GüNÜMÜz türkcesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: podgorîCE, İŞTİB, vidiN, peçOY, budiN



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə35/35
tarix05.09.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#77457
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   35

"Hamd olsun bu zaferle biten seferde az bir bahaneyle 2 seçkin esir sahibi olduk" diye sevinçli ve mutlu olarak di­ğer hizmetçilerimle Tuna gemilerine binip karşı tarafa geçip ilk defa Uyvar toprağına ayak bastım. Kadızâde İbrahim Paşa efendimizin dairesinde çadırımızla merkezimizde konduk. İb­rahim Paşa efendimiz huzuruna varıp gülünç hikâyeyi, sadra­zamın gazilere cellat deyip affettiğini ve bize 2 adet esir bağış­landığını bir bir anlatıp verilen köleleri gösterdiğimde kerem sahibi paşa,

"Tez bu kölelerin üzerlerine birer kat çuka dolama, kon-tuş, sarık, kavuk, çizme, pabuç ve birer binek beygirler verilsin" diye buyurup o günde bütün bağışları alıp iyi iki köle sahibi ol­duk. Allah'a şükür. Sonra,

İbrahim Paşa efendimiz Tuna Nehri üzerinde gemilerle köprü yapmaya başladılar. Bu hakir birkaç dostlarımız ile Us­türgon karşısında Ciğerdelen Kalesi seyrine gittik.

377


Kral Betlen yapısı, yani sağlam hisar Ciğerdelen Palankası

Osmanoğlu'ııa tabi olan Erdel krallanndan Betlen Gabor Kral yapısıdır. Sonra 950 yılı Muharrem ayının 18. günü Süley­man Han Üstürgon Kalesi'ni feth edip Üstürgon Kalesi altın­da 70 pare gemi üzerine büyük bir köprü yapıp köprünün kar­şı tarafını zabt etmek için ve Uyvar toprağında olan 700 pare köyleri itaat ettirmek için bu kaleyi inşa edip ismini Ciğerde­len korlar.

Gerçekten de bu kale neferatları kâfirlerin ciğerlerini del­miştir. Zira tüm Üstürgon gazileri çeteye gidip kâfirlerin vilâyetlerini yağmalayıp bu kadar ganimet malıyla [99b] çete­den gelirken kâfirler Müslüman gazilerin ardınca kovarak ge­lirler. Hemen bütün gaziler tüm avlarıyla bu Ciğerdelen'e girip can kurtarırlar. Bu kere kâfirler hüsrana uğrayıp ciğerleri de-linip cehennem yurtlarına giderler. Gerçekten de sığınak yeri, Ciğerdelen Kulesi'dir.

Ciğerdelen Palankası zeminini şekli: Tuna Nehri'nin batı tarafında Üstürgon Kalesi karşısında Uyvar Kalesi toprağın­da bir düz yeşillik ovada 4 köşe bir sarp ve sağlam çit palan­ka, rıhtım dolma duvarlı hisardır. Üç tarafı karadır, doğu ta­rafı Tuna Nehri'dir. Ancak 3 tarafında geniş topraktan kesme sarp hendeği vardır ki içinde Tuna Nehri gemileri dolaşır. Bu hendek üzerinde kara tarafında batı tarafa açık bir kapısı var, ama iki kat sağlam ağaç kapısı üzerinde mehterhane kulesin­de şahı darbzen uzun topları var.

Bu kalenin dört köşesinde Çâryâr (Dört Dost) aşkına dört köşe tabyaları üzere balyemez topları var. Hisar içinde başka dizdarı, 250 adet ncferatı, yetecek kadar cebchancsi, tahıl am­barı, 80 adet tahta örtülü haneleri, bir tahta minareli ve tahta şindire örtülü küçük camii ve 10 adet küçük dükkânları var, ama hanı ve hamamı yoktur. Ancak top menzilinden alarka bağları çoktur.

Süleyman Han Taburu: Bu kalenin batı tarafında top menzilinden açıkta bağlar başında bir tarafı Tuna Nehri ve bir tarafı Uyvar toprağında Ciğerdelen Ovası'nda, büyüklü­ğü 20.000 adım büyük bir taburdur ki iki kat hendektir. Top-

378

rağı dağlar gibi iç yüze yığılmış büyük hendektir, asla duva­rı yoktur.



Cehennem kuyusu gibi kazılmış hendeğe tabur derler, ka­leden çetindir. İçine 70-80.000 adam girip kapanıp ceng ettik­lerinde tabur cengi derler. Bu taburun ancak kara tarafında iki kapı yeri vardır. Kapı yerleri önünde topraktan yığma tabya yerleri var ki kapıları gizleyip tabyaları korur.

Bu tabur hendekleri ve toprak yığınları eğri büğrü, köşe köşe olup her köşede tabur hendeklerini koruyacak büyük dağlar gibi tabya yerleri var. Kuşatma sırasında o tabyalar üze­rine balyemez toplar koyup hendeğe gelen düşmanı uğratmaz.

Bu dirsek tabyaların da gayya kuyusu gibi hendekleri var. Böyle tabur cengleri kale cenglerinden çetindir. Taburu fethet­mek için toprak sürüp lağım edip sıçan yollarıyla kol kol sal­dırmaktan başka çare yoktur.

1008 tarihinde Sultan III. Mehmed asrında Serdar İbrahim Paşa ve Tatar Han bu tabura 200.000 kâfirleri kapatıp bir ay de­vamlı savaşıp 40.000 kadar kâfiri top sadmelcriyle yok eder­ler. Sonunda kâfirler taburda duramazlar. O asırda kâfirler Üstürgon'u istilâ etmiş, hemen Tuna Nehri üzerine büyük köprü yapıp tüm kâfirler Üstürgon'a geçip karar ederler. Sonra Serdar İbrahim Paşa, taburu zabt edip Uyvar Kalesi'ne ve Ko­maran Kalesi'ne İslâm askeri gönderip baskın eder.

Bu Ciğerdelen taburu gerçekten de sarp taburdur. Hatta efendimiz Kadızâde İbrahim Paşa ile, Sührâb Mehmed Paşa, Kaplan Paşa, Hısım Mehmed Paşa kısasacı birkaç beylerbeyi ve birkaç sancakbeyinin tüm askerleriyle bu tabur içine çadır­larımızla konup dört tarafımıza karakollar koyup her gece ko­ruyup hazır dururduk. Zira bu tabur mahalli kâfirlerin Uyvar Kalesi ve Komaran Adası tarafıdır. Bu kâfirler tarafında sadece fakir Ciğerdelen Kalesi var, başka kale yoktur. Acayip doğru rüya

Bir gece bu hakir Ciğerdelen Kalesi dizdarı kardeşliğimin evinde konuk olup özel sohbetlerden sonra uykuya yattığımız­da rüyamda babam merhumu görürüm.

"Evliyam bu gazadan korkma. Kur'an-ı Kerim okumaya devam eyle. Bu kale Sultan İÜ. Mehmed zamanında kâfirlere

379


ganimet oldu. Bu Sultan IV. Mehmed zamanında da ganime laf­zında yine kâfire bu Üstürgon ve bu Ciğerdelen ganime olur (kâfirin olur), ama sana: "Ona giren güvene erer" (Kur'ân, Âl-i İmrân 97) şehrinde zarar olmaz" dedi. Hemen uykudan uya­nıp abdest tazeleyip bu rüyayı ümmetin salihlerinden ihtiyar dizdar ağaya anlattım.

"Hayrola Evliyam, Allah ve Resulü bilir ki, bu gazada siz bir acep ceng edersiz, ama bilmem haçandır, lâkin ne size ve ne bize inşaallah zarar yoktur, kalbini gen tut" diye hayr ile yo­rumlayıp sabahleyin çadırıma geldim.

O an 2 sepet esvabımı, 2 adet yeni verilen Macar kölelerimi ve nice ağırlıklarımı kardeşliğim olan [100a] Ciğerdelen dizda­rına Allah emaneti koyup çadırımda salt ve ağırlıksız kalıp du­rumu araştırmaya başladım, her an atlara binüp her tarafı be­şer ve altışar saat avlanma yoluyla dolaşıp genellikle Tuna kıyı­larında gezip Tuna içinde olan adalara dikkatle bakıp,

"Aya savaş sırasında Tatar ile Süt Suyu'nu, Muş Suyu'nu ve Turla Suyu'nu atlar ile yıldırdığımız gibi bu Tuna'yı adalara yıl­dırmak mümkün müdür?" diye adalara bakarak Tuna üzerin­deki köprübaşma vardım. Karşı Üstürgon tarafından sadra­zam Tuna üzerinde 36 adet tombaz gemiler üzerine geniş ve sağlam bir ağaç köprü yapmışlar.

Beri bizim Ciğerdelen tarafından efendimiz İbrahim Paşa ve 7 adet beylerbeyileri 20 adet gemi üzerine sağlam köprü yapıp arasında 10-15 gemi yeri açık kalıp tamamlamaya gay­ret ederlerken Allah'ın hikmeti Tuna Nehri derya gibi coşkun gelip taştı, köprünün 5 gemisini kırıp aşağı Üstürgon'a doğru aştı. Bu hâli Mimar Ağa görüp korkusundan şaştı. Hele ne hâl ise gemileri yine getirip imara başlanıldı. İkindi olunca sadra­zamdan başı telli 3 adet divan çavuşları, efendimiz Kadızâde İbrahim Paşa'ya ferman gelip buyururlar ki,

"Sen ki İbrahim Paşa karında simsin, başka zamana kıyas etmeyip köprübaşındaki hizmetini bırakıp şimdi bu anda mü­kemmel kapınla çadırında bir adamın kalmayıp bu gece Üstür-gonlulardan 200 yarar kılavuz alıp kuzey tarafta Lara Bayırları dibinde ve Lak Dağlan eteklerinde bu gece uyanık ve dikkatli olup dört tarafına pusular ve ince karakollar koyup sizin kar-

38Ü

sı tarafta olan İslâm ordusunu bir hoşça muhafaza edesin" diye buyurdu okunup,



"Emir, devlet sahibinindir" deyip çavuşlara beşer onar al­tın verip,

"N'ola şimdi kalkıp gideriz" diye Üstürgon dizdarına sad­razam fermanını gönderip Üstürgon'dan bize kılavuzlar gel­mede. Allah'ın hikmeti,

Ciğerdelen Ovası'nda büyük savaşın sebebini bildirir

Beri tarafta bizim Kadızâde İbrahim Paşa'nın sekban bölük-başılarından bir Macar oğlanı ve ona âşık bir Türk yiğidi, Ma­car oğlanına uyup o gün atlarına binip o an Uyvar Kalesi kap­tanı ve hâkimi olan melun Fargaçi'ye varıp sarıklarını yere vu­rup dinden dönerek dinsiz kâfir olup derler ki,

"Bre kaptanım, İsa size yardımcıdır, bre ne durursuz. İşte bu Uyvar Kalesi'ni almak için 10.000 asker gemilerle beri geçip köprü yapmaya başladılar. Ama Tuna suyu taşmış, köprü ve yaptıkları gemiler kırılmış, Türk şaşmış, açlıktan nice bin Türk kaçmış. Biz de kaçıp kralıma habere geldik. Hemen Türk'e bir çare edin. Köprü bitmeden beri tarafa da Türk geçmeden, beri­deki 10.000 kadar Türkleri kırın, köprübaşma taburlar kurun, köprü gemilerin yaptırmamak için Türklere ve gemilere topları vurun" diye nice Öğüt verici sözler söylediklerinde melun Far-gaçi, bu dinden dönmüş melun oğlanlara binlerce ihsanlar ve ikramlar edip birkaç belli başlı kâfirleri, feryatnâmeler yazarak ılgar ile Nemse çasarına gönderir.

Meğer Uyvar çevresinde olan 157 adet kalelerden Uyvar'ın yardımına 50,000 adet muhafazan kâfir hazır idi. Karşı tarafta sadrazamı basmak için Nemse çasarınm fermamyla Zirinoğlu, Beganoğlu, Kepanoğlu, Nadajoğlu, Vaşvaroğlu ve çasarın ve­zirleri makamında olan Zoze, Mantikukule ve Rudolfos adlı kâfirler 80.000 Macar kâfiri askerleriyle hazır beklemekte idi­ler.

Köprülüzâde Ahmed Paşa'nın bunların hepsinden haberi olup tüm Osmanoğlu askerinin dört tarafına ve bizim taraflını­za kat kat çeteciler ve poturacılar, büyük karakollar ve ince ka­rakollar tayin olundu. Herkes merkezinde pür-silâh hazır olup köprünün tamamlanmasına canla başla çalışırdı. Allah'a hamd

381


olsun 5. günde köprü tamamlanıp bizim tarafa Haleb Eyaleti askeriyle Gürcü Mehmcd Paşa geçip bizim Kadızâde İbrahim Paşa'nın konduğu Süleyman Han Taburu önüne kondu. Ardı sıra Kıbleli Paşa Şam askeriyle sağ tarafımızda Ciğerdeleıı Ka­lesi tarafına kondular.

Dahi ardı sıra Bosna Eyaleti askeriyle Köse Serdar Ali Paşa kalabalık asker ile hepsinden ileri Muradovası'na kon­du. Onun ardınca Anadolu askeriyle Kara Mustafa Paşa, Ve­zir Hazinedarı Yusuf Paşa ile köprüden geçip bize yakın kon­du. Ve nice beylerbeyiler ve nice yüz adet beyler geçip bizim [lOOb] tarafımızda kondular. Hamd olsun bizden tarafa İslâm ordusu çok bol oldu.

Ardından yiğit vezir büyük bir isabetle Budin'in ve Üstür-gon'un Tuna kaptanlarının 40-50 pare firkatelerine Budin ve Üstürgon azebistanlarını doldurup üzerlerine karadan Kam­bur Mustafa Paşa'yı köprü muhafazasına memur ettiler.

Allah'ın hikmeti o gün Tuna Nehri üzerinde kâfirin Koma-ran Kalesi'ndeıı beri nice bin kütük, nice yüz bin sallar ve nice bin büyük ağaçlar Tuna ile akarak az kaldı ki bu ağaçlar köprü­ye çarpıp kıra. Hemen Tuna kaptanları firkateler ile sallara ye­tişip baltalar üşürerek bentlerini kestiler, her bir ağacı kaptan­ların askerleri ve Kambur Mustafa Paşa askerleri üşüşüp birer kenara ağaçları bağlayıp bir anda tüm İslâm ordusu bu ağaçla­rı yağma edip İslâm ordusu odun ile doyum oldu.

O gün akşam vakti olunca Üstürgon Kalesi'ndeıı efendi­miz Kadızâde İbrahim Paşa'ya 300 adet yarar ve namlı kılavuz yiğitler geldi. Daha önce vezirin buyruğu üzere İbrahim Paşa efendimiz de Niğbolu askeriyle ve kendinin (—) adet seçkin as­keriyle karakola gitmek için atlanınca ordumuzda çocuk ve kö­lelerden başka bir tek fert kalmayıp pür-silâh seçkin asker ile karakola yollandık.

382







Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin