Patka Gölü menzili
Yani Latincede Ördek Gölü demek olur bir küçük abıhayat göldür, ama gerçekten de ördeği gayet çoktur. Bütün kalabalık asker bu göl etrafında konup yiyip içip eğlendiler. Bu göl kenarında dururken hemen Üstürgon tarafından 40-50 pare balyemez topların atıldığı duyulup derhâl Sadrazam göç boruları çaldırıp bu Patka Gölü kenarından kalkıp 12 saatte kuzeye doğru dağlar, dere ve tepeler, ormanlar ve susuz yerleri geçerken 40-50 kadar adam o şiddetli sıcaklarda susuz helak olup derdi belâ çekerek,
Dolu gemi gibi ibret verici Üstürgon Kalesi'nin özellikleri
1073 (1663) tarihinde Uyvar gazasına giderken bu Üstürgon jv-aıesi'nin kaç kere İslâm eline girdiği ve kaç kere kâfirlerin is-•ı ettiği yukarıda yazılıdır. Ancak şimdi Patka Gölü'nde topların sesi duyulup oradan acele ile bu kadar adam susuz çatla-viP gelinmesinin aslı meğer daha önce Ustolni-Belgrad altında rjyvar yardımına giden Kambur Mustafa Paşa ve Hüseyin Paşa gösteriş ve azametleriyle 87 bin asker ile Üstürgon altına vardıklarında kale halkı bu askeri veziriazam sanıp top atmışlar. Top seslerinin işitilmesinin aslı o imiş.
Sonra hemen Sadrazam Üstürgon altında konunca bin pare zahire gemilerini burada bulup 10 gün konaklamak ferman olup bütün İslâm askerine 6 aylık umum zahiresi verilip İslâm ordusu içi öyle bolluk oldu ki tüm hayvanlar ve insanlar taze can buldular.
Sadrazam hemen o gün tekrar Tuna üzerine büyük bir köprü yapılmasını emredince bütün zahire gemileri üzere köprü yapmaya başlandı. Ancak geçmiş senelerde Üstürgon'dan bir top menzili uzak yerde köprü yapılıp Uyvar gazasına gidildi. Fakat şimdi Üstürgon Kalesi altından köprü kurulup karşı tararda Ciğerdelen Kalesi'ne dayandı, gayet sağlam ve dayanıklı köprü oldu.
Daha önce biz İslâm askeri ile Raba Nehri çenginde iken Nemse kâfirleri Leve Kalesi'ni İslâm elinden alıp ve 3 ay önce aldığı Litre Kalesi'ne asker koyup kalabalık ordu ile gelip Ciğerdelen Kalesi'ni yakar, köprüyü harap eder 10 gün 10 gece Üstürgon Kalesi'ni topa tutar, sonra İslâm askerinin Raba'dan döndüğünü duyup Komaran kalelerine firar ederler.
Sadrazam bu gelişte Üstürgon Kalesi'nin ve Ciğerdelen Kalesi'nin bu şekilde top ile yıkıldığını görüp köprüyü acelece tamamlayıp Üstürgon ve Ciğerdelen Kalesi'ni imaret etmeğe başladığı sırada bu hakir o gün dostlarımızla bazı şeyler alıp Vişigrad Kalesi'ni seyretmeye doğu tarafına 6 saatte gidip, Grad tacı yurdu, yani sağlam Vişigrad Kalesi'nin özellikleri
Latincede Vişe (—) (—) derler, grad kale demektir. Nemse dilinde ismi (—) (—), Macarcada adı (—) (—) dır, ama halk arasında bozulmuş söylenişiyle Vişigrad derler. Menûçehr
108
109
evlâtlarından Grand Ban yapısıdır. Hatta Grand Ban İskend» tacını Acem diyarından birlikte getirip bu kale içine saklam15. tır. O taç sebebiyle bu kale imar olup büyük şehir olur.
Daha sonra nice kraldan krala geçip sonunda 951 [I5441 tarihinde, Sultan Süleyman zamanında Budin Veziri Yak ya Paşazade Mehmed Paşa başına derya gibi asker toplay1D Budin'den [28b] balyemez toplar getirip bu kaleyi döve döve yıkıp aşağı kaleyi aman ile fetheder, bütün kâfirler yukarı iç kaleye kapanıp cenge devam ederler.
Sonunda Serdar Mehmed Paşa yukarı kaleye top çekmeye başlayınca kâfirler bu hâli görüp korkularından 10. günde bu kaleyi vere ile verip anahtarları serdara teslim ederler. Kâfirler kaleden çıkarken İskender tacını hisar içinde unutup yine kaleye girip tacı almak isterler. Yeniçeriler kâfirleri yine kaleye ko-mayıp tekrar cenge başlayınca yeniçeriler bütün kâfirleri kılıçtan geçirirler. Kaptanını Serdar Mehmed Paşa yeniçeri elinden güçlükle kurtarıp kale anahtarlarıyla kaptanı saadetlü Süleyman Han'a müjde gönderir. Vişigrad Kalesi bu şekilde fet-holup hâlâ Süleyman Han yazımı üzere Budin Eyaleti'nde Üs-türgon Sancağı toprağında voyvodalıktır ve Üstürgon niyabetidir. Müftüsü, nakibi ve kethüdayeri yoktur, ama Budin yeniçerisi serdarı, kale dizdarı ve 300 adet hisar eri vardır. Vişigrad Kalesi'nin şekli
Tuna Nehri kenarında göklere doğru yükselmiş bir kırmızı yalçın kanara heybetli kaya üzerinde beşgen şekilli bir yontma taş, savaş kalesidir. Budin, Eğri, Kanije ve Ustolni-Belgrad ovaları ve serhadlerinde benzeri meğer Şikloş Kalesi ve Üstürgon Kalesi ola, böyle bir sarp ve yüksek bir hisardır. Sanki Tuna Belgrad'mın iç kalesi gibi Tuna kenarında bir burunda yapılmış bir şeddadi sağlam sur ve dayanıklı hoş bir kaledir.
İç kalesinin kuzey tarafa bakan bir küçük kapısı var ki gökyüzüne doğru baş uzatmış kapıdır. Aşağı hisar varoşundan bu kapıya bir okçu ok yetiştirmemişlerdir. Ta bu derece yüksek bir kaledir. Gerçi bir kapıdır, ama üç kat dolama demir kapılardır.
Hisar içinde 70 kadar şindire tahta örtülü evleri, Süleyman Han'ın bir küçük camii, tahıl ambarlan, cebehaneleri, 7 adet
slam kulesi ve beden dirsekleri vardır. Başka han, hamam ve
j pazarları yoktur. Eskinin ustası bu iç kalenin Tuna tarafındı sert bir kayayı oyup aşağı Tuna Nehri'ne inecek bir su yolu
İŞ ki ibret vericidir. Ama hâlâ suları sarnıçlardır ki yağmur ıvtından toplanır. Yine de ileri gelenler her zaman saka bey-dirleriyle aşağı Tuna'dan taşıyıp içerler.
Bu kale Süleyman Han ile Mihaç'ta cenk eden Lagos Kral'm 1 azinegâhı idi, zira sarp kale olmak ile bütün hazine ve İskender tacı burada durur idi.
Sonra bu kale fetholup İskender tacını bu kaleden kaldırıp Budin Kalesi'ne koyup 3 sene durdu. Taç ilk başta İskender'indir, ondan Enûşirvan'a geçen taca Osmanlı malik olur. Daha sonra Süleyman Han Nemse ile dost olup İskender tacını Nemse çasarına hibe eyleyip Zirin ve Beganoğulları elinden nice yüz pare kaleleri alır. Süleyman Han Sigetvar Kalesi'ni fethederken merhum olur. Hâlâ taç Nemse çasarları elinde kaldı. İnşaallah Gorona tacı şekli yerinde anlatılır. Vişigrad Varoşu'nun şekli
Aşağı hisarı Tuna kenarında çevresi sarp, sağlam kaledir. Her tabyaları birer çeşit İskender Seddi'dir ve (—) adet kapısı var. Ve 3 Müslüman mahallesi ve 2 adet kefere mahallesi vardır. Tamamı 450 adet bahçeli, geniş, tahta örtülü evlerdir, ama kârgir yapılı haneleri azdır.
Ve (—) adet mihraptır. (—) Camii (—) (—) (—) Geri kalanlar mahalle mescitleridir. 1 medresesi, 3 adet sıbyan mektebi, 2 adet derviş tekkesi, 1 adet misarfir hanı, 1 adet hamamı ve 50 kadar dükkânı vardır.
Bu varoşun etrafı bağ, bahçe ve gül-i gülistandır ve halkı gayet şahbaz, cesur ve yiğitlerdir. Hatta gazileri gemilere binip bu kalenin karşısında İpol Nehri ve Gara Nehri suları içine gemilerle girip ta Leve Kalesi ve Novigrad Kalesi altlarından esir alırlar, bir alay mücahit gazi yiğitleri vardır.
Vişigrad Kalesi şehrengizinin tamamlanması
(1,5 satır boş)
Bu kaleyi de seyredip atlara çul ve oğlanlara Macar kebeleri alıp oradan yine batı tarafa 6 saatte bağlar ve bahçeler içinde gelip tekrar Üstürgon Kalesi'ne girdik. O gün Üstürgon köp-
110
111
rüsü tamam olup vezir emri ile bütün İslâm askeri karşı taraf geçti. Yine tüm askere umum zahiresi verilip ol gece orada ya tıldı.
Allah'ın hikmeti Şafiî vaktinde bütün İslâm askeri rahat uykusunda iken Tuna Nehri'nde bir top ve tüfenk sesleri du-yulunca asker içinden bir Allah Allah sesleri yükselip iki taraf. tan cenge [29a] başladılar. Meğer hileci kâfirler gece ile 12 adet pür-silâh ateşli firkateler ile karanlık gecede gelip İslâm askerlerinin çadırlarını Tuna kenarında toplayıp nice at ve adam öldürüp ve yaralayıp kaçmaya başlarlar. Su akıntısı ile gelmele-ri kolay ama su ile baş yukarı çıkmak zor olup bütün kâfirler küreğe girip ribaça vurarak kaçarlarken Allah'ın hikmeti zorlu rüzgâr bu kâfir firkatelerini karşılayıp bir kırat gidemediklerinde hemen Sadrazam Üstürgon kaptanı firkatelerine asker doldurur ve diğer gemileri yine asker ile doldurur. Gemileri karadan insan deryası ipler ile ve atlar ile çekerek gitmede ve yine Üstürgon tarafı karasından Kambur Mustafa Paşa ve Defterdar Hüseyin Paşa sahi toplar ile kâfiri kovmada.
Beri İslâm askeri tarafından Seydî Ahmed Paşazade Meh-med Paşa askeriyle ve diğer gaziler ile kâfirlere yetişip savaşın başında Seydîzâde Mehmed Paşa bir dar boğazda kâfirlerin önünü aldı. Kâfirler Tuna'dan, Mehmed Paşa karadan cenk ede ede kâfirlerin iki firkatesini alıp kâfirleri suya dökülünce Üstürgon kaptanı de firkateleriyle kâfire yetişti, ol an "Allah Allah" deyip kâfire girişti. Öte taraftan Kambur Paşa ve Hüseyin Paşa, beri taraftan Seydîzâde Mehmed Paşa ve Tuna içre Üstürgon kaptanı, bütün asker yere gelesi kâfirleri Tuna Nehri ortasında ortaya alıp bir anda 12 parça kâfir gemilerini 1.600 kadar kâfirleriyle fethettiler, başaşağı edilmiş haçlı bayraklarıyla gemileri Üstürgon altına getirdiler. Sadrazam huzurunda şenlikler olup paşalara ve Tuna kaptanlarına hil'at-i fâhireler verildi. Gemileri Üstürgon altında limana bağlayıp bütün kâfirleri Üstürgon zindanında hapsetmek ferman olundu.
Ondan sonra, Sadrazam Ciğerdelen Kalesi imaretine Kay-seriyeli Dilâver Paşazâde'yi memur edip ardından göç boruları çalınıp Ciğerdelen sahrasından kalkıldı. Geçen sene kırdığımız kâfir leşleri içinden İslâm askeri geçerken gördük ki bütün
, r kuruyup iskelet olmuş, bütün derileri kemiklerine yapış-
çakıl taşı gibi Ciğerdelen ovasında dizin dizin, sürü sürü , L yatarlar. Merhum Kadızâde İbrahim Paşa ile kâfire sekiz u v edip kâfirleri kırdığımız savaş meydanına vardık, orada da Vfir leşleri tepe tepe, yığın yığın olup yatarlardı. Ama bir yıl-, Derı bunları ne kurt, ne kuş ve ne böcekler yemeyip hemen 1 unlar da iskelet olarak kalmışlar. Ölen atlarımızı bir yere yığ-ııstık, onlar da taptaze durur gibi dururlardı. Bütün şehit olan dostlarımızı bir yere defnetmiştik, onları da ziyaret edip ruhları içil"1 bir Yâsin-i şerif okuyup sevabını ruhlarına bağışladık. Oradan 6 saatte,
Babya Gölü menzili
Geçen sene konulup bir küçük göl olduğu yukarıda anlatılmıştır. Oradan 5 saatte,
Uyvar Kalesi menziline varırken Abaza Hüseyin Paşa ve Uyvar Paşası Kurd Paşa, Sadrazam'ı karşılamaya çıktı, Uyvar Kalesi o kadar top şenlikleri etti ki diller ile anlatılmaz. Uyvar halkı İslâm askerlerini görünce taze can buldular.
4 bin araba yükü zahireyi Uyvar eminine teslim edip mahzene koydular. Yine arabalar bir kere daha Üstürgon'dan zahire getirmeye gittiler ve ertesi gün yine o kadar tahılı Uyvar Kalesi'ne getirdiler. Meğer kıtlıktan Uyvar halkının hâlleri perişan olmuş imiş.
Hemen tedbirli Sadrazam bütün İslâm askerinin develeri, katarları ve arabalarını tekrar Üstürgon Kalesi'ne gönderdi. Toplam üç sefer Üstürgon'dan zahireler taşıyıp Uyvar ganimet oldu. Üç sefer de bütün develer, katırlar ve seyishaneler ile odun taşıtıp odunlar Uyvar'm içinde ve dışında dağlar gibi yığıldı.
Neve Kalesi ve Litre Kalesi seferi görüşmesini bildirir
Herkesin ortak görüşüyle bu iki kaleyi kâfirlerden tekrar almak için sefer mühimmatı görülüp cebehaneler ve 40 adet balyemezler hazır olup sabahleyin Sadrazam Litre Kalesi'ne ve Hüseyin Paşaların ikisi ile Kaplan Paşa da Leve Kalesi üzere hazır oldu. Tuğlar gitmek üzere iken hemen sabahleyin 1074 senesi Saferinin 29. günü [2 Ekim 1663] Nemse çasarı tarafından, İslâm ordusu içinde sanki hazır imiş gibi, kâfirlerin üçüncü de-
112
113
fada yine elçileri gelip candan gönülden barış isteyip çasardan mektuplar ve ricanameler getirdi. Sadrazam divanında ricact mektupları okundu,
"El-aman ey güzide-i Âl-i Osman, elim memleketim harap olup Alman diyarına kadar mamur ülkem kalmadı. Her ne muradınız var ise sulhu öylece kabul edeyim" diye bol bol yal. varmış ve,
"Üç seneden beri haracımı ve hediyelerimi [29b] padişahıma vereyim" diye ahd-i amanlar yazıp bir vakar sahibi, söz ustası bir tedbirli kâfiri rehin göndermiş ve Litre Kalesi'ni alan başpapazları İsa yeminli kâğıtlar göndermiş.
Sonra bütün İslâm ordusunun seçkinleri yine bir yere gelip danışıp görüşüp "Leve Kalesi'ni ve Litre Kalesi'ni yine bize verin" denildiğinde uyanık kâfir,
"Vallahi o iki kaleler bizim dinimizin ulusu başpapazımızın haslarıdır. Onların yerine size iki üç kale verelim, hemen sizinle tek sulh edelim. Biri Seçan Kalesi, biri Hollok Kalesi ve biri bu Buyak Kales'ni verelim, bunları mamur edin ve içlerine bolca askerinizi koyun" dediler.
Nice çeşit tartışmalardan sonra mecburen Leve Kalesi ve Litre Kalesi yerine Seçan Kalesi, Germat Kalesi, Diregel Kalesi, Hollok Kalesi ve Buyak Kalesi, bu 5 adet seçkin ve dayanıklı kaleleri, daha önce Tatar Hanzâde, Kaplan Paşa ve Eğri Veziri Filibeli Pirinççi Mehmed Paşa fethedip boş kalmış idi. Sonunda Sadrazam'ın ve herkesin hüsn-i rızalarıyla bu 5 adet kale Leve ve Litre kalelerine bedel alınıp kabul olundu. Ancak bir şartla ki o da, Uyvar Kalesi fethi senesinde yağmalayıp yaktığımız 34 pare kale ve Kanije yılı Yenikale altında yakılıp yağmalanan 32 pare kalelerdir,
"Bu toplam 66 adet kaleleriniz ki yakmışızdır, onlar yapılmayıp boş harap, yerde yatsın ve imar etmeyesiz" denildiğinde kâfirin elçisi,
"Öyle olsun" diye sulhu kabul etti. Elçi de birkaç şey rica etti.
"Evvelâ bizim Vak Suyu kenarında Pojon toprağımızda Geceb-Uyvar adında bir geçit kalesi yapalım, rıza verin" dedi. Sadrazam Uy varlıdan ve Üstürgonludan sorup,
"Mahzuru var mıdır?"
"Bizim toprağımızda değildir, ola" deyince tüm serhadli,
"Hayır kendilerinin Pojon toprağındır" dediler. Sadrazam buyurdular ki,
"Keşf olunup kendi topraklarında ise ona diyecek yoktur, yapsınlar" diye keşfe adam gitti. O gün kendi topraklarında olduğu haberi geldi ve izin verildi.
Ve yine elçi rica etti ki,
"Erdel Vilâyeti'nde Varat Kalenize yakın Sekelhit adlı bir kale vardır. Her zaman orada bizim Nemse ve Macar katanala-rı toplanıp sizin Varat'ı ve Yanova'mzm etraflarını vururlar, biletin sulha aykırı iş ederler, yine sulhumuz bozulur. Hemen o Sekelhit Kalesi'ni yıkalım" diye elçi rica edince hemen serhad-
liler,
"Makul, makul"ü basıverdiler.
Hemen bu kemter kulun kararı kalmayıp bu kadar divanda,
"Sulha aykırı iş olur korkarız diye suret-i haktan görünüp öyle bir sağlam kaleyi yıkmak isterler. Zira bizim Varat Kalemiz yakınındadır, belkim onu da fethedeyiz ve Orta Macar'ı ve Erdel Vilâyeti'ni o Sekelhit sebebiyle elimize alayız diye kâfirler bu düşünceyle sulh arasında bu Seykel Kalesi'ni yıktırmak ister" deyince hemen Sadrazam,
"Âferim Evliyam, berhordar ol, o kale Erdel'indir, sizin olsa yıkın der idim, ama o dursun" diye Sadrazam Sekelhit Kalesinin yıkılmasına izin vermeyip kaldı. Hemen yine elçi:
"Bizim ve sizin, iki taraftan elçilerimiz ve elçileriniz muazzez ve mükerrem varsın gelsin, bizden ve sizden elli adamdan fazla çeteci ve poturacılar çıkmasın, bizim ve sizin askeriniz kalelerimize ve kalelerinize top çekilmesin, her sene dostluk mektupları ve hediyelerimizi padişaha gönderelim" dedi.
Hep bu ricaları kabul olup elçi tam 40 yıllık sulh isteyince veziriazam bu sulha razı olmayıp:
"Ya biz sizinle kırk sulh edip ya kiminle Âl-i Osman cenk etsin," deyip elçiyi kırk sulh sözü için kovdu.
Hele Veziriazam güçlükle 22 yıla 22 madde onların ricası ve 22 madde Osmanlı'nın ricası, yukarıda kararlaştırılan mad-
114
115
deler gibi iki taraftan 22 yıla ve 22 maddeye sulh kabul olu du. İlkbaharda kâfirlerin büyükelçisi padişaha çıkıp ertelerim mek şartıyla âlem padişahına bu 5 adet kalelerin anahtarlardı Sadrazam telhisi gidip elçi Sadrazam yanında rehin kaldı. SaH razam tarafından Canpoladlı Bekrî Hasan Ağa çasara elçi ulak gitmeye hazır olup Uyvar'ın bazı mühimmat ve bazı levazıma», larmı görünceye kadar 20 günde Sadrazamın telhisi vardı. Gelen hatt-ı şerifte saadetli padişah öyle yazmış ki,
"Yüce atam Süleyman Han sulhundan fazla haraç [30a] ve-rirse ve Uyvar Kalemden, Kanije Kalemden ve Çavka Kalemden içeri ta Raba Nehri'ne kadar on ikişer saat yer hudut verirse sulhum sulhtur ve illâ yok derse evvelbaharda derya gibi ordumla kalkıp Alman dağlarında av kuş avlayıp elini vilâyetini harap edip Yanık Kalesi'ni muhasara edip ta Beç'e ve Prag'a kadar üstüne asker çekerim, vaktine hazır olsun" diye gelen ferman elçi huzurunda okununca akıllı elçi,
"Baş üstüne Rum padişahı ne ki murad edindi daha faE-la haraç ve daha fazla hudut verelim, hemen dostluk edelim" deyip gelen mektubu Canpoladlı Hasan Ağa'ya verip o da Po-jon Kalesi üzerinden çasarın Beç Kalesi'ne varıp mektubu krala verdi. O da "Duydum ve uydum" diye Sadrazam'a 3 günde mektupları gelip Sadrazam sevindi.
Uyvar Kalesi altında rehin elçi ile Belgrad'a dönülen konakları bildirir
Uyvar Kalesi altından bütün İslâm ordusu ile kalkıldığında Uyvar Kalesi "Varın sıhhatle" diye çok top şenlikleri edip kâfirin elçisi hayretler içinde kalıp Uyvar'dan kıbleye doğru 6 saatte,
Babya Gölü kenarı menzili
Oradan kalktık. Bu mahalde Sadrazam bir incelik edip kâfirin rehin elçisini geçen sene kırdığımız kâfirlerin leşleri içinden geçirdi. Elçi bu kadar bin ölünün çakıl taşı gibi yattığını görünce göğsüne eliyle haç eder işareti edip gözlerinden sicim gibi kanlı yaşlar aktı. Oradan,
Üstürgon [Estergon] Kalesi menzili
Köprü üzerinden Sadrazam geçtikten sonra elçi geçerken Üstürgon Kalesi, altından üstünden ol kadar top şenlikleri etti
• kale döven topların sesleri uzaklara doğru yayılınca elçi parlaklarını ısırıp,
"İşte Osmanlı iki kaleye maliktir, biri Budin biri bu t"t türgon'dur" deyip bir iç yakıcı ah çekti. Oradan 6 saatte,
Kızılbisar Kalesi menzili, oradan 4 saatte,
Budin Kalesi: 932 (1526) yılında fetholup yine Yanoş Kral'a dışlandığı yukarıda yazılıdır. Bu menzilde Can Arslan Paşa, ı eve Kalesi'ni kâfire veren Çatrapatra Ali Paşa, Leve Yeniçeri Ağası Halil Ağa ve Erdel krallığına talip Halil Gabor kefere Bu-Hin altında katledilip Erdel Kralı Abobi Mihal vezir fermanı ile Frdel diyarına gittiler. Burada da Budin, Peşte, Gers-İlyas ve Baruthane kaleleri elçiye rağmen üç nöbet top şenlikleri, pak ve silâhlı derya gibi asker alayları göstermişlerdir ki anlatılmaz.
Oradan kalkıp 2 saatte Hamza Bey Kalesi menzili ve 2 saatte Ercin Kalesi'ni geçip 4 saatte Penteli Kalesi, bu menzilde Veziriazam'ın bir sekbanı yine bir sekbanın bir kölesini ayartıp kaçtı. Yakalanınca yolsuz olduğu için köleyi çalan herifi bir ağaca iyice sarıp kurşuna tuttular ve pis götlek oğlanı kasap gibi parça parça ettiler.
Bu mahalde Koca Gürcü Mehmed Paşa'ya Budin Eyaleti verilip Budin'e döndü.
Oradan 3 saatte Cankurtaran menzilini geçip 5 saatte Föt-var Kalesi, oradan 5 saatte Pahşa Kalesi, oradan 4 saatte Yeni Palanka Kalesi'ni geçip 10 saatte Segsar Kalesi, oradan 4 saatte Bat Ösek Kalesi, oradan 5 saatte Seçoy Kalesi, 9 saatte geçip 8 saatte Mihaç Kalesi, oradan 8 saatte Birnivar Kalesi, oradan 5 saatte Darda Kalesi'ni geçip bir saatte Büyük Ösek Kalesi. Bunda Kasım ulufesi elçinin gözü önünde verilip kâfir hayret içinde kaldı. Yine o an elçiye ve Tatar Hanzâde'ye büyük ziyafetler olup Ahmed Giray Sultan'a Sombor Vilâyetinde kışlasına gitmek ferman olundu. Bütün vezirler, vekiller, beylerbeyiler, sancakbeyleri ve bütün ocak halkına kışlalar verilip gittiklerinde ancak Sadrazam divan erbabı, yeniçeri, topçu ve cebeci ocağı askeriyle ve kendinin 8 bin askeriyle kaldı. Sonra Ösek'ten kalkıp 5 saatte Val Kalesi altında konuldu.
Titel (?) kenarında dört köşe bir palanka ve içinde bir eski kilise olup 4 mil kuşatır bir küçük gölü ve çeşit çeşit balıkla-
116
117
rı vardır. Bu gölün genişliği 3 mil olup Tuna'dan toplanma abıhayat göl olduğu yukarıda ayrıntılı olarak yazılmıştır ki tekrara gerek yoktur. Oradan 5 saatte,
Vulkovar Kalesi: Yine Hindî Baba Tekkesi'nde fukaraya bir kurban edip ziyaret ettik.
Oradan 5 saatte Sotin Kalesi'ni geçip 3 saatte Tovarnik Ka-leşi, oradan 3 saatte mamur Mitroviçse Kasabası, oradan 5 saatte Voyka Köyü, oradan 5 saatte cihat yurdu Belgrad'a büyük bir alay ile girerken Tuna kenarındaki kulelerden sektirme toplar ve yukarı kaleden balyemez toplar atılıp pek çok şenlikler olup herkes konaklarında konup tam 4 ay yiyip içip eğlendik.
Daha sonra 1075 yılı Ramazanının [17 Nisan 1665] bayram gününde Der-i Devlet tarafından Rumeli Eyaleti pâyesiyle elçi Kara Mehmed Paşa bir zengin, ihtişamlı kimse, Nemse çasarı-na elçi gitmek için name-i hümâyûn ile Belgrad'da Sadrazam'a alayıyla gelip buluşunca Sadrazam,
"Bak-a paşa, sen bu kıyafetinle Alman kralına elçi mi gitsen gerek. Tez kapunu, [30b] tabilerini ve adamlarını mükellef ve mükemmel edip Yenikale altında ölen Kıbleli Paşa'nin, Raba Nehri'nde şehit olan İsmail Paşa ve Yeniçeri Ağası Salih Paşa'nin, Budin'de ölen Serdar Ali Paşa'nin, Budin'de katlo-lunan Can Arslan Paşa ve Çatrapatra Ali Paşa'nin, diğer beyler, beylerbeyilerin kalan eşyalarından silâhları, zırh-ı zireh-külâhları, cebehane, altın ve gümüş kap kaçakları, mükellef çerge ve otaklarmı mîrîden satın alıp padişah onurunu yerine getirip Nemse kralı vilâyetine muhteşem donanımınla gidip 400-500 kese harcamaktan korkmayasm. Yine sana Cenâb-ı Allah onun kat kat karşılığını verir. Askerin içinde her sınıftan pak, temiz ve becerikli ağalar götür. Sen bostancı ocağında yetiştiğinden Nemse sınır boylarının durumunu bilmezsin. Hâlâ bizim yanımızda Melek Ahmed Paşalı Evliya derler, bir âlem seyyahı ve insan dostu kimsedir, onu da götür. Zira o serhadle-rin durumunu o kimse pek bilir, onu da götür ve basiret üzere olup hemen hazırlığını gör" diye Sadrazam elçi paşaya bu şekilde pek çok uyarı ve nasihatlerde bulundu. Hemen ertesi gün elçi paşa Hacı İshak Ağa ve Sadrazam Kethüdası İbrahim Ağa ile danışıp Sadrazam'ın fermanı üzere şehit olan vezirlerin eş-
alalından 370 keselik âlet, edevat, silâh ve eşya aldı ki anlatılmaz. O gün Sadrazam hakiri huzuruna çağırıp,
"Evliyam, bugünkü gün sen lazım oldun. Elçi paşa ile jslemse kralına gidersin. Tez hazır ol" deyince "Emrin başüs-tüne" deyip bir kese guruş harcırah, bir samur kürk, iki at, bir köle ve Eğri yeniçerisi ağasının mukarreri emrini ve Eğri Paşası Mehmed Paşa mukarreri emirlerini ihsan edip,
"Eğri'den Budin'de elçi paşaya yetişip Nemse'ye birlikte erit" dedi. Elini öpüp dışarı çıktım, İbrahim Kethüda efendimizin de elini öptüm.
"Evliyam, işte Beç Vilâyeti'ni görmedin, tekmil-i seyahat edersin, ama şu bizim Halhali Derviş Ahmed'i bile götür" deyince,
"Sultanım, gideceğimiz yer kâfiristandır. Derviş Ahmed ise bir harabâtî candır. Olmaya ki kâfiristanda bir sarhoşluk edip elçi paşamızın adına bir kötülük getire" dediğimde,
"Aferin Evliyam, iyi dedin. Hemen gidi âşık öyle bir çirkin davranışta bulunursa, kes yakasını al başından sikkesini. Bir iyice azarlayıp zabt u rabt ile hemen Derviş Ahmed'i ve Baba Türabî'yi bile götür" dedi.
"N'ola, dedim. Devlet sahibinden Eğri ağalığı ve paşa mukarrerin alıp bu kadar ihsanlar etti" dediğimde hemen İbrahim Kethüda efendimiz samur kafası kürküyle birer kat elbise, pür-silâhıyla bir at ve bir sanatlı namusiyeli çadır, yüz altın ve diğer bakır kap kaçaklar ile Eğri ağalarına ve paşasına,
"Evliyamın gönlünü hoş tutmaya gayret edesiniz" diye tembihli mektuplar yazıp İbrahim Kethüda efendimizin kâtibi Selim Efendi, Haylî Çelebi, Kapucular Kethüdası Köse İbrahim Ağa, Ordu Mollası Ünsî Efendi, Sadrazamın kardeşi Mustafa Bey efendim, Çavuşbaşı Mahmud Ağa ve Defterdar Ahmed Paşa efendilerimiz "Evliyam Beç'e gider" diye her biri birer hediyeler ve çeşit çeşit eşyalar ihsan edip bir mükellef ve mükemmel adam oldum, Allah'a şükür ve hamd olsun.
Yine o gün elçi paşa hakiri çağırıp tembihledi:
"Evliya Çelebi, benimle Nemse çasarma gitmeye hazır ol" deyip hakire masraf için bir kese verdi ve kölelerimin yedisine de ellişer adet riyal guruş verdi. Hakir,
118
119
"Sultanım, devletlinin fermanıyla Eğri'ye gidip size EiV serhaddinde iş görmüş adamlar getirip Budin'de buluşuruz" deyip el öptükten sonra bütün ileri gelen efendilerimizle bulu. şup kamusuyla "Beç'e gideriz" diye vedalaşıp ve nice ihsanları, nı inamlarını alıp bismillah ile, Belgrad'dan Eğri Vilâyeti'ne, oradan Ungurus Vilâyetinde Nemse kralına gittiğimiz konakları bildirir
1075 [1665] bayramının dördüncü günü 4 hizmetçimle yola çıkıp diğer hizmetçilerimi ve kılavuzlarımı ağırlığımla elçi paşa yanında koyup 6 adet menzil beygirleriyle Belgrad'dan Sava Nehri'ni geçip Allah'a tevekkül ettim deyip,
Dostları ilə paylaş: |