Gül gibi geçinip gidiyorduk, Ne gerek vardı bunca hırsa



Yüklə 2,6 Mb.
səhifə2/23
tarix11.08.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#69060
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23

. . .

Milliyetçilik ne harika birşey,
Keşke ırkçılık sananlar olmasa,
Vatan dediğim en değerli toprağım,
Üç günlük dünyada çıkar için satan olmasa,
Bayrak yüreğimdeki sembol,
Hakedenlerin ellerinde dalgalanınca.
Dinim en güzel yol göstericim,
Kimseler yobazlara uymasa.
Türkiye'm cennetim,
Ah ah,hainlerce kana bulanmasa.
Beni milliyetçilikle sınama,
Yolunu sapıtırsın,
Vatanseverlik doğuştandır bizde,
Yaşadıklarımı bilsen şaşırırsın.
Kırmızı beyazı şehitle ay seçti,
Beğenmiyorsan,Yunan'a kaçıp sarılırsın,
Ülkem benim,alamazlar kana doymazlar,
Olur ya başka memleketlere özenirsin,
Git durma git,
Oralarda şeyim gibi ortada kalırsın.
Ben Türk'üm,milliyetçi,vatansever ve Yaradanıma bağlı yaşar giderim,
Sana,ona,buna değil,
Vakit gelince ben,bana can sunana hesap veririm.

. . .

Güneş soğudu artık,
Yağmurlar sahte,
Islatmıyor bile,
Kartaneleri kirlendi,
Beyaza hasret kalacağız,
Toprak direnemez oldu betona,
Ve küstü,
Vermeyecek yeşillikleri,
O güzelim çiçekleri,
Farkında değilmisin,
Kalabalıklar yapayalnız.
Dünya döndüğüne pişman,
Ay karanlık.
Bekleme bundan sonra dört mevsimi,
Ötüşen kuşların sesini.
Yaşadığın ömür değil bundan böyle,
Haydi söyleyebiliyorsan eğer,
Mutluluk şarkıları söyle.
Bir bak,
Güzellikler çoktan çirkinleşti,
Bir zamanlar dediğimiz, yıllar önce gelip geçti.
Artık elde var hüzün,
Anlayabiyormusun beni iki gözüm.

. . .

Bizim kitabımızda,
Bizim hayatımızda,
Yanlışa yer yok kardeş.
Çünkü bizde bir yanlış,
Tüm doğruları götürür.
Sevgiliyi götürür,
Dostu arkadaşı alıp götürür,
Aldığımız nefes helal olmaz,
Gün gelir onu da götürür.
Bizde haram da yoktur kardeş,
Biliriz ki bir lokma haram,
Tüm helalleri siler süpürür.
Hiç mi hiç düşmanlık da olmadı bizde,
Tanrının yarattığına kin gütmek,
Yaradana ihanettir kardeş,
Kimseleri yanlış sevmedik ki,
Kimselerin aşına ekmeğine göz koymadık ki,
Biz başkalarının rızgıyla doymadık ki,
Anadan üryan geldik,
Yine öyle gideceğiz.
Ekmeğimizi böldük verdik,
Lakin insanoğlunu bölmedik kardeş.
Evet biz kitap neyi emrettiyse onu yaşar öyle ölürüz,
Dünya denen mekanı bir sınav yeri diye görürüz.
Bir yanlış tüm doğruları götürür,
Uyma şeytana,o seni yaşarken öldürür.

. . .

Umudun henüz yirmisinde boğazı kesilmiş,
Yarınlara bomba yağarken yukarılardan,
Tanklar acımıyor ezip geçiyor mutlulukları,
Unuttukları tek şey insanlıkları.
Neden,niçin,
Kimin için,
Bileniniz varmı,
Yaşamların katledilmesi bu kadar kolaymı,
Açmasın çiçekler artık,,
Doğmasın güneş,
Tükensin hayat,
Sanki kıymetini bilen varmı.
Ölmedikçe anlamayacak hiç kimse,
Her ânın değerini,
Vermedikçe son nefesi,
Ödemeyecek vebalini,
Hani destanlar yazardık,
Bumudur çılgın Türkler,
Ne yakılacak ağıt kaldı,ne de yazılası şiirler,
Eskiden yaşamışız bizler,
Şimdi her birimiz nefesi haketmeyen yaşayan ölüler.

. . .

Artık kimselerden sevgi dilenmiyorum,
Hepimiz farkındayız ki herkes kendini seviyor.
Ve artık cümle alemin yaptığının tersini yapıyorum,
Gülünecek halimize ağlıyorum.

. . .

Bir er düşünün,
Kardeşiniz abiniz evladınız da olabilirdi,
Kışlasından komutanının emriyle "polise yardıma gidiyoruz"diye göreve sevkedilen,
Sonra anlaşılıyorki görev bu değil,
Teslim oluyor,
Ve bir er düşünün oracıkta boğazı kesiliyor vahşice.
Diğer linç edilen 5 er ile birlikte,
Vatan haini ilan edilircesine.
Artık bu ülkede hiç kimsenin;
ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ,
Diye bağırmaya hakkı yoktur.
Artık bu ülkede;
Allah'ın verdiği canı yine Allah'ın almasına bile fırsat yoktur.

. . .

Evet,
Kara bir Cuma gecesi,
Kapkara bir 15 Temmuz.
Neyseki sabaha karşı kontrol altında herşey,
Gözaltılar tutuklamalar.
60 ihtilalini,71'i ve 80 cuntasını yaşamış biri olarak derin bir oh çekiyorum gönül rahatlığıyla,
Öğlene doğru duymak,
Hayalimde dahi canlandırmak istemediğim bir haberle irkiliyorum;
Köprüde teslim olmuş bir askerin boğazı kesilmiş.
Yok artık olamaz desem de.
Yahu savaşta teslim olan askere dokunulmazken,
O belki de dünyadan habersiz emir kuluyken,
Düşünüyorum;
Kendim,çevrem eşim dostum vs ile birlikte yaşadığımızdan,
Onların kişiliklerini bildiğimden,
Yıllardır sinir olmuşumdur yabancıların bize gaddar demelerine,
Sonra tekrar düşünüyorum,
Ve bu vahşetle irkiliyorum,
Üzülüyorum,üzülüyorum.
(şiirden adam)
HANİ BİR SÖZ VARDI;TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR diye,
Ya şimdi????

. . .

Olmadı be TC,
Hiç yakışmadı.
Bumuydu kardeşlik birlik beraberlik,
Bumuydu iyi günde kötü günde,
Elele,kolkola.
Yüzyıla yaklaşan geçmişimizde,
Ne zaman asker vurur oldu kendi halkını,
Polisle ne zaman karşı karşıya getirildi TSK.
Anlaşılan O ki,
Biziz Mustafa Kemal'in gerçek askerleri,
Ordu diye güvenmişiz ne idüğü belirsizleri.
Kapkara bir Cumanın ardından,
Boşyere ölen yaralanan,
Bir ordu ki karalanan,
Biraz toz biraz duman,
Elde avuçta kalan.

. . .

Yazmalı,
Hep yazılabilecekleri değil,
Bazen de yazılamayanları yazmalı,
Namerde muhtaç olmadan,
Mert'i mumla arar olsak da,
İnadına yazmalı,
Hiç uğruna verdiğimiz şehitleri katledenlerin,
Mezarını çok derin kazmalı,
Hayatın sudan ucuz,
Yaşamak pamuk ipliğine bağlıyken,
Sesin kesilmiş,
Duyması gerekenler özürlü olmuş,
Gencecik fidanlar açmadan solmuş ise,
Yazmalı,
Ne fakirlik kader,
Ne de zenginlik garibanın sırtındaki merdiven olmamalı.
Kim kimin yarına çıkacağını bilir ki,
Korkudan değil,aşk ile Yaradana sarılmalı,
Beş vakdi kaçırmasan da,
Yüreğinde insanlık bulunmalı.
Allah'ın evinden gayrı neyi paylaşıyoruz ,
Yarınları düşünen varmı ânı yaşıyoruz,
Aslında kaşıyan yok,
Kendi kendimize kaşınıyoruz.
Yazmalı günahlarını Kabe'de bırakmayanı,
Okuduğu duadan hiçbir şey anlamayanı,
Tanrı'dan çekinmeden timsah gözyaşıyla ağlayanı,
Yazmalı,
Keşke mümkün olsa,
Her kul vicdanı kadar yaşamalı.

. . .

Aşk mı?
Hadi canım sen de,
Kandırmayalım birbirlerimizi.
Paranın üzerindeki ATA'ya mı,
Altın'daki gözkamaştıran sarıyamı,
Dolaramı eurayamı,
Tuvalete bile onunla gittiğin arabayamı,
Kat'amı yat'amı,
Vitrinlerdeki elbiseye mayoyamı,
Aman kirlenmesin diye üstüne basamadığın o pahalı ayakkabıyamı?
Ha ya,
Unuttuk birden,
Bugün aşkım deyip yarın terkettiğin zavallıyamı?
Aşk mı dedin,
Geç bunları,
Olsaydın Yaradanın sunduğu güzelliklere nimetlere aşık olurdun,
Kararmış gönülden,kör gözlerden,nankör sözlerden kurtulup belki o an aşk denen huzuru bulurdun.
Aşkmı,
Yok canım,
Lafını duydukça nevri dönüyor insanın.

. . .

Yalnızlık türküsüdür bu,
İster hayat de adına,ister yaşam ya da ömür,
Kendin çalar,kendin söyler yine kendin dinlersin.
Uzunca bir yol gibi gelir insana,
Oysa herşey göz açıp kapayıncaya,
Ağlayarak başlangıcında,
Ardından iki kelime bırakıncaya,kadar.
Yol boyu misafir olduğun da olur,
Ya hoş bir gönülde,
Veya oyuncak olursun ellerin elinde.
Öyle bir yolculuk ki,
Mutluluk denilen şeyi de tadabilirsin,
Yol boyu her daim yalnız da kalabilirsin,
Sevdiğini söyleyen olur,
Apansız ellerini boşluğa bırakan da,
Kimbilir kaç çeşidine rastlayacaksın insan adında,
Lakin hepsi de kalacakmı sanki tadı damağında,
Bu yolculukta kaptan sensin,
Mürettebat bir kişi,
Yolcu da aynı zat,
İstediğin an terkedemezsin gemiyi,
Ancak Yaradan alacak sana verdiğini.
Hoşgeldini bol bir dünyadır burası,
Ama ne yazıkki güle güleyi bir kez duyarsın ,o da vefat sonrası.
Gençlik dediğin zamanlarda kalabalıklar binmek isteyecektir güverteden,
Vakit geçtikçe kimseler kalmayacaktır iskelede bekleyenlerden.
Sanmaki insanlar arasında hoşça yaşıyorum,
Hep akıllarda kalplerde ebediyen kalıyorum.
Hayat bu,
Türkünü kendin çalar,söyler ve dinlersin,
Yalnızlığın türküsüdür,
Düşünmekle geçer,bazen dua,bazen ah eder,bazen de inim inim inlersin.

. . .

Öyle bir memleketki ,
Ada olsaydı eğer,
İsmi define adası olacakmış meğer.
Bir şehir düşünün,
Yaşayanlarının yarısı küp sevdasında,
Ömürleri geçiyor,toprakla kazmak arasında.
Taşı toprağı altın derler ya,
Elalem kuyruğa girmiş,define kavgasında.
Matematik gibidir bu hastalık,
Toplanırlar zengin olmak adına,
Çıkarılır hazine,
Sonra bölüşürler ya da bölünürler kendi aralarında,
Kimi ise çarpılır daha ilk kazmayı vurmasında.
Kendi gidecekleri yer toprak değil sanki,
Mezarı kazmazlar öyle itinayla,inanki,
Bu kez bulunmadıysa,umutlar sefere bir dahaki,
Bir şehirde ömürler kazma kürek geçiyor,
Millet bir tuhaf olmuş,
Çalış kazanı unutup kazı kazanı seçiyor.
Ne diyelim,Allah akıl fikir versin,
Kazılan çukurlardan birine bir gün mutlaka gideceksin.

. . .

İyisimi girmemeli kimselerin hayatına,
Dışardan seyretmeli,
Üzen yok üzülen yok,
Terkedip giden yok,
Kalpler kırılmıyor,
Kimseler darılmıyor,
Denize düşen yılana sarılmıyor.
Yalanlar yok mesela,
Kendini kandırdığın,
İhanet yok,
Aldatılan yok.
Zaten bir kişilik yaşanmıyormu hayatlar,
Tekbaşına doğup birbaşına ölmüyormusun,
Elele kolkola olsan ne,
Olmuyormu sonunda birinde birine yazık,
Çok kişili hayatları yaşıyorum sansan da,
Aslında hepimizin yaşadığı,YALNIZLIK.

. . .

Hiç görmeden,tanımadan,bilmeden,
Sevmek,sevebilmek,
Tutunabilmek gövdesi meçhul bir ağacın dalına.
Bir resmi,bir görüntüyü,
Veya telefonun ucundaki bir sesi.
Öylesine değil ölesiye sevmek.
Dokunmadan,
Hissetmeden tenini,
Tutmadan elini,
Duymadan nefesini,
Sevebilmek.
Karşılığından bihaber,
Kendince,
Gönlünün yettiğince,
Umutlar bittiğinceye kadar sevmek.
Açmamış bir çiçeği koklarcasına,
Doğmamış güneşten medet umarcasına,
Baharı görmeden yaza hazırlanırcasına,
Sevmek.
Duraksız bir yolda uzun bir yolculuğu hayal ederek,
Ruhunu tanımadan kendin gibi güvenerek,
Belki hayal,belki rüya,belki de imkansızlığını bilerek,
En güzeli,
Uzaktan sevmek.
Aldatmadan,aldansan da,
Kirletmeden aşkı,hüsrana uğrasan da,
Zaten yalnızsın,yine yalnız kalsan da,
Sevmek,sevebilmek,
Herşeye rağmen bir kişice sevilebilme ihtimaliyle yaşayabilmek,
Kötülüklere bulaşmamış yüreğinle,
Biraz olsun sevdayı tadabilmek,
Zor hem de çok zordur,
Beni anlayabilmek.

. . .

Çocuk,
Kal be çocuk,
Ne olur hemen büyüme çabuk.
Sen safsın,tertemizsin,
Büyüyüp de kirlenme be çocuk.
Görmüyormusun?
Sana iyiyi,güzeli,doğruyu öğretmesi gerekenler neler yapmakta,
Kötüyü,çirkini,yanlışı tüm aleme yaymakla uğraşmakta,
Senin geleceğin çoktan ayaklar altında,
Uğruna değil,kendi doyumsuzlukları için yaşamakta,
Bulaşma be çocuk,
Sen olsun çocuk kal,
Büyümeye özenme çabuk.
Güzel hayallerin var,
Düşlerin toz pembe,
Hiçbir artniyet yokki yüreğinde,
Kal be çocuk,
Büyüyünce adam olacaksın diyenlere,
İnanma be çabuk.
Bilmiyorsun ki önce hayallerin hüsrana uğrayacak,
Yaşamındaki tüm renkler bir bir çalınacak,
Ya yüreğin,
Yüreğin karanlıklar arasında kaybolacak,
Kanma be çocuk,
Büyümüş de adam olmuş sandıklarına,
Güvenme çabuk.
Nasıl bulaşmışlarsa balçığa,
Dönmek isteseler de dönemiyorlar çocukluklarına,
Farkında olsalar da vakit geç onlara,
Ah bir tanısan pişman olurdun insan olduğuna.
Kal be çocuk,
Hep çocuk kal,
Cehenneme dönüşmeden dünya,
Masum oyunlarınla,
Sessizce atan sol yanınla,
Küçücük arkadaşlarınla,
Sen olsun bir dirhem tat al.

. . .

Belki bir gün,
Ya da hiç,
Yaşadığını anlayacak,
Yaşayamadıkların için iç çekeceksin.
O gün anlayabilecekmisin bilemiyorum.
Neden nefes aldığını,
Sonunda niçin yalnız kaldığını,
Onca yıl bir arpa boyu yola vardığını,
Bilmem anlayacabilecekmisin.
Sebebin neydi hayatta olman adına,
Neler verdin veya ne katabildin insanoğluna,
Değdimi yıllarca onların arasında dolaştığına,
Belki bi gün,
Ya da hiç,
Anlarsan şayet geç olmasa bari,
Anlayamıyorsan sana yaramaz davul zurnadan gayri,
Ot gelip ot gitme,ekilip biçilen misali,
Belki bir gün,
Ya da hiç,
Kıtlık çekiyorsan idrak etmekte,
Faydan olmasa da etme başkalarının hayatını piç.

. . .

Dün gece yine seni andık,
Çalışma masamdaki loş ışık,
Senin hediyen bardak ve çaydanlık,
Yokluğunda eşlik eden karanlık,
Hep birlikte seni andık.
Kaleme veda ettim gittin gideli,
Sessizliği bozan hani o tamir ettiremediğim musluktan damlayan su sesi,
İnsanın alası gelmese de yaşama bağlandığım tek nefesi,
Yine seni anmakla geçti bir gece.
Ardından azad ettiğim bir çift muhabbet kuşları var ya,
Dönüp geldiler lakin kafeste değiller artık,yakışıyor özgürlük onlara,
Kıyamadılar beni mahsun bırakmaya,boynu bükük kalmama,
Anlayacağın bir sen yoktun ve seni andık.
Varlığında şeker katmazdım ya çayıma,
Kaşık istemezdi,çayın tadı her daim karşımda,
Şimdi alışamadım sensiz bardağa,
Yokluğunda yoksulluğu andık dün gece.
Odalar bomboş,
Işıklar dargın ve loş,
Yalnız benmiyim sanıyorsun,
Sana dair herşey sarhoş,
Yudum yudum yalnızlığı içtim dün gece.
Gittiğin günden beri kapım yarı aralık,
Aylar geçiyor,yine yaklaşıyor o uğursuz Aralık,
Günleri çoktan terkettim,
Güneş söndü,yıldızlar kaydı,ay karanlık.
Terkedilmişliğim ve birbaşınalığımla beraber dün gece yine seni andık,
Yine sabah oldu,giren olmadı kapımdan,kimbilir belki gelir sandık.

. . .

Yaşı meçhul,
Yokki ona dair bir belge vesaire,
Sürgün geldiğine dair söylentiler yıllardır gündemde.
Öyle bir çan sesiki,
Yıllar önce o koca sesten zamanın bir komutan eşi çocuğunu düşürmekte.
Lakin o çan sesinden haber çok yıllardır,
Sözde bir dönem bir kiliseye verilmiş,satılmış her neyse.
Çocukluğumuz o meşhur sesle geçti,
Yarım saatte bir farklı,
Saat başlarında daha diri ve canlı.
Kolumuzdaki saatten değerliydi,
Ona inanır,varsa saatimiz ona göre ayarlardık.
Hele gençlik yıllarında takmaz oldum koluma hani o kurmalı saatleri,
İşyerim tam karşısında,
Ne gerek var koldaki ağırlığa,
Evlerimizden deseniz,duyulurdu şehrimin dörtbir yanında.
Hiç küsmediler karşısındaki muhteşem kale ile,
Kimbilir kaç yüz yıldır bakışıyorlar,
Kavuşamayacaklarını bile bile,
Hasretle ve ihtişamla.
Bir başkadır saat kulem,
Memkleketimin kale ile birlikte vazgeçilmez ikilisi.
Şimdilerde biraz sessiz biraz küskün,
Sesini çaldılar,
Eşsiz çanını ondan kopardılar.
Olsun varsın,
Endamı duruşu yeter,
Bize bakışı tüm yaşadıklarımızla eşdeğer,
Dursa da mecburen sessiz,
Varmı alemde ona benzer.
Ey saat kulem,
Bu şehir olmaz ki sensiz.
Senin için yazdıklarım tabiki yetersiz,
Daha nice aşklara,sevdalara,yaşamlara şahit olacaksın,
Ha bizimle ha bizsiz.

Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin