Konferans günü
“Güncel olayları” anlatacağız. Benim gördüğüm esas güncel olay, Kürtleri de ilgilendiren olay, Türkiye’de ulus-devletin ve toplumun geçirmekte olduğu muazzam değişiklik.
Ama bunu anlatmak için Batı Avrupa’da ve azgelişmiş ülkelerde devlet-millet sürecinin nasıl ters olarak geliştiğini, Batı’da nasıl önce milletin sonra ulus-devlet’in doğduğunu, azgelişmiş ülkelerde ise nasıl önce ulus-devlet’in kurulduğunu ve millet’i inşa etmeye başladığını aktarmak lazım. Ki, bu inşaat sırasında hangi iş kazalarının vuku bulduğunu anlatabilesin.
Bunu yapıyorum, sonra diyorum ki, “Buraya kadar anlattıklarım tarih. Ama, esas konunun temeli. Daha ileriye gitmeden, buraya kadar anlattıklarım arasından anlaşılmayan, sormak istediğiniz bir şey var mı?”
Bu soruyu üniversitede talebeye sorsan, epey bir süre sessizlik olur. Burada olmuyor. Kaç tane olduğunu hatırlamayacağım kadar çok el kalkıyor ve sorular patlıyor. Hepsi de çok anlamlı ve kıvamlı sorular. Daha önce yöreye geldiklerimde bana sorulan ve sıkıştırmak amacı güden sorular değil. Muazzam merak eden ve daha ayrıntılı öğrenmek isteyen sorular.
Bir tanesi hariç. Sol taraftan, bıçakla kessen kesilecek kıvamda bir aksanla, bir müdahale geliyor: “Hocam, orada ne olmuş, burada nasıl olmuş. Sen tarihi bırak da bugünkü meselelere gel!”. Allahtan, kendisinden önce bin tane soru soruldu ya, “Bunlar gereksiz olsaydı bu kadar soru gelmezdi. Ama ben de bugüne vardım, sen hiç merakta kalma!” diyerek tatlıya bağlıyoruz.
Sonradan anlatacaklar, o kişi çok ilginç ve tatlı bir “melâ” imiş. Yani, hoca. Nitekim, biraz sonra ilginç bir soru gelecek, Türkiye Kürtlerinin şu anda kafalarını en fazla meşgul eden K.Irak meselesi sorulacak, denecek ki: “Amerika’nın Irak’a asker göndermesi emperyalizm midir?”. Benden cevap: “Allah için, emperyalizmin daniskasıdır!”. Bunun üzerine bizim mela yine müdahale edecek: “Allah için deme! Allah için deme!”. Bunun üzerine ben diyeceğim: “Tamam yahu! O zaman sanayi çarşısı ağzıyla söyleyeyim: Bal gibi emperyalizmdir!”. Ve herkes gülecek.
Anlıyorsunuz. 200.000’lik devletlerin gırla gittiği dünyada, 35 milyonluk Kürtler dünyada ilk defa bir devlet kurma olanağı yakaladılar. Bunun sebebi de, ABD’nin Irak’ı işgali. Bu durumda, sol gelenekten gelmelerine rağmen, “iyi” bir şey doğuran bir şeyin “kötü” bir şey olduğunu kabul etmeye gönülleri razı olmuyor.
Benim meseleyi çözme önerim şu oldu: “Burada iki ayrı olay olduğunu görmek zorundasınız: Bir: Kürtler Saddam’ın zulmünden kurtuldular ve devlet kuruyorlar. İki: ABD, petrol ülkesi Irak’a demokrasi getirme kılıfı altında emperyalist saldırı yapıyor. İkisi de doğru”.
Sonra, devam ettim: “Yalnız, bir doğru daha varsa, o da şudur: Artık bu devirde işleri silahla-sertlikle halletmek isteyen kendini bitirmiştir. Devlet olsun, örgüt olsun, kişi olsun. Amerika onun içindir ki Irak’ta yeniliyor. Devir, artık şunun devridir: Devlet, vatandaşının alt-kimliğini tanıyacaktır. Yani, bu memlekette hiç kimse Kürt veya Çerkez olduğunu söylerken hiçbir tedirginlik duymayacaktır ve bir yere seçilirken o alt-kimliğiyle seçilecektir. Buna karşılık vatandaş, devletin kendisine biçtiği kimliği yani üst-kimliği tanıyacaktır. Tanımazsa, bunun adı ayrılmadır ve konferansımızın konusu dışındadır. Tabii, üst-kimlik derken, vatandaşın alt-kimliğini dışlamayan, kan’la ilişkisi olmayan, yalnızca üzerinde ortak yaşadığımız toprakla ilişkisi olan bir üst-kimlikten bahsediyorum. Bu sebepten, üst-kimliğimiz Türklük değil, Türkiyelilik olacaktır. Benim alt-kimliğim Türk, üst-kimliğim Türkiyeli. Sizin alt-kimliğiniz Kürt, üst-kimliğiniz Türkiyeli”.
Dostları ilə paylaş: |