GüNÜMÜz türkcesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: podgorîCE, İŞTİB, vidiN, peçOY, budiN



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə12/35
tarix05.09.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#77457
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   35

Oradan 9 saatte Şebeş yakınındaki menzilde serdarın ordu­suna gelindi. O gün Hünkâr Kapucular kethüdasına serdar, tüm vezirle^ beylerbeyiler ve kral toplam 110 kese ve 200 esir verip "Kral henüz müstakil kral olup 2.000 kese mal-ı padişahî tahsil olundu" diye müjde ile bahsi geçen ağa Der-i devlete gönderildi Ve Melek Faşa Patıma Sultan nikâhından hoşlanmadığını sadra­zama bildirdi. Oradan 2 saatte,

Şebeşvaroş Kalesî'nin özellikleri

Saz Maçan dilince (—) (—) demektir. Yapıcısı Betlen Ga-bor'dur. Yakın zamanda yapıldığından konuyu bilir koca patrik yaşlı papaz ve genç Hıristiyanlar vardır. Bu da Erdel krallarına tabidir, ancak Saz Maçan hükmündedir.

Kalesi bir sahrada bir tarafı batak, çatak, şatakda dörtgen şe­killi yalın kat alçak duvarlı büyük bir kaledir. Bazı duvarları taş ve nice yerleri tuğladır. Sibin Kalesinden büyüktür, ama içinde adam azdır ve gayet müflis ve fakir kefereleri vardır.

Tamamı 6.000 adet saz ve kamış örtülü evleri ve 5 adet ma­nastırları çanlıklarıyla belli idi. Tabyaları yok, ccbchane ve top­lan az olduğundan seraskere 10 adet şahî toplan atıp, yani "Safa geldin" dedi. Hendeği alçak ve içinde sazlık, kamışlık bitmiş ba-taklıkdır.

Şehir içinde henüz dükkânları ve evlerini imar etmeye ça­lışırlardı. Zira 8 ay evvel askerlerimiz Tise sahillerine giderken bu kale kefereleri kalelerinin ne kadar dayanıklı olduğunu [31a] bilmeyip itaat etmediklerinden askerin çetecileri gelip bir gece kaleyi dövüp askerlerimiz kaleye dolup içinden 1.000 adet esir­ler alıp kale için ateşe yakmışlar, ganimet mallarıyla sağ selâmet gitmişler.

Allah'a hamd olsun kral nasb olalıdan beri hep birlikte ita­at edeceklerini bilip şehri imar etmişler. Bunlar da tüm birovla-rı ve kaptanlarıyla gelip 70 kese mal getirip kaptanını haps etti. Kral kendi divanında bu kaptanın birovlarıyla boyunlarını vu­rup nice kâfirlerini kırıp başka birov ve başka kaptan nasb edip 100 keselerini aldı.

Bu nahiyeler daha önce yakılmıştı, zahire bulmak şiddetli kışta zor olduğundan "Bu mahalde Tatar askeri bu kadar bin esi-riyle ordunun kıtlığına sebep olmasın" diye Yalı Ağası Şah Polat

110


111

Ağa'ya bir samur kürk, üç küheylân at ve nice hediyelerle Tatar Han nâmeleri verilip yalı ağasına izin verildi.

Şah Polat Ağa bu hakire bir seçkin Tot gulâmı ve 2 Nemse kızı verdi. Bütün Tatar askeri Akkirman diyarına yollanıp De-mirkapı tarafına gittiler. Allah yollarını açık ede.

Bu mahallerde kıs yakın gelip büyük soğuklar olduğundan ve yanıp yakılmış yerler olduğundan kesinlikle içecek ve yiye­cek kısmından bir buğday tanesi, bir demet arpa ve başka meta bulunmayıp büyük kıtlıklar ve kışlar oldu. Hatta 10 dirhem ek­mek l akçeye, bir yem l guruşa, bir okka beksumat l altına, bir kıyye kahve 1.000 akçeye ve bir okka tütün 10 guruşa çıkdı. Zira İslâm ordusunda 200.000 esir, 100.000 İslâm askeri ve 100.000 ka­dar kâfir var. Gerçekden kıtlık ve yokluk olup askerin gözü bü­yüdü, bir gün evvel ileri gitmeye asker yürüdü, ama izin veril­medi.

Hemen tedbirli Âsaf-ı Berhayâ bu mahalde kral askerinin ne kadar bin araba zahireleri var ise hepsini İslâm ordusuna araba­larıyla dağıtıp burada krala izin verilip eğnine bir samur kürk giydirilip baki kalan 1.000 kese malı ilkbaharda kral gönderme­yi üstlendikten sonra kral cümle tüm vezirlerle vedalaşıp geriye döndü. Oradan 7 saat gidip Velat Nehri'ni geçip,

Sazvaroş şehri: Kalesi bu nahiyenin sonunda bir bayırlı yer­de belli idi, ama bu kadar esir, mal ve menâlim derdinden gidip seyretmedim, ama şirin ve mamur kale gözükmekte idi. Bu ma­halde 5 dirhem ekmek l akçeye sicille kaydolundu. Oradan yine güney tarafa 6 saatte,

Sazvaroş Kalesi menzili: Sazvaroş şehri evvelki menzildir bu Sazvaroş Kalesi'dir. Daha önce içeri Tise'ye giderken bunun da yakıldığı yazılmıştır, ama şimdi bu kale her ne hâl ise olduğu gibi tamir edip kaptanları ve birovları gelip 100 araba zahirele-riyle itaat edip İslâm ordusunda biraz bolluk olup herkes şehir­den zahirelendiler. Oradan güney tarafa 7 saat gidip,

Deve Kalesi yakını menzili: Daha önce Tise'ye giderken itaat etmeyip 3. gün itaat etmişti, ama şimdi kral nasb olundu­ğunu duyup kral tarafından birlikte birkaç nefer zabit sağlar ol­makla kaptanı 200 araba zahire ile serdara gelip itaat edip zahi­reler tüm yeniçeri, cebeci, topçu ve sipahi taifelerine dağıtıldı.

112

Bazı adamlar zahirelcnmeye Deve Kalesi'ne gittiler ve meta alıp geldiler. Oradan 9 saatte,



Lena Boğazı menzili: Bir günde Lcna Boğazı'nı aşıp öte ta­rafta 6 saatte,

Barçay Kral Sarayı menzili: Daha önce yakılmış ibret verici saray idi. Henüz yine harabe idi. Oradan (—) saatte geri dönüp 10 gün oturduğumuz Haçek Ovası'nı geçip,

Haçek Ovası'nda Demirkapı menzili

Bu mahalde tüm askerler çadırlarını kar üzerine kurdular. O gece kar ve yağmur daha yağdı. Bütün çadırlar kar altında kalıp Öyle soğuk oldu ki eller ve ayaklar tutmaktan kaldı. Burada iki gün kış oturağıdır diye dellâllar çağırıp Demirkapı'nın iç yüzün­de kâfir tarafında o gün konuldu.

Daha önce bu Demirkapı'dan içeri girdiğimiz zaman tama­mı 13.200 adet araba idi ve bahar günleri olduğundan kolaylık­la bir gün bir gecede geçildi. Ama şimdi [31b] 19.800 araba defter olunup 200.000 esir ve 1.000.000 sığır 3 gün 3 gecede geçtiler ve büyük sıkıntı çektiler. Deve ve katar ile seyishaneler ile geçenle­rin hesabını kitabını Rabbü'l-izzet bilir.

Bu Demirkapı'nın iç yüzündeki yurd yerinde 3 gün içinde 5.000'den fazla esir ibadullahlar tipi, boran, şiddetli kış ve açlık­tan bu kadar Allah'ın binaları kırılıp kar üzerinde kaldılar. Çok büyük nefsim nefsim günleri oldu. Ve nice yüz araba yükü gani­met malları ve hayattaki esirler meydanda kalıp herkes canını başını kurtarma telâşı pazarına düştüler.

Allah'a hamd olsun bu hakir, fakir Evliya 13 esirim, 12 baş atım ve bir araba esvabım ile bedenim sağlıklı olarak Demirkapı'yı esenlikle geçip (—) saat gidip 1072 Cemaziyelâhirinin sonunda sağlık ve esenlikle İslâm ülkesinde olan pak Tımışvar vilâyeti toprağında,

Musike Köyü menzili: Sağlık ve esenlikle bir kefere hane­sine girdik. Esirleri evler içine ve ateş başına oturtmadık. Tüm hizmetçilerin esvap ve ağırlıkları hane sahibine yıkatıp sıcak ye­mekler yedik, tüm hizmetçilerin gözleri açılıp yüzleri güldü. Serdar-ı muazzam da bu mahalde tüm gazilere izm verip bir günde askerden nam ve nişan kalmayıp herkes vatanlarına git­tiler. Oradan 8 saatte,

113

Şebeş Kalesi yakını menzili: Burada tüm vezirlere, bey-lerbeyilere ve diğer beylere kışlalarına gitmek ferman olunup Serdar Ali Pasa Tımışvar'da, Çavuşoğlu Mehmed Paşa Varna(?) Kalesi'nde ve Melek Ahmed Paşa efendimize Belgrad'da kışla ferman olunup,



Belgrad kışlağına gittiğimiz ve kurban bayramı ettiğimiz menzilleri bildirir

Şebeş altından Melek Ahmed Paşa askeriyle kalkıp güney tarafa 4 saat gidip,

Jebel Köyü menzili: Bu mahalde Melek Ahmed Paşa 2.000 sekbanına, 2.000 sarıcalarına ve 2.000 adet diğer karakullukçu­larına toplam 79 kese ulufelerini verip karakullukçulardan baş­ka neferatlarına izin verip herkes asıl vatanlarına gittiler. Ora­dan 5 saatte,

Kaylar Köyü menzili, oradan Semiha Köyü menzili, ora­dan Ali Pınarı Köyü menzili, sonra Jeldes Köyü menzili, ora­dan Yaboka Köyü menzili.

Yukarıdaki köylerden daha önce birkaç kere geçildiğinden özellikleri yazılmıştı. Ama bu Yaboka, yani Sırpça ile Yabloka "Elma köyü" demektir, Belgrad karşısında Tuna Nehri'ndcn ay­rılmış bir azmak kenarında bir mamur 300 haneli Eflak, Bul­gar ve Sırp kefereleri köyü ve zeamettir. Bu köyler ve geçtiği­miz tüm ovalar baştan başa Tımışvar Eyaleti idi, bu arada ta­mam oldu.

Ertesi gün 300 pare gemiyle büyük Tuna Nehri'ni geçip, Cihad yurdu cennet Belgrad kışlağı

Bu şehrin tüm ileri gelenleri iskele başına karşılamaya ge­lip Melek Ahmed Paşa efendimiz büyük bir alay ile Belgrad'a girmiştir ki yazılıp anlatılmaz. Daha önce bu işlek Belgrad şeh­ri (—) tarihinde Varat Kalesi seferine giderken anlatılmıştı, ama şimdi tüm ileri gelenler efendimize her gece ziyafetler eyleyip o kadar nefis nimetler yenilip o kadar zevk u safâlar etmişiz ki anlatılması mümkün değildir. Gerçekten de Belgrad ziyafet­lerinde olan baklavanın Rum, Arap ve Acem'de olmak ihtima­li yoktur ki Belgrad baklavası her tarafta meşhurdur. Şehri de Rumeli'nin Mısır'ıdır. Bir gün Melek Ahmed Paşa efendimiz ile Belgrad çevresini gezip dolaşıp kıble yönüne 2 saatte gidip,

Sağlam hisar Havale Kalesi'nin özellikleri

İlk yapıcısı (—) talihinde Yıldırım Bayezid Han'dır. Gazi Şe-habeddin Paşa eliyle yapılmıştır. Bu kaleyi yapıp Belgrad Kalesi kâfirlerini zayıf düşürmek için Yıldırım Han Semendire hâkimi Delakoğlu Duçye kâfirin kızını nikâh ile alıp Delakoğlu yar-dırruyla bu kaleyi yapıp Belgrad keferelerine huzur vermeyip amatılarını kesmişti.

Sonra Timur Han olayında Yıldırım Han vefat edince Sırp kefereleri fırsat bulup Havale Kalesi'ni işgal ettiler.

Daha sonra 846 tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han Belgrad fethine gelirken bu kaleyi Gazi Porça'ya feth ettirmiştir. O asır­dan beri İslâm elinde kalmıştır. Sonra Mehmed Han Belgrad'ı alamayıp fetihsiz dönmüştür.

Hâlâ bu yüksek kale Semendire Sancağı toprağında Belg­rad nahiyesinde gökyüzüne doğru bar uzatmış yalçın kaya üze­rinde [32a] asla havalesi yok, ismine uygun havalesiz Havale Kalesi'dir ki Belgrad şehrine havale olmuştur. Duvarı büyük bir kapılı, hendeksiz, küçücük taş yapı bir şirin kaleciktir, ama bu yüksek kale her tarafta beşer konak görünür. Kuzey tarafında Tımışvar'dan, batı tarafında Sireni Mitroviçsesi'nden, kıble yö­nünde tâ Karadağ'dan görünür. Havale Kalesi denmeden mak­sat bu anılan vilâyetlere havale olmuş bir kaledir, asla ona hava­le bir şey yoktur.

Bu kalenin tepesindeki burcu üzerinden tâ Hersek Sancağı dağları görünür. Gazi Porça bu kaleyi 40 yiğit ile feth edip bu kale taşrasına bir kat sağlam duvar çekmiş ve bu duvara kıb­leye bakar bir kat demir kapı da yapmış, gayet sarp ve sağlam etmiş.

Bu kalenin dört tarafı öyle uçurumdur ki Allah saklasın in­san aşağı bakmaya cüret edemez. Ancak batı tarafında bir kü­çük varoşu var, o tarafta bir kesme kaya sehel hendeği gayya ku­yusu gibi bir derin çukurdur. Gazi Porça zamanında böyle kü­çük kaleden 1.000 adet seçkin yiğit gaziler pür-silâh ve atlı çıkıp o vilâyetlere ve Belgrad'a el-aman dedirtip Tuna kenarında es­vap yıkayan kızları alıp şahin yuvasına gelir gibi Havale'ye ge­lirlermiş. Hâlâ o gazilerin odaları kale içinde kat kat, küçük kü­çük daracık odacıklardır ki hepsi bekâr imişler, asla evliler de-

114

115


ğillermiş, ama hepsi yetmiş tasdan geçmiş öldürücü zehir imiş. Ancak odaları günden güne viran olmadadır, zira bu kale şim­di iç elde olrnak ile imar etmeye muhtaç değildir. Yine de dizda­rı, 50 adet silâhlı neferatları, yeteri kadar cebehanesi, birkaç şahî topları, bir camii, hoş su sarnıçları ve 5 adet hanesi var, avlusu gayet daracıktır.

Batı tarafında kaleden taşra 100 kadar bağlı ve bahçe­li, saz ve kiremit örtülü varoş evceğizleri ve bir camii var, çar­şı pazar, han ve hamamı yoktur; ama cennet bahçesine benzer mesiregâh bağları çoktur. Yaratıa'nm hikmeti bu yüksek da­ğın üzerinde bağların maksureleri yanında ikişer üçer kulaç ka­dar yakın abıhayat kuyuları var ki her biri şarâben fahurdan ni­şan verir kevser sularıdır. Ve tüm bu bağlar Belgrad ayanının mesiregâhlarıdır.

Gazi Porça ziyaretgâhını bildirir Sırrı aziz olsun

Adı geçen bağlar arasında mezarlık içinde göklere doğru uzanmış bir fıstık ağacı var, ki Rumeli'de fıstık ağacı yoktur, bu güzel ağacın gölgesinde Gazi Porça mezarı kubbe ve yapı kabul etmemişlerdir. Ancak bu fıstık gölgesini kabul etmişlerdir. Hat­ta hayatta iken,

"Din-i mübin uğuruna mücahid olup şehit olunca, yahut Al­lah aşkından vefat edince cennet ehli olmasına alâmet üstüne nur yağa yahut kabri üzerinde bir nadir ağaç veya bir İlâhî sır çıka" buyururlarmış.

Gerçekten de o uzun ağaç ve o kuyuların ikişer üçer kulaç olmaları tüm Gazi Porça ruhaniyeti ile olmuştur, derler. Hâlâ bir büyük küçük herkesin ziyaretgâhıdır, Allah rahmet eylesin.

Sonra yine Melek Ahmed Paşa efendimizle Belgrad şehri­ne gelip 120 gün tüm Belgrad ileri gelenleri ile zevk u safâda iken 1072 Cemaziyclâhirinin sonlarında Dergâh-ı âlî kapucu-başılarından Mustafa Ağa adlı bir himmet sahibi ağa Sultan Mehmed Han'ın hatt-ı şerifiyle Melek Ahmed Paşa efendimi­ze geldi.

"Sen ki yüce atalarıma hizmet etmiş vezirim Melek Ahmed Paşa'sııı. Hatt-ı şerifim ulaştığında Der-i devletime gelip kayma­kamım olasın ve nikâhlın olan halam Fâtıma Sultan ile müşerref

olup devletimin devamına hayır duada olasın" diye yazan hatt-ı şerif gelip okunduğunda hepimiz İstanbul'a gideriz, diye şenlik edip hazırlık görmede idik.

İlâhî takdir

Melek Ahmed Pasa bu hakiri huzuruna çağırıp,

"Evliyam bilirsin, Erdel gazasında İskenderiye Beyi Yusuf Bey oğlu Mehmed Şâ Bey'e 13.000 riyal guruş borç verdim ve Dukagin beyi (—) (—) 10 kese solta riyal Allah borcu verdim. Pi-ruzin Beyi Arslan Bey'e 5 kese riyal Tanrı borcu verdim ve Bi-horlu Memi Bey'e 1.000 altın verdim. İşte tüm temessükleri ve işte hüccetler ile seni bu malların toplanmasına memur eyledim. İşte sana 20 adet şehbaz yoldaşlar ile 2 kese harcırahlar, al şu temessükleri, durma oturma Arnavut İskenderiyesi'ne ve öbür sancakbeylerine git. Bu malların altın olarak alırsan sana gö­türmesi kolaydır. Sana beyler sancaklarında adamlar koşalar ve Evliyâ'ya riayet edeler, diye yazmışım. Ben İstanbul'a giderim. [32b] Fâtıma Sultan düğününe ve gayri masraflarıma bana akçe lâzımdır, zira ben Erdel seferinde 9 ayda 1.060 kese hare ettim. Elbette oğul bana akçeleri İstanbul'a girmeden yetiştiresin" de-dikde hayretler içinde kalıp,

"İlâhî sen bilirsin, bu hakir 'İstanbul'a giderim' diye sevin­dim. Sen bana hangi diyara gitmeyi nasip ettin, kuvvet, kudret ve takdir senindir" deyip gönlümü Allah'a yöneltip Melek Ah­med Paşa'nın elini öpüp,

"N'ola sultanım gidelim" deyip tüm hazırlıklarımızı gördük. 1072 yılı Cemaziyelâhirinde Belgrad'dan Arnavut İskenderiyesi'ne, Dukagin ve Piruzin sancaklarına gittiğimizi bildirir

Evvelâ Belgrad'dan 10 hizmetçim ve 20 adet silâhlı yoldaşla­rımla çıkıp güney tarafa bakımlı ve şenlikli köyleri 8 saatte ge-

ÇİR


Rojay menzili: Tamamen Sırp ve Bulgar kefereleri sakin 300

haneli zeamet köydür. Oradan

Litovik Köyü'nü geçip 13 saatte aştığımız yaylaları Tanrı bi­lir. Oradan,

Bistiriçse Köyü menzili: Sırp ve Bulgar keferesi köyü zea­mettir. Oradan yine güneye doğru, yine dağlar aşıp.

116

117


Esmerli Kovac KÖyü'nü geçip yine dağlar ve beller geçip }Q saatte,

Lipye Köyü menzili: 200 haneli ve bir kiliseli Sırp ve Bul­gar kefere köyü ve zeamettir, ama burada beyaz ve kalın lezzet­li kaymak ve bal olur ki Erzurum'un Bingöl Yaylası'nda ve Ada­na şehrinde camız kaymağı böyle olmaz. Oradan,

Moraviçse Köyü'nü geçip Lig Nehri'ni atlarla ayaktan geç­tik. Bu nehir Karadağ'da Bahte Köyü'nden çıkıp Valiva kasaba­sına yakın Kolipara Nchri'ne karışıp ikisi Sava Nehri'ne karışır.

Kısacası Lig Nehri'ni geçip oradan Karadağ'ı asıp haydud kâfirleri eşkıyasından can kurtarıp 12 saatte,

Barıya Köyü menzili: Bin haneli Bulgar keferesi köyüdür ve zeamettir. 7 manastırı ve birkaç dükkânları var, sanki büyük bir kasabadır. Bu büyük köy yakınında bir ağaçlık dağlar içinde,

Banya Köyü ılıcasının özelliği: Tâ kefere kralları asrında bu ılıca suyu üzerine ibret verici yüksek kubbeler ile büyük ha­vuzlar ve pek çok sofa, halvet ve camekanlar yapmışlar. Yılda bir kere, kiraz mevsiminde 40-50.000 kefere toplanıp panayır­lar kurulup alış verişler olur, büyük dinlenme mekânı ve zevk ü safa yeridir. Suyu gayet sıcak olduğundan soğuk su karıştırır­lar. Diçina Nehri, Öziçe şehri dağlarından gelip bu ılıca deresin­den geçip Çaçka kasabası dibinden geçip Morava Nehri'ne, o da Köylüç Kalesi dibinde Tuna Nehri'ne karışır. Sonra Diçina Neh­ri köprüsünden geçip,

Dorojvenik Köyü menzili: Bu köye gelinceye kadar 19 saat­te 15'e yakın mamur köyler geçtik.

Ardından Kamaniçse Nehri'ni köprüden geçtik. Bu da ku­zey tarafa akarak Belgrad yolu üzerinde Morava Nehri'ne ka­rışır.

Oradan yine güney tarafa dağlar aşıp mamur köyler ve Işkı-rapiş Nehri'ni geçtik. Bu nehir Pojagacık dibinde Öziçe Nehri'ne karışıp ikisi bir olup Çaçka kasabası yakınında Morava Nehri'ne karışır. Oradan,

Dobrodo Köyü menzili: Bu da Bulgar köyüdür, ama Öziçe Kalesi hükmündedir, ancak Belgrad'dan bu yere kadar 300 adet şenlikli köyler geçtik. Hepsi ve buraya yakın Öziçe şehri bile ta­mamen Scmendire Sancağı hükmünde mamur köylerdir.

Oradan yine güney tarafa giderken Tivirdik Köyü'nü ve ÖziÇe Şehrini dağlar içinde sağ tarafımızda bırakıp 13 saatte gi-

dip/


Umaniçse Köyü menzili: Tamamen Sırp ve Bulgar kefere-

Ardından Tornik Yaylası'm aşıp Voça Nehri'ni geçtik. Bu nehir tâ İştavna dağlarından inip Pirboy Hanı'na yakın Lim jsjehri'ne, Lim de Arnavutluk içinde Plav Kalesi'nden gelip Bosna Vişegradı Kalesi yakınında Drin Nehri'ne ve Drin, Sava Nehri'ne ve Sava Belgrad Kalesi dibinde Tuna Nehri'ne karışır,

Kısacası Tornik Yaylası'm ve Yablaniçse Yaylası'm aşıp Lim Nehri kenarınca 5 saat gidip Hersek vilâyetinde,

Roda kasabası sağ canibimizde dağlar içinde Lim Nehri ke­narında kalıp uğramadık, onu geçip Lim Nehri'ni gemi ile karşı tarafa selâmetle geçip,

Pirboy kasabası menzili: Hersek Sancağı'nda 1.000 haneli cami, han ve hamamlı ve birkaç dükkanlı güzel bir kasabadır. Geçen sene Bosna'dan Rumeli'ne giderken kale ve kasabası anla­tılmıştır. Oradan,

Kon Kalesi: Yüksek bir dağda görünüp geçtik. Oradan gü­ney tarafa Firepol Kalesi de sağda kalıp 15 saatte,

Mileşova Kalesi yakını menzili: Mileş Ova da yazmışlar. Bu kaleden uzak konakladığımızdan seyredemedim. Oradan

H (-») (-) 03«J

Oradan Kırraba Yaylası'm yüz bin sıkıntılar çekerek aşıp 9 saatte,

Tiran kasabası: Ohri Sancağı toprağında voyvodalıktır ve 150 akçe kazadır. Şehri bir geniş ovada camileri, han ve hamam­ları, çarşı pazarı, bağ ve bahçesi sayısızdır. Tüm yapıları baştan başa kiremit örtülü hayrattır.

.................. (2.5 satır boş) ....................

Sonra Mati Nehri'ni at ile geçtik. Bu nehir Ohrasada (?) Dağlarından gelip Ohri Gölü'ne karışır. Oradan batı tarafa gidip,

Omoras Köyü menzili: Bu da Ohri toprağında kasaba gibi 300 haneli camili, han ve hamamlı bir mamur Arnavut köyüdür. Bağ ve bahçeleri çoktur, reayaları tamamen kâfirdir ve avratları­nın hepsi büyücüdür.

1 1 S llo

119

Oradan yine 9 saat gidip,



..................(2 satır boş)....................

Eski Leş Kalesi'nin özellikleri

Arnavut dilinde Leş derler, ama 883 tarihinde bu kaleyi Fa­tih Gazi iskenderiye savaşına giderken Venedik Frengi elinden alırken zorluk çekip,

"Bu kale leys gibidir, yani arslan gibidir" diye söylemişlerdi. Fetihten sonra ismine Leys Kalesi dediler, bozulmuş hâli yay­gın olduğundan Lcys'den bozma halk dilinde Leş Kalesi dediler.

Fatih Gazi yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde Dukagin Sanca­ğı toprağında voyvodalıktır. Muhtesibi, naibi, bâcdârı, kale diz­darı ve (—) adet hisar erleri vardır.

Kalesi Drin Nehri kenarında bir kaya üzere dörtgen şekil­li bir küçük sanatlı hisardır, arna mamur değildir. Ancak Vene­dik Frengistam'nın serhat kalelerindendir. Yapıcısı yine Venedik Piri nc-pirimleridir.

Bu şehrin tüm Arnavut gazileri dairna firkatclere binip Ve­nedik diyarların ve İspanya'nın Fulya yakalarını yaka yıka ga­nimet malları alıp kâfir esirleri ve leşlerini Leş Kalesi'ne geti­rip Drin Nehri'ne atarlar. Bu kale Venedik Körfezi Denizi'ne (—) uzak yerdir. Drin Nehri (—) dağlarından çıkıp kıbleye doğ­ru akıp bu körfez kıyısında Sincivan Limanı yakınında Körfez Denizi'ne karışır.

Tamamı (—) adet mihraptır.

..................(1,5 satır boş)....................

Ve (—) adet medresedir. (—) (—) Ve (—) adet tekkedir ve (—) adet mekteptir. (—) (—) Ve (—) adet handır. (—) (—) Ve (---) adet hamamdır. (—) (—) Ve (—) adet dükkândır. (—) adet kiremit ör­tülü bağlı ve bahçeli geniş serhat evleridir. Ama kale içinde ev­leri azdır ve bahçeleri yoktur, ama cebehanesi çoktur ve şahane uzun balyemez topları ve mehterhanesi vardır. ..................(2 satır boş)....................

Oradan batı tarafa Drin Nehri'ni geçip,

İskenderiye Kalesi'nin özellikleri

İlk defa İskender-i Zülkarneyn yapısı olduğu için İsken­deriye derler. Sonra İspanya hâkimi eline girip daha genişle­tilmiştir. Sonra Fulya Kral elinden Venedik Pirinc-pirimleri

120


hu kaleye sahip olup Üsküp, Priştine ve Vuçitrin taraflarını yağmalamaya başladılar. Bu kötü haber Fatih'e gelince hemen vcızcı niyetine deyip İskenderiye üzerine büyük bir ordu ile ge­lip 40 gün 40 gece kuşatıp 883 tarihinde Fatih Sultan Mehmed Gazi Venedik elinden zorla feth edip Rumeli Eyaleti'nde baş­ka sancakbeyi tahtı etti. İlk fetihde hâlâ [33b] sancak hâkimi olan Mehmed Paşa'nın atası Yusuf Bey sancakbeyi olup ocak­lık ihsan olunduğundan hâlâ hâkimlerine Yusuf Bey oğulla­rı derler.

Bey bu hakiri karşılamaya çıkıp bizi kale içinde Dizdar

t__) Ağa hanesine kondurdu. Melek Paşa efendimin dostluk

mektuplarını verdim, okuyunca çok sevindiğini gösterip,

"înşaallah 10 güne dek borcumuzu dinimizin hakkı için ödeyip sizi yollar" diye hakire harnam ücreti bir kese ve bir kat giysi verdi. Ve 30 adet yoldaşlarıma ve hizmetçilerime onar gu-ruş verip her an sohbetleri şerefiyle şereflenip ara sıra Busatlar adlı köyde Yusuf Beyzade saraylarına gidip eğlenirdik, arna da­ima İskenderiye'ye gelirdik, zira Venedik kâfirinin ayaklanma ve taşkınlıkları var idi.

Osmanoğlu devletinde İskenderun 3 adettir, biri budur ki buna Arnavut İskenderiyesi derler; biri Akdeniz kenarında Haleb'e ara yatı Haleb iskelesidir, ona İskenderun derler; biri Mısır İskenderiyesİ'dir, ama Yunan dilinde buna Aleksandire Purgaz derler. Pıırgaz Rumca kale demektir; yani İskender Ka­lesi derler.

Hâlâ beyinin Süleyman Han kanunu üzere hâss-ı hümâyûnu 459.200 akçedir, zeameti 19 ve cümle tımarı 205. Kanun üzere üçer bin akçede bir cebelüleri ile alaybeyi, çeribaşı, subaşısı ve paşasının askeriyle toplam 4.000 adet seçkin yarar askeri vardır. Memur oldukları sefere Rumeli veziriyle veya sancakbeyleriyle sefer eşerler. Hatta tüm gazileri bizimle Erdel gazalarında bile idiler, gerçekten de cesur ve yiğit askerdir.

Bu sancaktan paşasına 40 kese gelir olup 1.000 adet yiğit ile bu sancağı korur. Şeyhülislâmı, nakibüleşrafı, ayanı eşrafı ve 150 akçe payesiyle kadısı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, kale erleri, muhtesibi, voyvodası, bâcdârı, mimarı, şehir kethüdası ve haraç emini vardır.

121

İskenderiye Kalesi'nin şekli: Boyana adlı bir büyük gö­lün kıyısında bir sarp yüksek kaya üzerinde 4 köşeden uzun­lamasına ve eğrice kurulmuş şeddadi kesine taş bir savaş kale­sidir ki asla havalesi yok eğimsiz ve tehlikesiz bir kaledir, kü­çüktür, ama sarp ve sağlam bedelsiz bir hisardır. Boyana Gölü tarafında ve başka yerde hendeği yoktur, burçları ve bedenleri çoktur, tki kapısı vardır, biri gün doğusu tarafına, biri Küçük Ova'ya bakmaktadır, bu kapı içinde Muyo Baba Sultan med-fundur ve ziyaret yeridir.



Hisar içinde evler azdır, ancak Sultan Mehmed Camii ki­remit ile örtülü eski tarz aydınlık bir camidir. Ve 7-8 sarnıçları var, yağmur suyu ile doludur. Kaleden Boyana Gölü'ne inecek su yolları vardır ki kale halkı bilir, dışarıda düşman göremez gizli su yollarıdır, kuşatma sırasında onlardan su alırlar. Bu kalede dükkânlar yoktur, ancak 100 adet neferat hanecikleri ve buğday ambarları vardır. Cebchanesi ve şahane topları vardır, Boyana Gölü aşırı Torondoş Dağı'ndan bu kaleyi dövdüğü dağ biraz bu kaleye eğimlidir, ama kırkar karış uzun kale döver toplar lâzımdır; eğer küçük toplar ise bu kaleye o havaleden zarar yoktur, zira arada göl vardır. Kale dibinde kayalar kena­rında Boyana Gölü içinde çam direkleri üzere balık dalyanları var. Başka eminliktir ki kale kulu aklâmıdır.

..................(l satır boş)....................

İskenderiye Kalesi varoşunun özellikleri

Tamamı 1.800 adet tek ve iki katlı cennet bahçesi gibi bağlı bahçeli, kiremit ve kayağan örtülü kârgir sağlam yapılı Müslü­man haneleri vardır. Hepsi 15 mahalledir. Evvelâ Bayezid Han Mahallesi, Ali Bey Mahallesi, Hüseyin Bey Mahallesi, İskelebaşı Mahallesi, Müftü Mahallesi, Kara Hasan Mahallesi, varoşda pa­zar başında Mahkeme Mahallesi ve (—) (—) (—) (—) (—) Camilerinin anlatılması


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin