* ^-'
%$\
Tahminen saat 22.30 civarları tekrar gittiğini, etrafın sakin olduğunu, insanların olmadığını gördüğünü, cebinden çıkardığı el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine pimini çekmeden attığını, ancak pimi heyecandan veya başka bir nedenle değil, sadece kendi istemediği için çekmediğini, bombanın bahçeye düştüğünü, oradan Şişli Adliyesine doğru koştuğunu, caddeye çıkınca ticari taksiye bindiğini ve bara gittiğini, sonra bara Erhan'ın geldiğini, o gece Osman'la hiç görüşmediklerini, Osman'ın bara da gelmediğini, o gün Erhan'la birlikte barda kaldıklarını, sabah evine döndüğünü, saat 9 sıralarında Osman'ın aradığını ve Sultanbeyli'ye çağırdığım, Sultanbeyli'de bir cafede buluştuklarını, yarım saat sonra Erhan'ın da yanlarına geldiğini, Osman'ın kendisine bombanın patlamadığını söylediğini, kendisinin de bombayı pimini çekmeden attığını söylediğini, bunun üzerine Osman'ın serzenişte bulunduğunu ve keşke patlatsaydm dediğini, sonradan da iyi ki patlatmadın, mesajı almışlardır dediğini, Osman'ın bu konuşmalarını Erhan'ın da duyduğunu, Sonra kafeden çıktıklarını ve Sultanbeyli'de dolaştıklarını, paranın birkaç gün sonra geleceğini söylediğini, bir süre sonra kendilerini evlerine bıraktığını ve gittiğini, Bu tarihten üç gün sonra Bostancı'da Hovarda bardayken Erhan'ın telefon açtığını, Osman'ın yanma geleceğini beraber Şamandıra Ferhat Paşa Mahallesine geçeceklerini, oradan İsmail isminde bir arkadaşı da alarak Etiler'deki Coco Bar'a kendisinin yanma geleceklerini söylediğini, akşam saat 20 sıralarında Erhan'ın yanında olduklarını, Erhan'ın Osman'la İsmail'i tanıştırdığını, Osman'ın attıkları bombanın mutlaka patlaması gerektiğini, bu nedenle yeniden bomba atılacağını söylediğini, Osman'ın İsmail ile ayrı bir masada baş başa görüşme yaptığını, bu görüşmeden sonra Osman'ın İsmail'in bombayı atacağını söylediğini, sonra Osman'ın Sultanbeyli'deki evinin önüne gittiklerini, Osman'ın eve gidip geldiğini ve bombayı getirdiğini, arabayla yakında bulunan bir petrole gittiklerini, orada arabayı park ettiklerini, araçtan inip etrafta dolaşırken Osman'la İsmail'in aracın içersinde 30-40 dakika kadar konuştuklarını, sonra hep beraber saat 22.30 sıralarında Coco Star Bara döndüklerini,
Osman'ın barda beyaz bir bez üzerine Arapça bir şeyler yazdığını, bu bezi İsmail'e verdiğini, bombayla birlikte bu bezi Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine atmasını söylediğini, Osman'ın arabasıyla Cevahir'in önüne kadar gittiklerini ve orada indiklerini, Cumhuriyet gazetesinin yerini İsmail'e gösterdiklerini, İsmail'in bombayı atmaya gideceğini, kendisinin Osman'la oradan ayrılacağını, planlarının bu şekilde olduğunu, ancak İsmail'in İstanbul'u bilmediği için bombayı atmaya gitmekte çekindiğini fark ettiğini, kendisinin yanında gitmek istediğini ancak Osman'ın ısrarla gitmemesini istediğini, fakat İsmail'i yalnız bırakmak istemediğini ve gazetenin oraya doğru ilerlemeye başladıklarını, bu esnada İsmail'in barda üzerine Arapça bazı şeyler yazmış olduğu bezi yol üzerinde bir varilin içerisine attığını, oraya vardıklarında saatin 23 sıralan olduğunu, etrafın sakin ve hiç kimsenin olmadığını, yan yana yürürken İsmail'in bombanın pimini çektiğini ve bahçeden içeriye attığını, hatta kulaklarım kapatarak kaçmaya başladıklarını, fakat patlama sesi duymadıklarını, kaçarken bombanın piminin İsmail'in elinde olduğunu, ticari bir taksiyle Coco Bar'a geldiklerini, bara geldiklerinde Osman, Erhan ve Alparslan ARSLAN'm orada oturuyor olduklarını, Alparslan ARSLAN'ı ilk olarak burada gördüğünü, Osman'ın kendilerine hitaben patlamadı mı diye sorduğunu, pimi çektiklerini ancak bombanın patlamadığını söylediğini, hatta İsmail'in elindeki pimi Osman'a gösterdiğini, bunun üzerine orada Alparslan ve Osman'ın biraz çıkışarak bombanın neden patlamadığını sorduğunu, Osman'ın da bombada arıza olabileceğini söylediğini,
Alparslan'ı ilk defa orada gördüğünü, içeri girdiğinde olayla ilgili bir şey konuşmak istemediğini ancak Osman'ın ne olduğunu sorduğunu, kendisinin de Osman soruyorsa Alparslan'ın yabancı birisi olmadığını düşündüğünü ve olayı anlattığını, kendi beyanları üzerine Alparslan'ın Osman'a yukarıda anlattığı beyanlarda bulunduğunu, yaşanan bu olaylardan Alparslan'ın da bu konulan bildiğini düşün^afun"»,^
Saat 02.00 sıralarında Alparslan ile Osman'ın birlikte bardan ayrılarak gittiklerini, herhangi bir şey söylemediklerini, Erhan ve İsmail ile birlikte barda kaldıklarını, o gün sabah evlerine gittiklerini, ikinci bombanın atılmasının ertesi günü saat öğlen 12 gibi Hovarda bara gittiğini, Erhan'la barda sohbet ettikleri esnada Osman'ın Erhan'a telefon açtığını ve Berkay'm çay bahçesinde buluşmalarını, avukatın da oraya geleceğini söylediğini, Osman ve Alparslan'ın kendi arabalan ile ayn ayn geldiklerini, önce Osman'ın geldiğini, Osman'la birlikte iki kişinin daha geldiğini, bu şahıslan tanımadığını, o gece atılan bombayla ilgili herhangi bir şey konuşmadıklannı, orada muhabbet ederken Alparslan'ın Osman'a yakında bir işimiz olacak dediğini, yanm saat kadar sohbet ettikten sonra aynldıklannı,
İkinci bombanın atılmasından 3 (üç) gün sonra Coco Bar'da Erhan ve İsmail ile birlikte otururlarken Osman'ın Erhan'ı aradığını, Erhan ve İsmail'in Mecidiyeköy'e gelmesini istediğini, Erhan'la İsmail'in saat 18.00 sıralannda gittiklerini,
Saat 19.30 sıralannda Erhan'ın bara geldiğini, bann yakmlannda bir yerde telefonla aradığını, telefonda barda polis olup olmadığını sorduğunu, sesinden endişeli olduğunun anlaşıldığını, kendisinin de polis olmadığını söylediğini, bunun üzerine bara geldiğini, yüzünden bir şeylerin olduğunun anlaşıldığını, kendisine ne olduğunu sorduğunda onun da Alparslan'ın Cumhuriyet Gazetesine bomba attığını ve bombanın patladığını söylediğini, kendisinin de İsmail'in nerede olduğunu sorduğunu, Erhan'ın ise İsmail'in olaydan sonra kaçtığını ve nerede olduğunu bilmediğini söylediğini, Erhan'ı sakinleştirmeye çalışırken İsmail'in de bara geldiğini, İsmail'in de Erhan gibi heyecanlı ve rengi atmış bir şekilde olduğunu,
Mecidiyeköy'de Osman'la buluştuklanm, orada Alparslan'ın başı kapalı bir bayanla 2-3 dakika görüştüğünü, Osman'ın orada kendilerini beklediğini, kendilerinin (yani İsmail, Erhan ve Alparslan'ın) gazetenin önüne gittiklerini, Alparslan'ın birden cebinden el bombasını çıkanp pimini çektiğini, daha sonra "Allahu Ekber" diyerek tekbir getirdiğini ve "Allah sizi cezalandıracak, Allah'ın kanunu üzerine başka kanun yok." şeklinde bağırdıktan sonra bombayı attığını, bombanın patlaması üzerine güvenlikçilerin kendilerine doğru ateş ettiklerini, Alparslan'ında kendi silahım çektiğini ancak Erhan tarafından Alparslan'ın ateş etmesini engellediğini kendisine anlattıklannı, Erhan'ın Alparslan'la birlikte bir camiye gidip namaz kıldıklanm daha sonra kendisinin bara geldiğini söylediğini, yaklaşık iki saat sonra Alparslan'ın elinde meyve kaseleriyle bara geldiğini ve kendilerine bunlann böyle cezalandmlmasını Allah istedi, böyle olması gerekiyordu dediğini, sonra Kanal l'in sahibi Gökhan'ı alacaklannı söylediğini, Gökhan'ın borcunun olduğunu, eğer ödemezse Kanal 1 'e roket atacaklannı söylediğini, daha sonra dağıldıklannı,
Aradan birkaç gün geçtikten sonra evinde otururken Erhan'ın kendisini telefonla aradığını ve bildiği bir kulübe çağırdığını, kulübün ismini şuan hatırlayamadığını, kulübe gittiğini, kulüpte Erhan ve İsmail'in olduğunu, Erhan'ın biraz sonra Alparslan'la Osman'ın geleceğini söylediğini, yaklaşık bir saat sonra Alparslan ve Osman'ın ayrı ayn özel otolarla geldiklerini, Alparslan'ın çok yorgun ve bitik bir halde olduğunu, Alparslan'ın Ankara'da bir işimiz var, Ankara'ya gitmemiz lazım dediğini, sonra kendisine dönerek Tekin yalnız sen Ankara'ya gelme biz iki gün sonra geri geleceğiz dediğini, sonra Osman'a dönerek o kaleşnikovu getirdin mi, nasıl sağlam mı diye sorduğunu, Osman'ın da doğrudur getirdim, arabanın bagajında, olmazsa boş bir arazide deneriz dediğini, sonrada sendeki tenekeler nasıl, sağlam mı diye Alparslan'a sorduğunu, Alparslan'ın da Osman'a bendekiler sağlam, benimkiler arabanın gözünde dediğini, bir süre sonra Alparslan, Erhan ve İsmail birlikte Alparslan'm arabasına bindiğini, Alparslan çok yorgun ve bitkin olduğundan otoyu Erhan'ın kullanmasını istediğini, Osman'ın da kendi arabasına bindiğini ve bu şekilde yola çıktılanm, kendisinin de evine döndüğünü,
Şu an tam olarak hatırlamadığını ama arkada§Mft'~gırıl^m bir ya da iki gün sonra sabah saatlerinde TV'den Alparslan ARSLAN'm^lDanîstay'a salmn yaptığını öğrendiğini,
-v --» *
\?& *$M-7,
i ı
Alparslan'ın yakalandığını TV'den öğrendiğini, hayatına normal bir şekilde devam ettiğini, 4-5 gün kadar sonra polislerin Bostancı'daki bara geldiklerini ve kendisini yakaladıklarım, daha sonra Ankara'ya getirdiklerini, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması ve diğer olaylarla ilgili ifadesinin alındığını, sonra mahkemeye çıktığını ve tutuklandığını, tutuklandıktan sonra şuanda bulunduğu cezaevine teslim edildiğini, yaklaşık iki yıldan beri burada tutuklu bulunduğunu, on yıl ceza aldığını, tutuklandıktan yaklaşık altı ay kadar sonra hesabına 300 YTL para yatmış olduğunu, parayı kimin yatırdığını dair fişe baktığında parayı yatıranın Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN olduğunu anladığını, daha sonraki süreçte bugüne kadar İdris ARSLAN'm 4 ya da 5 defa para yatırdığını, her defasında 250-300 YTL arasında para yatırdığını, mahkemeye gidip gelirken aynı suçtan tutuklu bulunduğu diğer arkadaşlarıyla konuştuğunda İdris ARSLAN'm bütün arkadaşlara aynı şekilde paralar yatırdığını öğrendiğim, İdris ARSLAN'm neden para yatırdığını bilmediğini, bunu kimseye sorma imkanı da olmadığını, kendisine yatırılan bu paralan harcadığım, bunların dışında ailesinden başka para yatıran kimsenin olmadığını,
Cumhuriyet Gazetesine üçüncü bombayı Alparslan ARSLAN'm attığını, Alparslan bombayı attıktan sonra hep birlikte Coco Star barda buluştuklarım, burada otururken Alparslan'ın değişik bir uyuşturucu kullandığını, bu uyuşturucunun bilinen tüm uyuşturuculardan çok farklı ve çok etkili olduğunu, burundan alındığını, kokainden ya da diğer uyuşturuculardan çok fazla etkili olduğunu söylediğini, diğer uyuşturucuların kendisinin kullandığı uyuşturucunun yanında hiçbir şey olmadığını söylediğini, fakat bu uyuşturucunun isminin ne olduğunu ve nereden bulduğunu söylemediğini beyan etmiştir.
Süleyman ESEN 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle
1998 yılında Hukuk Fakültesini bitirdiğini, O tarihten 2006 yılma kadar Avukatlık yaptığını, Örgüt üyesi olmaktan ve örgüte bomba temin etmekten 10 yıl hapis cezası aldığını,
Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, Tekin İRSİ ve İsmail SAĞIR'ı burada cezaevi ring araçları ile mahkemelere gidip geldiği esnada tanıdığını, daha önceden hiç birisini tanımadığını, Veli KÜÇÜK'ü basından duyduğu kadarıyla tanıdığını, Alparslan ARSLAN'ı 1994 yılından Marmara Hukuk'ta aynı sınıfta okuması sebebiyle tanıdığını, aynı zamanda şuan kendisiyle meslektaş olduklarını, Kadıköy'deki Adliyenin karşısında bulunan bürosuna bir kaç defa gittiğini, Üsküdar'daki evine de gitmişliği olduğunu, evine gittiğinde kağıt oynadıklarını veya film seyrettiklerini, yanlarında Alparslan ARSLAN'm ev arkadaşları Orhan KADI, Teoman EKŞİOGLU, Fethullah, Fikri, Recep, Burhan, Serkan isimli avukat arkadaşlarının zaman zaman olduklarını, bu isimlerini saydığı arkadaşları ile hepsinin aynı okul mezunu olduklarını,
Alparslan ARSLAN'm dik başlı, dediği dedik, alıngan, kendi doğrulan olan ve karşı taraf ne derse desin kafasına, fikirlerine uymazsa kesinlikle kabul etmeyen bir insan olduğunu, iyi para kazanan yani zengin müvekkilleri olduğunu tahmin ettiğini, kendi bürosu olduğunu, Burhan isimli arkadaşın yanında çalıştığını, arabası olduğunu, kendisinin de iyi para kazandığım söylediğini, siyasi konuşmalan sevdiğini, sürekli bu vatan bizim diyerek vatan, bayrak, millet gibi kavramlara kesinlikle söz söyletmediğini, her defasında bizler Müslüman Türk milletiyiz, namaz kılmak lazım, Cumaya gitmek lazım, kitap okumak lazım dediğini ancak namaz kılmadığını, uykudan kalkabilirse cumaya gittiğini, Osman YILDIRIM'm davalanna baktığını nezarethanede öğrendiğini, Osman YILDIRIM'ı dışandan tanımadığını, Alparslan ARSLAN'm Hakkı KURTULUŞ isimli bir avukatın yanında staj yaptığını, bu şahsın da Sedat PEKER'den ötürü gözaltına alındığını ve ceza aldığını bildiğini, Hakkı KURTULUŞ'u Üsküdar'daki Şemsi Paşa Kütüphanesinin yanında Katibim Restoran'm yanındaki çay bahçesinde zaman zaman gördüğünü, ceza davalanna baktığını bildiğini, Danıştay olayından 2-3 yıl öncesine kadar o kahveye sjttiğİB%~^
./% ;î S,
Alparslan'la okul arkadaşlığı dışında daha sonraki yıllarda uzaktan arkadaşlıklarının devam ettiğini, Salih KURTER'in yanma birkaç sefer kendisini götürdüğünü, Salih KURTER'in yaşlı bir adam olduğunu, hiçbir tarikatla ve cemaatle alakasının olmadığını, kendilerine herhangi bir eylem telkininde de bulunmadığını, bu tür bir konunun bahsinin dahi geçmediğini, 80-90 yaşında bir adam ve beş tane hastalığının olduğunu, bu hastalıklar sebebiyle siyasi işlere girebilecek bir adam olmadığını, Danıştay olayı olunca kendisinin de çok şaşırdığını, ayrıca üzüldüğünü, böyle bir olayın tasvip edilmesinin mümkün olmadığı gibi, böyle bir olayda Türkiye'ye büyük bir zarar verildiğini ve ihanet edildiğini düşündüğünü, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar için da aynı düşünceleri paylaştığını çevresindeki arkadaşlarına söylediğini, aradan 40 gün geçince birden Alparslan ARSLAN'm kendi ismimi verdiğini, o günlerde kız istemeye gidecek ve nişan yapacak olduğunu, tam bu arada kendisinin gözaltına alındığını, oradaki ifadeleri neyse, şimdiki ifadelerinin de aynı olduğunu, gizleyecek ve saklayacak bir şeyinin olmadığını, niçin kendisi hakkında böyle bir iftira attığını bilmediğini, avukatının son celse mahkemeye yazılı olarak sunduğu ve kendisine de söylediği Saygı ÖZTÜRK'ün bir röportajına dayanarak Veli KÜÇÜK'ün "Ben Muzaffer TEKİN'i Süleyman olarak tanıyordum." şeklindeki beyanından bahsettiğini, bu beyanı herhangi bir yerde görmediğini ve avukatı söyleyince haberinin olduğunu, avukatının duruşmada bunu mahkemeye söylediğini, ancak tutanağa geçip geçmediğini bilmediğini,
Ayrıca Ocak ayındaki duruşma sırasında mahkeme nezarethanesinde Osman YILDIRIM'm kendisine avukatına söyle benimle görüşsün, senin için iyi olur dediğini, kendisinin de avukatı Mehmet ENER'e söylediğini, kendisine herhangi bir şey söylemediğini, ancak daha sonraki duruşmada Osman YILDIRIM'a sorduğunda ben avukatınla görüştüm dediğini, avukatıyla bu konulan görüşmediğini, kendi aralarında ne görüştüklerini bilmediğini,
Kendisi tutuklandığında Alparslan ARSLAN'm kendisine hakkını helal et dediğini, ayrıca kendisinde özür dileyip üç tane mektup gönderdiğini, mektupları avukatı Mehmet ENER'e verdiğini, onun da bir tanesini mahkeme dosyasına koyduğunu, diğerlerini koyup koymadığını bilmediğini, aynı dosyadan tutuklu diğer şahısların da Alparslan ARSLAN'm kendisi için üzgün olduğunu ve özür dilediğini ilettiğini,
Alparslan ARSLAN'm ayrıca sürekli olarak kendisini akıl hastası olarak gösterme gayreti içinde olduğunu, duruşmalara gidip gelirken de sürekli görevli askerlerle sürtüştüğünü, Alparslan ARSLAN'm bu cinayeti baş örtüsü ve türban için yaptığına inanmadığını, hiçbir şekilde kendisine bomba vermediğini, Ergenekon soruşturmasında ismi geçen şahıslan tanımadığı gibi kendisinin abdestinde namazında bir insan olduğunu, kendi dinini yaşamaya gayret eden bir insan olduğunu, Devletine, milletine ve yasalara bağlı olduğunu, hiçbir şekilde illegal bir işinin olmadığını, Alparslan ARSLAN'm dışında diğer samklann hiçbirini tanımadığını, bu şekilde mahkum edilmesinin de adaletle bağdaşmadığını, son duruşmaya kadar beraat edeceği ümidiyle duruşmalara çıktığını ve mahkemelere de saygı gösterdiğini,
Hatta Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN'm cezaevinde bulunduğu sırada kendi adına talepte bulunmadığı halde 200 YTL para yatırdığını, idareye bu parayı kabul etmek istemediğini söylediğini, husumetli olduğu birisinin parasını kabul etmem diyerek şahsın parasının iade edilmesini istediğini, İdris ARSLAN'm yine hepsine birer adet Kur'an-ı Kerim göndermek istediğini ancak yine bunu kabul etmediklerini, aynca diğer şahıslann hesaplanna da para yatırmış olduğunu, ancak Aykut Metin ŞÜKRE'nin bu parayı kabul etmediğini söylediğim, Kur'anı Kerimi de Aykut'un iade ettiğini,
Kendisinin ERGENEKON'la bir alakasının olmadığını, kimseyi tanımadığını, el
bombalanyla da hiçbir alakasının olmadığını, Aykut Metin ŞÜKRE'nin kahvesine zaman
zaman gittiğini, burasının bir vakfın yeri olduğunu ve Aykut- Metin ŞÜKRE'nin burayı
işlettiğini, ^ ' ^
Olayla alakalı olarak ilk defa gözaltına alındığında Alparslan'ın ifadesinde "benim liderim Süleyman ESEN'dir. Bombalan ondan aldım. Gerekli açıklamayı yapacaktır" şeklindeki beyanı üzerine tutuklandığını, daha sonra Alparslan ARSLAN'm duruşmada mahkeme başkanının sorduğu sorulara "Olaylardan Süleyman ESEN'in haberi yoktur. Benim liderim değildir. Talimat almadım ve yalan söyledim." şekilde beyanda bulunduğunu ve bunun da tutanağa geçtiğini, ne ERGENEKON'la ne de bombalarla hiçbir alakasının olmadığını beyan etmiştir.
İLETİŞİM TESPİT TUTANAĞI
Danıştay Saldırısı olayının soruşturması kapsamında ifadesine başvurulduktan sonra serbest bırakılan Zeki Yurdakul ÇAĞMAN'm kullanımındaki 0532 220 10 77 numaralı telefon hattının iletişimi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden alman 20.05.2006 tarih ve 2006/536 sayılı karar ile dinlenilmiştir.
Bu kişinin yine aynı soruşturma kapsamında ifadesi alınarak serbest bırakılan Mahmut ÖZTÜRK ile 17.05.2006 tarihindeki Danıştay Saldırısından 7 gün sonra 24.05.2006 günü yapmış olduğu telefon görüşmesi aynısı ile aşağıya alınmıştır.
Mahmut: Alo, Zeki Yurdakul : Mahmut abi ne haber, Mahmut: Sağol abi senden ne haber, nasılsın, Zeki Yurdakul : İyi Allah'a şükür ya, geçmiş olsun, Mahmut : Sağol gardaş, nerelerdesin, İstanbul, Zeki Yurdakul : İstanbul'dayım evdeyim ya, Mahmut : Öylemi, Zeki Yurdakul : Dün akşam çıktım bende, Mahmut : He oradan ben kimliğini gördüydüm senin, ondan sonra biz oradan apar topar Ankara yolcusu olduk, dedim lan bu nerede görebilir miyim falan derken göstermediler, bizde çıktık işte şu anda akşam saat yedide falan bıraktılar, televizyon falan göstermiştir belki de , Zeki Yurdakul: He haberim oldu, Mahmut : He bıraktılar yedibuçukta, öbürü kaldı, öbür beyefendi kaldı, ondan sonra beni bıraktılar, ben de şimdi bizim başkan falan partiye gidiyorum, bir babamla anama bakayım ağlıyorlar, onları görüyüm dedim yarın da bir dualarını da alıyım İstanbul'a döneyim, abi gayet iyiyiz biz, normal bir şey yok, Zeki Yurdakul :Aydmlandı mı bazı şeyler aydınlığa kavuştu mu, Mahmut: Abi, bize kadar aydınlandı, bizden yukarısı daha belli değil, bize kadar aydınlandı yani, öyle söyleyeyim, Zeki Yurdakul :Biz aydınlanalım da, öbürlerinin anasını avradını, yani orospu çocukları, Mahmut : Bize kadar aydınlandı, yine de konuşuruz, anladın mı, yine boş ver, yarın geldin mi konuşuruz, Zeki Yurdakul : Tamam Mahmut : Boş ver, daha konuşma anladın mı,Zeki Yurdakul : Hadi Allah'a emanet ol, Mahmut : Ben iyiyim, sağlığım yerinde, sende iyisin değil mi, Zeki Yurdakul: İyiyim abi, iyiyim, Mahmut:Tamam, başkana selamımı söyle, kafanı yorma, gerisini konuşuruz. Allah'ın izniyle kafanı yorma, Zeki Yurdakul: Tamam, Allah'a emanet ol
Bu görüşmeyi yapan Zeki Yurdakul ÇAĞMAN ve Mahmut ÖZTÜRK, Danıştay Saldırısı olayından sonra başlayan Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında olup, haklarında işbu iddianame ile ilgili bölümde ayrıntısı ile açıklanan eylemlerinden dolayı Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmak suçundan cezalandırılmaları istemi ile dava açılmıştır.
Zeki Yurdakul ÇAĞMAN, Kolluk ve C.savcılığı ifadelerinde kendisine sorulan görüşmeyi yaptığını kabul etmiş, Mahmut ÖZTÜRK'ün savcılık ifadesinden sonra serbest bırakıldığını öğrenip kendisini aradığını, Mahmut ÖZTÜRK'ün kendisinin eniştesi olan Korgan Belediye Başkanının yanında olduğunu söylediğini, konuşmada geçen "aydınlandı mı", "bize kadar aydınlandı" , sözlerinin olayın stresi içerisinde kendilerinin olayla ilgileri olmadığı , "bizden yukarısı" sözünün de Danıştay eylemini gerçekleştiren ve kendileri ile hiçbir ilgisi olmayan kişiler anlamında söylendiğini beyan etmiştir.
Mahmut ÖZTÜRK bu telefon görüşmesini C.savcılığı ifadesinden sonra yaptığından kendisine sorulamamıştır. Bu şüpheli de soruşturma ,k€pfâıy1rîd^ki diğer birçok şüpheli gibi
suçu inkar yoluna gittiğinden, telefon görüşmelerine de şüphelilerce sonu gelmeyen tevilli açıklamalar getirildiğinden bu konuda tekrar ifadesinin alınması zorunlu görülmemiştir.
Bu telefon görüşmesi tabii seyri içerisinde okunduğunda , Zeki Yurdakul ÇAĞMAN'in Danıştay Saldırısı olayının ne aşamaya kadar aydmlatılabildiğini henüz C.savcılığı ifadesinden çıkan Mahmut ÖZTÜRK'e sorduğu, Savcılıktan serbest bırakılmanın rahatlığı ve olaydan bu kadar kısa bir süre içerisinde telefonunun dinlenebileceğine ihtimal vermediği düşünülen Mahmut ÖZTÜRK'ün yine de terör örgütlerinin olmazsa olmaz gizlilik prensibine elinden geldiğince uyarak ve muhatabını da bu konuda fazla konuşmaması için uyararak, adını vermediği Muzaffer TEKİN'in halen gözaltında olduğunu, kendi düşüncesine göre olayın kendilerinin bağlantılarına kadar aydınlatıldığını, hiyerarşide kendilerinden üst konumda bulunan kişilere ise henüz ulaşılamadığını söylediği anlaşılmaktadır.
Bu şüphelilerin bile kendilerine kadar olan kısmının aydınlatıldığını öngördükleri soruşturma, bu şüpheliler ve bağlantılı kişiler yönünden yeterli delil elde edilemediğinden daha ileriye götürülemeyerek, aşağıda anlatılacak olan gerekçeler ile , Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olduğu kabul edilen Alparslan ARSLAN'm özetle , "türban örtüsünü korumak için silahlı örgüt kurmak" , Osman YILDIRIM'm "türban örtüsünü korumak için kurulan bu örgüt adına faaliyette bulunmak" , yine aşağıda anlatılacak olan gerekçeler ile Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırılarında tetikçi olarak istihdam edilen kişiler hakkında da "türban örtüsünü korumak için kurulan bu örgüt adına faaliyette bulunmak" ve bağlı suçlarından dava açılması, diğer şüpheliler yönünden ise delil yokluğu gerekçesi gösterilip Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar verilmesi ile hukuki muktezaya bağlanılmıştır.
ÜMRANİYE'DE ELE GEÇEN 27 ADET EL BOMBASI İLE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILAN EL BOMBASI ARASINDAKİ BAĞLANTININ AÇIKLANMASI
EL BOMBALARI, INCELEMELER,TESPITLER VE RAPORLAR
Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları olaylarından sonra ve bu olaylara ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.07.2006 tarihli iddianamesinden yaklaşık 1 yıl sonra kollukça alman bir ihbar üzerine, Ümraniye 2.Sulh Ceza Mahkemesinden alman karar uyarınca 12.06.2007 günü yapılan aramada, evin çatısında ve ihbarda belirtildiği gibi elektrik direğinin yanında, üzeri siyah renkli naylonla örtülmüş, yeşil renkli, her iki tarafında taşımak için halat bulunan ahşap sandıkta ;
-
(1) adet kasa üzerine yapışık, mühimmat istif kartı tabir edilen 15.06.1997 tarihli kağıt
-
(18) adet MKE yapımı el bombası
-
(18) adet el bombasına ait fünye
-
(7) adet DM41 Nato standardı tabir edilen el bombası
-
(2) adet Alman yapımı el bombası,ele geçirilmiştir.
Ele geçen sandık ve içerisindeki tüm malzemeler üzerinde parmak izi araştırılması yaptırılmış ; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Parmak İzi Laboratuar Büro Amirliğinden alman ekspertiz raporunda mukayeseye elverişli olan 8 adet parmak izi ve 2 adet avuç izinin bulunduğu bildirilmiştir.
Mehmet DEMİRTAŞ,Ali esesi yaptınlmışjstanbul
E lde edilen parmak izlerinin olay ile ilgili olarak^ YİĞİT ve Oktay YILDIRIM'dan alman parmak u "*"
Dostları ilə paylaş: |