. . .
Bir kar'ımız beyaz kaldı,
Bir de efkarımız,
Kirletemediler Yaradanın yağdırdığını,
Boşver dağılmasın içimizdeki derya misali efkarlar,
Onlar da tertemiz kalıyor yağdıkça karlar.
Bir sana bakıyorum bir de yağana,
O hep apak,
Hep öyle kalacak,
Lakin malum,
Sendeki masumiyet gün gelip son bulacak.
An gelip vedasız terkettiğinde,
Benimle birlikte göçedecek efkar,
Ve toprağımın üzerindeki kar,
Bana yorgan olacak.
Kararmış dünyada,
Ölmüş rüyada,
Gömülmüş hülyada,
Sen çoktan kirlenmiş,
Bu deli gönül bembeyazlarla sarmaş dolaş yatacak.
. . .
Mümkün değil artık ,
Kırılsın demek gönlümüzün zincirlerini,
Bizi bizden koparalı çok zaman geçti,
Aldılar çaldılar ruhlarımızı birileri,
Yaktılar bizi sevgiliye götürecek gemileri,
Kimi zevk yaptı,hiç acımadı kimileri,
Şimdi zincirler örülü yüreklerde,
Anahtarını dahi gizlemişler o meçhul labirente,
Mahkum olmasak da malum kişilere,
Bir kez tutuştumu yürek,
Alem dönüyor yangın yerine,
Bir avuç su veren yok,
Kül olmaya yüztutmuş kalbe bir daha gelen yok,
Suçlu bulunmasak da cezayı çeken biz,
Zincirler sarmış dörtbir yanımızı,
O kilitki,o da bihaber anahtarın çoktan çalındığını.
Bir umut beklemekteyiz,
Bellimi olur,
Anlayan çıkar,
Bir gönüllü söker anahtarı kilidi açar,
Bimiyorum,bilmiyoruz,
Bu esaret nereye kadar.
Belki de çalınan çocukluğumuz,gençliğimiz yetmezmiş gibi,
Sonbaharımızı da çalıp zincire vururlar.
. . .
Ey günahlar adasının sevaptan yoksun kulları,
Ey Yaradana inanıyorum sananlar,
Kendi kendini aldatanlar,
Tanrı'nın gazabından kaçamayacak olanlar,
Sen kul hakkıyla yaptığı göbeğini kaşıyan adam,
Sen dünyayı ben yarattım sanan kadın,
Sen günah satıp geçinen herneyse adın,
Ve sen gideceği yolu şaşırmış delikanlı,
Allah'ın evinde olsun şeytandan arının,
Bir gün,evet tek bir gün olsun pişmanlığı yaşayın.
Zor mu tövbe etmek ve bir daha günahlara girmemek,
Ağırmı geliyor bir kuldan hayır duası alabilmek,
Birşey kaybetmezsiniz ,mesele insan olabilmek,
Bugün hayır günüdür,
Ne olur sanki hayır demeseniz,
Birgünlüğüne de olsa,
Kul yetim hakkı yemeseniz,
Şu fani dünyadan alıp götüremeyecekleriniz uğruna,
Bugün olsun günaha girmeseniz....!!!
. . .
Bu gece yine seninle uykuya varacağım,
Biraz ürkek,biraz yalnız olsam da,
Sessizlik çöküyor ya gecenin bir yarısı,
Sensizlik daha ağır , aşkın sarası,
O mağrur ve dimdik yürüyüşünle geçeceksin gözlerimin önünden,
Sen kurtaracaksın yine uykunun sayıldığı yarı ölümden.
Endamın bir gölge misali yüreğimi ziyaret edecek,
Şu garip gönül rüyasında dahi sana aşktan bahsedecek.
Bir geceliğine de olsa kabusa dönüşmesin hayaller,
Uzat elini uzat ki bu gece girmesin aramıza eller.
Biliyormusun hayalin bile yetiyor küçük mutluluklara,
Boşver geceleri,ben zaten yaşarken dalmışım en derin uykulara.
Ne acı ki hani o hiç istemediğim sabah yine olacak,
Senle olmak yine emin adımlarla terkettiğin gecede kalacak.
Unutmak mümkün değil o mağrur bakışları,
Adın gibi topraktan yükseldim,orada şu makus hayat son bulacak.
Sen duymadan,
Sabah olmadan.
. . .
Bekliyorum,
Pencereme konacak güvercinle ekmeğimi paylaşayım diye,
Bekliyorum,
Gönülden gelip geçecek sevgiliye bir çiçek sunayım niyetine,
Bekliyorum ki,
Doyayım,kanayım su gibi akıp geçen senelere,
Bekliyorum,
Ne zaman kavuşur bu gönül ,gitme kal diyene,
Razıyım bir tutam sevgi,bir öpücüklük aşk verene,
Bekliyorum ki,
Ölsün tüm kötülükler,
Ölümsüz olsun temiz yürekler,
Karşılıksız gelsin ne gelirse,kabulüm diyetine,
Bekliyorum,
Neden bilmiyorum,
Ama hâlâ bir umut,
Hâlâ her sabah güneş doğuyorsa,
Yaşarken mutlak hak yerini buluyorsa,
Yaradan tek yol göstericim oluyorsa,
Bekliyorum,
An gelip ölecek olsam da,
Yorulmuyorum.
. . .
Amaaann,
Boşversene sen,
Sevmenin zamanımı olur,
Sanki ölmenin zamanı varmışcasına,
Gün gelir mezar taşın bile kaybolur.
Sev sevebildiğin kadar,
Aşkın cezası bedensel değil,
Çekersen gönülden çekersin müebbeti,
Koyver gitsin sol yanını,
İster limanda dursun,
İsterse biryerlerde karaya otursun.
Her nefesi aşk ile çek içine,
Ya kalsın bağrında,ya da sigaranın dumanı gibi kaybolsun.
Aşk yürek ister,
Sevda ise gönül,
Varsa her ikisi de,
Bu kalbin her anı düğün dernek olsun.
Varsa içinde sönmeyen yanardağ,
Sevgi olsun adı aşkolsun,
. . .
Çocuk,
O tertemiz dünyandan bana birşeyler anlat,
Hani küçücük sandıkları koskoca yüreğinle,
Öğret bize sevmeyi,
Bizim dünyamızda yok artık senin sahip olduklarından.
Sana ait küçücük hayaller bile bizim tüm gerçeklerimizden yüce be çocuk,
Doğrular var sende,
Sırtımızı kamburlaştıran eğrilerimize karşı,
Gelecek sensin,
Bize dair geçmişleri çoktan sildiler,
Umut sende,
Cesaret sende,
Yürek sende.
Öğret be çocuk,
Sevilmeyi öğret mesela,
Saygılarımız sürgüne gideli çok oldu,
Ödünç verebilirmisin,
Büyük sandığın kalpsizlere,
Uçurtmalarını vurmuyorlar,
Balonların kabus gibi uçup gitmiyor ,bizdeki kaybolup giden Can'lar misali.
Büyüme çocuk,
Sakın büyüyüm deme,
Büyümeye özenme,
Yoksa yitirirsin tüm sahip olduklarını,
Pişman olursun sahip olduğuna iyi birşey sandıklarını.
Orada kal çocuk,
Gelme bu dünyaya,
Burada kalmadı alacağın temiz bir nefes,
Aklın varsa kal,
O güzelim çocukluğunla özgürce solu,
Ve yer varsa yanında,bizi de koynuna al.
. . .
Sevmek istiyorum,
Yaşıma kilit vurmuşlar,
Aşk diyorum,
Adını çoktan unutmuşlar,
Ağlamak istesem de,
Gözyaşlarıma ambargo koymuşlar,
Öyleyse gideyim diyorum,
Yüreğimden vize istiyorlar,
Kalsam bedenime ihanet,
Gitsem Yaradana ibadet.
Sevdalarımı prangaya vurmuşlar,
Bana birtek yalnızlığı sunmuşlar.
Varlığım kimsenin umurunda değilken,
Yokluğum bile yasaklılar arasında.
Çaresizim,
Biçare bir nefesim.
Bir Tanrım var,
Başka yok yol gösterenim.
. . .
Gidene kal deme,
Ona zor olur,
Kalsa da sol yanında alevden kor olur,
Geleni hiç sorma,
Ya kendiliğinden,
Ya da yalnızlığa eyvah dediğinden.
Öyle bir yol ki bu,
Hancısındır sen,
Gelen gelir,
Giden gider,
Ha gönül rızasıyla,
Ha istemeden.
Bulunmadı her daim kalanı,
Kimileri uydurdu yalanı,
Kimi açtı,açıktı,muhtaçtı
Arardı omzuna baş koyanı,
Birileriyse gözboyamaydı,
Doydu ve gitti,bırakıp yüreğine yılanı,
En acısı,en masum olanıydı,
Dur diyemedi,almak için gelene,canını.
. . .
Etme diyorlar,
Nasıl etmiyim,
Susuyorum,
Yutkunuyorum,
İçimde fırtınalar kopuyor,
Etme diyorlar.
Kişiliğim tecavüze uğruyor,
Onca acımasız çiğneyip üstümden geçiyor.
Etme diyorlar,
Seviyorum,
Sayıyorum,
Sonra arkamdan hançerleniyorum,
Yine etme diyorlar.
Aşk diyorum seks sanıyorlar,
Sevda diyorum,anca ihanetten anlıyorlar,
Güveniyorum satıyorlar,
Bir kalemde silip atıyorlar,
Helale haram katıyorlar,
Sonra da etme diyorlar.
Adam gibi yaşamaya bile yol vermiyorlar,
Duygusallığı,sevgiyi çok görüyorlar,
İçimdeki çocuğu öldürüyorlar,
Ve utanmadan etme diyorlar.
Etmiyorum tamam ulan etmiyorum,
Sizin yüzünüzden terbiyeden vazgeçmiyorum,
Göreceli güzelliklere kanıp yardan vazgeçene,
Yalnızca benim ,ben varım diyene,
Her haltı yiyene,
Çakmaları adam yerine geçirene,
Etme diyorlar,etmiyorum,
Yakışmaz bana ve değmez ona şuna buna,
Ağzımı açıp bir tek küfür etmiyorum,
Lakin sabrımı denemeyin,
Bıçak kemiğe dayanırsa,
Dümdüz etmeden gitmiyorum.
. . .
Vazgeçtim be çocuk,
Yazmaktan vazgeçtim.
Düşüncelerimi bir mendile sarıp koydum cebime,
Hayaller zaten durmuyor,uçup gidiyor,
Baktım ki okuyan yok,
Okusa da anlayan,
Anlamak isteyenler gideli çok olmuş,
Yazık diyorum,
Yazan Ellere yazık,
Neşeye ortak olup derdi paylaşmayan ellere yazık.
Neyi yazayım ki,
Hergün paylaşılan birbirine atılan kazık.
Yarım kilo canlı et için yaşayanımı,
Banknot uğruna kardeşini satanımı,
Ve onlar zevk-i sefalarında iken,hiç uğruna kefensiz yatanımı.
Vazgeçtim çocuk,
İnsanım demekten vazgeçtim,
Utanıyorum be çocuk,
Kedi köpeğin arasında iki ayağımın üzerinde durmaktan ,
Elalemin günahlarına istemeden ortak olmaktan,
Doğruları yazdıkça sırtımdan vurulmaktan,
Bıktım be çocuk,
Yaşıyorum sanan diriler arasında,
Ölmüş delileri,
Özler oldum çocuk,
Yavaş yavaş alıyorlar kanını,canını,
İstesen de birden olmuyor çabuk,
Evet vazgeçtim ,
Artık ellerim titriyor,
Kaleme gitmiyor,
Bembeyaz sayfalarımızı kirlettiler çocuk.
. . .
Biz seninle hep siyah beyaz sevişmiştik,
Ben senin o yalın halini sevmiştim,
Ruhun apak,
Yüzünde bir eklenti,
Bende senden başka bir beklenti,
Bedeninde ellerimden başka bir iz olmaksızın.
Toz pembe hayallerimiz de olmadı,
Gelip geçici renklere de boyanmadı aşkımız.
Yettik birbirimize,
Siyahlar arasında iki beyazdık,
Hüznü değil her daim mutluluğu yazdık,
Geceler kararsa da,
Varolduğumuz yer hep aydınlık.
Biz siyah beyaz sevdik birbirimizi,
Yenilmedik renklerin gözalıcılığına,
Yitirmedik benliğimizi.
. . .
Ve sonra bir baktım ki olmuyor,
Uğruna savaşlar da versen yüreğinde,
İnsan olmak insan kalabilmek,
Birileri için değil herkes için yaşayabilmek,
Hiçbir şey istemeden,
Üstelik canını koysan da ortaya,
Anlatsan,yazsan,çizsen,
Yine elalem bildiğini okuyup,
Bilmediğine amin diyor,
Ne yapsan ne etsen gözü doymuyor,
Ağızlardan saçılan köpüklerle kul olmaktan çıkıyor,
O gün çektim gittim buralardan,
Daha da kirlenmemek adına,
Daha da çamur değmesin varlığıma.
Onca pisliğin arasında,
Pişmanım yıllardır kaldığıma,
Ve baktım ki olmuyor,
Tertemiz bir nefes alınmıyor.
Kişiliğinin ırzına geçilmeden durulmuyor.
Namussuzların kol gezdiği biryerde,
Namusluca yaşanmıyor.
Bedenimi bırakıp,
Bir yüreğim bir de ben,
Çektim gittim buralardan.
Olmasın sallanan bir mendil ne de gözyaşı ardımdan.
. . .
Şiirleri yaktılar be usta,
Hayalimdekiler ise ömür boyu aldılar yüreğimde,
Anlaşılan müebbeten kaldılar kalemimde.
Neyin var diye soruyorlar,
Sonra da boşver diyorlar usta.
İnsan denilen, şimdi çıplaklığın esiri,
Oysa her insan doğarken çıplak,
Biz dosta sevgiliye hasretken,
Birileri canlı et derdinde be usta.
Utanma okutulmuyor okullarda,
Arlanma musallada,
Sanki insanlık vardı da,
Bizmi yedik bitirdik be usta.
Kalemimizi kırdılarsa ciğerimizle yazarız,
Belki az lakin öz kalırız,
Aklı fikri elalemden değil,
Yukarı baktığımızda göremediğimizden alırız,
Dünyamızı yaksalar biz yeniden doğarız be usta.
. . .
Emin olun ki dostlar,
Hayat bizi değil,
Biz hayatı harcıyoruz.
Bozuk para niyetine,
Borçlu kalarak insan olmanın diyetine.
. . .
Nice Cuma'lar geçti,
Saymadım,sayamadım,
Kardeşlik günü,
Barış,özgürlük sembolü,
Herkes bıraksın istedim,
Bir kenara hüznü,
Olmadı,
Olamadı,
Oldurmadılar.
Sözde inançlarına toz kondurmadılar,
Lakin huzur içinde bir Cuma'yı kıldırmadılar.
Kiminin adı Kara Cuma oldu,
Kiminde gencecik fidanlar soldu,
Kimi diğer yakılası günler arasında kayboldu.
Cuma hayır günüdür,
Lakin hayır hayır dediler,
Tüm evetlerimizle birlikte insanlık yokoldu.
Bugün yine Cuma,
Yürekten inanana,
Halden anlayana,
Yaradana sığınana.
. . .
İster istemez öylesine zatlarla tanışıyorki insan hayat denen birkaç adımlık yolda,
Olamaz diyorsun ama olmuş,
Adına insan konmuş,
Yaradan kin nefret içgüdüsü vermemiş,
Bugün kızsan da yarın unutuyorsun,
Hatta dost görünümlü,
Benim kimseleri düşman bellemediğim halde,
Ya kıl olmuş,ya gıcık kendilerince,
Bilmeden yüreğimi,
Tanımadan benliğimi,
Kafalarınca eks etmişler kişiliğimi.
. . .
Yalnızlık türküsüdür bu,
Kendin söyler kendin dinlersin,
Zaten yalnız olmasan,
Ne diye güftelersin.
Neden yanında olduklarını bildiklerin,
Gideli çok olmuştur,
İşi biten,süresi dolan,
Çoktan kaybolmuştur.
Anı dediğin yediğin onca kazık,
Bir zamanlar gönlünce bel bağladığına yazık.
Bir sen kalmışsındır,
Bir de Süveydan başbaşa,
Yüreğinde Yaradan,
Onca yıldan arta kalan.
Yüzünde acı bir gülümseme,
Yansımayan aynalardan,
Ve bir türkü tutturmuşsun,
Kendin söyler kendin dinlersin,
Her nakaratta için için binlerce kez inlersin.
. . .
İster yüreğini halı yap yerlere,
Acıyı paylaş,
Hatta için kan ağlarken ,üzülmesin diye gülümse,
Yaşamasan da kendin için,
Versen de aldığın emanet nefesi birilerine,
Bir eşya,bir çiçek,bir süs yerine konmasan da göz göre göre,
Ne kadar çok seversen o denli itilsen de,
Arayan soran hep sen olsan,
Unutulup sineye çeksen de,
Benzesen de bir kullanımlık atılan mendile,
Ne yapsan ne etsen giremesen kalplerdeki menzile,
Nafile,arasan da bulunmuyor,
Her dost dosdoğru dost olmuyor.
. . .
Biz,
Öyle midesiz sevgilerin,
Üç kuruşluk sevdaların,
Birkaç dakikada sonuna gelinmiş aşkların adamı değiliz çocuk.
Biz aşkı,
Ulaşılmaz denilen doruklarda,
Kaldırım taşlarının arasından filizlenen çiçekte,
Kanadı kırık,uçamayan böcekte buluruz çocuk.
Panzerler geçti aşkımızın üzerinden,
Prangalar vuruldu,
Aklının almayacağı işkenceler gördü,
Ölmedi,öldüremediler çocuk.
Satmadık,koynumuzda sakladık,
Sınır tanımadı,
Vizesiz,pasaportsuz geçtik engelleri,
Duvar ördüler,
Ne tuğla dayandı,ne de beton,
Biz bir kez tutuldukmu,ölümsüzdür çocuk.
Ne yolda,ne cafelerde,ne de gözalıcı neonların kandırdığı alemlerde bulduk,
Biz vurulduk,
Sandılar ki yokolduk,
Bir ölümle bin dirildik,
Aşk diyordun ya,al sana aşk çocuk,
. . .
Bir gün böyle ayrılacaksın,
Başucumdan,
Benim elim kolum bağlı olsa da,
Toprak kabul etmeyecek,
Yaşarken çok gördüğün çiçekleri.
Oysa bir kırmızı karanfil,
Ya da sarı lale yeterdi,
Hayatta kalmama.
Ben hala biraz da acı ile karışmış gülücüğümle uzanmış olacağım,
Birlikte üzerine uzanamadığımız,
Yeşilliklerin altında.
İçinden kimbilir neler gelip geçecek,
Ama nafile,
Bir tutam hüzün hissetsen de yüreğinde,
Bir daha gelsen de gelmesen de,
Ellerinde ölen sevgilinin ardından,
Bir başkasını sevsen de sevmesen de,
O gün sana soramayacağım,
Daha önceleri nerelerdeydin,
Çok ama çok kırgınım,
O gün de keşke hiç gelmeseydin.
Ayakların sürünecek,
Sen zor yürüyecek,
Affı olmayan günahlarınla ,bilinmez ,
Bundan böyle nasıl gülebileceksin.
Dostları ilə paylaş: |