Tape: 3298 14.12.2007 tarihi saat: 17:43 sıralarında ATİLLA AKSU ile KEMAL KERİNÇSİZ arasında yapılan telefon görüşmesinde Atilla AKSU'nun "...Bİ ŞEY SÖYLEYECEĞİM 301 LER LE İLGİLİ TAKİBE YER OLMAYAN 301 302..." KEMAL KERİNÇSİZ'İN DE "...TAMAM ABİ ÇOK GÜZEL KİMLERİN BUNLAR..." diyerek sevindiği, "...YANİ KİMLERİN YOK Kİ İNANAMAZSIN YANİ BUNLARA NASIL TAKİPSİZLİK KARARI VERİYOR ANLAMIŞ DEĞİLİM..." diyerek mahkemenin vermiş olduğu takipsizlik kararlannı eleştirdiği ve kendisini yargı mensuplannın yerine koyduğu KEMAL KERİNÇSİZ'DE "... VERİYORLAR ABİ ABİ VER VER ONLARI HEPSİNİ Bİ GÖZDEN GEÇİRELİM ABİ ÇOK FAYDALI OLUR..." dediği tespit edilmiştir.
e)-Diğer şüphelilerle örgütsel irtibatları;
Şüpheli Atilla AKSU Ergenekon terör örgütü içinde özel bir görev yürüten şüpheli Kemal KERİNÇSİZ ile irtibatlı olup, örgütün amaçlan doğrultusunda çalıştığı adliye içerisinde Kemal KERİNÇSİZ'in istediği ve ya elde ettiği doküman ve bilgileri kendisine veya yanında çalışan Asim DEMİR aracılığı ile gönderdiği şüpheli ifadeleri ve iletişim tespit tutanaklanndan anlaşılmıştır.
f)-Diğer şüpheli ve tanık beyanları; Kemal KERİNÇSİZ İfadesinde;
"Atilla AKSU'yu Sultanahmet Adliyesinden zabıt katibi olması nedeniyle yaklaşık 4-5 yıldır tanıdığını, Atilla 'nın zaman zaman Türklük aleyhine, Atatürk'e karşı açılan, ifade özgürlüğü ile ilgili olan kesinleşmiş basına yansımış mahkeme kararı veya kesinleşmiş kovuşturmaya yer olmadığına dair kararları emsal olması nedeniyle kendisine gönderdiğini, en fazla 2 veya 3 defa bu kararlardan kendisine göndermiş olduğunu, Atilla 'nın Avukatlık
bürosuna yaklaşık iki hafta kadar önce Azerbeycan' da yazarlık yapan bir bayanla birlikte geldiklerini, yazarın elinde "ermeni meselesi" ile ilgili güzel kitaplar olduğunu, "bunlardan istifade etme şansımız var mı?" diye sormaya geldiğini, hatta kendisine iki kitabı hediye olarak bıraktığını, arada bir kendisine basında ismi geçen tamamen güncelleşmiş kesinleşmiş kararları da göndereceğini de söylediğini, ancak kendisinin kesinlikle bu kararları talep etmediğini, çünkü kendisinin o tür bir karara ihtiyacının olmadığını, iki hususta kendisinden talebinin olduğunu, biri; Amerika'da yaşayan "Ermeni soykırımı vardır" diyen yazar Taner AKÇAM hakkında eski tarihte kesinleşmiş bir kararın eline geçtiği veya bulduğu takdirde vermesini rica ettiğini, çünkü bunu ismini hatırlamadığı bir müvekkilinin Taner AKÇAM hakkında Ermeni meselesinden dolayı Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği bir şikayetinin üzerine takipsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunmak için kullanmak maksadıyla emsal karar olması için istediğini, ancak bilahare kendisine döndüğünü bulamadığını ifade ettiğini, diğeri; Muzaffer TEKİN konusunda ricada bulunduğu, onun sebebinin de, 2007 Ağustos ayında Sabah ve Zaman gazetelerinde Muzaffer TEKİN'in Alman ajanı ve uyuşturucu kaçakçısı olduğuna dair haberler çıkması üzerine, arkasından 9. ayda savcı Zekeriya ÖZ ile bu konuyu görüştüğünü, kendisine bu konuyu araştırdıklarını, gerekli yazışmayı yaptıklarını o Muzaffer TEKİN'in bu Muzaffer TEKİN olmadığını söylediğini, ancak soruşturma gizli olduğundan bu konuda herhangi bir belge almasının mümkün olmadığını, kendisinin de Zaman ve Sabah gazetelerine dava açabilmek için hangi Muzaffer TEKİN hakkında bu suçlardan ötürü şikayet edildiğini ve hakkında karar çıktığını tespit edebilmesi için Atilla'ya böyle bir kesinleşmiş karar var ise kendisinden vermesini istediğini, kendisine bir adet kesinleşmiş karar gönderdiğini, ancak Atilla'nın kendisine gönderdiği bu kararın gizli olmadığını ve bu kararı hiçbir yerde kullanmadığını, bunun dışında telefonda kendisine söylediği konularda vereceğini belirttiği ancak kendisinin hiçbir talebi olmayan telefon görüşmelerinde dahi talepte bulunmadığı belli olan hiçbir karar göndermediğini, telefon görüşmelerine bakıldığında görüleceği üzere kendisinin Atilla'dan Muzaffer TEKİN ve Taner AKÇAM'ın dışında hiçbir karar talep etmediğini, kaldı ki söz konusu kesinleşmiş emsal kararların her zaman için araştırılıp bulunabilecek basına yansımış kararlar olduğunu, gerek ev, gerekse büro aramalarında Atilla'nın telefonda kendisine bahsettiği kararlardan hiçbirinin çıkmadığını ve gerçekte de olmadığını, çünkü 301 konusundaki kararlar birbirine benzediğinden AIHM uygulaması açısından önem arz etmemesi sebebiyle kendisine bir fayda vermediğinden kendisinden hiçbir şekilde karar aldırmadığınıverdiği TCK 301 kararı ile ilgili karar ve Muzaffer TEKİN ile ilgili bir kararı hiçbir yerde kullanmadığını belirttiği,
Kendisine İletişim tespit tutanakları ve Atilla AKSU'nun beyanları okunarak sorulduğunda;
Şüpheli Atilla AKSU'nun bir bayan akrabasının boşanma davasını takip ettiğini, bu iş için çok cüzi bir miktar para aldığını, ayrıca Atilla 'nın kardeşinin işsiz olduğunu kendisine söylediğini, kendisinin de müvekkillerinden işçi arayan olursa söylerim dediğini, yaklaşık 4-5 aydır iş aradığını bildiğini, şüpheli Atilla'nın kardeşi Levent AKSU'nun Balıkesir Üniversitesinde Sosyal Bilimler Dalında öğretim üyesi olarak tanıdığını, Yeni Çağ Televizyonunda "Medeniyet Dediğin" isimli programa iki defa bağlantı kurdurduğunu, kendisinin temiz bir insan olduğunu bildiğini, zaman zaman telefonla görüşmüşlüğünün olduğunu belirttiği,
TCK'nun 301. maddesinin uygulanması ile ilgili istatistiki bilgi isteyip istemediği sorulduğunda;
Kendisinin istemediğini, ancak Onun 301. maddeden yargılananlarla ilgili liste çıkarıp kendisine gönderdiğini, kendisinin istemediğini, beyanınd.q bahsettiği gibi kendisinin yukarıda söylediği iki konu dışında hiçbir şekilde Türklüğe hakaret-, Atatürk'e hakaret, Recep Tayyip Erdoğan ın damadı, Abdullah UNAKITAN/Alı ve'Mutat Ülker, Türk İntikam
Tugayından (TİT) SEMİH GÖLALTAY hakkında hiçbir şekilde talepte bulunmadığını ve herhangi bir bilgi ve belge almadığını, aldırmadığını, Zaten arama sırasında da bu tür belgeler çıkmadığını, yine kendisinin Taner AKÇAM dışında, kürt konferansı düzenleyen öğretim üyeleri ile ilgili kendisinden bilgi ve belge istemediğini belirttiği,
3283 nolu tapedeki görüşmede "TELEFONDA SAKİNİZ DEMİ HA" şeklinde bir beyanda bulunup bulunmadığı sorulduğunda:
Hatırlamadığını, ne anlama geldiğini de hatırlamadığını,
3290 nolu tapede "İYİ SEN BANA TELEFONDA SÖYLEME DE BEN SANA GÖNDEREYİM" şeklindeki görüşmesi sorulduğunda;
İkaz etmesinin nedeninin Onun devlet memuru olması ve telefonların dinlendiğini bildiğinden, daha doğrusu tahmin ettiğinden, kendisine zarar gelmesin diye kalbini de kırmamak için uyardığını, sık sık kendisini aradığını, kendisinin telefonda onu dinlerken başka işlerle uğraştığını, çünkü uzun uzun aynı konuları konuştuğunu, iyi niyetli bir insan olduğunu, asla kendisine gizli belge vermediğini belirttiği,
3205 nolu tapedeki THKP/C lilerle alakalı görüşme sorulduğunda;
Kendisinin ondan görüldüğü üzere herhangi birşey istemediğini, onun kendisinin bahsettiğini, kendisinin de başından savmak için getirirsin aldırırım dediğini, bu tür belgelerin işine yaramadığını belirttiği,
3319 nolu tape okunup sorulduğunda;
SERAY SEVER'le ilgili davanın bilgilerini kendisinin istemediğini, Atilla'nın kendisinin göndereceğini söylediğini, bunu aldırmadığını almak için de kimseyi göndermediğini" beyan etmiştir.
Asim DEMİR ifadesinde ;
"Atilla AKSU isimli şahsı Avukat Kemal KERİNÇSİZ'in işi ile ilgili evrakları istanbul Adliyesine götürüp, getirirken tanıdığını, şimdiye kadar Atilla AKSU isimli şahıstan hiçbir belge almadığını Sorulması üzerine ise ;
07.11.2007 tarihi saat 17:20 sıralarında Kemal KERİNÇSİZ ile yapılan görüşmeyi tam olarak hatırlamadığını, kendisinin ilkokul mezunu olduğunu, gizli belgeler ile ilgisi olamayacağını, bu görüşmenin şaka amaçlı olabileceğini" beyan etmiştir.
g)-Şüpheli Atilla AKSU'nun Hukuki durumunun değerlendirilmesi;
Şüpheli Atilla AKSU'nun yasadışı ERGENEKON terör örgütünün özel görevlisi olan şüpheli Kemal KERİNÇSİZ ile irtibata geçerek, kardeşinin işe alınmasını temin amacıyla, örgütün amaçlan doğrultusunda çalıştığı adliye içerisinde Kemal KERİNÇSİZ'in istediği veya elde ettiği doküman ve bilgileri Cumhuriyet Başsavcılıkları İle Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik' in 45. maddesinde belirtilen normal prosedürü takip etmeksizin memuriyet görevini suistimal ederek, şüpheli Kemal KERİNÇSİZ'e bizzat verdiği veya yanında çalışan Asim DEMİR aracılığı ile gönderdiği, bu şekilde şüphelinin yasadışı ERGENEKON terör örgütü içinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçunu işlediği anlaşıldığından;
Şüpheli Atilla AKSU'nun memuriyet görevini kötüye kullanmak suçundan eylemine uyan 5237 Sayılı TCK'nun 257/1. maddesi, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan dolayı eylemine uyan 5237 Sayılı TCK'nun 314/3 ve 220/7. maddesi yollaması ile TCK'nun 314/2, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5 ve TCK'nun 53, 54/1, 58/9 ve 63. maddelerinin tatbiki talep edilmiştir.
65-ŞÜPHELİ MEHMET FİKRİ KARADAĞ
a)-Emniyet ifadesinde;
1973 yılından itibaren 3. Hudut Taburu Demirköy Kırklareli'nde, 1976 yılından itibaren Erzurum 29. Piyade Tümen Komutanlığı'nda, 1981 yılından itibaren Gemlik Bursa Askeri Veteriner Okulunda, 1985 yılından itibaren İstanbul Kara Harp Akademisinde, 1988 yılından itibaren Edirne Keşan Silahlı Kuvvetler Akademisinde, 1991 yılından itibaren Elazığ 8. Kolordu Komutanlığında , 1996 yılından itibaren Komutan yardımcısı görevi ile İstanbul Hasdal 6. Piyade Tugay Komutanlığında, 1998 yılından itibaren Öğretim üyesi olarak İstanbul Silahlı Kuvvetler Akademisinde,2000 yılından itibaren Ayazağa İstanbul 3. Kolordu Kurmay Başkanlığında, 2001 yılından itibaren de Silahlı Kuvvetler Akademisi Öğretim Başkanlığında görev yaptığını, Kurmay Albay rütbesinde iken 30 Ağustos 2003 tarihinde kadrosuzluk nedeni ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye ayrıldığını, emekli olduktan İstanbul iline yerleştiğini, emekli olduktan sonra resmi veya sivil herhangi bir iş yapmadığmı,geçimimi emekli maaşıyla sağladığını, başkaca herhangi bir geliri olmadığını,
Yaklaşık iki yıldır 535 888 115 14 numaralı telefon hattını kullandığını, 539 ile başlayan başka bir telefon da kullandığını ancak tam numarasını hatırlamadığını, kendisinin herhengi bir lakabı yada takma ismi olmadığını,
Soruşturma kapsamındaki kişilerden;
Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ü, Muzaffer TEKİN'in Kadıköy'deki bürosuna Muzaffer TEKİN'in yanına gidip gelirken gördüğünü, kendisine subay olduğunu söylediğini, bunun dışında özel olarak görüşmediklerini,
Sevgi ERENEROL'u, Türk Ortodoks Kilisesinin basın sözcüsü olarak önce medyadan tanıdığını, Selçuk ERENEROL'un cenazesinde kendisini görerek tanıştığmı,birkaç defa da paskalya ve kardeşi olarak bildiği Paşa ERENEROL'un patriklik görevine başlama törenine katıldığmı,birkaç defa konferanslarda karşılaştığını ve selamlaştığmı, başkaca herhangi bir ilişkisi olmadığını,
Güler KÖMÜRCÜ'nün,bir gazetede köşe yazan olduğunu bildiğini ancak tanışmadığını,
Sami HOŞTAN ve Erol ÖLMEZ'i tanımadığını,
Hüseyin Gazi OĞUZ ile bir yıl önce bir yerde karşılaştıklanm ve tanıştıklannı,daha sonra Kuvayı Milliye Derneği Pendik temsilciliğini açmak üzere dernek yönetim kurulu karan ile kendisine temsilcilik açma yetki belgesi verdiklerini,lokantacı olduğunu bildiğini,birkaç defa Pendik Kuvayı Milliye temsilciliğinde görüştüklerini,Kadıköy'deki dernek binasına da birkaç defa gelmiş olabileceğini,ancak tam olarak hatırlamadığını,
Oğuz Alpaslan ABDÜLKADİR'i, 22 Temmuz seçimleri sonrasında Kadıköy'deki dernek binasında birkaç defa gördüğünü ve konuştuğunu, ancak herhangi bir samimiyeti olmadığmı,kendisine emlakçı olduğunu söylediğini, dernekten ayrıldıktan sonra dernekte yaşanan olaylan anlatmak üzere birkaç defa yanma geldiğini,kendisinin dernek başkanlığına vekalet görevini yönetim kurulu karanyla Hüseyin GÖRÜM'e devrettiği toplantıda Oğuz Alpaslan ABDÜLKADİR'in de genel sekreterlikle görevlendirildiğini,
Raif GÖRÜM ile, yeğeni olduğunu söyleyen Hüseyin GÖRÜM tarafından tanıştırıldığını, bir gece kendisinin evinde Hüseyin GÖRÜM'le kaldıklannı,dernekte bir görevi olup olmadığını bilmediğini,ancak derneğin kuruluş bildirgesini verirken kendisi ile birlikte Dernekler Müdürlüğüne geldiğini, Hüseyin GÖRÜM'ün daha sonra şahsı dernekten kovduğunu duyduğunu,ancak sebebini bilmediğini,dernekten aynldıktan sonra kendisini telefonla birkaç kez aradığını,
Hüseyin GÖRÜM'ü, hatırladığı kadan ile 2005 yılı içerisinde Muzaffer TEKİN'in daveti üzerine gittiği Kadıköy Fenerbahçe'de bulunan Tesadüf-Kafede tanıdığmı,Muzaffer'in yanma gittiğinde Muzaffer'in yananda Kelebek Jbrahim /yesHüseyin GÖRÜM'ün de
bulunduğunu, arkadaş çevresinin kendisine çocukluğundan beri İmam Hüseyin olarak hitap ettiğini söylediğini ve kendisini öyle tanıttığını, ayrıca kendisini Kuvayi Milliyeci ve bu davaya kendisini adamış bir vatansever olarak anlattığını, vatansever insanları sevdiği için takdir ettiğini ve lanse ettiği şekilde kabul ettiğini, kendisi ile görüşmek için telefon açtığını ancak buluşup görüşemediklerini,daha sonra Hüseyin GÖRÜM'ün Vatansever Kuvvetler Güç Birliği'nin kurucusu Taner ÜNAL'la görüştüğünü,hatta Taner ÜNAL'ın yayınladığı Türkeli dergisinde İstanbul Kuvayi Milliye de bize katıldı diye haber yayınladığını,bu yazıda Hüseyin GÖRÜM'ün İstanbul Kuvayi Milliye sorumlusu diye lanse edilmiş olduğunu öğrendiğini, kendisinin haftada veya onbeş günde bir Muzaffer TEKİN'in bürosuna giderek sohbet ettiğini, yine böyle bir günde Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN'm VKGB broşürlerini getirdiklerini gördüğünü ve bu görüşmede broşürleri ve dergiyi göstererek VKGB hakkında bilgi verdiklerini,bu esnada yanında Muzaffer'in de bulunduğunu,o günlerde VKGB başkanı olarak bilinen Taner ÜNAL'ın İstanbul'a geldiğinde konferansına davet edildiğini, kendisinin de bu konferansa gittiğini, orada Taner ÜNAL ile tanıştıklarını^ gün içerisinde kendisini Ankara'daki yapılacak genel kurula davet ettiğini, kendisinin de davet ettiği tarihte giderek genel kurula katıldığını,genel kurula Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN'm da geldiğini, ancak nasıl geldiklerini bilmediğini,orada Taner ÜNAL'ın genel başkan seçildiğini, kendisinin de teşkilattan sorumlu başkan yardımcısı olarak isminin yazıldığını, 7-10 gün soma tekrar bir toplantı için Ankara'ya gittiğinde genel kurula katılan bazı şahıslann kendisine Taner ÜNAL'ın aynı evi birkaç kişiye sattığını söyleyerek noter belgelerini gösterdiklerini, Taner ÜNAL'ın daha önceki görüşmelerinde kendisine teröristler tarafından vurulduğunu bunun için ayaklannın kısaldığını söylemiş olduğunu,ancak şahsın dolandırdığı insanlar tarafından vurulduğunu öğrendiğini,öğrendiği bilgiler üzerine VKGB ile ilişkisini kestiğini ve bir daha toplantılanna katılmadığını,Taner ÜNAL'ın ikinci toplantıya Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN ile birlikte bazı şahıslan çağırmadığmı,şahıslann da bu nedenle Taner ÜNAL'a kızdıklannı öğrendiğinijstanbul'a döndükten sonra birkaç ay kadar hiç kimseyle görüşmek istemediğini,ancak şahıslann bir ara at yanşlan dalında Kuvayi Milliye kupası adı ile turnuva düzenlediklerini duyduğunu ve şahıslan yaptıklan etkinlik için tebrik ettiğini, Ayvalık'tan İstanbul'a geldikten sonra şahıslarla görüşmeye başladığmı,yaşanan bu olaylardan soma İbrahim OZCAN ve Hüseyin GÖRÜM'le birlikte Kuvayi Milliye Derneğini kurmaya karar verdiklerini ve gerekli çalışmalara başladıklanm,
Kemal KERİNÇSİZ'i basından tanıdığını ve Türk Ortodoks Patrikhanesinde katıldığı programlarda da birkaç defa gördüğünü,
Yusuf GÖRÜM'ü Hüseyin GÖRÜM'ün abisi olarak tanıdığını,derneğe gelip gittiğini,
Kahraman ŞAHİN'i Hüseyin GÖRÜM'ün çocukluğundan beri yanında yetiştirdiğini, Kuvayi Milliyeci olduğunu söylediği şekli ile tanıdığmı,bu kişinin daha soma yönetim kurulu karanyla dernek saymanlığına getirildiğini,
Recep Gökhan SİPAHİOGLU'nun derneğe üye olmak için geldiğini, ilk görüşmelerinde kendisinin nano teknolojiyle uğraştığını söylediğini ve bazı projelerini anlattığını, kendisine Kuvayi Milliye Derneğinin Ar-Ge Şube Müdürlüğü görevini verdiklerini,
Erkut ERSOY'un kendisine bilgisayar uzmanı olarak tanıtıldığını, bu kişinin kendisine özel büro adında bir arkadaş grubunun olduğundan ve İstanbul'daki toplantıya geldiğinden bahsettiğini, kendisini de bu toplantıya davet ettiğini, ancak kabul etmediğini, daha soma kendisini hal hatır sormak ve özel günlerde kutlama amacıyla aradığını, Tempo dergisinde çıkan haberin arkasında bu şahsın olduğunu hatta bu fikrin Erkut ERSOY'a ait olduğunu öğrendiğini,
Yaşar ARSLANKÖYLÜ'nün Kuvayi Milliye Adana Şube Başkanı olduğunu, bu kişi ile kendisini Mersin temsilcisi Kemal CANAY'm tanıştırdığını,
Tanju OKAN'a 22 temmuz seçimleri öncesinde Kemal CANAY yerine Mersin Şube sorumlusu olarak yönetim kurulu kararıyla yetki verdiklerini,kendisi ile bir defa Mersin'de görüştüğünü,
Muhammet YÜCE'nin basında çıkan haberler üzerine kendisini telefonla arayarak uzman çavuş olarak tamttığmı,kendisini ayda bir veya 15 günde bir aradığını, istanbul'da bir cenazeye geldiğinde kendisiyle görüştüklerini, bir defa da derneğe geldiğini hatırladığım,
Ali KUTLU'nun Mersin'e gittiğinde kendisini karşılayan şahıslardan birisi olduğunu,bu kişinin İstanbul'a geldiği zaman Hüseyin GÖRÜM'ün bilgisi dahilinde dernekte yatıp kalktığını somadan öğrendiğini,
İhsan GÖKTAŞ'm kendisinin dernekten ayrılmasından soma dernekteki faaliyetleri anlatmak için yanma gelen bir şahıs olduğunu, kendisi ile telefonla ve yüzyüze görüştüklerini,
Veli KÜÇÜK ile 1992 veya 1993 yılında Ağrı İl Jandarma Alay Komutanlığına atandığı zaman tanıştıklarmı,Alay komutanı olarak buraya geldiğini,hatırladığı kadarıyla kendisinin o zamanki rütbesinin yarbay olduğunu,yaklaşık 1 veya 2 yıl birlikte terörle mücadele kapsamında görev yaptıklannı,Eşref BİTLİS şehit olduğunda beraber olduklannı,kendisinin Eşref BİTLİS'in arkasından ağladığını gördüğünü,tahminen bir yıldan fazla birlikte görev yaptıklarını, Komutanlıkları ayrıldığı için daha soma Veli KÜÇÜK'le hiç görüşmediğini, herhangi özel bir amaçla da görüşmediğini, ancak görev veya özel günlerde kutlama amacıyla görüşmüş de olabileceklerini, her ikisinin de emekli olduktan soma Türk Dünyası Araştırma Vakfmdaki konferanslarda merhabalaştıklanm, bu konferanslarda 5-10 defa karşılaşmış ve selamlaşmış olabileceklerini, bu tarihten bir ay kadar önce aynı vakıfta karşılaştıklarını ve selamlaştıklarım,ancak özel bir görüşmelerinin olmadığını,hatta kendisine Kuvayi Milliye çalışmaları ile ilgili dahi herhangi bir beyanda bulunmadığını, Veli KÜÇÜK'ün terörle mücadeledeki görevlerinde çok başarılı birisi olduğunu,
Muzaffer TEKİN'i askeri öğrenciliğinden beri tanıdığım, Muzaffer TEKİN'in Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalıştığı sürece ortak hiçbir görevlerinin olmadığını, daha soma 12 Eylül öncesi (1980 öncesi) mide kanseri olduğunu öğrendiğini ve ailesini telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerinde bulunduğunu, 1996 yılma kadar bir defa karşılaştıklarını ve orada sohbet ettiklerini, Muzaffer'in 1985 yılında TSK dan Askeri Şura kararıyla ayrıldığını, 1996 yılma kadar şahısla bir daha temasının olmadığını,olduysa da hatırlamadığını, kendisinin Hasdal Kışla Komutanlığına geldiği zaman hayırlı olsuna geldiğini ve orada yüzyüze görüştüklerini, kendisinin de iadei ziyaret yapmak amacıyla bürosuna gittiğini ve görüştüklerini, İstanbul'da kaldığı sürece arkadaşlık çerçevesinde görüşmelerinin olduğunu, 2005 yılı içerisinde VKGB'den ayrıldıktan soma bürosundaki bir görüşmede kendisine "VKGB'nin İstanbul Başkanı olarak seni uygun gördük" dediğini,kendisine ben hiç kimsenin lafıyla bir yere gelmem ve her şeyi kendim yaparım dediğini ve şahısla bir daha hiç görüşmediğini, bundan soma Fenerbahçe Orduevinde bir defa karşılaştıklarını ve kerhen selamlaştıklanm ancak herhangi bir görüşmelerinin olmadığmı,yaklaşık 2-3 yıldır hiçbir temas veya görüşmelerinin olmadığını,
Taner ÜNAL ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) ile irtibatını yukarıda anlattığını, yaşanılan olaylardan soma Taner'in kendisini bir defa aradığını, kendisine bir daha görüşmek istemediğini söylemesi üzerine bir daha temaslarının olmadığını,
Semih Tufan GÜLALTAY'm ismini kendisi Elazığ'da görevli iken İHD başkanı Akın BIRDAL'ın tetikçilerini azmettiren kişi olarak duyduğunu, hapisten çıkana kadar herhangi bir görüşmesinin olmadığını,Semih Tufan GÜLALTAY hapisteyken Semih Tufan'ın kardeşi Emre GÜLALTAY'ı Muzaffer TEKİN'in bürosunda tanıdığım, Emre'yi Muzaffer'in yanında 3-4 defa görmüş olabileceğini, Emre'nin kendisine abisinin hapishanede yazdığı kitaplardan 5-6 tane verdiğini,vermiş olduğu kitapları okuduğunu ve çok hoşuna gittiğini,Emre'yle görüşmelerinde ağabeyinin durumunu da sorduğunu,çünkü Semih,Tufan'ın yazmış olduğu kitapların çok hoşuna gitttiğini,Semih Tufan cezaevinden ç'fkrıktan soma Muzaffer'le veya
ayrı ayrı en az 10 defa görüştüğünü, Ulusal Birlik Partisinin kurulması aşamasında görüş alışverişlerinin olduğunu,hatta partinin ismini birlikte koyduklannı,partinin genel başkam olarak kendisini lanse ettiğini,çok defa şahısla devlet sorunları hakkında görüştüklerini, resmi olarak da birkaç defa yanma gittiğini, şahısla Muzaffer TEKİN'in bürosunda da görüştüğünü,çünkü o zamanlar herhangi bir olumsuz durumunun olmadığını, Ulusal Birlik Partisinin Kurulması aşamasında birlikte Ankara'ya giderek bazı şahıslarla görüştüklerini, görüştükleri şahısların hiçbirisini hatırlamadığını,ancak şahısların kendisine eski ülkücüler olarak lanse edildiğini hatırladığını, ilerleyen dönemde Semih Tufan'm ticari ve gayri menkul faaliyetlerinin devlet tarafından engellendiği söylediğini,bu söylemlerde bulunurken bu olayların kendisinden kaynaklandığını ima etmeye çalıştığını,bunun üzerine kendisine kızdığım ve "bu güne kadar senle görüştüğüme yazık" diyerek yanından ayrıldığını ve bir daha görüşmediğini,
Bir süre önce Almanya'da silahlı saldın sonucu öldürülen ve uyuşturucu kaçakçısı olduğu iddia edilen Ertuğrul YILMAZ'ı tanıyıp tanımadığı, tanıyor ise kimin vasıtasıyla ne şekilde tanıdığı sorulması üzerine ; Ertuğrul YILMAZ'ı kendisine Avrupa'da PKK'yla mücadele eden, çatışan, kahraman bir vatan evladı olarak Muzaffer TEKİN'in tanıttığını, tahminen 2000 yılında Muzaffer TEKİN ile Ertuğrul YILMAZ'm kendisini Kolordu bahçesinde ziyaret ettiklerini, oturup sohbet ettiklerini,yine burada Ertuğrul YILMAZ'm kendisine Avrupa'da PKK'ya yönelik çalışmalanndan bahsettiğini,hatta kendisini Avrupa'da PKK'hlann uyuşturucu ticaretini engelleyen kişi olarak tanıttığını, başka bir zamanda eşli olarak Muzaffer TEKİN'le birlikte Ertuğrul YILMAZ'm oğlunun sünnet yemeğine gittiğini,daha sonra Ertuğrul YILMAZ yurtdışına çıktığını öğrendiğini, kendisi Harp Akademilerinde görevli iken Almanya gezisine gitmeden önce Ertuğrul YILMAZ'ı cep telefonundan arayarak Berlin'de görüşmek istediğini söylediğini,ancak kendisinin Almanya dışında olduğunu söylediğini, şahısla başkaca herhangi bir görüşmelerinin olmadığını, daha sonra Muzaffer TEKİN'in telefonla kendisine Ertuğrul YILMAZ'm Almanya'da öldürüldüğünü söylediğini, vatansever bir Türk evladının şehit edildiğini düşündüğünden üzüldüğünü, kendisini PKK'yla savaşan bir vatan evladı olarak bildiği ve şehit olduğunu düşündüğü için resmi elbiseyle Kadıköy Söğütlüçeşme'de cenaze törenine katıldığını, cenaze törenine gittiğinde Muzaffer TEKİN'in de orada olduğunu, Düzce tarafındaki bir yerde Ertuğrul YILMAZ'm köyüne Muzaffer TEKİN ve Ertuğrul YILMAZ'm akrabalanyla birlikte mevlüt merasimine gittiklerini, oradayken mevlüt merasimine Sedat PEKER'in kardeşi Atilla PEKER'in de katıldığını gördüğünü, burada Atilla PEKER'le tanıştığım,Ertuğrul YILMAZ'ı kimin vurduğunu bilmediğini,
Sedat PEKER ile kendisini Muzaffer TEKİN'in tanıştırdığını, Muzaffer TEKİN'in kendisine Sedat PEKER'i Türkçü, vatansever birisi ve İstanbul'da başta PKK'lılar olmak üzere bütün uyuşturucu satanlann ellerini kıran şahıs olarak tanıttığmı,daha sonraki tarihlerde Muzaffer TEKİN'in kendisine Sedat'ın hapishaneden çıktığını, Tekirdağ'da hastanede olduğunu ve ziyarete gideceklerini kendisinin de gelmek isteyip istemediğini sorduğunu, kendisinin de bu kahraman Türk evladının ziyaretine gidebileceğini söylediğini ve birlikte ziyarete gittiklerini, oraya Dalyan Mehmet lakaplı Mehmet UYSAL'm arabasıyla Muzaffer TEKİN'le birlikte gittiklerini, hastanede 10 dakika kadar Sedat PEKER'i ziyaret ettiklerini,ilk tanışmalannın da orada olduğunu, Sedat PEKER'in kendisini ve Muzaffer TEKİN'i Beylerbeyi sahilinde yalıdan bozma bir yere davet ettiğini, bulunduklan yerde fazla müşteri olmadığı için orayı kapattığını değerlendirdiğini,orada birkaç saat sohbet ettiklerini, görüşmelerinin vatan millet kurtarma ekseninde geçtiğini, kendisinin de Muzaffer TEKİN'in anlattığı şekilde uyuşturucu satıcılanyla mücadele ettiği anlattığını, daha sonra Muzaffer'in Sedat'ın kendilerini yemeğe çağırdığını söylediğini, kendilerinin Muzaffer'in bürosunda beklediklerini, adını Boğaç olduğunu öğrendiği kişinin kendilerini alarak Beykoz'da bulunan büyük bir bahçe içerisindeki eve götürdüğünü, Sedat'ın aynca kendisine Öztürkler isimli
internet sitesini kurduğunu söylediğini ve içeriği hakkında konuştuklarım, bu ziyaretin Sedat PEKER'le son görüşmesi olduğunu ve bir daha da yüzünü görmediğini, daha soma Sedat PEKER'in kardeşi Atilla PEKER'le birkaç defa kandil ve bayramlarda kutlama amaçlı görüşmelerinin olduğunu,
Kuvayi Milliye Derneğini 11 Kasım 2005 tarihinde İl Dernekler Müdürlüğüne müracaat edip alındı belgesinin alınmasıyla kurmuş olduklarını, kendisinin VKGB'den ayrıldıktan sonra uzun bir süre herhangi bir girişimde bulunmadığmı,yukarıda da beyan ettiği üzere Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN ile birlikte çekirdek kadro ve düşünceyi oluşturduklarını, tam bağımsız ve bağlantısız Kuvayi Milliye adında bir dernek kurmayı planladıklarını ve kendisinin, Binvar KURBANOĞLU, Türkan GÖRÜM, Sezin ALPER, Nevzat ÇETİN, Savaşan TOSUN ve Mehmet BEŞLİOĞLU isimli şahıslarla kurucular kurulunu oluşturup derneği kurduklannı,Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN sabıkalı olduklarından dolayı kurucular kurulunda yer almayı uygun bulmadıklarını, hatırladığı kadarıyla kendisi ayrılmadan önce üye kayıt defterindeki üye sayısının 280 civarında olduğunu,şu an net üye sayısının kaç olduğunu bilmediğini, üyelerin görev ve sorumluluklarının dernek tüzüğünde yazdığını,
Kuvayi Milliye Derneği'nin amacının, İstiklal Savaşını zaferle neticelendiren ve Cumhuriyeti kuran kahraman ecdadımızın hatırasını canlı tutmak, Atatürk'ümüzün ve şehitlerimizin mirasına sahip çıkmak,milletimizi dış ve iç tehlikelere karşı uyarma görevi yapmak olduğunu, başlangıçta dernekte kimsenin kalmadığını,daha soma Hüseyin GÖRÜM'ün ev kirasını ödeyemediği için evden çıkmak zorunda kaldığını ve dernek binasında kalmaya başladığını,halen dernek binasında kalmaya devam etmekte olduğunu,Kahraman ŞAHİN'in arada sırada kaldığım bildiğini, kendisi 7 Eylül 2007 tarihinde Kuvayi Milliye Derneği genel başkanlığından ayrıldıktan sonra olağan genel kurulun toplanmasına kadar Hüseyin GÖRÜM'ün vekil olarak seçildiğini,kendisinin bütün evrak, doküman ve demirbaşı tutanakla Hüseyin GÖRÜM'e teslim ettiğini ve bir daha derneğe uğramadığını,bu nedenle o tarihten bu yana faaliyetler ve yaşanan olaylar hakkında duyduklarından başka bildikleri olmadığını,aynı tarihten geçerli olmak üzere noterden onaylı istifasını da dernek genel merkezine gönderdiğini, bildiği kadarıyla derneğin halen faaliyet göstermekte olduğunu ancak net bir bilginin de kendisine ulaşmadığını,
Dernek binasını İstanbul Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğünün açtığı ihaleyi kazanarak şartlı olarak yıllık 20.000 YTL karşılığında kiraladıklannı,birinci taksit olarak 5.000 YTL civarında bir para yatırdıklarını, dernek binasıyla ilgili olarak yapılan bütün masrafların Hüseyin GÖRÜM tarafından karşılandığım,Hüseyin GÖRÜM'ün bu parayı nereden aldığını bilmediğini,ancak kendisine elinde senetlerinin ve bonolarının olduğunu ve onlarla karşıladığını söylediğini, müteakip kiralan ödeyemedikleri için Defterdarlık tarafından tahliye karan çıktığını ve Kaymakamlık tarafından derneğe tebliğ edildiğini,ancak söz konusu bina Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesine geçtiğinden bu işlemin durdurulduğunu, şu anki durumunu bilmediğini,binanın elektrik, su ve telefonlannm borçlanndan dolayı kapatıldığını bildiğini, demeğin genel merkezinin Kadıköy'de olduğunu,dernek genel merkezine bağlı olarak Pendik, Adana, Mersin, Antalya ve Kars'ta şube ve temsilcilikler açıldığmı,ancak kendisi görevi bıraktıktan soma Pendik haricindeki diğer tüm şube ve temsilciliklerin kendi kendine kapatıldığım bildiğini, derneğin üyelerinden alman aylık 1 YTL den başka herhangi bir gelir kaynağı olmadığını,ara sıra bazı üyelerin bağış maksadıyla çok cüzi miktarlarda en fazla 50 YTL olmak üzere bağış yaptıklannı,bunlann kayıtlarda mevcut olduğunu,
Hüseyin GÖRÜM'ün dernekte teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcılığı yaptığını, kendisi aynldıktan soma ise başkan vekilliğine vekalet ettiğini,Muhammet YUCE'nin demekte hiçbir resmi görevi olmadığını,üye 'olup'"; olmadığını bilmediğini, Kahraman ŞAHİN'in başlangıçta demek üyesi olduğunu, daha soma' ise demek saymanlığı
yaptığını,Erkut ERSOY'un demekle ilişkisini bilmediğini,Selim AKKURT'u ise tanımadığını, kendisine sorulan şahıslarla herhangi gayri yasal iş yapmadığını,
Kendisine ait 2 adet ruhsatlı silahı bulunduğunu,bir de ruhsatlı av tüfeğinin olduğunu,
Kamuoyuna da yansıyan görüntülerde görüldüğü üzere, kendisinin dernek üyelerine silah, Bayrak ve Kur'an üzerine yaptırdığı ve içeriğinde "ölmek var, öldürmek var, öldürülmek var" gibi beyanlarının bulunduğu yemin metnini kimin hazırladığı sorulduğunda ; söz konusu metnin kendisi tarafından hazırlandığını, ancak yemin metninde "ölmek, öldürmek ve öldürülmek" gibi hiçbir beyan olmadığını, hatta o manaya gelebilecek hiçbir beyanın da bulunmadığını, ayrıca dernekle ilgili hiç kimseye ölmek veya öldürmek konusunda herhangi bir telkinde, teşvik ve imanın yapılmadığını, yemin töreninde masa üzerinde duran silahların derneğin Mersin temsilcisi Kemal CANAY ve kendisine ait ruhsatlı silahlar olduğunu, derneğe üye olan kişilere bu yeminin yaptırılmadığını, sadece bir defa Mersin'deki törende bu yeminin yaptırıldığını,
Kuvayı Milliye Derneğini tam bağımsız ve bağlantısız tek numune dernek olması için kurduğunu, bu nedenle hiçbir kurum ve kuruluştan destek alınmadığını, bu zamana kadar derneğin diğer dernek veya oluşumlar ile birlikte etkinliklere katılmadığını,
Kuvayı Milliye Derneği Kurulmadan önce veya kurulduktan sonra herhangi bir kişi, kurum veya kuruluştan herhangi bir konuda ortak hareket etme veya ortak iş yapma konusunda teklif alıp almadığı sorulduğunda; bu yönde bir teklif almadığmı,ancak basında çıkan haberlerden sonra Amerika İstanbul Başkonsolosu olan bir şahsın yanma geldiğini, bu şahsa Amerikanın Irak ve Afganistan gibi ülkelerde yaptıkları zulümleri anlatarak gönderdiğini, bu görüşmeye Kahraman ŞAHİN'in de şahit olduğunu,
Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ÜN 25.05.2006 günü Ankara Emniyet Müdürlüğünde alman ifadesi okunduktan sonra; Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün ifadesinde Hüseyin GÖRÜM'ün etrafındaki şahıslara vereceklerini söylediği eğitimin ne olduğu, Düzce'de bulunduğu söylenen yerin neresi olduğu sorulduğunda; bahsi geçen yerle ilgili hiçbir bilgisinin bulunmadığını, böyle bir yer olması halinde Hüseyin GÖRÜM ün kendisine söyleyeceğini, Hüseyin GÖRÜM'ün "Asker yetiştireceğiz, silahımız her şeyimiz de var" sözlerinden neyi kast ettiğini bilmediğini,kendisinin bu konu hakkında bilgisinin olmadığını,
Murat ÇAĞLAR isimli şahsı tanıyıp tanımadığı sorulduğunda; Murat ÇAĞLAR'ı dernek binasına Hüseyin GÖRÜM'ün getirdiğini, şahıstan haberinin olmadığını, hatta kendince teşkilat başkan yardımcısı diye kartvizit bastırdığını, dernek binasında yapılan aramadan sonra bu olaylardan haberinin olduğunu, Murat ÇAĞLAR'm bir daha dernek binasına gelmemesi için Hüseyin GÖRÜM'ü ve şahsı uyardığını, birkaç defa dernek civarında gördüğünü, daha sonra görmediğini, Murat ÇAĞLAR'm Pendik ve Bakırköy ilçelerinde (2) adet ruhsatsız tabanca ile yakalanması olayları ile ilgili olarak bilgisi sorulduğunda; şahsın Pendik'te yakalanması sonrası dernekte arama yapıldığı için haberinin olduğunu, Bakırköy'de yakalanmasından haberinin olmadığını,
Murat ÇAĞLAR'm 07.01.2007 günü Pendik ilçesinde yakalandığı sırada kullanımda bulunan 34 AD 4374 plaka sayılı otoda çok sayıda belge ve CD bulunarak el konulmuştur. El konulan belgelerde "çiftçi = tetik çeken, kelle alan" "alış veriş = operasyon", "takım elbiselerin astarlan düğmeleri kolay sökülmeyecek cinsten olmalı kavgada sökülenler ileride yakalandığında mahkemede delil olarak kullanılabilir, büyük ve sağlam pamuk mendil çok önemlidir, her işe yarar yaranın üzerine bastmrsan kan kaybını önler" şeklinde el yazısıyla yazılmış suç örgütlerinin kullanabileceği düşünülen bilgilerin bulunduğunun tespit edildiği, Murat ÇAĞLAR'm beyanında, el konulan belgelerin kendisine ait olmadığı, söz konusu otonun Kuvayı Milliye Derneği'nin kullanımında olan bir oto olduğunu beyan ettiği anlatılması üzerine ; derneklerinin kullandığı bir oto olmadığını.bahsedilen belgeleri kendisinin yazmadığını, kim tarafından yazıldığını da bilmediğini, -
Murat ÇAĞLAR'm kullanımında bulunan otodan el konulan belgelerin bazılarında, ise çeşitli şahıslar hakkında istihbari mahiyette bilgilerin (ev, işyeri adresleri, medeni durumu, siyasi düşüncesi, dini, ırkı... vb.) bulunduğu tespit edildiğinin anlatılması üzerine ; kendisinin herhangi bir kişinin takip edilmesi veya hakkında bilgi toplanması için hiçbir kimseye talimat vermediğini, belgelerden haberinin olmadığını,
Kuvayı milliye derneği'nde yapılan arama el konulan bilgisayarların incelemesinde tespit edilen "KOMİSYONLAR.doc" isimli belge içersinde derneğin kuruluş şeması olarak bazı bölümlerin oluşturulduğu, belgenin altında Mehmet Fikri KARADAĞ yazdığı, bu bölümlerden, Özel Kuvvetler Komisyonu başlığının altında "Bu komisyon savaş anında, seferberlik anında ve şanlı ordumuz tarafından ihtiyaç duyulduğu anlarda görev yapacak olan Kuvayı Milliye Kuvvetlerini oluşturmak ve hazırlamakla görevlidir... ayrıca Kuvayı Milliyenin güvenliğinden sorumlu olup alt kurullar oluşturacak, güvenlik şirketi ve benzeri ticari işlere girecek." ibaresi yazdığı tespit edildiği hatırlatılarak,
Söz konusu komisyonun ne amaçla oluşturulduğu sorulduğunda ; Beyan edilen belgeden ve Özel Kuvvetler Komisyonundan haberinin olmadığını, hiçbir kimseye bu şekilde talimat vermediğini, Kahraman ŞAHİN'in bu türlü konulara meraklı olduğunu, belgeyi Kahraman'm yazmış olabileceğini, ancak bu konuda hiçbir talimat vermediğini, belgeden haberi olmadığını, hatta bir ara şahısların bastırmış olduğu özel kuvvetler kartlarını tesadüfen gördüğünü ve alarak imha ettiğini, Özel Kuvvetler adını derneğin kullanmamasını söylediğini,
Ali ÖZOĞLU'nun 25 Mayıs 2006 tarihinde Tempo Dergisinde vermiş olduğu röportajdaki beyanları hatırlatılarak, Kuvayı Milliye Derneği'nin "2000 motorize ekipten oluşan, telsizli istihbarat ekipleri hazırladığı, bu ekiplerin istanbul içinde ve iki yakada başta kürt mafyası olmak üzere her türlü organize suç şebekesine ve mafyaya karşı mücadele etmekle görevli olacakları" yönündeki beyanları sorulduğunda; konu hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını, Ali ÖZOĞLU'nun beyanlarının, Erkut ERSOY ile birlikte kendi düşüncelerini yansıttığını, Kuvayı Milliye Derneği olarak bu konuda hiçbir çalışmalarının olmadığını,
Çeşitli yayın kuruluşlarında ve aramalarda el konulan bazı CD'ler içerisinde yer alan, "ellerinde 13.500 hainin listesi" olduğu yönündeki beyanları hatırlatılarak, bahse konu listenin nerede veya kimde olduğu sorulduğunda; kesinlikle bu şekilde bir listenin olmadığım, beyanların aslı olmayıp laf olsun diye söylenmiş sözler olduğunu,
Yukarıda anlatılan Murat ÇAĞLAR,kendisi ile yapılan mülakatta; Kuvayı Milliye Derneği'nde kaldığı süre içerisinde kendilerine, "vatanın elden gittiğini, bir an evvel halkın ayaklandınlması gerektiği, ayrıca Kuvayı Milliye Derneğinin mevcut orduya alternatif yeni bir ordu kurma yetkisinin olduğu, bunun için maddi güç kazanmaları gerektiği, bu nedenle sık sık yardım toplandığı, mevcut ordunun içinde bölünmeler olduğu, vatan hainlerinin olduğu" nun anlatıldığını, bu çerçevede kendisinin de çok defa yardım toplama faaliyetlerine katıldığını beyan etmiştir. Beyanlar sorulduğunda; kesinlikle bu yönde bir talimat vermediğini ve bu şekilde bir açıklama yapmadığını, şahısların kendi aralarında bu şekilde görüşmüş olabileceklerini, ancak kendisinin bilgisi ve ilgisi olmadığını,
Aramalarda elde edilen bazı CD'ler içerisinde ve medyada çıkan haberlerde "11 kasım 1938'den bugüne vatana ihanet eden her şahıs, kurum ve kuruluştan hesap sorulacak" şeklindeki beyanları hatırlatılarak sorulduğunda; bu tür beyanlarında geçen hesap sormak sözündeki amacının, tam bağımsız şerefli Türk hakim ve savcıları tarafından gerekli işlemlerin yapılması olduğunu, bunun dışında hiçbir amaçlarının olmadığını,
Erkut ERSOY'un yöneticiliğini yaptığı "Özel Büro" isimli birim ile ilgisi sorulduğunda; Erkut ERSOY'la yukarıda anlattığı bilgiler dışında herhangi bir ilgisinin olmadığını,
Kuvayı Milliye Derneğine üye kazandırmak adı altmda örgüte adam temin etmeye çalışıp çalışmadığı, bu konuda örgüt üyelerine herhangi,', bir' talimat verip vermediği
sorulduğunda; Kuvayi Milliye Derneğine üye toplamak gibi bir amacının olmadığını, üyelerinin tamamının derneğe gelerek üye olan kişiler olduğunu,
02.07.2007 günü Yusuf isimli kişi ile yapmış olduğu telefon görüşmesi okunduktan soma; Yusuf isimli şahsın kim olduğu sorulduğunda; Adı geçen Yusuf u dernekte bir ara kalan ancak daha soma Hüseyin GÖRÜM tarafından kovulan bir şahıs olarak bildiğini,
Yusuf un "bu yer altı durumu, şeyden soma mı düşünüyorsun, seçimden soma mı, ekip hazırla dedin ya" diyerek bahsettiği konunun ne olduğu sorulduğunda; şahsın görüşmede ekip diye bahsettiği konunun ne olduğunu bilmediğini,
Yusuf un beyanları somasında kendisinin neden "Onu 23 Temmuz'dan sonra konuşuruz. Şu anda söz konusu değil. Ortalık duman olacak. Herhalde birileri bir şeyler yapar, hepsini bize mi bırakacak" diyerek bahsettiği konunun ne olduğu sorulduğunda; Bu şekilde beyanlarda bulunarak neyi kastettiğini hatırlamadığını,
21.04.2007 günü Kahraman ŞAHİN'le yapmış olduğu telefon görüşmesi okunduktan soma; Görüşmede adı geçen "Devlet TOPÇU" isimli şahsın kim olduğu sorulduğunda; Devlet TOPÇU'nun, hemşerisi olan bir arkadaşı olduğunu, kızının askeri hastanede işe girmesi için yardım talep ettiğini, görüşmede geçen militan kelimesinin yanlış söylendiğini, Devlet TOPÇU'nun sade bir vatandaş olduğunu,
Görüşmede Devlet TOPÇU isimli şahıs için "bizim militanlardan birisi yani. iyi bir çocuk yani. Terk edilecek bir çocuk değil ama." diyerek neyi kastettiği sorulduğunda; Devlet TOPÇU'nun kesinlikle militan olma gibi bir özelliği olmadığını, bu beyanları yanlışlıkla kullandığını,
Yapılan çalışmalar sonucu tespit edilen telefon görüşmelerinde örgüt üyelerinin sürekli olarak elaman temin etme ve ekip hazırlamaya çalıştıklarının anlaşıldığı,eğer kendisinin herhangi bir talimatı yoksa neden sürekli kendisine bilgi verdikleri sorulduğunda; Kendisinin kimseye talimat vermediğini, böyle bir ekiplerinin de olmadığını,
08.10.2007 günü Muhammet YÜCE ile yapmış olduğu telefon görüşmesi okunduktan soma; Görüşmede Muhammet'in "bayramdan soma size 20 tane genç gönderiyorum. 20 tane sağlam ekip" diyerek bahsettiği konunun ne olduğu sorulduğunda; Görüşmeyi hatırladığını, Muhammet YÜCE'nin hiçbir konuşmasını ciddiye almadığını, Muhammet'in kendisine göre kişilik tatmini peşinde koşan birisi olduğunu,
Muhammet'in görüşmede bahsettiği şahıslann yanma gelip gelmedikleri, geldiler ise nereden ve ne amaçla gönderildikleri sorulduğunda; Yanma kimsenin gelmediğini,
İletişim tespitlerinde örgüt üyelerinin kendisinden talimat almadan herhangi bir işlem yapmadıklan anlaşıldığı, kendisi örgüt lideri veya yöneticisi değilse şahıslann neden her konuda kendisinden talimat aldıklan sorulduğunda; Telefon görüşmelerinde adlan geçen bu şahıslarla ortak herhangi bir çalışmasının olmadığını, şahıslann hiçbirisine talimat vermediğini,
07.08.2007 günü Gökhan SİPAHİOĞLU ile yapmış olduğu telefon görüşmesi sorulması üzerine ; görüşmede bahsi geçen konunun dernek yönetim kurulunca yapılması planlanan bir toplantı olduğunu, başka bir anlam ve amaç taşımadığını,
Görüşmede Gökhan'ın "Mustafa'ya da dedim. Babayı ara... görüş, ne yapacağımızı, ne edeceğimizi, kendisi bize talimat verecek dedim. Babacım biz gerçek çekirdek ve 500 kişi şu anda hazır bekliyor." diyerek bahsettiği kişilerin kimler olduğu ve kendisinden ne yönde bir talimat bekledikleri sorulduğunda; O günkü dernek toplantısında Hüseyin GÖRÜM'le aralannda bir tartışma olduğunu, kendisini desteklemek amacıyla geleceklerini beyan ettiklerini, ancak Gökhan SİPAHİOĞLU nun tek kişi olduğunu ve 500 kişilik bir grubu getirmesinin imkansız olduğunu,
Yapılan teknik takip çalışmalannda birçok defa Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlerini yapamadıklanndan bahsettiği hatırlatılarak, amacının ne olduğu, bu şekilde davranarak çevresindeki insanları devletin güvenlik güçlerine karşı kışkırtmaya mı çalıştığı sorulduğunda; Kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını,
18.06.2007 ve 18.09.2007 günü Erol ÖLMEZ ile Kahraman ŞAHİN arasındaki telefon görüşmelerinden örgüt üyelerinin bazı şahıslan kaçırmaya, alıkoymaya çalıştıklan, gerekli çalışmalan yapmak içinde "karargah" denilen dernek binasını kullandıklannm anlaşıldığı sorulması üzerine ; Her iki telefon görüşmesinden de haberinin olmadığını ve olaylan tasvip etmediğini,
29.08.2007 günü Muhammet YÜCE ile X şahsın yaptığı telefon görüşmesinde, Muhammet YÜCE'nin "Bu şey var ya Ömer var ya, Ömer'i de kaçıracağuk, onun planını da yaptık, Bizim Fikri Albay planı yaptı" dediği anlaşılmaktadır. Görüşmede geçen "Ömer" isimli şahsın kim olduğu sorulduğunda; Muhammet YÜCE'nin hiçbir fikrini dikkate almadığını, Muhammet YÜCE'nin bu sözleri kendisine itibar kazandırmak için söylediğini, Ömer isimli şahsı tanımadığını,
27.10.2007 ve 28.10.2007 günü yapmış olduğu telefon görüşmeleri okunduktan sonra; Görüşme yaptığı M.B.'m Kastamonu'dan hemşerisi olduğunu, bu kişiye ait anzalı olan ruhsatlı bir silahı kendisinin talebi üzerine Düzce'de silah tamiri yapan bir dükkanda tamir ettirdiğini, bu silah kendisine teslim edilirken aralannda herhangi bir belge düzenlemediklerini, silahı tamir için götürdüğü Süleyman ESEN'e kendisini yönlendiren kişinin daha önceden emrinde çalışan ve dostu olan bir subay olduğunu,o gün kendisinin de Düzce'de olduğu için orada buluştuklannı, tamir sonrası kendisine ait tabancanın birkaç mermisini verdiğini ve deneme atışı yapıldığını,
Yapılan teknik takip çalışmalanna yakalanmamak için telefon görüşmelerine dikkat ettiği, bu yönde örgüt üyelerini de sık sık uyardığı, bazı telefon numaralannm dinlendiğini bildiği için bu numaralarla yapmış olduğu telefon görüşmelerine özellikle dikkat ettiği hatırlatılarak, konuyla ilgili ifadesi sorulduğunda; Yaşanan olaylar ve çıkan haberlerden sonra telefonunun dinlenebileceğini düşündüğünden, bu şekilde görüşmeler yapmış olabileceğini,
02.09.2007 günü Ferahi SES ile yapmış olduğu telefon görüşmesi okunduktan sonra; Ferahi SES isimli şahsın kim olduğu sorulduğunda; Ferahi SES'in dernekte genel sekreterlik yapan bir bayan olduğunu, görüşmede geçen telefonlann dinlendiğini nerden öğrendiği sorulduğunda ise ; telefonlann dinlendiğini bilmediğini, sadece tahmin yürüttüğünü, görüşmede "özel hattan arayacam seni sonra" derken neyi kastettiği sorulduğunda; görüşmeyi sonlandırmak için bu şekilde bir beyanda bulunmuş olabileceğini, görüşmeyi hatırlamadığını,
09.08.2007 günü Niyazi KIYAK ile yapmış olduğu telefon görüşmesi yüzüne karşı okunduktan sonra; görüşmede "Niyazi sivil hattan anyorum oğul. sivil hattı açık tut." diyerek bahsettiği konunun ne olduğu sorulduğunda; kontörü olmadığı için ankesörlü telefondan arama yapmış olabileceğini, görüşme ve içeriğini hatırlamadığını,
28.04.2007 günü Neslihan isimli şahısla yapmış olduğu telefon görüşmesi okunduktan sonra; Basit bir çanta kaybolması veya hırsızlığı olayında, çantasını alan kişiler hakkında "... polis'te olabilir senin dediğin gibi, polis, istihbaratçı, gazeteci, o.... çocuğu bir sürü ne varsa" şeklinde beyanlarda bulunarak güvenlik kuvvetlerine neden iftira attığı sorulduğunda; çantasını bir arkadaşının otosunda unuttuğunu, otonun camının kmlarak, oto içinde bulunan diğer eşyalarla birlikte çantasının da çalındığım, o anlık sinirle bu şekilde beyanlarda bulunduğunu, ancak herhangi bir art niyetinin olmadığmı,görüşmede çantada isim listesinden başka birşey olmadığından bahsettiği hatırlatılarak, söz konusu isim listesinin ne amaçla oluşturulduğu ve kimlerin isimlerinin bulunduğu sorulduğunda; çanta içinde ajandasının olduğunu, adres defteri olduğunu,
27.04.2007 günü Ferahi SES ile yaptığı telefon görüşmesi okunduktan sonra; yaşanan
olaylar sonrasında tespit edilen delilleri polisin koymuş "olabileceği yönünde beyanlarda
bulunarak, neden güvenlik güçlerine iftira attığa sorulduğunda,; Böyle bir görüşmeyi
hatırlamadığını, „^ *■
Telefon görüşmelerinde, 22 Temmuz 2007 genel seçimleri soması "Türk Milletine" hakaretler ettiği ve aşağılayıcı ithamlarda bulunduğunun tespit edildiği, kendisini basma veya diğer şahıslara karşı vatansever biri olarak göstermesine rağmen telefon görüşmelerinde neden bu şekilde hakaretlerde bulunduğu sorulduğunda; 22 Temmuz seçimlerinden soma sinirlendiği için bu şekilde sözler söylediğini, hiç birisini hatırlamadığını,
26.07.2007 günü Muhammet YÜCE ile yaptığı telefon görüşmesi okunduktan soma; görüşmede "Eşşek Türk diye boşuna dememişler Mamocum. İşte bunun için Eşşek Türk'ün manası bu." diyerek yine gelen seçimler sonrasındaki çıkan sonuçlarla ilgili yorum yaparken Türk milletine neden bu şekilde hakaretler ettiği sorulduğunda; Sinirle söylenmiş sözler olduğunu,
Fehmi KORU,Orhan PAMUK,Ahmet TÜRK,Osman BAYDEMİR ve Sebahat TUNCEL'in öldürülmesi konusunda kimseye talimat vedmediğini, hiç kimseyi bir suç için tahrik edip yönlendirmediğini, bu eylemlere ilişkin telefon görüşmleri yapan Muhammet YÜCE'nin hiçbir fikrini dikkate almadığını,
Muhammet YÜCE ve Selim AKKURT isimli şahıslarla en son nerede, ne zaman ve ne şekilde görüştüğü sorulduğunda; Muhammet YÜCE ile bir akrabasının cenazesine geldiğinde bir defa yüz yüze görüştüğünü, yanında bir veya iki akrabası olduğunu, bir defa da dernek genel merkezine geldiğini, muhabbet ettiklerini, Selim AKKURT'u kesinlikle tanımadığını, Çamlıca'da görüşmek için yanında getirdiği akrabalarından birisi olabileceğini,
12-13.11.2007 tarihlerinde Muhammet YÜCE ve Selim AKKURT ile buluşup buluşmadığı veya şahıslara ulaşmaya çalışıp çalışmadığı sorulduğunda; Belirtilen tarihlerde Muhammet YÜCE'nin bir akrabasının olduğundan bahsettiğini, kendisinin de "gelsin bi görüşelim" diye telefon numarasını istediğini, bunun üzerine Muhammet'in bir telefon numarası verdiğini, bu numarayı aramış olabileceğini ancak görüştüğünü hatırlamadığını, Muhammet'ten telefon numarasını aldıktan bir süre soma Muhammet'in "cinayetten aranan akrabasının yakalandığını" anlattığını, ancak yakalanan şahsın, Muhammet'in kendisine numarasını vermiş olduğu şahısla aynı kişi olup olmadığını bilmediğini,
12.11.2007 günü Muhammet YÜCE ve Selim AKKURT arasındaki telefon görüşmesi okunduktan soma; Muhammet YÜCE'den Selim AKKURT'un telefonunu neden istediği sorulduğunda; Muhammet YÜCE'nin kendisine söylemiş olduğu akrabasının Selim AKKURT olup olmadığını bilmediğini, Muhammet'in, akrabasını bir fabrikanın sorumlusu gibi tanıttığını, kendisinin görüşme talep ettiği kişinin bu kişi olduğunu, Muhammet'in akrabasının ismini bilmediğini,
Görüşmede kendisinin söylediği işin ne olduğu sorulduğunda; Muhammet YÜCE'ye böyle bir konudan bahsettiğini hatırlamadığını,
12.11.2007 günü Muhammet YÜCE ile yaptığı telefon görüşmesi okunduktan soma; görüşmede "Oğlum ben seni arayacam dedim. Başka telefodan. Bu telefondan aradın bütün planı bozdun." diyerek bahsettiği planın ne olduğu sorulduğunda;Plandan kastettiği herhangi bir şeyin olmadığını, Muhammet'in telefon numarasını verdiği akrabasıyla herhangi bir görüşme yapmadığını,
13.11.2007 günü Muhammet YÜCE ile yaptığı telefon görüşmeleri okunduktan sonra; Herhangi bir gayriresmi işi yoksa görüşmelerde neden bu kadar dikkatli olduğu, görüşmelerde Selim AKKURT'un telefon numarasını dahi verdirmediği, özellikle ankesörlü telefondan aradığı ve yüz yüze görüşmek istediğini söylediği sorulduğunda; Herhangi bir kötü niyetle söylenmiş bir şey olmadığını, herhangi bir art niyet ve plan gerçekleştirme niyetinin olmadığını,
13.11.2007 Selim AKKURT'un telefonunun iki ayrı (0 212 224 14 43 - 0 212 296 14 61) ankesörlü telefondan arandığı, daha soma Muhammet YÜCEMıin aradığı ancak Selim AKKURT'a ulaşılamaması üzerine, aynı gün Muhammet YÜCE1 ile yaptığı telefon görüşmesi okunduktan soma; Selim AKKURT isimli şahsı neden ankesörlü- telefonlardan aradığı ve
Muhammet YÜCE'yi arayarak, Selim AKKURT'a ulaşamadığını belirterek telefon numarasını teyit ettirdiği sorulduğunda; Aradığı kişinin adının Selim AKKURT olduğunu bilmediğini, şahsı Muhammet'in akrabası olarak bildiğini, tam hatırlamamakla birlikte akrabasının cinayet suçundan arandığını veya cinayet işlediğini söylemiş olabileceğini, o esnada orada yaşanan olayları hatırlamadığını,
13.11.2007 günü Muhammet YÜCE ile Coşkun ÇALIK arasındaki telefon görüşmesi okunduktan soma; görüşmede şahıslann bir eylem için hazırlandıklan, kendisinin Selim AKKURT'la görüşme talebinin örgüt üyeleri tarafından bir eylemin gerçekleştirileceği düşüncesini oluşturduğu ve bu yönde hazırlık yaptıklannm değerlendirildiği hatırlatılarak, konuyla ilgili ifadesi sorulduğunda; Selim AKKURT veya Halil isimli hiçbir şahısla görüşmediğini, kesinlikle böyle bir toplantının söz konusu olmadığını, bahsedildiği gibi herhangi bir pazarlık sözkonusu olmadığını, şahıslann başka bir konudan bahsettiklerini değerlendirdiğini, bu görüşmenin kendisinin dışında gerçekleştiğini, bilgisinin olmadığını,
13.11.2007 günü Muhammet YÜCE ile yapmış olduğu telefon görüşmesi okunduktan soma; ulaşmaya çalıştığı Selim AKKURT'u neden cep telefonundan veya ev telefonundan aramayıp, çok uzun mesafeler yürüyerek ankesörlü telefonlardan aradığı ve bu şekilde ulaşmaya çalıştığı, şahısla kanunlara aykın bir konu görüşmeyecekse neden bu şekilde hareket ettiği sorulduğunda; Kanuna aykın herhangi bir şey görüşme isteği ve arzusunun olmadığını, bahsedilen kişinin Selim AKKURT olduğunu kesinlikle bilmediğini, bu kişinin Muhammet YÜCE'nin sadık ve güvenilir bir akrabası olduğunu bildiğini,
İfade alma aşamasının neredeyse tamamında Muhammet YÜCE isimli şahsın düşüncelerini dikkate almadığını beyan ettiği halde , şahsın akrabası olduğunu ve cinayet işlemiş olabileceği belirtilen bir şahısla neden görüşmek istediği sorulduğunda; Yaşanan olaylan Muhammet YÜCE'nin hayali olarak Kuvayi Milliye derneğini yeniden canlandırmak olarak düşündüğünü, şahısla bu konuda herhangi bir görüşme yapmadığını,
Yapılan iletişim tespitlerinden ve fiziki takiplerinden kendisinin (2) ayn cinayet suçundan firari olarak aranmakta olan Selim AKKURT isimli şahsa bir görev vermek için ulaşmaya çalıştığı, şahısla özellikle cep telefonundan görüşmemeye özen göstererek ısrarla ankesörlü telefondan aradığı , yapılan çalışmalar ve tespitlerin geneli de göz önüne alındığında, kendisinin kimliği tespit edilemeyen bir şahsa karşı eylem yaptırmak üzere örgütün (2) ayn cinayet suçundan aranan üyesi Selim AKKURT ile görüşmeye çalıştığının ve bu şahsa bir eylem görevi vereceğinin değerlendirildiği sorulduğunda ; O adamın 2 insanı öldüren cani birisi olduğunu bilmediğini, aklının ucundan geçmeyen bir olayın, telefon görüşmeleri yolundan kurgulandığım, iddia edilen konularda kesinlikle art niyetinin olmadığını,
İkametinde ve üst aramasında çıkan malzemelerin kendisine ait olduğunu, Üzerinde herhangi bir ibare bulunmayan siyah renkli 1992 yılına ait ajandada çeşitli şahıslann vesikalık fotoğraflannm ve haklannda bilgilerin bulunduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki çeşitli yerler ve kişilerle ilgili istihbari mahiyette bilgilerin bulunduğu görüldüğünün sorulması üzerine ; bunlann kendisinin Elazığ 8.Kolordu İstihbarat Komutanı iken tutmuş olduğu notlar olduğunu, beyan etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |