Gül gibi geçinip gidiyorduk, Ne gerek vardı bunca hırsa



Yüklə 2,6 Mb.
səhifə3/23
tarix11.08.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#69060
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23

. . .

Yıllardan sonra,
Hiç geçmediğim bir yolda,
Birden seni gördüm karşımda.
Çok uzaklardan tanıdım,
Nasıl tanımam,
Birbirimize sözler vermiş ,
Bana aşkı sevdayı öğretmiş,
Nedeni hâlâ muamma,
Mahşeri andıran bir gecede terketmiş,
KADINIM.
Yaklaştıkça yüzünde açmış gülleri görür gibi oldum,
Oysa ben dikmiştim o fidanları,
Başkasına kısmetmiş,
O an ben sarardım soldum.
Yine de seni mutlu görmekle biraz olsun sevinçle doldum.
Saçların hiç değişmemiş,
Adımlarına eşlik ediyor,
Havada dansedercesine,
Ya o gözler,
Enginlere dalar gidercesine.
Hafif bir gülümseme bekledim,
Geçmişin hatrına haketmiştim,
Başını dahi çevirmeden,
Belki çoktan unuttun,
Belki de umursuzdun,
Çözemedim,
Geçip gittin.
Anlaşılan saatler geçmiş,
Gün bitmiş,
Ben görüntünü dahi yitirmiş,
Bilmiyorum ne kadar çakılmış kalmışım orda,
Şimdi hiç kimseler yok artık o yolda,
Ezilmiş ,bir kez daha yangın yerine dönmüş yürekle,
Kavuşmayı düşlerken kahrolduğumda.
Mutluluk yakışmış sana be güzelim,
Ben herşeyimle sana geldim,sana verdim,
Anlaşılan ben sevdim lakin sevilmeyi beceremedim.

. . .

Ne yaparsan ne edersen kendine,
İster azap ile üz ez kulları,
İster azad et özgürlüğe hasret kuşları,
Ya da köle ol istifle parayla pulları,
Kalsaydı alem Sultan Süleyman'a kalırdı,
Paylaşmayı bilmeyen giderken heybesini de alırdı,
Sevap yerine altın götüren cennete varırdı,
Ne yaparsan kendine,
İster iz bırak gönüllerde,
İstersen unutul daha öldüğün ilk günde.
Boşa harcama,
Bak dün bitti,
Elde var bugün,
Hayırlara vesile ol,
Yoksa kalan belki yarın,
Onu da yaşama kalplerden sürgünde.

. . .

Yaşamak,
Ne gündoğumu ile batımı arasındaki,
Alışılagelmiş şeyleri yapmak,
Ne de gecenin karanlığında pusular kurmak,
Veya boş hayallerle sabahlamaktır.
Yaşamak,
Gönlündeki güneş ile etrafını aydınlatmak,
Puslu havalardaki bulutları dağıtmak,
Kararmış yüreklere bir nebze olsun ışık tutmak,
Kederi de neşeyi de paylaşmaktır yaşamak.
Acılara gülümseyebilmek,
Muhtaca el uzatabilmek,
Mutluluğu birbaşına tatmak değil,
Yaşatmaktır,yaşamak.
Doğduğun gün verilen şan,
Değilmiydi insan,
Ona layık olabiliyorsan,
İşte o zaman yaşamaktır,yaşamak.

. . .

Bugün Cuma idi yine,
Bir süreliğine,
Allah'ın evinde.
Evet bir süreliğine biraradalık,
Dualar tövbelerle Yaradanı andık.
Lakin herkes kendi için birşeyler dilemekte,
Hani ya ölüm korkusu var ya,
Birbaşına kendisi uğruna Tanrı'dan istemekte.
Sonra çıkıldı,
Peki ya sonra;
Unutuldu içeride insanlık,
Zaten tüm dilekler bir anlık.
Yine ruhlar bedenler eskiye döndü,
Camilerdeki Nur'lar ışıklar,
Dünya telaşıyla hırsla söndü.
Asıl şimdi göreceğiz,
Bir başka Cumaya kadar Allah için ne yapacaksın?
Yine bencillikle çıkarların adınamı yaşayacaksın?
Hayatı paylaşmadıkça günahlarından arınamazsın,
Bin Cuma geçse,bin tövbe etsen,
Yaradanın senden arzuladığı gibi insan olamazsın.

. . .

Yaşamak,yiyip içmek,
Sonra da çekip gitmek değil evlat.
Aslolan,
Kubbede senden kalan hoş bir seda,
Kem gözle bakılmayacak hatıralar,
Kalplerde bırakılmamış kırıklar,
Ardından sıkça anacak insanlar,
Tek bir sevgiyi dahi geri çevirmemiş gönül,
Ve o gönlün yokluğunu hissedecek dostlar,
Hasretle hatırlayacak sevgiler,sevgililer,
Doyasıya paylaşılmış insanlık,
Her ânı sevdayla dolu yaşanmışlar,
Keşkelerin yer bulamadığı yaşanmamışlar,
Alınmış dualar,
Varolmamış asla ah'lar,beddualar,
Kabrini boş bırakmayacak arkadaşlar,
Hiçbir canlıya kalkmamış eller,
Miras bırakacağın gönülden söylenmiş güzel sözler,
Ömrü aşk ile bakarak geçmiş gözler,
Yaradana adanmış bir ruh,
Toprağı kirletmeyecek bir beden,
Var ya da yokken bir neden,
Belki de hoşçakalın diyemeden gidecek olan ben.
İşte böyle evlat,ben bunu bilir bunu söylerim,
Sevgiyle geldiğim alemden,
Topladığım yüce sevgiler yüreğimde,
Ağlayarak gözlerimi açmıştım ya dünyaya,
Çisildeyen bir yağmurda,
Alkışlar arasında,
Veda havasında,
Gülümseyerek giderim,
Sizler için almıştım,
Yine sizlere emanet son nefesim.

. . .

Anılar hatıralar mı demiştiniz?
Bir zamanlar İstanbul İstanbul'du,
Her yer,
Sarıyer'den Ortaköy'e,
Beşiktaş'tan Etilere,
Eminönü'nden Laleli'ye,
Beyoğlundan Şişliye,
Hayat doluydu,
Asıl İstanbul oydu.
Emirgan'da lale bahçesi,
YIldız parkında aşıklar,
Şimdilerde oralar karmakarışıklar.
Ah İstabul,
Yüreğimin yarısı sende kaldı ey güzel İstanbul.

. . .

Kediler güvercinlere niçin düşman bilirmisin çoçuk?
Onlar gibi özgürce uçamadıklarından.
Peki ya kararmış beyinler bizi neden sevmez be çocuk?
Yüreklerini bizlere açamadıklarından,
Etrafa neşe mutluluk saçamadıklarından.
Sevgi en yüce bağımsızlığımızdır bizim,
Korkumuz yok kelepçeden,prangalardan,
Ben güneşi okşar severim çocuk,
Onlar medet umar gecenin karanlığından.
Özgürüz sol yanımızda,
Yalnızca doğmak vardır nüfus kağıdımızda,
Ceplerimiz sevda dolu aşk dolu,
Uçarız biz çocuk,yâr ile kanatlandığımızda.
Sen,ben,o yok ki aramızda,
Gökyüzü,toprak ve deniz,
Biz her daim beraberiz.

. . .

Sanamı kaldı benim namazım niyazım,
Ben dilersem sol yanımda secde ederim,
Kah gönlümce meleklerle Yaradana giderim,
Sanamı sual edildi sevabım günahım.
Dilindeki yalanı
Cebindeki haramı,
Dikiş tutmayan uçkurunu,
Şeytana teslim ruhunu,
Koymuşsun bir kenara,
Lafedersin dinime imanıma.
Sanamı kaldı gideceğim yer cehennem ya da cennet,
Sen hâlâ kendini bulunmaz hint kumaşı zannet.
Şahsı âlinizi melek sanırsın,
Neden gayrısını gevur tanırsın,
Girme Tanrı ile arama,
Bul kendine bir meşgale,
Bende yalan,
Bende hile,
Bende günah arama.

. . .

Sarmıyor artık pek buralar,
Tat vermiyor ne bal,ne çiçekler ne de kuşlar,
Yeter artık diyorum bazen kendimce,
Bu kadarı yeter sana,yaşadın yaşayacağın kadar,
Sonra mırıldanıyorum,bırak da buna Yaradan versin karar,
Lakin neşem kalmadı eskisi gibi,
Yaşanan hergün azap misali,
Bu beden fazla çekmese bari,
Gidesim geliyor,
Melekler bekle diyor.
Yaz istemiyorum,Bahar yeter bana,
Kışlar beyaz gelmiyor insana,
Kimileri inanmasa ya da inansa da,
Bahar da gelmezse gidesim geliyor,
Bu gönül yoruldu,isyan ediyor.

. . .

Beni bugün sev,
Aşka dair ne varsa bugün söyle,
Ellerin avuçlarımda olacaksa bugün olsun,
Ve kalacaksan bugün bende kal,
Bakarsın yarınımız olmaz,
Bakarsın o bir tek nefes de kalmaz.
Neyse layığımız olan birbirimize verebilecek,
Bugün verelim,
Yarınmı?
Yarına Allah Kerim.

. . .

Bugün bayram,ama kime niye?
Eskiden di çok eskiden,
Hani o güzelim kişiliklerimizi üç beş kuruşa,şeytana,iblise vermeden.
Acı ama gerçek be dostum,
Kimse kimseleri karakaşı karagözü için sevmiyor,
Kimse yüreğinde artık birşeyler hissetmiyor,
Dönüşü madden olmayacaksa selam da vermiyor.
Acı ama gerçek,
Erkek ya da kadın farketmez,
Dekolten olmalı,
Ya cüzdanında ya da örtünmek için giyindiğinde.
Biraz yakışıklı can alıcı olmalısın,
İçin dışın yalan dolsa da,
Veya bakan gözleri toplamalısın üzerinde,
Yürüyüşün endamınla.
Sonra herkes yoluna,
Bakmışsın gün gelip girmişsin birinin koluna,
Meçhul,erecekmisin mutluluk denen yolun sonuna.
Biriniz bıkacak belki yolun başında,
Belki yaş ilerledi,
Der içinden son kullanma tarihi geldi,
Bilmediğin kumaların olacak,
Veya adamda boynuzlar dolacak.
Adı mutluluk ya,
Aman sende,
Kim ne halt ederse.
Yeni nesile ne güzel de örnek oluyoruz,
Bayramlardan kaçmak adına bahaneler buluyoruz.
Acı çok acı lakin gerçek,
Sevmiyor sevilmiyoruz,
Aşk,sevgi,dost,arkadaş diye diye,
Kendimizi kandırıyoruz.
Aksini düşünen söyleyen varsa gelsin buyursun,
Yanlış ise yazdıklarım cümle aleme duyursun,
Acı dostum hem de çok acı,
Tükenmiş insanlığa yok bir ilacı.

. . .

Söylenecek söz yok,
Evet bizler deliyiz,
Olmasa da her zaman bir yerimiz,
Kendimizce konuşup sonra yazar çizeriz.
Şairsen unutacaksın herşeyi,
Ortalık bazen sütliman ,
Bazen de olsa yangın yeri,
Yaktığımız da olur isyanlarda,
Su olur söndürürüz yürekteki ateşleri.
Duygusal,alıngan,kimi vakit kırarız zincirleri,
Konuşmazsak yazmazsak işte o an delirmeli.

. . .

Hani bayramlar vardı,
Kimselerin birbirinden kaçmadığı.
Hani arifeden gece başucumuzda yatardık yeni ayakkabımızla.
Tertemiz birer mendil olurdu,
Küçücük beylerin ceplerinde,
Hiç gözyaşı değmeyen.
Hani erkenden uyanırdık,
Neşeyle biraraya gelinen bayram namazları için.
Önce ana baba bacı gardaş sarılırdık birbirimize,
Ardından hısım akraba mahalleli,
Kim var kim yok,
Gezerdik hep birlikte.
Saçlarımızı okşayıp para sıkıştırırlardı cebimize.
Hani herkes güleç yüzlüydü o bayramlar,
Hastalar şifa bulur,
Ölen bile olmazdı bayram gelince.
Her ziyaretin mukabelesi olurdu bilirmisin,
Bugün biz gittiysek yarın onlar bize.
Hani o bayramlar vardı,
Kimbilir kimler çaldı,
Ya mazide bir anı,
Ya da hayallerde kaldı.
Acı veriyor şimdi bayram deyince,
Ayıp olmasın diye ikram edilen şeker dahi tatlandırmıyor ağzımızı.
Herkes birbirinden bihaber,
Kimi yazlıkta,
Kimi perdeleri çekmiş,
Büyükler bekleyedursun,
Artık yalnız o öpülesi eller.
Bizim bayramlarımız vardı,
Mutluluğu dünyalar kadardı.
Geldi geçti o günler ,saklayamadık ki sandığa,kıymetini bilemedik,
Çok dualar edildi,
Hatta sözler verildi,
Bir daha göremedik,
Tekrarına eremedik.

. . .

Mutluluk mu?
Hadi canım,o da ne?
Gerçi sık sık adı geçiyor biryerlerde,
Kulağıma hiç mi hiç yabancı gelmiyor,
Gözüm biryerlerden ısırıyor diycem,
Lakin öyle birşey ki görünmüyor.
Bazen birileri anlatmaya çalışıyormuş,
Henüz rastlayamadım adam gibi izah edene.
Sen bari anlat desem,
Bilmem ayıp mı ederim,
Nerden bilebilirim ki,
Tattınmı yaşadınmı,
Yoksa sonunda ağladınmı?
Hem bu mutluluk denen,
Madem güzel duygular içeren,
Peki ya,ağlamalar neden,
Kötülük mü görülüyor mutlu ediyorum diyenlerden.
Bazılarına koskoca masalarda,kalabalıklar arasında,tıka basa doymakmış,
Kimisine kesesini doldurmakmış,
Kimi bir uçurtmayla,
Kimi elele tutuşmayla,
Kimiyse sevgiliden gelen hediyeyle uçmayla,
Ve herbirinin finalinde birbaşına kalmayla,
Başlıyor,yaşanıyor,ölüyor veya öldürülüyormuş,
Doğrumu tüm bunlar,
Bana gerçeği söyle,
Söyle ki,
Bitecekse başlamayayım,
Kahrolanlar arasına karışmayayım.
Sözlükler sözcükler kifayetsiz,
Ben ise artniyetsiz.
Biliyorum sen de elikolu bağlı kaldın,
Ne resmini çizebildin ne de bitmeyeyenini anlatabildin.
Boşver be arkadaş,
Bir ömür kesintisiz sürmedikçe,
Aman boşver bize ne kime ne,
Anladığım kadarıyla adı mutlulukmuş,
Fakat ne yazık ki bir varmış,bir yokmuş.

. . .

O sokakta olmak vardı anasını satayım,
Bir deliyi bin akıllıya değişmem.
Hem delidir ne yapsa yeridir,
Akıllının aklında ya uçkuru ya cebidir.
Akıl parayla satılsa kıyıp almayanlar var,
Deliye her gün bayram,parapul olsa ne olmasa ne yazar.
Deli deyip geçme sakın,bir bildiği vardır Yaradanın,
Çoğundan zararsızdır hani o geçinen akıllının.
Doğuştan öyle garibim hor görmemeli,
Aramızda dolaşan zeki geçinenden çekinmeli.
Deli diyorlar lakin nedenini sorma,
Yeter ki sonradan görüp ne oldum delisi olma

. . .

Hayat bu,
Ha uzun ince bir yol,
Ha kısacık sona eren,
Çabucak dönüverir geldiği yöne,
Ters istikamette giden.
Hızlı yaşayıp genç ölünmüyor,
Öyle dedikleri gibi cesedin yakışıklı görünmüyor.
Hayat bu,
Güler insana,
Bazen tatlı bir gülümsemeyle,
Bazen de karşına geçip alay edercesine,
Sen ağlarken,
O kahkahalarla.
Hayat bu,
Ödün verme kişiliğinden,
Onur duy,erkekliğinden ya da dişiliğinden.
Ne yârdan vazgeç ne de kendinden,
Geçip giden,
Senin ömründen.
Yeter ki harcatma kendini,
Satma dünya malına,
Üçbeş kuruşa,
Varlığını,benliğini.
Hayat bu,
Kimi zaman güneşsindir,
Kimi zaman ay,
Sen de gülümse ona,
Acılara da tutunsan,yaklaşsan da sona,
Ne vazgeç ondan ne de yaşamaktan cay.
Hayat bu,
Biraz cesaret ve yürek,
Sevgi,saygı,hürmet,
Seni ele geçiremesin,
Sen ona hükmet.
Hayat bu,
Sana sunulan en güzel nimet.

. . .

Ne güzel çocukluklar geçirdik,
Eli sanata düşen ustalar vardı,
Sevip saydığımız,
Örnek aldığımız.
Sonra başka büyüklerle de tanıştık,
Bazen kanar,
Bazen de kandırılırdık,
Ama küçük oyunlardı hepsi,
Hiç kazıklanmadık.
Ne olursa olsun,
Bir dost bir arkadaş arardık.
Ve hiç yalnız kalmazdık.
En değerli şeydi oyunlarımız,
Öyle ya da böyle doyardı karınlarımız.
Çoğunuz bugünlerden memnun mutlu,
Kusura bakmayın,
Biz o günlerde kaldık,
Çünkü biz dünyada küçük mutluluklar için vardık.

. . .

Sıkıldım be usta.
Sahtekar yüzlerden,
Hırsız gülüşlerden,
Hain gözlerden,
Günahkar sözlerden,
Sıkıldım be usta,
Dikenli ellerden,
Yüreğimdeki kelepçeden,
Pas tutmuş bedenlerden,
Beni koparıp gidenlerden,
Sıkıldım be usta.
Güneşi fethedemedik,
Yarınları göremedik,
Kolkola giremedik,
Yaşamayı bilemedik,
Sıkıldım be usta,
Beklemekle geçti bir ömür,
Mezara varmadan yıkıldım be usta.
Boşver kürekleri,tahta da istemez,
Bedenim kalmadı için için yakıldım be usta.

. . .

İster kızın,
İsterseniz övün ya da sövün,
Yazacaklarımdan.
Güzel bir geceydi dualarla geçen,
Birbirimize en güzel dilekler iletilen.
Kadir gecesiydi idrak edilen,
Hani bize doğruyu yanlışı,
Günahı sevabı,
Nasıl insan olunur öğreten,
Dün geceydi O mucize kitap ki indirilen.
Peki ya bugün?
Herşey dün gecede kaldı değilmi?
Yine dünya telaşı adını taktığınız hırslara bürünüldü,
Irz namus hak getire,
Yine sapıklıklara dönüldü,
Bir kişilik hayatlar yine ortalıkta göründü.
Peki ya neden hergün Kadir gecesi niyetine yaşanmıyor,
Her Allah'ın günü mübarek değilmi,
Neden Yaradanın indirdiklerine her an gönüllerde yer almıyor.
Evet dün gece edilen dualarla alan nasibini aldı,
Ne yazık ki birlik,beraberlik,dürüstlük,kardeşlik dün gecede kaldı.

Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin