Tamamı 11 mihraptır. Evvelâ çarşı başında Sultan Bayezid-i Velî Camii, önünde bir kuyusu abıhayattır ki demir zinciri var, diğer camiler buna göre değil, kiremitli ve kalabalık cemaate sahip aydınlık bir camidir. Ali Bey Mahallesi'nde Hüseyin Bey Camii; İskelebaşında Müftü Camii; ve Kara Hasan Camii meşhur, mamur ve kiremit ile örtülü nurlu camilerdir.
Bunlardan başka 70 adet mescit vardır. Evvelâ (—) (—) (—) (...) (-) [34a]
Ve hepsi 7 adet medresedir, her camide birer medrese bulunmaktadır, ama özel dârülkurrâ ve dârülhadis yoktur.
Ve (—) adet sıbyan mektebi vardır. (—) (—) (—)
Tamamı 6 adet tarikat ehli derviş tekkeleridir. (—) (—) (—)
Ve tamamı (—) adet tüccar hanı vardır. Bunlardan Ulama pasa Ham sağlam ve dayanıklı handır ki tüm kıymetli eşyalar bu handa bulunur.
Ve ancak bir adet mükellef hamamdır, ama gayet geniş, hoş havalı ve güzel yapılı aydınlık bir hamamdır. Suyu dolap İle Boyana Gölü'nden çekilir.
Ve hepsi 500 adet çarşı bedestendir, tüm sanat ehli mevcuttur, ama göl tarafında balık pazarı bakımlıdır.
Erkeklerinin giysileri: Hepsi çuka esvaplar giyip sıkma kopçalı çakşır, teybend ipek kuşak, kubâdî pabuç ve başlarında samur Arnavut kalpakları giyerler; ulemâsı ve leveııdlerî kortela bıçak taşıyıp yiğitleri kılıç ve kalkan ile daim gezerler.
Kadınlarının giysileri: Tüın kadınları çuka feraceler giyip başlarına bostancı külahı gibi bir acayip görünüşlü takke giyip üzerlerine beyaz car ve tülbent örtünüp sarı iç edik ve pabuç giyerler, ama gayet edeplice gezerler. (—) (—)
Erkeklerinin isimleri:
..................(2/3 satır boş)....................
Kadınlarının isimleri:
..................(2/3 satır boş)....................
Mahbûbe ve mahbûbları: Kız ve oğlanları o kadar gümüş endam ve gül dudaklı mahbüb u mahbûbeleri ohır ki hepsi gül-çehrelerdir.
Can bağışlayan havası: Suyu ve havası o kadar hoştur ki tüm halkı yetmişe seksene yetmiş, daha kuvvetleri henüz gitmemiş.
Abıhayat suları: Bir tarafında Drin Nehri ki sanki Kevser suyudur, bir yanındaki Boyana Gölü suyudur ki sanki şcırâben fahurdur.
Beldenin iklimi:
..................(3/4 satır boş)....................
122
123
Sanayii:
Yemekleri:
Meyveleri:
İçecekleri:
..................(3/4 satır boş)....................
Kudret eliyle yapılmış ibretlikleri
O Alemin Yaratıcısı'nın kudret eliyle bu şehrin gölü içinde 7 adet küçük ve büyük çemenzâr adacıklar var ki bu büyük gölün ortasında her biri bir harman ve 2, 3 ve 5 harman büyüklüğü kadar adacıklardır. Bazı senelerde her hangi sert ve şiddetli rüzgâr eserse, o adacıklar hareket edip bir başka semte gider, bazı mevsimde bu adacıklar golün ortasında birbirlerine rast gelip birleşirler. Her birinde çeşit çeşit küçük fidanlar ve yeşillik yerler var. Vilâyet halkından bazı kimseler gezinti ve dinlenme için bu adacıklara kayıklar ile varıp içip eğlenirler. Eğer zorlu bir rüzgâr eserse adaların ya biri ya ikisi yerinden hareket edip göl üzerinde, üstünde âdemler ile bir taraftan diğer tarafa gezip dolaşırlar, sanki Hazret-i Süleyman tahtıdır. Halk bu ada hareketlerinden hoşlanıp,
"Zamanımızda şöyle oldu" diye övünürler, asla bir kimseye zarar isabet etmez, bu adacıklar böyle yaratılmıştır. "Allah her şeye kadirdir" (Kttr'ân, Bakara 20).
"Rüzgâr çok sert ve şiddetli eserse, o adacıklar hareket eder, yoksa değme rüzgâr ile hareket etmez" diye anlatırlar. Bu hakir bu İskenderiye'de iken nice kere sert rüzgârlar esti, ama bu adacıkların hareketlerini görmedim, ancak durduklarını her an gördüm. Bu geçmiş zamana ait anlatılanları ihtiyar kimselerden sordum,
124
"Evet, Sultan Osman Hotin seferine gittiği sene birçok şiddetli kışlar olup yıkıcı yeller esip İstanbul [34b] Boğazı donduğu sene bu şehirde şiddetli rüzgârdan kıyametler koptu, evler yıkıldı, çok büyük ağaçlar kökünden çıktı. Bu ağaçların havada peftere gibi uçtuğu sene bu adacıklar 40-50 gün bu Boyana Gölü üzerinde serseri gezip yüzdü. Gah kuzeye, gah güneye, gah doğuya ve batıya gezerlerdi" dîye çok yaşlanmış ihtiyarlar, iş görmüş, dünya görmüş insanlar böyle hikâye eylediler, vesselam. (—)
Arnavut İskenderiye si'nin tatlı sulu gölü
Bu tatlı sulu göl İskenderiye Kalesi dibinde Boyana Gölü adıyla meşhur olmuş bir lezzetli abıhayat göldür. Fırdolayı büyüklüğü 11 mildir. Doğudan batıya uzunlamasına olup Fatih Sultan Mehmed Han'ın bu kaleyi dövdüğü havale olan Boyana Gölü aşırı Torondoş Dağı bir top menzili karşı yakındır. Diğer kenarları uzak, bir uzunca yaratılmış tatlı sulu bir körfezdir ki yine kale karşısındaki Torondoş Dağı'nda başı vardır, oradan çıkar; geniş bir gezinti ve dinlenme yeridir.
Bu mahalden aşağı bu gölün ayağı 4 saat batı tarafa akıp giderek nice bağlan bostanları sulayarak körfez denizine karışır. Kalenin yapıldığı kayaların dibinde 10 adet balık dalyanları var, tamamı mîrîdir. Bu dalyanlarda ve gölde avlanan balıklar tamamen emin tarafından zabt olunup malı kale neferatlarmın aklâmıdır. Selâtin camilerinin imam ve hatiplerinin maaşları bu dalyanların mahsulünden verilir.
O kadar çeşit çeşit nakışlı balıklar çıkar ki hesabını Allah bilip cihanı tutar. Evvelâ pisi balığı, sazan balığı, levrek balığı ve kefal balığı aşağı denizden gölün ayağıyla gelir. Nice bin çeşit balıklar bu gölde mevcuttur.
Özellikle bu İskenderiye Körfezi'nde çıkan yılan balığının ne Gölikesri'de, ne Ohri'de ve ne Beşik göllerinde çıkmak ihtimalleri yoktur. Bu İskenderiye Gölü'nde çok çıkar ve semiz ve lezzetli olup balığı misk gibi kokar. Bu güzel koku da bir diyar göllerinin balıklarına özgü değildir, ancak bu İskenderiye balığına özgüdür. Ve oldukça yararlı yılan balığıdır ki dünyada benzeri yoktur, sıtmaya ve ağrı hastalığına yakalanan kimseler bu yılan balığını pişirip yeseler veya basını yanında götürseler Allah'ın em-
125
riyle sıtmadan ve ağn hastalığından kurtulup şifa bulur, tâ bu derece faydalı yılan balığı olur ki İskenderiye şehrinde sıtma ve ağrı hasta lığı olmazdır.
Bu gölün tatlı suyunu devamlı içenin tabiatı yumuşak olup sevda,, safra, balgam, başağrısı, kabz ve şişlik gibi çeşitli hastalıklardan kurtulur. Suyu da bu kadar yararlıdır.
..................(l satır boş)....................
Vilâyet halkını işleri ve kazançları
Bir sınıfı gölünde balık avcılarıdır; bir bölüğü askerî taifesidir; bir zümresi kara deniz tüccarlarıdır; ve bir fırkası sanat ehlidir; bir kısmı stmte ulemâlarıdır; ve bir kavmi bağcıdır, zira 23.000 adet bağları vardır. Çok iyi rencberlik edip işlerine ve kazançlarına mukayyet cesur ve yiğit Arnavut gazileri var. Başka millet bu şehirde yoktur.
Hepsinin dilleri Arnavutçadır ki bir dile benzemez, zira bu Arnavut kavminin ilk asılları ve çıkışları Mekke-İ Mükerreme Kureyşlilerinden Arap kavmidir. Onun için Arnavut dilinde bazı Arapça kelimeleri vardır ki hâlâ aralarında kullanılır. Ve bu Arnavut kavminin bu İskender ve Avlonya dağlarından doğup Freng Talyanı dili İle karışarak Arapça ile Freng dilleri arasında Arnavut dilini Hazret-i Ömer zamanında bulduklarının sebebi ve Arnavut kavminin asıllarını inşaallah yeri geldiğinde yazarız. Ama şimdi,
Arnavut dili
Ve "Arnâbûd" diye Acem kavmi lakap demişler. Ve nice tarihçiler Ârnâbûd kavmi yazmışlar, ama tatlı dildir, birbirlerine izzet ikram ile alçak gönüllü ve yumuşakça sözler söylerler. Gerçi kefereleri Hıristiyan geçinirler, ama o da İspanya ve Venedik keferelerinin zorlamalarıdır, yoksa Mecûsî gibi ne kitap, ne haşir ve neşirden bir şey bilmezler, bir alay kitapsız kefere ve fecc-relerdir ki dilleri budur.
Evvelâ: Pörtuni zoti Allah hakkıyçün demektir. Alış veriş sırasında akçe hesaplan böyle sayılır. Evvelâ:
Sözün kısası, dervişler seyahat sırasında böyle dilleri de bilip kendine sövdükleri yere varmayıp rahat edeler.
İskenderiye şehri şehrengizinin tamamlanması: Varoşu içinde Drinaz Nehri üzere iki adet köprüleri var, biri Hüseyin Bey Köprüsü'dür ve biri Ali Folitina Köprüsü'dür.
126
127
.................. (4.5 satır boş)....................
İskenderiye ziyaret yerleri: Evvelâ kale kapısının iç yüzünde Gazi Muyo Baba ziyareti sırrı aziz olsun.
..................(l satır boş)....................
Bu kaleyi gezip dolaşıp ve nice hâllerine vâkıf olup bir gün Sancakbeyi Yusuf Beyzade Mehmed Paşa ile İskenderiye'den kalkıp kuzey tarafa 2 saat gidip,
Buşatlar kasabası
Bu süslü kasabaya büyük bir alay ile girip Mehmed Paşa sarayında konup ziyafetten sonra cennet sarayı benzeri konağımıza varıp ardından bu kasabanın da seyrine başladık. Drin Nehri kenarında geniş, mahsullü, yeşillik, lâlezâr, kuşları bol, cennet bahçeli ve İrem bağı gibi bir vadide bir mamur, süslü ve şirin kasabadır.
Tamamı 800 adet tek ve iki katlı, hepsi taş yapı, hoş bir kasabadır ki yarısı kiremitli ve yarısı kayağan örtülü evlerdir. Bunlardan büyük saray Yusuf Beyzade sarayıdır ki Fatih Sultan Mehmed Han'dan beri, atası Koca Yusuf Bey'den beri kendilerine miras yoluyla intikal etmiş saraylarıdır, kat kat oda, sofa ve divanhaneler ile süslenmiş, mutfak, kiler ve tabilere ait odalarıyla bezenmiş has saraydır.
Bir geniş camii, bir mescidi, bir medrese, bir hamam, bir güzel han ve 50 adet dükkânları tamamen Yusuf Beyzadelerin hayratlarıdır.
..................(l satır bos)....................
Hakir bu kasabayı da gezip Melek Ahmed Paşa efendimizin malı tahsil oluncaya kadar burada konuk olmak gerektiğinden vakit kaybetmek olmasın diye hakir, beyden. 20 adet yaya pür-silâh Arnavut yiğitleri yoldaş alıp,
Kotur ve Karadağlara gittiğimiz yolları bildirir Hakir beyden harcırah ve her kale kaptanlarına mektup (—) alıp İskenderiye'den batı tarafa kara dağlık içinde (—) saat gidip, Serhaddin ateş gibi kalesi, yani amansız
Podgoriç Hisarı'nın özellikleri
Arnavutça (—) demektir. 883 tarihinde Fatih Gazi, yani Sultan II. Mehmed Han İskenderiye Kalesi'ni feth ettiğinde Arnavut eşkıyası ve keferesi ile Venedik feceresinden İskenderiye'nin
128
güvende olması için. anılan sene içinde bu kaleyi bizzat Sultan Fatih yapmıştır.
Karadağ adlı bir amansız taşlıklar içinde 4 köşe bir taş yapı, burçları, kuleleri ve bedenleri sağlam sed, bir kapılı ve kesme kaya hendekli yeni bir kaledir. İçinde dizdan, 700 adet yarar ve bahadır yalınayak başı kabak, kotur, şehbaz, cesur ve şehnaz yİ-ğitlerİ var, gece gündüz Kotur kâfirleriyle savaşıp ceng etmede rnücahid gazilerdir, ama giysileri gayet gülünç giysilerdir.
Kıyı bölgesi olduğundan suyu ve havasının güzelliğinden halkının boyları yüksek çınarlar gibi u zun boylu, fedayi yiğitlerdir. Başları Adana kabağı kadar büyüktür. Tohuma gelmiş dolma kabağı kadar kalın pazuları var ve sineleri husrcvanî küp gibi güm güm ses verir geniş ve iri göğüsleri var, yani bu derece iri cüsseli olan gaziler o kadar sağlıklı, zinde, çabuk ve hızlıdır. Bütün silâhlarıyla kayadan kayaya Bağdad ceylânı gibi sıçrarlar. Zira "Elbisenin iyisi (eteği) kısa (yerden siirünmeyeni) olanıdır" hadisi üzere esvapları o derecede hafiftir ki o iri cüsselerin üzerinde sanki esvap olmaya.
Ayaklarında sıkma çarık vardır, "Baldır duruda" dedikleri gibi baldırları çıplaktır, hatta donları bile yoktur, hemen bellerinde birer dimi bol paçaları var. Genellikle gömlek nedir bilmezler, eğinlerinde birer maskara daraak ve kısacık kebe giyerler, göğüsleri ve omuz başlan tamamen açıktır. [35b] Lahana kafaları ne kadar büyük ise o kadar küçücük takkeleri var ki ancak bir fincan kadarca takkeyi iplik ile iki yanından bağlayıp boğazına ipliği geçirip takkeyi başına giyer, ama Allah bilir öyle büyük kelle üzerinde o takke sanki emanet durur, giyilecek hâli yok siyah takkedir.
İşte bu türden bir alay sipahi gazilerdir. Her an çete ve potura kovup ceng ederler ki Kotur kâfirinin, Kilimeııte ve Karadağ Arnavut kâfirlerinin gözlerini korkutup ödlerini patlatmış Pod-goriçse gazileridir.
İskenderiye Sancağı toprağında subaşılıktır ve nahiye naibi hükm eder, başka hâkimleri yoktur. Hisar içinde toplam 300 adet daracık hanccikleri, bir Fatih Camii, buğday ambarları, donanımlı cebehanesi, topları ve su sarnıçları var, başka yapı, han, medrese, hamam ve çarşı pazarları yoktur.
129
Bu kaleden Venedik'in Kotur Kalesi'ne vere ile gidip seyretmek istediğimizde kale neferatları razı olmadılar, meğer Kotur kâfirleriyle vereleri bozgun imiş. Bir dahi inşaallah fethinde bulunup seyrederiz. "Her iş, vakt ü zamanı gelince olur" diye Kotur'a gitmekten vaz geçip Podgoriç'den kuzey tarafta yarını saat uzak bir yüksek tepe üzerine hakir çıkıp,
Kotur Kalesi: Nova Körfezi kenarında bir kaya üzere havalesi çok bir küçük kale görünmekte idi. Bu kalenin güneyinde 2 konak yerin iki tarafı Venedik Körfezi denizidir, bab tarafı Nova Körfezi denizidir. Bu iki deniz arası 10 konak yere kadar büyük geniş yer bir burundur ki Mora vilâyetinde Manya Burnu gibi ormanlık, taşlık yalçın ve verimsiz dağlardır, yarısına Karadağ-lar ve yarısına Kilimente Dağlan derler. 47 bin tüfcngli, iri cüsseli, kuvvetli Arnavut kâfirleridir ki daha önce İskenderiye'ye tabiler idi, Girid adası savaşından beri bu kâfirler Venedik'e tabi olup Kandiye Kalesi'ne yardıma gider. Bu Kilimente Burnu'nda 7 pare kalenin hepsi Venedik hükmündedir ki kaptanları Freng ve askerleri tamamen Arnavut kefereleridir.
Bu dağlarda da nice ibretlik seyirler edip Podgoriç'tcn kalkıp güney tarafa taşlık ve dağlı içinde pür-silâh hazır giderken, Buduva Kalesi'nin özellikleri
Önce ve sonra Venedik Frengi kalesidir. Deniz kıyısında dörtgen şekilli şeddadi tas yapı bir küçük beyaz hoş kaledir. Bizim askeri görüp kaleden hayli haber topları attılar. Bir tabyası üzerinde bir uzun gemi sereninin tepesine bir fılandıra bayrak kaldırdılar ve deniz kıyısında olan tüm kavata (gözcü) kulelerinde bir anda ateşler yakıp dumanları göklere Samanyolu gibi çıkıp her kuleden birbirlerine işaret topları attılar, zira bizi çeteci ve yağmacı zannettiler.
Bizler de pervasızca Buduva Kalesi yakınından (—) (—) (—)
{-)(-)(-)(-)(-)(-)(-)(-)
Taşlık ateş vadisi, yani sağlam set, Bar Kalesi'nin özellikleri
Arnavutça (—) (—) demektir. Pulya Kral yapısıdır kî bu kale önce İspanya kralı hükmünde idi, sonra Orhan Gazi zamanında Bundukani Venedik'i eline girip ondan 883'de Fatih Gazi eline girdi. İskenderiye Sancağı'nda voyvodalıktır ve Ülgün nahiyelerinden olup naipliktir. Kale dizdarı ve (—) adet mükellef ve
13ü
mükemmel pür-silâh gazi yiğitleri tüm Arnavut şchbazlandır ^i firkateleriyle daima Pulya vilâyetlerini, İspanya ve Klora kıyılarını, asi Venedik kalelerini, Karadağ ve Kilimente Arnavutla-rını kırıp kılıçtan geçirip esenlikle kalelerine daima tok doyum gelirler, asla boş gelmezler, elbette bir taraftan bir av ile gelirler.
Bu kale Venedik Körfezi denizi kıyısında (—) (—) (—) üzere dörtgen şekilli bir sanatlı taş yapı, yamalı bir kaledir. Hisar içinde (—) adet kiremit ve kayağan örtülü bahçesiz ncferat evleridir. Sultan Mehmed Camii, mektebi, medresesi, bir mescidi, bir tahıl ambarı, cebehane hazinesi, su sarnıçları, mükellef iri toplan, (—) kapısı, mehterhane kulesi ve hendeği {—) (—) (—)
..................(4 satır boş)....................[36a]
Serhaddin son ucu, Ülgün Kalesi'nin özellikleri
(—) (—) demektir ve isimlenme sebebi (—) (—) (—) den bozmadır. Yapıcısı yine İspanya keferesidir ki baş irşcklerinin hâssı idi. Sonra Venedik bir şeytani yolla işgal ettiler. 883 yılında Fatih'in veziri Hersekoğlu Ahmed Paşa'ya bu kale anahtarlarını teslim edip kendileri cehennem olup hanelerine gittiler.
Daha sonra Mehmed Han bu kaleyi gereği gibi irnar edip İskenderiye Sancağı beyi hâssı yazdı, hâlâ voyvodalıktır ve 150 akçe kazadır.
Kalesi Venedik Körfezi kenarında (—) (—) üzere altıgen şekilli kesme taş hazırlıklı bir savaş kalesidir. Burçları, bedenleri, sağlam kapıları mazgal delikleri, hendekleri, tüm mühimmat ve levazıma ti ar ı ile bakımlı ve süslü güzel kaledir.
Hisar içinde Mehmed Han Camii ve toplam (—) adet nef erat evleri baştan başa (—) (—) örtülü haneciklerdir. Zahire ambarları, cebehane hazineleri, su sarnıçları var ve gayet iri balyemez ve kâfire aman vermez topları var.
Kale kapısı önünde dizdar ağa lonca yerinde oturup 700 adet Arnavut gazileri kale neferatlarıyla muhafaza beklerler. Bunun da yarar, bahadır, korkusuz ve cesur yiğitleri var. Genellikle şehbazları firkatccilerdir. Bu kale deniz kıyısında bulunmakla 20 adet firketeleri kale limanında mevcuttur. Diğer kasabalardan da şehbaz Arnavut yiğitleri gelip firkatelerc girip kâfiristan yakalarını yaka yıka harap ede hesapsız bol mallar ve seçkin esirler alıp zaferle Ülgün'e gelirler ve saııcakbeyine öşür verir-
131
ler. Hatta bu hakir bu kaleyi seyretmekte iken 7 adet firkate Pul-ya kâfiristanından ganimet malıyla gelip 7 firkateden Yusuf Bey oğluna 21.000 guruş öşür ve 17 esir düşüp o da Melek Ahmed Faşa borcuna bu gaza malından verdi.
..................(20 satır boş)....................[36b]
Oradan tekrar İskenderiye Kalesi menzili, oradan tekrar, Buşatlar kasabası menzili: Burada bir gece daha paşa yanında konuk olup Melek Ahmed Paşa efendimizin borç olarak verdiği mal için Yusuf Beyzade hakire 13.000 guruşluk Venedik altınlarını mahkeme huzuru-nda verip hüccet-i şer'iyeye geçip hakir, beye temessükleri verip temessükleri alınca bey, Melek Paşa'ya hediye olarak 3 Freng kölesi, 20 adet altın zarflı saatler, bir inci teşbih, 40 top dîbâ, 40 top Ceneviz kadifesi ve murassa kırmızı mercan kabzalı hançer verip bunlar da dostluk mektubuna kayd oldu- Bey ayrıca hakire 300 Venedik altını, Bihzâd adında bir İspanya kölesi, bir at ve bir kılıç verip tüm tabi ve kölelerime onar altın, birer çuka ve kumaşlar verip yoldaşlar koştu. Ertesi,
İskenderiye'den İstanbul'a giderken seyrettiğimiz kale ve menzilleri bildirir
..................(2 satır boş)....................
Balık yurdu, yani Mut Kalesî'nin özellikleri
Arnavutçada (—) (—) (—) demektir. Yapıcısı İspanya krallarıdır. Daha sonra 884 tarihinde Fatih Mehmed Han Venedik kâfiri elinden aman ile feth edip İskenderiye Sancağı yazılıp naipliktir.
Kalesi Esim Nehri kenarında (—) (—) üzere dört köşe ve dört kule bir kârgir köhne taş yapı eski bir kaledir. Bu kale altından akan Esim Nehri'nde yılda bir kere o kadar balık çıkar ki miktarını Cenâb-ı Kibriya bilir. Bezirganlar bu balıkları tuzlayıp tüm kâfiristana götürürler. Gayet lezzetli balıkları olduğundan nice Rum tarihçileri bu kaleye "Dâr-ı hût/Balık yurdu" diye isim verdiler. Eski zamanda gerçektende sağlam kale imiş.
(—) yönüne kapısı var. Hisar içinde toplam (—) örtülü bahçesiz daracık neferat evleri, Fatih Camii, ambarları, cebehane mahzenleri ve yetecek kadar şahı topları var. Dizdarı hâkimdir, voyvodası zabittir ve 200 kadar neferatları var, hepsi şehbaz Ar-
132
navut gazileridir ki garip dostlarıdır, her kim misafir gelirse evlerine kondurup ikram ederler. Gayet bolluk diyardır ki balığı meşhurdur. Bağları bahçeleri ve şebekeli bostanları var.
Suyu ve havasının güzelliğinden mahbûb ve mahbûbeleri var. Ama Anadolu'da Silifke Sancağı'nda bir daha Mut Kalesi vardur.
..................(3 satır boş)....................
Oradan doğu tarafa (—) (—) gidip,
Yenikale'ııin özellikleri
883 tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han yapısıdır. Rumeli Eyaleti'nde Dukagin Sancağı hükmünde subaşılık ve niyabettir. Başka hâkimleri yoktur. Kalesi bir dağ eteğiııdedir, gerçi taş yapıdır, ama iç el olmak ile bu vilâyet kaleye muhtaç olmadığından zamanla kalesi harap olmuştur. Ancak dizdarı, 10 adet neferatları ve yeteri kadar şahî topları vardır.
..................(2 satır boş)....................
Oradan,
İspas kasabası menzili: Bu da Dukagin Sancağı toprağında 1. .000 haneli ve 1. .000 adet seçkin tüfengli Arnavut yiğitleri var. Bir camili, bir hanlı ve beş on dükkanlı kasabacıktır. (—) (—) (—) Oradan,
Yakoviçse kasabasının özellikleri
Pojaga Sancağı'nda bir Yakoviçse daha vardır, ama bu Dukagin Sancağı'nda mamur ve şenlikli, 2.000 haneli süslü kasabadır ki tüm haneleri kârgir ve (—) örtülü ve bahçeli evlerdir. Ve hâkimi voyvodadır ve 150 akçe payesiyle iyi kazadır. Tüm imaretleri geniş bir ovada kurulmuştur.
İki adet mükellef camii, mescitleri ve kurşunlu hanları içinde hâlâ Kotur seferiyçün cebehane ve peksimetler doludur. Geniş, İç açıcı ve aydınlık bir hamamı ve 300 kadar dükkânı vardır. Suyu ve havası güzelliğinden mahbûblar vardır. ((---) (—) (—) [37a] Oradan,
Üsküp Kalesi menzili: Daha önce 1072 senesinde Bosna diyarından Melek Ahmed Paşa ile Rumeli Eyaleti'ne gelirken bu Üsküp şehrine gelip özelliği yazılmıştır. Önceki ciltlere.
Oradan kalkıp kıbleye doğru giderken Kıratova şehri dağlar içinde sol tarafımızda kaldı. Buna da geçen sene uğrayıp gümüş
133
madenleri ve geniş hamamıyla özellikleri yazılmıştır. Oradan,
Kapıcıoğlu Köyü menzili: Müslüman Yörükân halkı var, bir camii, mescidi ve bağları var, asla başka şeyleri yoktur. Oradan kıbleye,
Köprü Kalesi menzili: Anadolu'da Sivas Eyaleti'nde Merzifon şehri yakınında bir daha Köprü şehri olduğu yukarıda bu Köprü Kalesi özelliği yazılmıştır. Oradan yine kıbleye doğru gidip,
Ofçabolu Nahiyesi menzili: Bir mahsullü ovaya kurulmuş 76 pare, cami, han ve hamamlı mamur köylerdir ki hepsi İstanbul'da Yeni Odalar içinde Orta Cami adlı yapının evkafı mamur köylerdir ki Rumeli vezirleri asla müdahale edemez. Tüm salb u siyaseti ve cürüm ve cinayeti Üsküp'de mütevelli Koca Serdarzâde Ahmed Ağa elindedir, 200 adamla bu köyleri zabt eder.
Oradan Kiliseli Köyü'nü ve Beşerli Köyü'nü geçip oradan,
Kara Osmanlı Köyü menzili: Bu da camili Orta Cami evkafı Yörük köyüdür. Buradan yine kıble tarafına gidip,
Hamza Beyli Köyü: Gayet büyük köydür. Oradan,
Hızır Fakılı Köyü: Bu da Ofçabolu köylerinden cami ve hanlı mamur Yörük köyüdür. Buradan,
Lenadib şehri, yani süslü İştib Kalesi'nin özellikleri
Hazret-i İsa Nebî asrında Sırp krallarından Despot Kral yapısıdır. Nice yüz melik eline girip sonunda (—) tarihinde Sultan L Murad feth etmiştir, Gazi Mihal Beyzade eliyle. İkiyürekli Ali Bey 20.000 asker ile bu Lenadib Kalesi'ni kuşatıp bir yılda fethi nasip olmamıştı. Müslüman gaziler üzüntülü ve mecalsiz dönerlerken Cenâb-ı Bârı yardım edip,
İştib Kalesi fethinin sebebi: Bu kalenin batı tarafında met-risde olan gaziler bir sabah abdest tazelemeye su kenarına varıp görürler ki kale altından akan Biregalitçe Nehri içinden kalenin kayası altından 40-50 tane ev ördekleri çıkıp kale kayası dibinde yüzerler. Bu ördekler daha sonra yine kayalar altına dalıp kaybolurlar. Gaziler bir iki gün bu ördeklerin durumlarını anlamak için orada bekleyip gözetlerler ve birkaç kere devam edip bir kere seraskerlerine haber ederler.
Allah'ın hikmeti bir sabah yine gaziler su kenarında bir
134
pusu yerinde beklerler iken ördeklerin girip çıktığı delikden bir-^aç kefereler silâhlarıyla çıplak olarak su içinden çıkıp tulumlardan esvap ve silâhlarını çıkarıp pür-silâh olup askerden esir al-maya gelirken hemen gaziler bu kefereleri tutup bağlayıp esir alalım derken kendileri esir olurlar. Serdar Ali Bey bu kefereleri lalavuz edip 3.000 adet serdengeçti cengâver, yiğit ve cesur gaziler üe kaleye ördeklerin girip çıktıkları su deliğinden gaziler girip "Allah Allah" diye gülbâng getirip o an aman ve zaman ver-meyip Lena Kalcsi'ni feth ederler.
Hâlâ Bulgar taifesi arasında darb-ı mesel kahmşdır ki "patka bok" derler, yani "ördek bok yer" derler, ama Bulgar ve Sırp dilinde kalenin ismi Lenadib'dir, ama,
İştib'in isimlenme sebebi: Daha önce gaziler kale dibinde ördekleri gördüklerinde birbirlerine ördekleri gösterip "İşte dib-de, işte dibde ördekler" dediklerinden fetihten ismine "İş dib-de" diye isim verdiler. Daha sonra bozulmuş kelime tercih edildiğinden iş dibde sözünü değiştirip hafifleterek İştib isimlenme sebebi ol muştur.
İştib hâkimlerini bildirir: Rumeli Eyaleti'nde Kösten-dil Sancağı toprağında Köstendil beyinin hâssıdır ki voyvodası 100 adam ile yönetir. Şeyhülislâmı, nakibüleşrafı vardır ve 150 akçe pâyesiyle şerif kazadır. Nahiyesi 105 adet itaatkâr köylerdir. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, bâcdarı, şehir kethüdası ve haraç ağası var, eşraf ve ayandan sayısız kıyas-sız ileri gelenleri, muhteşem hanedan sahibi adamları var. Bunlardan Küçük Zâim, Çelebiler, Ahmed Ağa, Celîlzâde Mehmed Ağa, Yahya Ağa, Zeriberekçibaşı Mahmud Ağa, Köstendil Beyi Osman Bey, Baltacı Mehmed Ağa, Murad Ağa, Kopanlı Mustafa Ağa, Köse Serdar Ahmed Ağa, Behram Ağa ve âlimlerden Balı Efendizâde Mustafa Efendi, şeyhdir ve Vaiz Receb Efendi, Kadı Ömer Efendi, Mevlevi Mustafa Efendi önde gelen âlimlerdendir ve ayandır. İç el olmak ile kale ağası ve neferatları yoktur.
Dostları ilə paylaş: |