dayanarak oynarlar.

5.Kukla: İbiş ve İhtiyar oyunun baş kahramanlarıdır. İhtiyar varlıklı bir çiftlik sahibidir; İbiş ise hazırcevap ve kurnazdır.
Edebiyatımızda Şinasi’nin Şair Evlenmesi ilk yazılan; Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre'si ilk sahnelenen tiyatro eserleridir.
Dramatik Örgü: Roman ve hikâyede yer alan “olay örgüsü”, tiyatro oyununda yerini “dramatik örgü”ye bırakır. Dramatik örgü, okuyucu ve seyircide estetik bir etki uyandırmak için dramatik olanın, dramatik kırılma noktalarıyla, çatışma, ikilem, karmaşa ve değişim temelinde ele alınarak olaylar bütünü olarak ele alınmasıdır. Tiyatro, bir canlandırma sanatı olduğu için seyircisini doğrudan etkileme gücü, yazarlara bu güçten yararlanarak toplumu eğitme sorumluluğunu da yüklemiştir. Yazar, bu görevi dramatik örgüye, oyunun kurgusuna sindirdikleri yorumla, eleştirel bakış açılarıyla, bazen de düşüncelerini seyirciye doğrudan ileten konuşmalar düzenleyerek yerine getirir.
UYUMSUZ (ABSÜRD) TİYATRO:Absürd tiyatro II. Dünya Savaşı’nın olumsuz sonuçlarının bulunduğu bir ortamda, insanların boşuna çabaların-dan ve bekleyişlerinden kaynaklanan bir umutsuzluk içinde oluşmuştur. Amaçsız oyun anlayışıyla yola çıkılmış, insanlardaki savaşlardan bunalan ruh yansıtılmış, büyüyerek geniş kitlelere ulaşılmıştır. 1950’de özellikle Fransa’da yaygınlık kazanmıştır. Yazarlar, insanların ruhsal durumunu yansıtmış, çelişkilerini ve karşıtlıklarını sahneye uyarlamışlardır. Absürd tiyatronun amacı, seyirciyi düşündürmek ve tedirgin etmektir.

Absürd tiyatronun özellikleri:

Bütün kalıplara, alışılmış düzene karşı çıkar.

Mantık sınırlarını tanımaz.

Olaylar arasında bağ kurulmaz.

Kahramanları genelde zavallı, suçlu, bilgisiz ve zayıf kişilerdir.

Belli bir olay dizisi yoktur.

Verilmek istenen mesaj yoruma açıktır.

Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken ve Eugene lonesco(Öjen İyonesku)’nun Kel Şarkıcı adlı oyunları bu türün ilk örnekleri olmuştur.

Kelime anlamı “uyumsuz” olan absürd tiyatro anlayışı, belli bir okul öğretisi, hareket değil, birkaç yazarın birey-sel kaygıları ile yansıttıkları düşüncelerinin, ortak özellikleri ile ele alınmasıdır.
EPİK TİYATRO: Bertolt Brecht'in Marksizm - Leninizm akımından etkilenmesiyle oluşmuş, siyasal amaçlı bir tiyatro kuramıdır. Kapitalizmin ve toplumun eleştirisi yapılır. Bu tiyatronun amacı toplumun işsizlik, açlık, savaş gibi sorunlarının arkasında yatan nedenleri ortaya çıkarmayı sağlamaktır.

Epik tiyatro hayata ve sahneye eleştirel bir gözle yaklaşabilmektir. Sahnedekinin bir oyun olduğunu seyirciye hatırlatmak, izleyiciyi gözlemci yaparak onu etkin konuma sokarak bir yargıya varmak istenir. Bertolt Brecht, “Burası bir tiyatro sahnesi ve sizler de izleyicilersiniz.” diyerek seyirciyi oyunun dışında tutmuştur.

Epik tiyatro anlayışını Türk edebiyatında ilk olarak benimseyen Haldun Taner ve Vasıf Öngören olmuştur.

DIŞAVURUMCU TİYATRO: İzlenimcilerin ve simgecilerin içe dönük gizemciliğine tepki olarak Almanya'da ortaya çıkmıştır. Baskıcı otoriteye baş kaldırıyı öne çıkaran daha iyi bir düzen isteyen akımda çeşitli eğilimler yer almaktadır. Oyuncular bireyi değil toplumsal sınıfı yansıtırlar. Epik tiyatroyu etkilemiştir.

DOĞALCI (NATÜRALİST) TİYATRO: Romantizme karşı çıkan, insanları kalıtımsal, çevre ve toplum ilişkileri içerisinde ele alan bir türdür. Yaşam en küçük ayrıntılarına kadar işlenir.

DRAMATİK TİYATRO: Konuşmanın hareketle desteklendiği tiyatrodur. Duygusal yönü ağırdır.

GERÇEKÜSTÜ TİYATRO Fransa’da Andre Breton’un, Freud’un görüşlerine dayanan, bilinçaltını vermeye çalışan tiyatro anlayışıdır.

GROTESK TİYATRO: Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı karamsarlıktan, sanayileşmenin yol açtığı yabancılaşmadan kaynaklanan “iki yüzlülüğü” vurgulayan oyunlardır.

SOYUT TİYATRO: Olayları ve oyuncuları gerçekçilik anlayışından soyutlamayı amaçlayan oyunlardır.
Cumhuriyet Döneminde Göstermeye Bağlı Edebi Metinler

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında tiyatronun özellikleri şunlardır:

*Cumhuriyet döneminde Tiyatro, yeni Cumhuriyet’in ilkelerini halka aktarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya başlamıştır.

*Bu dönemde çocuk tiyatrosu çalışmaları yapılmış, kadınlar sahnede daha çok yer almaya başlamış, devlet konservatuarı açılmıştır.

*Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında; değişen yaşam tarzının sonucunda yaşanan aile dramları, değer çatışmaları, köy gerçekliği, gelenekler, köyden kente göçün yarattığı problemler, toplumsal ve ekonomik adaletsizlikler, Osmanlı tarihindeki önemli olaylar ve kişiler konu olarak ele alınmıştır.

*Sade, açık bir dille nazım nesir karışık olarak tiyatrolar yazılmıştır.

*Geleneksel tiyatroyla (karagöz, orta oyunu vs.) modern tiyatronun özelliklerinin bir arada görüldüğü eserler ortaya konmuştur.

*Bireysel duygu ve düşünceler de sosyal kurumlardaki değişimler de tiyatrolarda sahnelenmiştir.

*Cumhuriyet dönemindeki ilke ve inkılâpların sonucunda akılcı ve bilimin öne çıktığı eserler yazılmıştır.

*Bu dönemde epik ve absürt tiyatro çeşitlerinden yararlanılmıştır.
TİYATRO

1.Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu

Cumhuriyet döneminin ilk yılları oyun yazarları daha çok tarihimize ve efsanelerimize yönelerek ulusçuluğu aşılayan düşünceler üzerinde durmuşlar, toplumsal sorunları, değer yargılarının değişmesini ve ruhsal çelişkileri vermeye çalışmışlardır. Bu konular arasında ruhsal çatışma ve çelişkilerin ağırlıkta olduğu göze çarpar.

Duygulu sözler, heyecan verici şiirsel konuşmalarla bir acıklı oyun havasında yazılan bu oyunlarda, kişinin psikolojik durumu yansıtılmaya çalışılmıştır.

Oyunlarında, kişilerdeki ruhsal çatışmayı ilk ele alan yazarlarımızdan biri, bir önceki kuşaktan bu yıllara geçen Halit Fahri Ozansoy'dur. Sönen Kandiller adlı oyununda aşırı duygulu, heyecanlı, bunalımları olan kişileri incelerken bir yandan da bu durumda oluşlarının nedenlerini psikolojik yönden açıklamaya çalışır. Halit Fahri'yle birlikte, Vedat Nedim Tör, Necip Fazıl, Nazım Hikmet de kişilerdeki ruhsal bunalım ve çatışmaların değişik nedenleri üzerinde durmuşlardır.

Bu kuşağın yazarlarının ayrıca toplumumuzdaki değer yargılarının değişmesi sonucu ortaya çıkan sorunlarla da ilgilendikleri görülüyor. Üzerinde en çok durulan sorunlardan biri, Tanzimat döneminden başlayarak aydınların ve yazarların önemle üzerinde durdukları konu, yüzeyde kalan, taklitçilikten öteye geçmeyen Batılılaşma, bu yüzden kişilerin bayağılaşması, ikincisi de sermaye gücünün toplumun çeşitli kurumlarını ve insanları nasıl değiştirdiğidir. Oyunların bir bölüğünde yanlış Batılılaşmanın ortaya çıkardığı sorunlar sergilenirken, bir bölüğünde de gerçek Batı uygarlığının nasıl anlaşılması gerektiği ortaya konmuştur. Daha önce adı geçen üç yazarımız bu konulara da değinirken, onlara İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Reşat Nuri, Sabahattin Ali, Nahit Sırrı eklenmiştir.
2. 1950'ye Kadar Türk Tiyatrosu

Cumhuriyetin onuncu yılına değin Türk yurdunu, Türk ulusunu sevmek biçiminde gelişen ülkücülük de oyunlara konu olmuş, yazarlar bu duyguları aşılamak için kimi zaman efsanelere, kimi zamanda masallara yönelmişlerdir. Bu oyunlardan Faruk Nafiz'in manzum olarak yazdığı Akın, Türklerdeki her şeyden üstün olan yurt sevgisini verirken, Özyurt Türklerinin adaletini, sanat sevgisini, yerleştikleri yerleri bayındır bir duruma getirmek için gösterdikleri çabaları ortaya koymaya çalışır.



1930'lu yılların Türk Tiyatrosu'nun özellikleri nelerdir?

Yaşar Nabi'nin Mete; Behçet Kemal'in Çoban ve Atilla; Necip Fazıl'ın Sabır Taşı adlı oyunları Türklerin erdemleri ve uygarlığını yansıtmak amacını taşırlar. Kardeş kavgaları yüzünden yıkılan Osmanlı İmparatorluğunun acıklı durumu Yaşar Nabi'nin İnkılap Çocukları'nda ele alınırken hareket noktası Anadolu olmak üzere Türk gücünün övülüşünü de Necip Fazıl'ın Tohum; Faruk Nafiz'in manzum olarak yazdığı Kahraman adlı oyununda buluyoruz.

Bu yılların yazarları arasında Selahattin Batu, mitolojiye ve masala yönelişiyle dikkati çeker. Güzel Helena, Oğuzata, Kerem ile Aslı onun mitolojiden yararlanarak yazdığı oyunlardır. Bu oyunlarda daha çok evrensel değerler üzerinde durmuştur.

Oyunlarda ele alınan konulara göre bir genelleme yaparsak Cumhuriyetin ilk yirmi yılında, kişi ve toplumsal sorunları birlikte ele alınmıştır diyebiliriz.



1940'lı yıllara geldiğimizde üzerinde durulabilecek üç yazar görüyoruz. Bunlar Ahmet Kutsi Tecer, Cevat Fehmi Başkurt ve Ahmet Muhip Dıranas'tır.

Çözülen aile yapısına çözüm olarak sağlam temellere dayalı aile tezi savunulur.

Bu yazarların en çok ele aldıkları konunun aile yapısıyla ilgili olduğu göze çarpıyor. Değer yargılarının değişmesinin ve ekonomik koşulların aileyi etkileyişi üzerinde durulmuş, maddi değere önem verdikleri için yanlış yolda giden aileler yanında, yoksul ancak sağlam temellere oturmuş, düzgün bir yaşayışı olan aileler verilmiştir. Aile konusunun yanında yine Batılılaşmanın yanlış anlaşılması konusunun da sürdürüldüğü görülüyor.

1940'lı yıllarda Türk tiyatrosunda geleneksel Türk Tiyatrosu'nun izleri görülür.

Ahmet Kutsi Tecer, bu konuları, geleneksel Türk tiyatrosundan da yararlanarak, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev adlı oyunlarında ele almıştır. Köroğlu ise, hak ve adalet kavramını bir Türk efsanesinden yararlanarak ortaya koyduğu oyunudur.

Ahmet Muhip Dıranas, toplumumuzdaki geleneksel, ataerkil ailenin, değişen ve modernleşen değerler karşısında ortadan kalktığını ortaya koyduğu Gölgeler adlı oyunuyla tanınmıştır.

Bu üç yazar arasında en çok oyunu olan Cevat Fehmi Başkurt'tur. Yazar, ahlâk yönünden ele alarak, değişen toplumumuzdaki paranın gücü ve bu gücün bireylere yaptığı baskı üzerinde durmuştur. Bu sorunları daha çok, büyük kentlerde ve taşra ilçelerindeki yaşam üzerinde durarak yansıtmıştır. Konuyu ahlak yönünden ele alışı kişilerine de yansıyarak, ülkücü, meslek sahibi olan kişilerle, bilgisiz ve çıkarcı olanlar karşılaştırılmıştır. Yer yer fanteziden de yararlanan yazarın en çok tanınan oyunları arasında Büyük Şehir, Küçük Şehir, Paydos, Sana Rey Veriyorum, Tablodaki Adam, Buzlar Çözülmeden, Hepimiz Birimiz İçin ve Ölen Hangisi'ni sayabiliriz.
3. 1950-1970 Arasında Türk Tiyatrosu

1950-60 yılları arasında roman yazarlarında olduğu gibi oyun yazarlarının sayısında da büyük bir artış, konularda çeşitlenme göze çarpıyor. Yine toplum sorunları ön planda olmakla birlikte yazarların toplum sorunlarına değişik hareket noktalarından yöneldikleri görülüyor. Kimi yazarlar bireyden toplum sorunlarına geçerken, kimileri olaydan ve durumlardan hareket ederek toplumsal sorunlara yöneliyorlar. Kimi yazarlar da evrensel sorunlar üzerinde durup, bu yoldan topluma gidiyorlar.



*1950'li yılların tiyatrosunda köy sorunlarına eğilme görülür.

Bireyden topluma giden yazarlar olarak Oktay Rifat, Melih Cevdet, Haldun Taner, Nazım Kurşunlu, Orhan Asena, Çetin Altan, Refik Erduran, Turgut Özakman ve Nezihe Meriç'i görüyoruz. Bu yazarlar oyunlarının çoğunda kişideki ruhsal baskıları, tedirginlikleri, iç çatışma ve bunalımları toplumsal koşullara bağlarlar.



Oktay Rifat ilk oyunu olan Kadınlar Arasında da, büyük kentleri ele alarak, bu kentlerdeki toplum düzensizliğinin, ahlak çöküntüsünün aile üzerindeki etkisini gösterirken hareket noktası kişidir. Onu izleyen oyunlarından Oyun İçinde Oyun, Birinci Dünya Savaşı başlamadan hemen önce İstanbul'dan bir kesiti ele alarak değer yargılarındaki değişmeyi, Batılılaşma çabasında olan ancak bir senteze ulaşamadığı için yüzeyde bir Batılılaşmayla züppeleşen ve ona karşı yine senteze ulaşamadığı için kendisini yenileyemeyen iki kişiyi karşılaştırarak verir. Çil Horoz ve Zabit Fatma'nın Kuzusu'nda da kişilerden hareket eden yazar, Yağmur Sıkıntısı'nda aile yapısı içinde, toplumdaki bozuk düzeni yansıtır.

*Sorunlar bireyden topluma yönelir.

Melih Cevdet'in bireyden topluma yönelen iki başarılı oyunu İçerdekiler ile Mikadonun Çöpleri'dir. İçerdekiler, tutuklanmış bir öğretmenden hareket ederek özgürlüğü kısıtlanmış, ancak kişiliğini özgürlüğe kavuşturmuş bir insanla dışarıda dolaşmalarına karşın toplumun belli kalıplarından kurtulamayarak özgülüklerini tadamayan insanları karşılaştırır.

Bireyi hareket noktası olarak alan Haldun Taner Fazilet Eczanesi ve Huzur Çıkmazı adlı oyunlarında değişen toplum koşulları karşısında bağnazca düşünceleri yüzünden yanlış bir ahlak düşüncesiyle yaşamdaki değişikliklere karşı çıkanları verir.



Nazım Kurşunlu daha değişik konulara değinmiştir. Branda Bezi adlı oyununda, kendilerine başlarını sokacak bir ev yapma çabasında olan yoksul insanların karşılaştıkları güçlükleri yansıtırken, Çığ'da kız kaçırma sorununa değinmiştir. Bu oyununda yine kişilerden hareket ederek, töreler ve alışkanlıklar yüzünden hemen hemen yaşam hakkını yitirmiş olan genç kız ve kadınların değişik sorunlarına bu arada evlenme sorununa değinir. Merdiven'de yine bireyden, özellikle küçük memurdan hareket ederek toplumdaki aksaklıkları yansıtmıştır. Dumanlıda Telaki Var'da ise yaşlı bir istasyon şefinin genç bir kadına duyduğu kıskançlıktan hareket ederek, kişisel duyguları işlemiştir.

Bireyden topluma yönelen yazarlardan biri olan Orhan Asena'nın tarihten yararlandığını görüyoruz. Hürrem Sultan, Tohum ve Toprak, Atçalı Kel Mehmet, Şeyh Bedrettin onun tarihsel olaylardan ve kişilerden hareket ederek dönemini verdiği oyunlardır. Bunlarla birlikte tarihe yönelmeden toplum gerçeklerine yöneldiği iki oyunu olarak da Kocaoğlan ve Öç'ü görüyoruz.

Oyunlarında köy sorunlarını da ele alan Necati Cumalı, Mine'de kadını bir mal gibi kullanan ve bunu doğal sayan bir çevrenin yaşamını vermiştir. Bununla birlikte Yeni Çıkan Şarkılar, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol adlı oyunları ise toplum sorunlarından çok bireyin iç dünyasını verir.

Çetin Altan ilk iki oyununda aileden hareket etmiştir. Çemberler'de ailenin yoksulluğun ve dar bir yaşayış çemberi yüzünden aile bireyleri arasındaki çözülme, birbirinden kaçış üzerinde durulmuştur. Yazar oyunda, bireyin direnme gücünü aşan yaşam koşulları karşısında kaçışa yöneleceğini belirtir ve bireyin özgürlüğünü savunur. İkinci oyunu Tahtaravalli'de ise insanın maddi değerler karşısındaki durumunu yine aile sınırı içinde işler. Beybaba, Suçlular ve Mor Defter'de de insanın huzursuzluğa ve yalnızlığa itilişinin çeşitli nedenleri üzerinde durmuştur.

Refik Erduran'ın bireyden çevreye ve topluma doğru genişleyen oyunları arasında en tanınanı Cengiz Hanın Bisikleti'dir. Yazar bu oyunda eski yaşayış biçiminden kurtulamadığı halde kurtulmak için çaba gösteren bir erkeğin tutumundan hareket ederek Batılılaşmanın yanlış anlaşıldığını savunur. Karayar Köprüsü, Büyük Jüstünyen, Uçurtmanın Zinciri adlı oyunlarında ise üstün yetenekleri olan kişilerin topluma karşı olan sorumlulukları üzerinde durur. Kendisinin de içinde bulunduğu konu olarak dürüst bir gazetecinin patronunca sömürülmesini İkinci Baskı adlı oyununda ele almıştır. Tiyatromuz için yeni bir konu olan gazeteciliğin oyuna yansımasını Sevgi Sanlı'nın Dilsizlerin Dili ve Recep Bilginer'in Gazeteciden Dost adlı oyunlarında da görüyoruz.

Toplum dışına sürülmüş kişilerin toplumla uyuşmazlığını veren yazarlardan biri olan Turgut Özakman, bu kuşağın yazarları arasında, aşağılık duygusunu toplumsal koşullar açısından inceleyişiyle dikkati çeker. Güneşte On Kişi, Ocak, Paramparça, Komşularımız bu konuyu aile yaşayışı çerçevesinde verdiği oyunlarıdır. İlk oyunu olan Pembe Evin Kaderi'nde ve Kaneviçe'de kuşaklar arasındaki kopuşu, yabancılaşmayı ele alan yazar, Duvarların Ötesinde adlı oyununda, toplumun suçlu insanları bir kenara itişini eleştirerek onlara daha uygarca davranmak gerektiğini savunur.

Bireylerden toplum sorunlarına giden kimi yazarların olaylar ve durumlardan da toplum sorunlarına eğildikleri görüldüğü gibi doğrudan doğruya olaylardan toplum sorunlarına giden yazarların oyunlarıyla da karşılaşıyoruz. Turgut Özakman, Haldun Taner, Orhan Asena, Refik Erduran ve Çetin Altan bireylerden olaylara geçerken; Orhan Kemal, Oktay Rifat, Rıfat Ilgaz, Recep Bilginer, Cahit Atay ile Oktay Arayıcı olaydan hareket eden yazarlar olarak yer alıyorlar.

*Osmanlı İmparatorluğu'nun yanlışları irdelenir.

Turgut Özakman'ın, Reşat Nuri Güntekin'in Değirmen adlı romanından değişiklikler yaparak oyunlaştırdığı Sarıpınar 1914 bu konudaki en başarılı oyunudur. Osmanlı İmparatorluğu'nda, İstanbul'da oturan yöneticilerle Anadolu'daki kopukluğu ortaya koymaya çalıştığı bu oyunu izleyerek aynı çizgideki ikinci oyunu da Ulusal Kolej Disiplin Kurulu'dur.

Devlet kurumlarıyla halk arasındaki kopukluğu Orhan Asena, Sağırlar Sövüşmesi adlı oyununda bu kopukluğu yansıtırken, Hacivat Politikacı'da bu kopmuşluğu halkın kötüye kullanışını ve politikacının çıkarcılığını vurgular. Fadik Kız adlı oyununda ise bir kızın toplumumuzun çeşitli aşamalarında nasıl sömürüldüğünü ortaya koyar.

Haldun Taner, Lütfen Dokunmayın adlı oyununda ilk olarak bireyden olaylara geçmeye başlamıştır. Devlet otoritesinin güçsüzlüğü ve politikacılar, Haldun Taner'i de ilgilendiren bir konu olmuştur. Günün Adamı'nda, devlet adamlarına dayanarak büyük vurgunlar vuranların açık gözlülüklerini belirtirken devletteki düzensizliği eleştirir. Keşanlı Ali Destanı'nda da devlet otoritesi olmayan bir toplumda özellikle yoksul çevrenin çektiği sıkıntıyı gözler önüne serer. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım ile Eşeğin Gölgesi olaylara daha değişik açıdan bakan iki oyunudur. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım'da Türkiye'de geçimini güçlükle sağlayan kişilerin yıllar süren sömürülüşlerini güldürü havasında verirken, Eşeğin Gölgesi'nde hayali bir ülkede sermaye patronlarının üstünlüğünü sergiler.

Refik Erduran, Ayı Masalı ve Direkler Arasında'da iki değişik konuyu ele almıştır. Ayı Masalı'nda sınıflanmış bir toplumun çeşitli sorunlarını, Direkler Arasında adlı oyunuyla ise kadının çarşaflı gezdiği zamanlardan günümüze değin gelen bir takım sorunlara ve alışkanlıklara değinir.

Çetin Altan, yakından izlediği politikacıların çalışmalarını Komisyon adlı oyununda eleştirir daha da ileri giderek taşlar.

Bu dönem tiyatrolarında olaydan hareketle toplum sorunları incelenir.

Romanlarında da toplumsal sorunlara ağırlık veren Orhan Kemal, roman ve öykülerini oyunlaştırarak tiyatro alanına girmiştir. Sanatçının toplumsal bir kaygı taşıması gerektiği düşüncesinde olan Orhan Kemal, toplum sorunlarını, olayları ön plana alarak verme yoluna gitmiştir. Üç ayrı konuyu ele aldığı oyunlarından İspinozlar, yoksul bir göçmen ailesiyle, zengin ancak görgüsüz bir ailenin karşılaştırılmasıdır. 72. Koğuş, bir cezaevi koğuşundan hareket ederek, insanları suça itenin toplum düzeni olduğu düşüncesini ortaya koymaya çalışır. Kardeş Payı'nın konusu ise kimi romanlarında da üzerinde durduğu Anadolu'dan büyük kentlere çalışmaya giden işçilerin sömürülüşüdür.



Cahit Atay ve Oktay Arayıcı birer oyunlarında birbirine yakın konulara değinmişlerdir. Cahit Atay Geristanda Var Bir Polis adlı oyununda yönetimdeki yozlaşmaya ayak uyduramayan dürüst bir polisin içine düştüğü, onun sürülmeye değin götüren durumları verir.

Oktay Arayıcı ise Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası adlı oyununda bir başkomiserin kendi kendisini nasıl yok ettiğini veriyor. Ele alınan başkomiser, sürekli olarak yasalara uyulmasından söz eden ancak farkına varmadan kendisi yasaları çiğneyen, dar ahlak anlayışıyla hareket eden ve çevresinde olanlarla ilgilenmeyen bir kişidir. Bu durumuna bilgisizliği ve bilinçsizliği de eklenince yok olup gider.



*Eğitimi eleştiren, yol gösterici oyunlar yazılır.

Rıfat Ilgaz, değişik durumlarıyla filme de alınan Hababam Sınıfı'nda, bir okul sınıfından hareket ederek, toplumdaki düzensizlikleri ve değer yargılarını verir.

Recep Bilginer, devlet-vatandaş ilişkilerinde devleti değil, vatandaşı sorumlu tutan bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. Ben Devletim adlı oyununda, yönetimde yüksek düzeydeki yöneticilerle kurulan ilişkilerde, vatandaşın haksızlık yapmadan ve hakkını çiğnetmeden haksızlıkla savaşması gerektiğini ortaya koymaya çalışır.



*Evrensel konular da ihmal edilmez.

Topluma yönelik oyunlar yazan yazarların üçüncü grubunu oluşturanlar ise evrensel konulardan hareket ederek toplumu değerlendirenlerdir. Bu grupta Orhan Asena dışında önceki gruplara girmeyen yazarlarla karşılaşıyoruz.

Bu yazarların başında Aziz Nesin geliyor. Aziz Nesin Biraz Gelir misiniz?, Bir Şey Yap Met, Düdükçülerle Fırçacıların Savaşı, Tut Elimden Rovni, Çiçu ve Hadi Öldürsene Canikom adlı oyunlarında evrensel konuları işlemiştir. Değişik konuları ele alan yazarın birbirine benzer konulu iki oyununu görüyoruz. Biraz Gelir misiniz? Ve Bir Şey Yap Met adlı oyunlarında, toplumda küçük insan gözüyle bakılanların kendilerini kabul ettirip başkalarına yararlı oluşlarını veriyor.

Aziz Nesin'i Şahap Sıtkı İlter, Behçet Necatigil, Sabahattin Kudret Aksal ve Suat Taşer izlerler. Şahap Sıtkı ve Behçet Necatigil sanatçı yaşamından kesitler vermişlerdir. Şahap Sıtkı Ayrı Dünyalar adlı oyununda sanatçının evlilikle aile yaşamı ile bağdaşamayışı ve nedenleri üzerinde dururken Behçet Necatigil ise Kutularda Sinek'te kafasını ve hayal gücünü zorlamadan bir şeyler yaratmaya çalışan bir sanatçıyla, sanata ticaret hesaplarını karıştıran bir tüccar eleştiriciyi karşılaştırır. Yine Necatigil, Arttırma Salonu adlı oyununda daha değişik bir konuya değinmiştir. Bu oyunda satacak hiçbir şeyi olmayan bir öğrencinin "umut"unu açık arttırmaya çıkardığını görüyoruz. Ancak "umut" bir genç kızın kendisinin "umut" olduğunu söylemesi üzerine alıcı bulur. Alıcılar bir eşya olarak gördükleri genç kıza yüksek fiyatlar verirler. Genç kızın, namuslu bir genç kız olduğunun anlaşılması açık arttırmayı durdurur.



*Tiyatroda, aile sorunları da ele alınır.

Sabahattin Kudret Aksal'ın üç oyunu ise evlilik ve aile ile ilgilidir. Bunlardan Bir Odada Üç Ayna bir aileyi kuruluşundan ele alarak, yeni kuşaklar yetiştirmesini ve dağılıp yok oluşunu verir. Tersine Dönen Şemsiye evli bir erkeğin, kendisini bekar olarak tanıttığı bir genç kıza yaklaşmasını, durumu fark eden karısının boşanma davası açması üzerine tekrar evine dönüşünü, bir ailenin geçirebileceği sarsıntılardan biri olarak verir. Kahvede Şenlik Var'da ise evliliğin bir çıkar anlaşması durumuna getirilişini görüyoruz. Aksal'ın ilk oyunu Şakacı aynı çevrede yaşayan bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini, çatışmalarını verip, bu ilişki ve çatışmaların hangi koşullar altında çözülüp, gevşeyebileceğini gösterir. Aksal'ın yönetime ilişkin bir oyun yazdığını da görüyoruz. Kral Üşümesi adlı oyununda yöneten-yönetilen ilişkileri üzerinde duruyor.

Suat Taşer, Turgut Özakman ve Tarık Buğra birer oyunlarıyla bu yazarlara katılırlar. Suat Taşer, Aşk ve Barış'ta genel düzeyde insanlar arasındaki barış ve sevgi ülküsünü ele alır. Özakman atom bombalarının ve yok edici silahların insanları tehdit edişini Tufan adlı oyununda yansıtır. Tarık Buğra'nın Ayakta Durmak İstiyorum'unda da özgürlükleri için savaşan insanları buluyoruz.

1950-1970 yılları arasında romanlarda olduğu gibi oyunlarda da çeşitli sorunlarıyla köyün konu olarak alındığını görüyoruz. Ağaların köylüyü sömürüşü ve onlar üzerindeki baskıları, köy kadınlarının durumu, kan davası, köy yaşayışındaki değer çatışmaları oyunlara konu oluyor.

*Ağa-köylü ilişkisinde ağaların yanlış tutumları eleştirilir.

Oyunlardaki ağalar, genellikle romanlarda olduğu gibi, köylünün elindekini avucundakini alan, kötü niyetli, köylüye eziyet eden, devletle olan ilişkileri kendi çıkarlarına göre ayarlayan kişiler olarak görülürler. Devlet gücünü kendilerinden yana çekmeyi de başarırlar. Henüz bilinçlenmemiş olan köylü ise yapılan baskıya ve sömürülüşüne karşı koymayı düşünmez. Kimi oyunlarda da yeni yeni bilinçlenmeye ağaya, muhtara başkaldırmaya başlamışlardır.



Cahit Atay, Pusuda adlı bir perdelik oyununda, bir köy ağasının göz koyduğu kızı, kızın öldürtülmesini, sevdiği gence kaptırmamak için, o gencin saf bir köylüye verir. Ana Hanım Kız Hanım'da ise bilinçsiz ve saf bir köylünün, ağa sözüne kanarak tek güvencesi olan ineği ile eşeğini elden çıkarışının izliyoruz.

Necati Cumalı, Susuz Yaz'da ağa ile köylü arasındaki su sorununu ortaya koyup, bu sorunu köylünün yararına çözümlemeye çalışanların hapse bile girebileceklerini belirtiyor. Yine yaygın olan ağanın, köylünün toprağını sömürüş teması Fakir Baykurt'un aynı adlı romanından oyunlaştırılan Yılanların Öcü'nde ele alınıyor. Zeki Özturanlı'nın Batak Gölü adlı oyunu yine romanlara da konu olan ağa ile köylü arasındaki balık avlama yüzünden çıkan çatışmayı ve köylünün yenilgisini anlatır.

Ağa-köylü çatışmasını veren oyunlar arasında Nazım Kurşunlu'nun Toprağın Kurbanları'nı, Hidayet Sayın'ın Küçük Devler ve Penbe Kadın'ını sayabiliriz. Penbe Kadın'ı öbür oyunlardan ayıran özelliği, bir köylü kadınının tek başına ağanın baskısına direnişini vermesidir. Yazar, aynı zamanda köyde hükümetin temsilcisi olan muhtarın çıkarı için haksız, ancak güçlü olandan yana olduğunu da ortaya koyuyor. Sabahattin Engin'in oyununda ise değişik bir ağayla karşılaşıyoruz. Orda Bir Köy Var Uzakta'da, önceki oyunlarda gördüğümüz, köylüye baskı yapan, onu sömüren ağa yerine, iyi yürekli, hemen hemen yazarın idealinde yarattığı bir ağayla karşılaşıyoruz.



*Köy kadınının sorunları tiyatro aracılığı ile topluma duyurulur.

Köy oyunlarının bir kısmı da, köy kadınının değişik sorunlarını yansıtıyorlar. Üzerinde durulan sorunlar olarak, köy kadınının özgürlüğünün çok kısıtlı oluşu, kadının bir mal gibi satılabildiği, genç kızların en iyi para verenle evlendirilmesi, kuma, erkek çocuk anası olmadıkça kendisini çevreye kabul ettiremeyişi, kadınların erkeklerden çok çalışmakla birlikte hiçbir konuda düşüncelerinin alınmayışı göze çarpıyor. Değişik köy sorunlarıyla birlikte, köy kadınlarının sorunları üzerinde de en çok Cahit Atay'ın durduğunu görüyoruz. Ana Hanım Kız Hanım'la birlikte, Sultan Gelin, Yangın Memet, Kerpiç Memet adlı oyunları genç kızların evlenme sorunlarıyla, yaşama hakkı hemen hemen elinden alınan kadını konu edindiği oyunlarıdır. Necati Cumalı, Derya Gülü ve Nalınlar'da, Recep Bilginer İsyancılar'da, Turan Oflazoğlu Keziban'da benzer konuları ele almışlardır. Güngör Dilmen ise Kurban adlı oyununda kuma sorununa değinir. Nazım Kurşunlu da Çığ'da kız kaçırma sorununu ele almıştır.

Köylerde kimi zaman kuşaktan kuşağa geçen kan davası da oyun yazarlarının üzerinde durdukları bir konu olmuştur. Bu konuyu ele alan oyunlar olarak Necati Cumalı'nın Ezik Otlar'ını, Ali Yürük'ün Çatallı Köy'ünü sayabiliriz.

*Dini yanlış anlama eleştirilir.

Köy yaşayışını ele alan oyunlarda konu ne olursa olsun köylünün bilgisizliğinden kaynaklanan, dinde tutuculuğun yaygınlaşmasına dikkatlerin çekildiği görülüyor. Bu oyunların bir bölüğünde köylülerdeki ermişliğe inanış yansıtılıyor. Cahit Atay'ın Ermiş Memet'i, Yaşar Kemal'in Yer Demir Gök Bakır adlı romanından uyarlanan Uzun Dere'si; Hidayet Sayın'ın Topuzlu'su ermişlik konusuna değinen önemli oyunlar arasında yer alıyorlar. Turan Oflazoğlu'nun Allahın Dediği Olur; Talip Apaydın'ın Bir Yol; Bekir Büyükarkın'ın da Keçiler adlı oyunları dinin sömürülüşünü yansıtan oyunlar arasında görünüyorlar.

Fikret Otyam'ın Mayın; Yaşar Kemal'in Teneke; Sedat Veyis Örnek'in Manda Gözü adlı oyunları da değişik yönden köylüdeki değer yargılarının değişmesini verir.

Bu yılların politik eğilimli yazarları, genellikle toplumdaki bozuklukların toplumun bilinçsiz oluşundan ve bireyin sorumsuzluğundan ileri geldiği düşüncesindedirler. Bu yazarların bir bölüğü, toplum düzensizlikleri, dünya siyaseti ve içine düşülen bunalımların nedenlerine eğilirken bir bölüğü de insanlık sorunlarına genel bir yöneliş gösterirler. Kimi yazarlar da efsane ya da tarihe dayanarak çağın eleştirisini yapmışlardır.

Birinci gruptaki konulara eğilen yazarlar olarak Güngör Dilmen, Sermet Çağan, Adalet Ağaoğlu, Kerim Korcan, Güner Sümer, Başar Sabuncu ve Vasıf Öngören'i sayabiliriz.

Güngör Dilmen, Ayak Parmakları, Canlı Maymun Lokantası; Sermet Çağan, Ayak Bacak Fabrikası ve Öyle Bir Oyun; Adalet Ağaoğlu Evcilik Oyunu, Çatıdaki Çatlak, Tombala, Bir Sessiz Adam; Kerim Korcan Linç; Güner Sümer, Yarın Cumartesi, Bozuk Düzen; Başar Sabuncu, Şerefiye, Çark, Zenberek; Vasıf Öngören Asiye Nasıl Kurtulur adlı oyunlarında bu konulara değinmişlerdir.

Efsane ya da tarihe dayanarak çağın eleştirisini yapan yazarlara bir göz attığımızda yankılar uyandıran Midas'ın Kulakları, Midas'ın Altınları, Akad'ın Yayı, İttihat ve Terakki oyunlarıyla Güngör Dilmen başta geliyor. Onunla birlikte Turan Oflazoğlu'nun Deli İbrahim, Dördüncü Murat ve Sokrates Savunuyor adlı oyunları önem taşıyor.

Bu yazarlara Erol Toy, Pir Sultan Abdal ve Parti Pehlivanı; İsmet Küntay da Tozlu Çizmeler adlı oyunlarıyla katılmışlardır.

1950-1970 yılları arasındaki yazarlardan Yıldırım Keskin İnsansızlar, Sedat Veyis Örnek Pirinçler Yeşerecek, Başar Sabuncu Kargalar'la, genel olarak insanlık sorunlarına değinenler olarak dikkati çekmişlerdir.
4. 1970’ten Sonra Türk Tiyatrosu

1970’ten sonra yayımlanan roman ve öykü sayısında görülen artış, oyunda da kendini gösteriyor.

Oyunlara konu olarak, önceki yıllardan gelenlere Kurtuluş Savaşı, işçilerin sorunları, 12 Mart ve Türkiye dışındaki olaylar ekleniyor.

Kurtuluş Savaşı’na değinen yazarlar ve oyunlar olarak, Erol Toy’un, Parti Pehlivanı’nı, İsmet Küntay’ın Tozlu Çizmeleri’ni; Ergin Orbey’in Birinci Kurtuluştan’ını; Erol Toy’un İpteki’ni; Lale Oraloğlu’nun Yıl 1921’ini, Fazıl Hayati Çorbacıoğlu’nun Erkek Satı’sını sayabiliriz. Bu oyunlarda Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak, işgal altında İstanbul, Çerkez Etem olayı, Kurtuluş Savaşı, Milli Mücadele sonrası durum, Kubilay olayı öncesi artan konu olarak ele alınıyor.

12 Mart olayları da, Adalet Ağaoğlu’nun, Kendini Yazan Şarkı,Cengiz Gündoğdu’nun, Karar 71; Necati Cumalı’nın, Yürüyen Geceyi Dinle; Uğur Mumcu’nun anı kitabından uyarlanan Sakıncalı Piyade ve Macit Koper’in Sabotaj adlı oyunlarında öncesi, sonrasıyla ele alınmıştır.

Bu yıllarda oyunlarda ele alınan değişik bir konu da işçilerin sorunları oluyor.

Çoğu gerçek bir olaya dayanan, ayrıca belgesel nitelik taşıyan oyunlar arasında Ömer Polat’ın, 1975’te 804 İşçi; Hüsamettin Çetinkaya’nın Hatboyu Şantiye; İsmet Küntay’ın 403. Kilometre; Haşmet Zeybek’in, Alpagut Olayı; Ali Taygun’un, Fabrikalardan’ı; Bilgesu Erenus’un Nereye Payidar ile Ortak’ını sayabiliriz.

Cumhuriyet dönemi yazarlarının bir bölüğünün de Türkiye dışındaki olaylarla ilgilenerek bu olayları konu alan oyunlar yazdıkları görülüyor. Bu yazarlar arasında da, Şili’de Av ile Ölü Kentin Nabzı adlı oyunlarıyla Orhan Asena; Gün



Dönerken’le Yavuzer Çetinkaya; Şahları da Vururlar’la Ferhan Şensoy; Marangoz’la Çetin Erginel önem taşıyorlar.

Konusunu tarihten alan oyunlar yazılır.

Bu yıllarda, daha önceki yıllardan gelen Turan Oflazoğlu’nun IV. Murat, Kösem Sultan, Genç Osman, Orhan Asena’nın Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe oyunları, tarihsel konulu oyunlar olarak önem taşırken Adnan Giz, Ömür Satan Hüsam Çelebi, Küçük Esma Sultan, Sokullu Ne Yapmalıydı adlı oyunlarıyla dikkati çekmiştir. Bu yılların tarihsel konulu oyunlar yazan yazarları arasında, Fazıl Hayati Çorbacıoğlu ( Koca Sinan), Mehmet Akın (Hikaye-i Mahmut Bedrettin) yer alırlar.

Tarihsel konulu oyunlar yazanlarla birlikte değişik konulu oyunlarıyla dikkati çeken yazarlar olarak Oğuz Atay, Nezihe Araz, Sadık Şendil, Oktay Arayıcı, Dinçer Sümer, Ülker Köksal, Başar Sabuncu, Tarık Buğra, Vasfi Uçkan, Muzaffer İzgü, İsmet Küntay, Lale Oraloğlu, Sevgi Soysal, Refik Erduran,

Yıldırım Keskin, Murathan Mungan, Macit Koper, Mehmet Keskinoğlu … gibi adları sayabiliriz.

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından başlayarak oyun yazarlarının ele aldıkları konular gözden geçirilince roman ve öykü yazarlarıyla aralarında bir koşutluk dikkati çekiyor.

Roman yazarlarının üzerinde durdukları konuları, sahneye koydukları oyunlarında ele alan yazarlar, iletilerini topluma canlı olarak veriyorlar.

Özet

*Cumhuriyetin ilk yıllarında ulusçuluk yönü ağır basan idealist oyunlar yazılır. 1930'lu yıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış nedenleri, Anadolu'daki uyanış, mitoloji ve evrensel konular işlenir. 1940'lı yıllarda aile yapısı, idealizm ile paranın güçü arasındaki çatışmalar ele alınır.

*1950-1970'li yıllarda yazar sayısı artar. Buna koşut olarak konu çeşitlenir. Kimi yazarlar birey sorunlarından toplumsal sorunlara geçiş yaparken; kimi yazarlar toplumsal sorunlardan kişiye inerler, bir üçüncü küme evrensel sorunları ele alır. Eğitim ve sorunları ön plana çıkar. Kuşaklar arası ve kentli köylü arası eğitim farkından doğan çatışmalar işlenir. Ebeveyn-çocuk, kadın-erkek, ağaç-köylü, imam-muhtar-öğretmen ilişkileri işlenir. Böylece toplumdaki bozuklukların temelinde; bireyin bilinçsizliğinin, bilinçli olanların da sorumluluktan kaçmalarının yattığı vurgulanır.

*1970'ten sonra 12 Mart olayı buna bağlı olarak Türk tarihini yeniden gözden geçirme, işçi sorunları, Almanya'ya gidenlerin kültür çatışmaları, Almanya'da yetişmekte olan birinci, ikinci kuşak sorunları işlenir.



CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK TİYATROSUNDA ELE ALINAN TEMALAR

Değerler karmaşası, eski ile yeni arasındaki karşıtlıklar, toplumsal ikilemler, savaş sonrası yoksul düşme, savaşta vurgunculuk yaparak zengin olma, paranın namusa meydan okuması, büyük kente göçün yarattığı sorunlar, kadınlara yönelik baskılar, sosyal güvensizlik, manevi değerler, basın özgürlüğü, sendikal haklar, yabancılaşma, iç hesaplaşma, modern yaşam, sözde aydınlar, köy sorunları, yoksulluk, töreler, rüşvet, karaborsa, kimlik arayışı…

**Tiyatroyu Türkiye’de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı MUHSİN ERTUĞRUL’dan geldi. 1927’de Darülbedayi’nin başına geçti

** Etkinliklerini 1960’lartdan bu yana sürdüren özel topluluklar arasında Kent Oyuncuları, Ankara Semt Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Dostlar tiyatrosu sayılabilir.

** 1964’te Gülriz Sururi-Ergin Cezzar Tiyatrosu tarafından sahnelenen Keşanlı Ali Destanı’yla yerli epik müzikalin örneği verildi.

***ilk Türk kadın tiyatro oyucusu AFİFE JALE’dir.


A.TURAN OFLAZOĞLU(1932-)

İstanbul Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde ve Felsefe Bölümü'nde eğitim gören Oflazoğlu, ABD'ye giderek burada tiyatro üzerine çalışma ve araştırmalar yaptı. Oyun yazarlığı konusunda eğitim aldı. 1967 yılında Amerika'da ilk oyunu olan Keziban`ı yazan sanatçı, yazdığı oyunların konularını genellikle tarihe dayandırmakla birlikte, tarihi incelemeye yönelik değil, karakterlerin kişilik ve iç dünyalarını yansıtmaya önem verdi. Ayrıca bir çevirmen olan Oflazoğlu, oyunlarıyla çeşitli ödüller kazandı. Kafka, Nietzche, Rilke, Shakespeare, Lorca gibi yazarlardan çeviriler yaptı.



Oyunları: Genç Osman, IV. Murat, Deli İbrahim, Yine Bir Gülnihal, Keziban, Atatürk, III. Selim, Elif Ana, Kösem Sultan, Sokrates Savunuyor, Fatih, Gardiyan, Bizans Düştü, Dörtbaşımamur Şahin Çakırpençe, Cem Sultan, Sinan, Allah’ın Dediği Olur,7. Mühür
RECEP BİLGİNER(1922-)

Düşünce ve Yeni Çağ isimli dergileri de çıkartan yazar, edebiyata şiirle başlamış , bunu tarihsel oyunlar izlemiştir. Gazetecilik yönü güçlüdür. Yunus Emre İlme Hizmet Vakfı Ödülü ve Türk Dil Kurumu Oyun Ödülü sahibi olan yazarın, bazı oyunları Devlet Tiyatrosu ve şehir tiyatroları tarafından sahneye konmuştur. 1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır. Toplumsal aksaklıkları, köylülerin sorunlarını, Güney Anadolu köylerinde yaşananları anlatmıştır.



Oyunları: İsyancılar, Sarı Naciye, Karım ve Kızım, Gazeteciden Dost, Parkta Bir Sonbahar Günüydü, Savaştan Barışa Aşktan Kavgaya, Ben Devletim, Utanç Dünyası, Yunus Emre, Mevlana, Sevdiğim Adam, Son Misafir.
TURGUT ÖZAKMAN(1930-)

İlk öyküsü Lades Ulus gazetesinde yayımlandı. 1951’de Pembe Evin Kaderi, kısa zamanda tanınmasını sağladı. Günlük yaşamın çelişkilerini ve gülünç yönlerini, nesiller arasındaki çatışmaları ele almıştır.



Oyunları: Kanaviçe, Karagöz’ün Dönüşü, Ah Şu Gençler, Pembe Evin Kaderi, Duvarların Ötesi, Güneşte On Kişi, Fehim Paşa Konağı, Sarıpınar 1914, Resimli Osmanlı Tarihi, Bir Şehnaz oyun, Hastane, Kardeş payı, Darılmaca Yok, Ak Masal Kara Masal, Delioğlan, Üç Destan, Şu Çılgın Türkler, Töre, Karagöz’ün Dönüşü, Ben Mimar Sinan,

Roman: Şu Çılgın Türkler, Diriliş-Çanakkale 1915, Cumhuriyet-Türk Mucizesi, Korkma İnsancık Korkma, Romantika,
NECATİ CUMALI(1921-2001)

Şiirlerine net bir görünümle, birey halleri(seviler, ayrılıklar, özlemler, acılar), gündelik hayat, toplum ve dünya durumu yansıdı. 1955’ten sonra şiiri, hikayeyi, oyunu, romanı birlikte yürüttü. Yazdığı bütün türlerde uzatmalardan kaçınan, şiirli bir yoğunluk yarattı.



Oyun: Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri; Susuz Yaz, Tehlikeli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar; Nalınlar, Masallar, Kaynana Ciğeri; Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol; Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb’un Yumurtası; Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte; Yaralı geyik, Yıldızlara Bakmak,
CEVAT FEHMİ BAŞKUT(1905-1971)

İlk oyunu "Büyük Şehir" 1942-1943 sezonunda İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahnelendi ve büyük ilgi gördü. Bu ilgi üzerine çalışmalarını tiyatroda yoğunlaştırdı. Türkiye'de Cumhuriyetten sonra ortaya çıkan değişimleri, mizah unsurlarını kullanarak anlattığı oyunları, yaygın bir ün kazandırdı.

Biçim denemelerine de giriştiği oyunlarında bütün toplum katlarından ve her çevreden insanı tiplemeye çalıştı. Dış ülkelerde oyunu sahnelenen ilk Türk yazarı unvanını aldı. En bilinen eseri "Buzlar Çözülmeden", bugün hala birçok tiyatro topluluğunca sergilenmekte olup, iki kez sinemaya da uyarlanmıştır.

Oyun: Koca Bebek, Paydos, Harput’ta Bir Amerikalı, Buzlar Çözülmeden, Sana Rey Veriyorum, Kadıköy İskelesi, Küçük Şehir, Makine, Hacıyatmaz, Göç, Emekli, Büyük Şehir, Ayarsızlar, Soygun, Cleopatra’nın Mezarı, Ayna, Hacı yatmaz,
REFİK ERDURAN(1928-)

İlk oyununu Robert Kolej'de iken yazdı ve oyun 1948 yılında okulun tiyatrosunda "Kahraman" adıyla sahnelendi. Refik Erduran, Türkiye'ye döndükten sonra Nazım Hikmet'i hapisten kaçırma planları yaptı ancak buna gerek kalmadı. İlk profesyonel tiyatro oyunu Deli’yi 1957 yılında yazdı. Daha çok güldürü ve vodvil türünde oyunlar yazdı. Bir Kilo Namus (1958) ve Cengiz Han'ın Bisikleti (1959) adlı oyunlarıyla ün yaptı. Yurt içinde ve dışında sinema, televizyon senaryoları yazdı. Atatürk'ün toplumu yeniden yapılandırmada kırdığı sürat rekorunu anlatan Metamorfoz(Başkalaşım) adlı senaryosu TRT tarafından 1992'de filme çekildi. Gazetecidir. Köy romanları da yazmıştır. Yapıtlarında toplumu düzeltme çabası vardır.



Oyun: Kelepçe, Yemenimin Uçları, Ayı Masalı, Tamirci, Uçurtmanın Zinciri, Cengiz Han’ın Bisikleti, Direkler Arasında, El Ele, Deli, Bir Kilo Namus, Karayar Köprüsü, Turp Suyu, Canavar Cafer, Büyük Jüstinyen, Korkunçlar, Kartal Tekmesi,
GÜNGÖR DİLMEN(KALYONCU 1930-)

Konularını Yunan mitolojisi ve tarihten seçtiği oyunlarında çağdaş bir yorumla günümüz toplumunun ve insanının sorunlarını işlemiş, klasik Yunan tragedyasının ögelerini, kuruluş özelliklerini çağdaş özü aktarmada ustaca kullanmıştır. Absürt(uyumsuz) tiyatro alanında önemli örnekler vermiştir. Frigya kralı Midas’ın tutkularını ve yanılgılarını anlattığı Midas üçlemesi ile tanınır.



Oyun: Canlı Maymun Lokantası, Midas’ın Kulakları, Kurban, Bağdat Hatun, Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını, Galile'nin Günahları, Osmanlı Dram Kumpanyası, Hakimiyeti Milliye Aş Evi, Ben Anadolu, Deli Dumrul, Midas'ın Altınları, Midas'ın Kör Düğümü, Akad'ın Yayı, Troya İçinde Vurdular Beni
HALDUN TANER(1915-1986)

Tiyatro Oyunları: Günün Adamı, Dışardakiler, Fazilet Eczanesi, Lütfen Dokunmayın, Huzur Çıkmazı, KEŞANLI ALİ DESTANI, Zilli Zarife, Vatan Kurtaran Şaban, Marko Paşa, Bu Şehr-i İstanbul ki, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Ha Bu Diyar, Dev Aynası, Yar bana Bir Eğlence, Ayışığında Şamata, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
ORHAN ASENA(1922-2001)

Çocuk Hastalıkları uzmanı. Şiir ve tiyatro türünde eserler verdi. Daha çok tarihi, psikolojik toplumsal konuları ele alan eserler vermiş, çok üretken bir oyun yazarı olan Orhan Asena, “Türk tiyatrosunun Shakespear’i” olarak anılır. Eserlerinde başkaldırı teması ağır bastı. Atçalı Kel Memet'in hayatını işlediği Atçalı Kel Mehmet adlı oyunuyla TRT'den 1970 yılında başarı ödülünü aldı. Toplumcu bir tiyatro yazarıdır. Mitolojiden, tarihten yararlanmıştır.



Oyun: Korku, Tanrılar ve İnsanlar(Gılgameş'in halkını korumak için tanrılara meydan okuması, tanrılara eşit olmanın verdiği gurur anlatılır.), Hürrem Sultan, Kocaoğlan, Yalan, Kapılar, Tohum ve Toprak(İdealist bir devlet adamı olan Alemdar Mustafa Paşa’yı konu edinir.), Gecenin Sonu , Fadik Kız, Simavnalı Şeyh Bedreddin(Düşünceleri uğruna kurban olan mutasavvıf Şeyh Bedreddin’in trajedisini konu edinir.)Atçalı Kel Mehmet(Aydın İhtilaline önderlik eden Atçalı Kel Mehmet’in dramını konu alır.), Şili'de Av(Şili Devlet Başkanı Salvador Allende'nin ölmesi ile sonuçlanan hükümet darbesini sırasında dışardaki insan avından kaçan yedi gencin hesaplaşma, tartışma ve çatışmalarının öyküsüdür.), Ölü Kentin Nabzı(Şili’de 1977'de Pinochet'in baskı rejimine olası bir direniş hareketini konu edinir.), Ali (Çocuk oyunu), Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe(Kanuni’nin oğulları arasındaki taht kavgasını konu edinir.), Bir Başkana Ağıt(Şili’de darbe gecesi Başkanlık Sarayı'nda devlet başkanı Allende'nin yaşadığı gerilimli saatleri anlatır.), Yıldız Yargılanması, Kanunî Sultan Süleyman Dörtlemesi (ya da Taht ve Baht Dörtlemesi), İlk Yıllar – Roksolan, Sığıntı, Toroslardan Öteye, Seyitbaşı Konağı, Ölümü Yaşamak,

Şiir: Kurtuluş Savaşı Destanı, Kıt Kanaat, Masal
CAHİT ATAY(1925-)

1960 sonrasında gelişen köy edebiyatının tiyatrodaki temsilcilerindendir. Oyun: Pusuda, Karaların Mehmet, Sultan Gelin, Ana Hanım Kız hanım


BAŞAR SABUNCU(1943-)

Oyun ve senaryo yazarı, tiyatro ve sinema yönetmeni, çevirmen, sahne tasarımcısı, oyuncu. İlk oyunu Kargalar, 1962'de Devlet Tiyatrosu'nca sahnelendiğinde, 19 yaşındaydı. İlyada, Don Kişot, Goriot Baba gibi başyapıtların da bulunduğu 18 yapıtı radyo için oyunlaştırdı; 100'ü aşkın radyo oyun dizisini yönetti.



Oyun: Kargalar, Şerefiye, Çark, Zemberek, Mutemet Ali Rıza Beyin Yaşanmış Hayat Hikayesi, İşçi Babası Ömer Ağa İle Küçükhanımın Şöförü Recep, İşgal, Kaldırım Serçesi, Kan ve Gül, Sayın Muhbir Vatandaşlar…
DİNÇER SÜMER(1938-): Memuroğlumemur, Eski Fotoğraflar/Gül Satardı Melek / Hanım / Katip Çıkmazı / Maviydi Bisikletim, Aklımda Kalan Masallar, Bir Düş Müydü O İzmir, "Ali Ayşeyi Seviyo"
FERHAN ŞENSOY(1951-)

Türk tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu, roman, deneme, günlük, tiyatro oyunu, televizyon dizisi ve sinema filmi senaryo yazarı, Ortaoyuncular t, Fernameiyatro topluluğunun kurucusudur. Türkiye'de yapılmakta olan stand-up tarzının esin kaynağı olan tek kişilik oyunu Ferhangi Şeyler en tanınmış oyunudur. Kel Hasan Efendi'den günümüze gelen Ortaoyuncuları Kavuğu'nu Münir Özkul'dan devralmıştır.



Oyunları: Dur Konuşma Sus Söyleme, Şahları da Vururlar, İçinden Tramvay Geçen Şarkı, Ferhangi Şeyler, Ruhundan Tramvay Gecen Adam, Fername….

Film: Son Ders: Aşk ve Üniversite, Pardon, Şans Kapıyı Kırınca…
MUHSİN ERTUĞRUL(1892-1979)

Batı Tiyatrosunu Türkiye’de kurumsallaştırmıştır. Çağdaş Türk tiyatrosunun kurucusu kabul edilir. Yasin Efendi, Renkli Fener, İnsan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim, Benden Sonra Tufan Olmasın adlı yapıtları vardır.


AHMET KUTSİ TECER: Köşebaşı, Koçyiğit Köroğlu,

AHMET MUHİP DIRANAS: O Böyle İstemezdi, Gölgeler

NECİP FAZIL KISAKÜREK: Bir Adam Yaratmak, Tohum, Sabır Taşı, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih

MELİH CEVDET ANDAY: Mikadonun Çöpleri, İçerdekiler

YUSUF ZİYA ORTAÇ: Binnaz, Kördüğüm, Nikahta Keramet var

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL: Akın, yayla Kartalı, Kahraman, Dev Aynası, Özyurt, Canavar,

REŞAT NURİ GÜNTEKİN: Eski Rüya, Hançer, Balıkesir Muhasebecisi, Eski Hatalık, Ümidin Güneşi

OKTAY RİFAT HOROZCU: Kadınlar Arasında, Oyun İçinde Oyun, Yağmur Sıkıntısı,

AZİZ NESİN: Tut Elimden Rovni, Çiçu, Hadi Öldürsene Canikom, Biraz Gelir misiniz?

NAZIM HİKMET RAN: Kafatası, Unutulan Adam, Bir Ölüm Evi

VÜSAT O.BENER: ipin Ucu, Ihlamur Ağacı

OĞUZ ATAY: Oyunlarla Yaşayanlar

SABAHATTİN KUDRET AKSAL: Bir Odada Üç Ayna, Evin Üstündeki Bulut, Kahvede Şenlik Var, Tersine Dönen Şemsiye

ÇETİN ALTAN: Dilekçe, Islıkçı

MURATHAN MUNGAN: Taziye, Mahmud ile Yezida,

MEHMET BAYDUR: Cumhuriyet Kızı

GÜNER SÜMER: Hüzzam

NEZİHE ARAZ: Afife Jale



VASIF ÖNGÖREN: Asiye Nasıl Kurtulur?
KONULARINA GÖRE TİYATROLAR:
1-Köy: Susuz Yaz(Necati Cumalı), Töre(Turgut Özakman), İsyancılar-Sarı Naciye(Recep Bilginer), Kurban(Güngör Dilmen), Fadik Kız(Orhan Asena), Keziban-Allah’ın Dediği Olur-Elif Ana(Turan Oflazoğlu)

2-Aile dramları-Kadın: Pembe Evin Kaderi-Paramparça(Turgut Özakman), Çatıdaki Çatlak-Tombala(Adalet Ağaoğlu), Fadik Kız-Kocaoğlan(Orhan Asena)

3-Politik hiciv: Şili’de Av-Ölü Kentin Nabzı(O.Asena)

4-Destanlar-efsaneler: Deli Dumrul-Bağdat Hatun-Midas’ın Kulakları(Güngör Dilmen), Tanrılar ve İnsanlar-Simavnalı Şeyh Bederttin(OrhanAsena)

5-Osmanlı tarihi: İttihat ve Terakki(G.Dilmen), Cem Sultan-Fatih-Kösem Sultan(T.Oflazoğlu), Hürrem Sultan(O.Asena)

6-Milli mücadele: Tohum(N.Fazıl), Atatürk(T.Oflazoğlu)

7-Başka ülkelerin tarihi: Hasan Sabbah(G.Dilmen)

8-İnsanın yalnızlığı ve gücünü sorgulayan felsefi oyunlar: Mikado’nun Çöpleri(M.Cevdet)

9-Kasaba ve büyük şehirlerin kenar mahallelerini ele alan oyunlar: Keşanlı Ali Destanı(H.Taner), Çatıdaki Çatlak(Adalet Ağaoğlu)

10-Almanya’ya giden işçiler: Mediha(Yüksel Pazarkaya)
Yüklə 126,03 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin