r ■* \ i i.
derginin yayın kurulu başkanlığını yaptım, bilahare Galatasaray postanesi önünde etkinliklere geldiğinde gördüm." şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
RAFET ARSLAN Savcılıkta alman ifadesinde;
MUZAFFER TEKİN askeri liseden beri arkadaşımdır. MUZAFFER TEKİN' in ofisi emekli askerlerin ve arkadaşların zaman zaman gelip gittiği yerdir. Çünkü yeri Kadıköy Merkezde' dir. Ayak üstü olduğu için herkesin rahatlıkla gelebileceği bir yerdir. Zaman zaman emekli paşalarda gelir. Bizim kendi devremizden Tuğ ve Tümgenarellikten emekli olanlar zaman zaman orada buluşur. Görevde iken geleni ben görmedim. Ben Pazartesi ve Cuma hariç hergün oraya giderim. Pazartesi günleri TESUT derneğine giderim. Ben öğlen civan genelde orda olurum. Zaman zaman bizim devremizin dışında emekli albaylar ve değişik şahıslar gelmekte idi. İBRAHİM ŞAHİN' i ben birkaç sefer gördüm. MAHMUT ÖZTÜRK gelir giderdi. OKTAY YILDIRIM 6-7 ay evveline kadar gelir-giderdi. Daha sonra gelmedi. Bir ara da Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği için gelen birkaç şahsı kovmuştu. Onlara siz bu işleri para için yapıyorsunuz, organize suç örgütü gibisiniz, dedi, kovdu. METE Hoca diye tanıdığım METE YALAZANGİL bir iki kere geldi. Bir seferinde araba kiralamak için gelmişlerdi. Bir seferinde de Doğrayol Kadıköy Sekreteri olmuş, biz hayırlı olsun demeye MUZAFFER'le gittik. Ben AYDIN YÜKSEK ve MUZAFFER ŞENOCAK' ı tanımıyorum, bunları ofiste görmedim. M.ZEKERİYA ÖZTÜRK Danıştay saldırısına kadar sürekli gelirdi. Ancak bu olaydan sonra gelmedi. İSMAİL PAKER zaman zaman gelirdi, son iki üç ay da telefonla arar. ZEKERIYA ÖZTÜK ile arasındaki soran da Danıştay saldmsmda İşçi Partisini suçlamıştı ve başka şahıslan suçlamıştı, ondan ötürü aralan açıldı.
Danıştay saldınsmdan sonra o gün akşam ben, MUZAFFER, ZEKERİYA ve İSMAİL PAKER birlikte idik. Yemekte MUZAFFER' in evi aranacak diye MUZAFFER gitmek istedi. ZEKERİYA ve İSMAİL PAKER biz konuya bakalım, nedir, dediler. Ancak MUZAFFER' i bırakmadık. Daha sonra Danıştay saldınsı ile alakalan olduğunu öğrenince ZEKERİYA' nm evine gittiler. Son gün de MAHMUT ÖZTÜRK' ün evinde kalmış, sabah da kendini bıçakla yaralamış, daha sonra İSMAİL PAKER ve ZEKERİYA ÖZTÜRK hastaneye götürmek için arabaya almışlar, ancak götürmemişler. Bu aşamada telefonla getirmelerini ve yerlerini öğrendim. Ticari taksi tuttum. Maltepeye gittim. Daha sonra Acıbadem Hastanesine götürdük. Daha sonra polisler geldi. Devri arkadaşlan ve emekli subaylar geldi. Daha sonra da Ankara' ya götürdüler. MUZAFFER Ankara' da serbest bırakıldı. Bu olaydan beri de ZEKERİYA ile aralan iyi değil. ZEKERİYA gelmiyor. Ancak İSMAİL PAKER gelir. Bazen de beni arar ne var ne yok diye. ZEKERİYA ile televizyona birlikte çıkıp bu konulara açıklama talebini MUZAFFER kabul etmediği için aralan bundan bozuldu.
Çantamdan çıkan "Türkiye' de Derin Devlet ve İstihbaratın Bugünkü Yapısı" yazı Doç. Dr. Ümit Sayın' a aittir. Bu yazı internetten MUZAFFER indirmiş, bana verdi. Ben de okuyordum. Diğer yazılar bana aittir. Seçim sistemleri ve propaganda isimli bir kitap yazacaktım. Bu kitapta da Türkiye' deki seçim sistemini ve Dohont sistemini çeşitli versiyonlannı karşılaştırmak amacıyla aldım, notladım. dedi. Ümit Sayın' m derin devletle alakalı yazısı genel olarak Türkiye' de derin devletin olmadığını yüzeysel olarak anlatmaktadır.
HÜSEYİN GÖRÜN' ü ben bir sefer gördüm. Ben KUDDİSİ OKUR' u bir sefer MUZAFFER' in ofisinde gördüm. KOSKEP' le ilgili bir konuda biri ile görüşüyordu. 2006 yılının başlannda oldu. Ben bir daha görmedim.
Bana çekilen masajlardan ikisin HASAN BAKIRCI isimli avukat çekmiştir. HAKAN denilen şahıs da Kıbns' daki erinin oğlu olabilir^ya-da^bir film yapımcısı olabilir. Bu
A
561
^^m-P
iki HAKAN' da MUZAFFER'in ofisine geliyordu. Bu mesajlar MUZAFFER' in tutuklanmasından sonra bana gelmiştir. Niçin gönderildiğini bilemem.
Benim olay hakkında bilgim ve görgüm bundan ibarettir. Benim MUZAFFER TEKİN' in sınıf arkadaşıyım. Örgüt üyesi değilim. Ancak boş kalmamak için onun yanma uğrardım. Bana herhangi bir iş vermiş değilim. Ben MUZAFFER' in tahsilat işi yaptığını bilmiyorum, görmedim, şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
RAFET ARSLAN Savcılıkta diğer alınan ifadesinde;
MUZAFFER TEKİN' e ait ofiste bulunan kırmızı klasör ve içindeki belgeler ile METE YALAZANGİL' in bırakmış olduğu iddia edilen CD. ile ilgili olarak
Ben masanın üzerinde kırmızı bir klasör görmedim. Bana gösterdiğiniz Devletin Yeniden Yapılanması ve AK Parti adaylanna ilişkin listeleri görmedim. Ben hergün gittiğimde vakit geçirmek için giderim. Büro 2 odadan müteşekkildir. Ben gittiğimde dış bölümünde otururum. ZAFER(MUZAFFER)' in odası kendine ait eşyalan olduğundan, o olmadığı zaman ben dışanda otururum. Özel misafirleri geldiğinde genelde asker kökenli olduklan için konuşmalarda ben yanlannda otururdum. Hem ara kapı hem de dış kapı açıktır. İçeride özel birşey konuşulmadığı için dışanda oturanlar konuşulanlan duyabilir.
METE YALAZANGİL' i tanıyorum. Ancak CD. yi getirip bana vermedi. Ben orada isem de alıp MUZAFFER' in masasına koymuşumdur. Ben bilgisayardan hiç anlamam. İşyerinde de bilgisayar yoktur, dedi. Ben AYDIN YÜKSEK' i şimdi gördüm. Daha önceden hiç tanımam. Büroya geldiğini görmedim. METE Hoca ile gelmişse de ben yokumdur.
SEMİH TUFAN GÜLALTAY Savcılıkta alman ifadesinde;
MUZAFFER TEKİN' i AKIN BİRDAL olayına ismim kanştığı zaman emekli Binbaşı NAMIK OZANSOY isimli bir arkadaşımın evindeydim, polis operasyon yapınca evindeydim, o da bu vesile ile tutuklandı, daha sonra kendisi beraat etti. MUZAFFER TEKİN, NAMIK OZANSOY' u cezaevinde ziyarete gelmişti. Orada görüştüm. Ben NAMIK OZANSOY' u daha önceden tanıyordum. Akrabam SELÇUK ORHON' un vasıtası ile tanıdım. Daha sonradan MUZAFFER ile devre arkadaşı olduklarını öğrendim dedi. MUZAFFER TEKİN ile daha sonra cezaevinden çıktıktan sonra geçmiş olsun ziyaretine geldiği zaman görüştüm. Eşi ile bayramlaşmaya bizim eve geldi. Arada sırada Küçükyalı' daki büroma çay içmeye gelirdi. Ben kendisinin ofisine hiç gitmedim.
FİKRİ KARADAĞ' ı da MUZAFFER TEKİN vasıtası ile tanıdım. MUZAFFER TEKİN' in yanında iş yerime geldi. Daha sonra bir kaç sefer ziyaretime geldi. Kendisi ile sohbetlerimde görünüşte olduğu gibi benim çizgimde bir Türklük anlayışına sahip olmadığını, aksine konuşmalarında marksist bir hava olduğu kanaatini edindim. İlişkimi 2003 yılında kestim, bir daha da kendisi ile görüşmedim. Son görüşmemizde konuşmalanndan rahatsız olduğumu hissettirmiştim. Bundan dolayı kurup başına geçtiği Kuvva-i Milliye Derneklerine benim katılmaya çağırmamış olabilir. Çünkü 2003 yılından sonra kendisi ile hiç görüşmedim.
2004 senesinde Ulusal Birlik Partisinin kongresinde genel başkan oldum, ancak adli sicilim gerekçe gösterilerek parti hakkında kapatma davası açıldı, bir müddet sonra da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından genel başkanlıktan alındım, bundan sonra siyasi parti ben başkanlıktan ayrılınca yönetim tarafından fesedildi. Bu siyasi partiye genel başkan olduğum zaman MUZAFFER TEKİN ' in kendisini partiye üye olmak için çağırmamı beklediğini hissettim. Ancak kendisinin susurluk olayında ismi geçen İBRAHİM ŞAHİN ile yakın arkadaşlığı olduğunu bildiğim için davet etmedim. Kendisi de bundan gücendi. Bundan sonra da kendisi ile bir irtibatım olmadı.
MUZAFFER TEKİN' in daha sonra danıştay saldırısı olayında ismi geçti. Bu davada ifade veren kişilerden MUSA ÇAKMAJ^henjm yukarıda verdiğim ifadeye
açık olduğu şekilde ifade verdi. Bu ifade basma yansıdığı için öğrendim. Ben MUSA ÇAKMAK' ı şahsen tanımıyorum.
SEVGİ ERENEROL' u bir gün MUZAFFER TEKİN telefon açaraka milliyetçi vatansever bir kuruluşun bir gecesi ver, senin de FETHULLAH GÜLEN ile ilgili kitabını okumuşlar, seni de o geceye davet ediyorlar dedi. MUZAFFER ile birlikte Taksim' de Türk Solu' nun binasına gittik, SEVGİ hanım da orada konuşmacıydı. Konuşmasından sonra konuştuk, sohbet ettik. Kendisi daha sonra Paskalya Yemeğine davet etti, gittim. Bir seferde Türk Solu dergisine gitmiştim. Daha sonra bu Türk Solu dergisinin benim "Fethullah Gülen Müslüman mı" dergisinin yeniden basmak istediklerini duydum. Ücreti mukabilinde bastıklannı, hatta korsan baskısını da yaptıklannı öğrendim, daha sonra da görüşmeyi kestim. O olaydan 5-6 ay kadar sonra da SEVGİ ERENEROL' u UBP ( Ulusal Birlik Partisinin) İstanbul il binasının açılışına davet ettim
Çok gizli 333.doc isimli bilgisayar dokümanında yer alan ve Kuvva-i Milliye derneği yöneticileri hakkındaki istihbari mahiyette bilgilerin yer aldığı dosyayı platforma gelen ALİ isimli eski Tercüman gazetesinde yazılan olan bir yazar getirmiştir. CD. halinde getirilen bu dosyayı bilgisayara yükledik. ALİ KUZU isimli kişinin açık kimlik ve adresini bulup bildireceğim. Bu kişi tanık olarak dinlenirse benim VELİ KÜÇÜK ve MUZAFFER TEKİN ile ne kadar mesafeli olduğumu söyleyecektir.
MUZAFFER TEKİN benim büroma ara sıra çay içmeye gelirdi. Daha doğrusu 5-6 ay gibi uzun aralıklarla gelirdi. SAVAŞAN TOSUNOĞLU ve onun arkadaşı olan MAHMUT AYDIN' da an sıra yanıma gelirlerdi. Bunun dışında bu kişinin ifadesinde ismi geçen başka bir MAHMUT' un yanıma gelip gittiğini bilmiyorum. Daha doğrusu gelmemiştir. ALPARSLAN ARSLAN' ı tanımıyorum, yanıma gelip gittiği kenislikle yalandır, şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
DOĞU PERİNÇEK Savcılıkta alman ifadesinde;
Muzaffer TEKİN bir kez ziyaretime geldi, şeklinde beyanda bulunmuştur.
MEHMET ZEKERİYA ÖZTÜRK Savcılıkta alman ifadesinde;
Ben MUZAFFER TEKİN' i 2005 yılında Atatürk Kültür Merkezinde "Asılsız Ermeni İddialan Konferansı" çıkışında tamdım. Kendisi tanıştığımızda yanında FİKRİ KARADAĞ, HÜSEYİN GÖRÜN, HÜSEYİN BEYAZIT, İBRAHİM soyadını hatırlayamıyorum ve ismini hatırlamayamadığım bir kaç kişi daha vardı. FİKRİ KARADAĞ emekli albaydır, HÜSEYİN BEYAZIT Amerika'da eğitim görmüş şu anda Yeditepe Üniversitesinde eğitim görevlisidir. HÜSEYİN GÖRÜN' ün ne iş yaptığını bilemiyorum. Tanıştığımız bu kişiler Vatansever Kuvvetler Güç Birliği adlı derneğin Türkiye-İstanbul Şubesini oluşturmaya yönelik çalışmalar yapıyorlardı. Daha sonra beni bir kaç sefer bu çalışmalara davet ettiler. Ben çalışmalarda yer almadım. 5-6 toplantıdan sonra bir daha kendileri ile görüşmedim. Daha sonra MUZAFFER TEKİN ile bir diyalog gelişti. Ayın belli zamanlarda ben MUZAFFER TEKİN' in ofisine gidiyordum. Orada zaman zaman emekli askerler ve polisler olurdu. Burada çay içilip değişik sohbetler yapılırdı. Buranm finansmanını kimin sağladığını ben bilemiyorum dedi. Ben buraya gidip gelirken MUZAFFER' in çeverisindeki insanlann davranışlan ile benim düşüncelerim uyuşmadığı için aramızda zaman zaman soğuk hava olduğu için görüşmelerimi azalttım.
Danıştay Saldırısının olduğu günün akşamı Fenerbahçe Ordu Evinde ben RAFET ARSLAN ve MUZAFFER TEKİN ile İSMAİL PAKER bir yemek yemiştik. Bu yemeği yeme amacımızda bu soğukluğu gidermekti dedi. Bu sırada MUZAFFER' in evinin aranması konusu ortaya çıkınca kendisi bizi evinin oraya gönderdi. Biz de orada bulunduk. Daha sonra tekrar Fenerbahçe Ordu Evinde kendisi ile buluştuk, biraz korkuyordu, şimdi ben teslim olursam beni içerde tutarlar ve kötü muamele yaparlar, -şeref ve haysiyetim lekelenir Teslim olmak istemediğini ve bir kaç gün bekleyip ortalık netleşince gidip ifade vereceğini söyledi.
H-* ^V)B
5 6
Israrla kendisine yardım etmemizi, saklamamızı söyledi. Kendisinin saklanması için benim
bir arkadışımm evini ayarladık. İlk gece orada kaldı, ikinci gece başka bir evde kaldı. Üçüncü
geceyi geçirmek üzere MAHMUT ÖZTÜRK' ün Beykoz' daki evine götürdük. Bir oradan
ayrılırken MAHMUT geldi. Ben MAHMUT ÖZTÜRK' ü MUZAFFER' in ofisinde bir kez
görmüştüm, kendisini orada tanıdım, daha sonra burada ikinci kezgördüm. Sonra biz evden
ayrıldık. Ertesi sabah saat 09-10 sıralarında YURDAKUL ÇAĞMAN adlı şahsın bana telefon
açması ile MUZAFFER' in kendini yaraladığını öğrendim ve villaya gittim, bu arada RAFET
ARSLAN' ı aradım. Hastane ve ambulansı aramasını söyledim. Eve ulaştığımda
MUZAFFER TEKİN evin üst katında sırtını duvara dayamış, ayaklarını uzatmış
vaziyette oturuyordu. Vücudunda kurumuş kan lekeleri vardı, temizlenmiş bir bölgeydi,
açık ama kanamayan bir yarası vardı. Şuuru açıktı, bilinci yerindeydi. Bunu görünce
ben bunu yapmaya hakkın yok, basma bir şey gelse bizden bilecekler, biz zan altında
kalacağız dedim. O da bana yok ben not yazdım, MAHMUT' a verdim, bunu basma
verin dedi. O sırada MAHMUT geldi, notlan ben aldım. MUZAFFER TEKİN' in
yarasını kontrol ettim. 2 cm. genişliğinde 1,5-2 mm. derinliğinde dudak şeklinde keşi
gibi bir şeydi, yaralanmaya benzemiyordu. Bunun üzerine kendisine hastane ayarlandı,
hastaneye götürmek üzere çıktığımızda hastaneye gitmek istemedi. Abimin Maltepe' de bir
evi var, oraya gidelim dedi. Abisinin evini bilmiyordu, anahtarı da yoktu, onun için anahtar
gelene kadar dolaştık. Bu arada RAFET ARSLAN' a da MUZAFFER' in hastaneye gitmek
istemediğini, bu sebeple kendisini ikna etmesini söyledim. Daha sonra RAFET bizim
yanımıza geldi ve iki araç ile hastaneye gittik. Ben, İSMAİL PAKER, RAFET ARSLAN,
YURDAKUL ÇAĞMAN ve MUZAFFER hastaneye gittik. Tedavi olmasını bekledik. Daha
sonra polisler geldi, bana olayın nerde ve ne şekilde olduğunu sordular. Ben de MAHMUT'
un bilebileceğini söyledim ve MAHMUT' u aradım, hastanenin yakınmdaydı,
MAHMUT' un yanında da MUSA ÇAKIR olabilir bir şahıs vardı. Sonra polisler onları
da aldı. MAHMUT' un evine gittik, Jandarma ekipleri oradaydı. Ben hastaneye gelirken
MUZAFFER TEKİN' in isteği üzerine basma bilgi verdim. Basma " MUZAFFER TEKİN
kendisini yaraladı, hastaneye götürülüyor" dedim. Daha sonra beni gözaltına aldılar. Ankara'
ya götürüldüm. Mahkeme tutuklamadı, hakkımda daha sonra takipsizlik karan verildi. Bu
olayı ben o zamanki ifadelerimde de aynen bu şekilde anlatmıştım. Ertesi gün Savcılığa
silahımı almaya gittiğimde MUZAFFER TEKİN ile İşçi Partisinin avukatı OSMAN
AYDIN ŞAHİN' de birlikte oradaydılar. Ben bunu görünce MUZAFFER TEKİN' in
firkiyatıma uymayan biri olduğunu gördüm ve bundan sonra görüşmeme kararı
verdim. Benim DOĞU PERİNÇEK ile daha önce bir çalışmam oldu. Ulusal Kanalın
Danışmanlığını yaptım. Daha sonra da kendi isteğim ile ayrıldım. Bunun nedeni
Türkmenlerle alakalı bir programı yayından kaldırtmasıdır. Gerekçesi de Barzani ve
Talabani' nin bu programdan hoşlanmayacağını söylemesidir. Ben de amacının Türkiye'
ye hizmet etmek olmadığını, Kürtlere ve Talabani' ye yardımı olduğu hissine kapılarak
oradan aynldım ve aramızda bir husumet oluştu. Aynca Danıştay saldırısının ulusalcılar
tarafından yaptmlması ile alakalı olarak emniyette sorulan soruya da geçmişteki solculann
eylemlerinin ve bilgilerinin böyle bir işi yaptırmaya yeterli olduğu kanısını söylediğim için
hakkımda bir çok davalar açılmıştır. Açılan davalar devam etmektedir. Bir dava
reddedilmiştir. Bu olaydan sonra DOĞU PERİNÇEK sitesinde benim hakkımda asılsız
haberler yapmaya başladı. Aynca dergilerinde de aleyhimde yazılar yazmaya başladı. Benim
MİT' çi olduğumu, geçmişte hıristiyan olduğumu, hata Fetullahçı olduğumu, cia ve mossad
ajanı olduğumu ve MUZAFFER TEKİN' i öldürmek için pusu kurduğumu yazdılar. Danıştay
saldınsmda da MUZAFFER TEKİN' in benim tuzağa düşürdüğümü, teslim olmaması için
ikna ettiğimi ve yaralı iken hastaneye götürmeyip dolaştırdığımı DOĞU PERİNÇEK tv.
kanallannda, dergide ve sitesinde söylemiştir. r,j ' *-*-""•*•- „v ^
Ben İSMAİL PAKER' i de MUZAFFER TEKİN ile birlikte 2005 yılında katıldığım bir konferans çıkışında tanıdım. İSMAİL PAKER ile MUZAFFER önceden tanışırlardı. İSMAİL PAKER ticaret ile uğraşır. MUZAFFER TEKİN ' in bu olayları çıkınca İSMAİL PAKER ' de MUZAFFER ile görüşmeyi kesti. Bu sebeple düşmanlık besliyor.
OKTAY YILDIRIM" ı MUZAFFER TEKİN vasıtası ile tanıdım. Vatansever Güç Birliğinin bir toplantısında tanıdım. Kendisi ile hiç anlaşamadım. Hatta Danıştay olayında ben sorgudayken acikistihbarat.com sitesinde sahibi olan BEHİÇ GÜRCİHAN ile birlikte hakkımda olumsuz iddialar yayınladı. MUZAFFER TEKİN' in CEM ERSEVER vari bir operasyon ile yok etmek istediğimi söyledi. Bunun üzerine ben OKTAY ile ilişkimi kestim. İkisi ile de 13 aydır görüşmüyorum. OKTAY' in Kuvai Milliye ile irtibatını da bilmiyorum. Ben Ümraniye1 de ele geçirilen bombalar konusunu hiç bilmiyorum.
MUZAFFER TEKİN ve buna bağlı ekip kendi aralarındaki yazışmalarda Fetullahçı ve Mitçi olduğumu iddia etmişlerdir. Hatta bundan 4-5 ay kadar öne telefonla birisi beni tehdit etti. MUZAFFER TEKİN ile olan konulardan ötürü bu konuda da ben savcılığa suç duyurusunda bulundum ve Valilik makamından da koruma istedik. MUZAFFER TEKİN İşçi Partisi Genel Başkanı DOĞU PERİNÇEK ile aynı görüşleri savunur. Avukatı yukarıda belirttiğim gibi OSMAN AYDIN ŞAHİN ' dir ve Çağlayan Mitingine de ikisi yanyana katılmıştır. Bu basında da çıktı, hakkımdaki iddialarda tamamen bu tür insanların uydurmal andır.
MUZAFFER TEKİN' in beyanları okundu, soruldu ; ERTAÇ GİRAY benim avukatımdır. Ancak biz iddia edildiği gibi zorla MUZAFFER TEKİN' e vekalet verdirtmedik. Bilakis zorla kendisi ricada bulundu, ancak sadece resmi arama sırasında avukatım ERTAÇ GİRAY orada bulundu. Konunun Danıştay saldırısı ile alakalı olduğunu anlayınca da daha sonra ilgilenmedi. MUZAFFER TEKİN' in dediği gibi seni alıp savcıya götürüp sonra tekrar savcının yanından alacağım şeklinde bir şey olmadı.
Ben MUZAFFER TEKİN' in iddia ettiği gibi Ankara' daki Vantanseverler Güçbirliği oluşumuna katılmadım. İstanbul' daki AKM toplantısında bu konuda bir oluşum yapılması konuşuldu. Zaten MUZAFFER ile orada tanıştık. Ben MUZAFFER TEKİN' in abilik misyonu olmadığını gördüğüm için kendisine sen bizim başımız ol şeklinde bir şey söylemedim. Ben MUZAFFER TEKİN' in bürosuna sadece emekli albayların geldiğini zaman zaman gördüm. Ben askeri gelenekler çerçevesinde yüzbaşı iken ordudan ayrıldığım için benden düşük rütbeli insanlara komutanım diye hitap etmem. Kendimi de albay olarak da tanıtmadım, şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Şüpheli Kuddusi OKKIR 22.06.2007 tarihinde Emniyet ifadesinde;
"MEHMET ZEKERİYA ÖZTÜRK isimli şahsı tanırım. Bu şahıs ile yukarıda bahsettiğim Vatansever Güç Birliği Derneği vasıtası ile tanıdım. Samimi değilim. Hatırladığım kadarı ile Muzaffer TEKİN isimli şahsın bürosunda tanıştım. Ben tahminen 2004 yılında Hüseyin GÖRÜM isimli şahıs bana Vatan Sever Güç Birliği DerneğT'ne ait tanıtıcı broşür verdi. Bana " Bu dernek Ankara da faaliyet yürütür. Bu derneği aktif bir şekilde Hasan Kundakçı Paşa ve ismini hatırlayamadığım bir takım paşaların, akademisyenlerin desteklediğini, bu faaliyetlerin İstanbul'da da geliştirmek istediklerinden ve bu faaliyetlere katılıp katılmayacağımı" sordu. Bende kendisini "ilgi duyabileceğimi" söyledim. Kendisi de bana bu konu ile ilgilenen birçok arkadaş ile tanıştıracağını söyledi. Nitekim günler içerisinde Muzaffer TEKİN ile tanıştım. Muzaffer TEKİN ile Hüseyin GÖRÜM beni tanıştırdı. Muzaffer TEKİN için herhangi bir sıfat vermeden Kadıköy"de tanıştırdı. Hüseyin GÖRÜM birgün bize "Dernek başkanı Taner ÜNAL"ın İstanbul a gelip dernek hakkında bilgi vereceğini" söyledi. Bir akşam Taner Ünal ile Zeytinburnu ilçesi öğretmen evinde buluşup yemek yedik. Yemeğe katılanları şu an hatırlamıyorum. Bu toplantıda Taner Ünal dernek faaliyetlerinden bahsetti. Ve Ankara ilinde yapılacak yönetim kurulu toplantısına davet etti. Bu yemek sonunda ^af|nl4auâe^ soru işaretleri olmasına
/ „ , \ -*- ~ %
rağmen bazı konular ilgimi çekti. Yemek sonunda Taner Ünal a bu konuda kendimin de bazı yaklaşımlarım olduğunu Ankara ya geldiğimizde kendisine sunmak istediğimi söyledim. Nitekim bir müddet sonra İstanbul daki bir grup arkadaş ile Ankara iline gittik. Bu süreç 1-2 ay sürmüştür.
Ankara"ya net hatırladığım Hüseyin Görüm ve Fikret Albay ile beraber yaklaşık 5-10 kişi ile gittik. Tren vasıtası ile gittik. Dernek toplantısı yaptık. Bizler misafirdik. Taner Ünal faaliyetlerini anlattı. Ankara ilindeki toplantıya yaklaşık 25-30 kişi katıldı. Ben burada kendim için hazırladığım ve bana sorduğunuz "Devletin Yeniden Yapılanması" başlıklı yazıyı Taner Ünal a verdim. Taner Ünal ilgisiz şekilde aldı ve toplantı sırasında hiçbir şekilde gündeme gelmedi. Sonrasında İstanbul iline geri döndük.
Bu yazının bir kopyasını da Muzaffer TEKİN"e de hatırlamadığım bir tarihte vermiş olabilirim..
Bu Ankara gezisinden sonra da ilginç bir durum ortaya çıkmıştı. İstanbul tanışan arkadaşlar Ankara da ki dernek ile işbirliği yapmak üzere tanışmıştı. Ancak bu dernek ile ilişkimiz kalmayınca sadece birbiri ile tanışan arkadaşlar haline düştük. Yaz başında İstanbul ilindeki arkadaşlar ile dostluk ve arkadaşlar sınırlarını aşmayan piknik gezileri ve Hüseyin Görüm"ün işyerinde buluştuk. Bu buluşmalara zaman zaman farklı arkadaşlarda gelip gitti. Bu toplantılarda Muzaffer TEKİN, ben, Hüseyin Görüm, Rafet ve Can Albay, Zekeriya Öztürk ve şu an ismini hatırlayamadığım birçok insan gelip gitti. Bana sormuş olduğunuz yazıyı ben yazdım. Bu yazıyı Muzaffer TEKİN e de ben verdim". Şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Şüpheli Adnan AKFIRAT 23.03.2008 tarihinde Emniyette vermiş olduğu ifadesinde ;
"Muzaffer TEKİN: Tanırım 2005 yılında işçi partisine gelmişti Partiyi ziyaret etmişti Burada tanıştık sonrasında birkaç kez gündem ile alakalı telefon görüşmemiz vardır" şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
KUDDUSİ OKKIR Savcılıkta alman ifadesinde;
Ben MUZAFFER TEKİN' i tanırım. MUZAFFER TEKİN' i 2004 yılından beri tanınm. Vatan Sever Kuvvetler Birliği oluşumu için Ankara' ya gitiğimizde bu oluşumun başındaki insanlar TANER ÜNAL ve diğer şahıslann düşündüğümüz gibi olmadığını, hatta başındaki TANER ÜNAL' a ait şahsi şirketlerin bu dernek vasıtası ile çeşitli yerlerden kredi almaya çalıştığını öğrenmemiz üzerine buradan katıldığımız arkadaşlarla o gruptan koptuk. İstanbul'a gelince kendi aramızda görüşmelere devam ettir: Zamanla bu görüşmeler piknik, yemek yeme ve geyik muhabettleri şekledi gelişince ben de bu gruptan ayrıldım. Hatta ben bu grup ile yaptığımız etkinliklerde çeşitli fotoğraflar çekip de arkadaşlara dağıttım. Bizim bu yaptığımız toplantılara MUZAFFER TEKİN, MEHMET ZEKERİYA ÖZTÜRK, İSMAİL PAKER, RAFET PAŞA diye bildiğimiz ancak MUZAFFER' in yazıhanesinde zaman zaman gittiğimde gördüğüm RAFET soyadı ASLAN olabilir, CAN ALBAY takılırdı. Daha bir çok emekli askeri şahıs gelirdi. Çok az sivil şahıslar vardı. Zaman zaman da HÜSEYİN GÖRÜN denilen bir şahsın Maltepe' deki iş yerinde bu görüşmeleri yapardık. Bu şahıslarla 5-6 ay kadar bu tür görüşmelerimiz oldu. Daha sonra ben bu şahıslarla görüşmedim. Danıştay Saldırısından sonra 3 ay sonra MUZAFFER TEKİN' i nezaketen ziyaret etim. O tarihten bu yana da hiç bir şekilde görüşmedim dedi.
Devletin Yeniden Yapılanması başlıklı mastır plan benim tarafımdan yazılmıştır. Ben bu planı yazarken Ankara' daki toplantıya gitmeden önce yazmıştım. Ancak TANER ÜNAL hiç ilgilenmedi. Bir suretini kendisine verdim. Daha sonra İstanbul' a gelince MUZAFFER TEKİN' e herkez komutanım dediği için bir surette ona verdim. Tamamen kendi insiyatifimle hazırladığım bir programdır
Dostları ilə paylaş: |