Paşa Camii: Bu Zindan Meydam'ndadır ki uzunluğu 200 ayak ve genişliği 100 ayak bir kârgir minareli sanatlı camidir. Büyük cebehane de bu Saray Meydam'ndadır. Ve,
Küçük Paşa Camii: Dahi bu Saray Meydam'ndadır, ama kapısından içeri İslâm askeri için peksimet, buğday, arpa ve diğer çeşit çeşit zahire cinsleri doludur. Bu camiin kapısı üzerinde tarihi budur:
Biriyâ hatif didi tarihini Bârekallah cami-i cennet-mekân,
Sene 1023.
5u Nemse Hisarı'nın ve Macar Hisarı'nın altları tamamen , tul-, Mağara mağara ve kemer kemer vadiler olup içlerine ye bin asker alır mahalle mahalle kemerlerdir. Burada da pa-Hisah cebehanesinin her türlüsü vardır ki bu kale 100 ay kuşatma altında kalsa, burada olan cebehaneler asla tükenmez. Ku-atma sırasında bütün vilâyet halkı çoluk çocuklarım bu iki kalenin altındaki mağaralara, serdâb ve mahzenlere koyup bütün çoluk çocuk top güllelerinden emin olurlar. Bu mağaralar içinde hendeğe bakan büyük ve iri toplar var ki kirpi tüyü gibi bezenmiş olup her birinin içine insan sığar. Bunlardan başka nice vüz adet yedek toplar, kundakları, arabaları, diğer mühimmatları ile hazır dururlar.
Bu mağaralarda ve yer altlarında şehrin mutafları ve urgancıları ip bükerler. Bu derece geniş ve büyük mağaralardır. Ve abıhayat buz parçası kuyuları vardır.
Bu Macar Hisarı'nda 20 adet dükkândan aşağı 150 adım kıbleye bakan dört kat kemer kapıları var, bu kapıların aralarındaki kemerleri kasten karanlık etmişlerdir ki dışarıdan gelen düşman içeri girerken gözleri görmeyip yürüyüş edemeyeler. Ama bu mahallerde oturanlar dışarıdan gelen düşmanı görüp vururlar, yol üzere şahane topları dururlar, gerektiğinde düşmanlara vururlar.
Bütün kapı bekçilerinin silâhları bu karanlık kapı aralarındaki duvarda asılı olup nice bin çeşit silâhlarla bezenmiş süslü kapı aralarıdır. Gece ve gündüz bu kapı aralarında biner adet pür-silâh asker mevcut olup nöbet beklerler.
Bu kapı üzerinde büyük bir tabya vardır, dört tarafa İskender Şeddi gibi set olur. Bunda da büyük, uzun balyemez topları vardı. Bu tabya üzerinde bir saat kulesi var ki çanının sesi bir konak yerden duyulur. Bu kapının kemeri altında bir küçük kapı daha vardır, oradan aşağı varoşa otuz ayak taş merdivenle inilir küçük kapıdır. Ama büyük kapıda daima zincir gerilidir. Ve taşrasında hendeği üzerinde zincir ile asılmış köprüden geçip kıbleye doğru 100 adım yokuş aşağı inince bir kat kapı daha vardır, bu büyük kapı da güney tarafa bakmaktadır.
Bu kapının üst eşiği üzerinde beyaz mermerden bir arslan heykeli yapılmıştır, bu arslanın demirden bir dili var, mermer
142
143
ustası bu arslana öyle bir çekiç vurmuş ki görenler arslanı can lı sanırlar. Eskinin filozofları arslanı bütün hayvanların pacj' şahlarıdır demişler ve insanı de arslan gönüllüdür demişler B arslana demir dil ettiklerinin aslı insanoğlu demir dilli olup d' lini zapt edip diline her gelen saçma sözleri söylemesin diye demir dilli arslan heykeli yapmışlar. Bu Eğri Kalesi'ni bir arslana benzetip içinde olan insanlara arslanı pek zapt edin işare. ti ola, demişler.
Yine arslan yanında bu kapı üzerinde mermer ustası yine beyaz mermerden iki başlı bir Macar kuşu, yani kâfirlerin zol-ta adlı guruşlarmda [37b] iki başlı, iki kanatlarını ve iki pençelerini açmış karakuş resmi vardır, hemen bu Eğri Kapısı üstündeki kuş resmi de ona benzer karakuş resmidir. Bunun da iki başlarında demir dilleri vardır. Bunu da eskinin filozofları işaret ve rumuz etmişler ki bu Eğri Kalesi iki kaledir ve iki başlı demir dilli kuşların padişahı karakuş gibidir, elinden kaçır-mayasız, bu kaleyi düşmana uçurmayasız ve iki başlı ve iki dilli hâkim olmayasız, işaretini etmiştir. Gerçekten de usta bu kuş resmi kalemini mermerde kazmıştır.
Bu kapı Mısır'ın Bâb-ı Nasırı ve Demir Kapısı gibi garip ve acayip bir kapıdır. Kalenin bu semtleri seksener arşın dolma rıhtım yüksek duvarlardır. Adam yukarı baksa başından sarığı düşer, ta bu derece yüksek duvarlı sağlam hisardır.
Kâfir elinde iken bu kale böyle sağlam ve dayanıklı değil imiş. Mehmed Han'ın fethinden sonra 7 paşa ve 12 bin çerahor reayalar yaz ve kış bu kalede 7 yıl işleyip bu şekilde dayanıklı ve sağlam etmişlerdir. Hâlâ her sene Baçka, Laşka ve Salanta'nın tüm reayaları bütün vergilerden kurtulmuş olup her sene bu kaleyi 12 bin reaya tamir edip hendeklerini temizler.
1068 [1658] tarihinde Köprülü Mehmed Paşa veziriazam iken bu Eğri Kalesi'nin büyük varoşunu kale içine almak için Eğri fatihi Sultan Mehmed Han'ın kanunu üzere 12 bin çerahor reaya, 7 sancak paşası ve 7 sancağın bütün reayaları yiyecek ve içeceklerini arabalara yükleyip 3 yılda bu büyük varoşu sağlam bir kale içine almışlardır ki diller ile anlatılıp kalemler ile yazılmaz. Evvelâ,
Eğri Kalesi Varoşu'nun özellikleri
Bu güzel kalenin çepçevre büyüklüğü tam 12 bin adım, , „en şekilli, 12 büyük kuleli, dört tarafı mazgal delikli, çok Herin hendekli ve 5 kapılı büyük varoştur. Kıbleye bakan Ilıca , pisl üç kat sağlam kapıdır ve üç yerden asma köprüler ile geçilir- Ve iki taraflarında mazgal delikleri var.
Bu kapının sağ tarafında güney yönüne bakar Hatvan Kanisi/ iki kat meydanlı başka kaledir ve başka bir köşede bulunuş iki kat hendeği ve 4 kat sağlam kapıları çevresinde yerle bir büyük topları var. Bu da asma köprüler ile geçilir kapılardır.
Bu Hatvan Kapısı'ndan içeri tarafa gidince Yeni Kapı, bu da iki kat sağlam kapıdır ve asma köprülüdür. Bu kapının iç yüzünde, Martolos Kapısı'na kadar tahta döşeli 1.500 adım enli pak cadde sokak vardır. Bu Martolos Kapısı Eğri'nin batı tarafına bakan sağlam iki kat kapıdır. Bu da asma köprülü sağlam kapıdır- Bu semtte bütün kefereler sakin olup gayet mamurdur, hepsi Martolos kefereleridir ki maaşlı kale neferleridir.
Felemet Kapısı, bu da batı tarafa açık iki kat kapıdır ve iki kat kârgir duvarlı kaledir. Toplam 4 kapısı vardır ve kapısı önünde asma köprüler ile geçilir sağlam kapılardır. Bu Felemet Kapısı üzerinde Kara Mahmud Ağa'nm asılmış çizmesi, mahmuzları var, demirden bir çeşit çarkları var. Savaş sırasında ata bununla mahmuz edermiş, sanatlı demir mahmuzdur.
Bu kapıdan taşra Makla Deresi üzerinde nicesi zeamet ve niceleri mülk ibret verici su değirmenleri vardır. Bu Felemet Kapısı dibinde kemer altından Makla Deresi kalın ve sağlam demir pencerelerden su girip bu büyük varoşu ikiye böler. Şehir nice su değirmenleri, bağ ve bahçeli büyük haneleri var. Bu varoşun ortasında,
İbretli Baruthane Kalesi'nin anlatılması
1068 [1658] tarihinde Köprülü Mehmed Paşa yaptırmıştır. Zira bu eyalette Köprülü Mehmed Paşa vali olup bütün kâfiristanı sındırıp bu Eğri Kalesi'ni çok sevdiğinden sadrazam olduğunda bu Baruthane Kalesi'ni imar etmiştir. İrem Bağı'na benzer bir mesiregâh, 3 gözlü ve her gözü beşer havanlı ve ibretlik Macar çarklı sanatlı değirmenlerdir. İnsanın aklı erişmez bir çeşit seyirlik değirmenlerdir ki Makla Nehri çevirir garip,
144
145
şeddadi, dört köşe, altı kuleli ve bir demir kapulu sağlam kal dir, büyüklüğü çepçevre 500 adımdır.
Bu kale sanki bu varoşun iç kalesidir. Dört tarafı tamam sudur. Kapısına köprü ile varılır. Dizdarı, neferleri, barutçtıh şı ve neferleri mevcut olup gece gündüz siyah barut işlenir, zi bu kalede barut çok sürülür.
Bu kale altından Makla Nehri geçer, sonra çarşı içinden v evlerin şahnişinleri altından geçerken herkes pencerelerinde ve çeşit çeşit sedirlerinden balık avlarlar. Sonra bu Makla Nehri, Çarşı Camii'nin sol tarafından geçer, yassı sokak [38a] kön-rüsünden, diğer taş köprülerden ve ağaç köprülerden geçerek Ilıca Kapısı dibinde yine demir pencereden taşra çıkıp Beşli Çayırı adlı yerden akıp kıble tarafına akarak Tise Nehri'ne karışır bir abıhayat sudur. Ama Eğri içinde bundan lezzetli kaynak ve kuyularda Kevser suyu gibi sular vardır. Bu Ilıca Kapısı taşrasında Makla Nehri üzerinde 6 göz su değirmenleri vardır, bunlar da seyirliktir.
Ilıcalar ve faydalarını bildirir
Tamamı 3 adet ılıcaları vardır. Bunlardan biri erlere, biri kadınlara ve birinin suyu hayvanlara yararlıdır. Çeşit çeşit yararları görülmüş ılıcalardır ki bütün Erdelistan ve Macaristan'dan her sene nice bin hasta, uyuza ve frengiye yakalanmış kefereler gelir, bu ılıcalara girip sıcak suyundan içip Allah'ın emriyle şifa bulurlar. Lakin Budin'deki gibi mükellef yapılı kaplıcalar değildir. Bu ılıcaların olduğu bu kapıya Ilıca Kapısı derler. Burada varoşun bütün (—) adet kapıları tamam oldu.
Aşağı Varoş'un yapılarını bildirir
Bu varoş kalesi içinde 17 mahalle vardır. Yedisi kefere mahalleleridir, onu Müslümandır. Evvelâ,
(1,5 satır boş)
Kamusu 3.060 adet mükellef, mükemmel, tek ve iki katlı saraylardır. Diğer ileri gelen evleri tamamen bağlı bahçeli, şahnişinli güzel hanelerdir. Nicesi şindire tahta örtülü ve nice yüzü kırmızı kiremit örtülü şeddadi duvarlı mamur ve müzeyyen evlerdir. Bunlardan (—) sarayı (—) (—) (—) mamurlardır.
Eğer bu varoşu görüp bildiğimiz kadar özelliklerini yazsak sözü uzatmış oluruz. Gerçekten de mamur ve bakımlı şehirdir.
~ manlı sultanları ve diğer hayır sahiplerinin camilerini
bildirir
Kamusu 46 adet mihraptır. Bunlardan Hatvan Kapısına ya-
varoş duvarına bitişik Sultan III. Mehmed Han Camii ki Fet-
• e derler, daha önce kilise ve minaresi de çanlık imiş. Bugün
■ Müslüman mabedi, gayet iç açıcı bir camidir. Allah'ın hikme-
■ başka bir ruhaniyeti var ve dualar kabul olunur camidir.
Çarşı Camii gayet kalabalık cemaate malik camidir. Salih Pfendi Camii, Benli Ahmed Ağa Camii mamurdur, Memi Ağa famii eski tarzdır, Alaybeyi Camii üstad işidir, Yeni Zaim Ca-•.ij Kasım Paşa Camii ve Pazaryeri Camii, bunlar Cuma namazı kılınır camilerdir. Bunlardan başka,
Mescitlerini bildirir: Dükelisi 31 adet mahalle mescitleridir Bunlardan Yassı Sokak Mescidi ve Kethüda Mescidi (—)
(-)(-)
İlim yuvası medreseleri: Hepsi 4 adet medresedir, ama
dârülhadis ve dârülkurrâsı yoktur. Zira bu şehirde Kur'ân hafızı ve muhaddis yoktur.
Ebced okuyan çocukların mektepleri: Umumisi 17 adet ciğer köşesi yavruların mektebi vardır.
Derviş tekkeleri: Hepsi 7 adet Âl-i Abâ tekkesi vardır. Bunlardan mükellef Hatvan Kapısı'ndan taşra (—) (—) Baba Sultan Tekkesi'dir ki 70-80 kadar çille-i merdan sahibi Bektaşî fukaraları vardır. Ve şehir içinde (—) (—) tekkesi (—) (—) (—)
Can besleyen sebilhaneleri: Olancası 20 adet Kerbelâ Çölleri şehitlerinin ruhları için susamışlara sebilhaneleri vardır. Bunlardan Ağa Sebili, Alaybeyi Sebili ve Kasım Paşa Sebili meşhurdur.
Esnaf çarşı pazarı: Tamamı 600 adet dükkândır, ama kârgir bedesteni yoktur. Dükkânları ve kahvehaneleri müzeyyendir ve zengin tüccarları olup bütün değerli malları bol bol bulunur.
Hamamlarının övülmesi: Hepsi 2 adet aydınlık hamamdır. Biri iç kale kapısından aşağı köprü başında Valide Sultan Hamamı, gayet geniş, aydınlık ve iç açıcı, suyu ve havası hoş, 6 adet hah/etli ve bütün kubbeleri kırmızı kiremit örtülü şirin hamamdır.
146
147
Bir hamam da Felemet Kapısı yakınında ufak tefek, %\. Hamamı derler küçük hamamdır. Bu şehir içinde 700'den fa la evlerde soba hamamlarımız vardır diye vilâyet ileri geleni ri övünürler. Zira halkı gayet salih ve dindar olup çoluk çocuk lan hep ev hamamlarına girerler, taşra çarşı hamamlarına na dir giderler.
Tüccar hanları: Olancası 5 adet küçük handır. Ancak bı hanların birine ağır bezirganlar konarlar. [38b] Gelen geCen yolcular ve konuklardan genellikle reaya kefereleri konarlar Yoksa bütün konuklar ileri gelenlerin hanedanlarına korum asla bir kimsenin kapıları kapalı değildir. Hemen gelene sala der ki nice hanedanların kapıları üzerinde bu yazı yazılmıştır Mısra:
Bî-tekelliifbiyâ be-hane-i mâ, diye yazılıdır, zira ganimet şehirdir. (—) (—) (—)
Müneccimlerin sözleri: Bu şehir (—) iklimde olup arz-ı beledi (—) ve uzun gündüzü (—) derece ve (—) dakikadır. (—) (...)
Beğenilenleri: Beyaz sipov ekmeği, Leh tavuğu bürya-nı, bir okka beyaz poğaçası ve yağlı çöreği bir akçeyedir, tavuk böreği ve kirde çöreği meşhurdur. Bir okka semiz koyun eti üç akçeye, bal ve yağ sekiz akçeyedir ve çeşit çeşit meyveler çok boldur.
Eğri beldesinin şehrengizinin tamamlanması: Evvelâ doğru demek gerek, Hatvan Kapısı'ndan ta Felemet Kapısına kadar bu varoş içre levendâne yürüyünce tam 4 bin germe adımdır. Suyu ve havası hoş olduğundan mahbûb ve mahbûbesi gayet meşhurdur, ama gayet edepli kadın ve erkekleri vardır. Halkı tamamen Boşnak'tır, ama çok iyi ve düzgün Macarca ve Nemsece bilirler. Ancak hile, yalan dolan bilmez oğuz taifedir. Gerçekten de bir hadis-i şerifte Hazret-i Peygamber buyurur: Hadis: "Cennet ehlinin çoğu (bültih) iyi tabiatlı, kötülük düşünmeyen kimselerdir." Bülüh yani oğuz taifesi ola. İşte bu hadis-i şerif uyarı üzere bu Eğri halkı oğuzlardır.
Ve cümlesi mücahit gazilerdir ki her gün Filek, Seçan, Ger-mat, Semendire, Honot ve Kulvar kalelerinin kâfirleriyle savaşıp cenk etmededirler. Zira Eğri Kalesi bu adı geçen kâfir kale-
■inin tam ortasında bulunmaktadır. Bu kale kâfirlerine Orta A/facar derler ve bütün Eğri reayası da Orta Macardır. Onun için eğri halkı düzgün Macarca konuşur, gayet garip dostu şahbaz aazüeri var. (—) (---)
Gezinti yeri İrem bağları: Tamamı 9.600 bağdır, ama üzümü Gingöş gibi lezzetli değildir. Zira kışı biraz sert olur, ama z, yazdır ve kışı kıştır. Genellikle halkı kale neferleridir. Bir fırkası hizmet ehlidir, bir zümresi tüccar, bir sınıfı âlim, salihtir. Pazıl kaynağı ve şair meskeni yerdir. Uzman hekimleri ve usta cerrahları sayısızdır. Çocukları kavrayışlı, yetkin, olgun, akıllı ve zeki olurlar. Ama hepsi asma, kesme ve silâha meraklıdır ve yiğitlik heveslerine düşmüş çocukları vardır. Bu şehrin zemini bir geniş ovalı, verimli, ekinlikleri bol ve her şeyde hayır ve bereketleri çoktur.
(1,5 satır boş)
Eğri Kalesi ziyaret yerleri: Hatvan Kapısı'ndan taşra kale gibi duvarı İrem Bağı'na benzer, tavus kuşunun süt beyazı, yeşili ve rengârenk tavuslar ile, bülbüller ile ve diğer ötücü kuşlar ile dolu bir mesiregâh yerde çeşit çeşit fukara haneleri, yaz ve kış meydanları, nice yerde tek katlı ve iki katlı dinlenme köşkleri ile bezenmiş Bektaşî tekkesidir. Budin'de Gül Baba Tekkesi'nden bu (—) (—) Baba Sultan Tekkesi görülmeye değer tekkedir. Yüksek bir kubbe içinde Hazret-i (—) (—) Dede Sultan gömülü olup nurlu kabrinin çevresi çeşit çeşit hüsn-i hat kelâm-ı şerifler, şamdan, kandildan ve çerağdanlar ile süslenmiş bir abdallar yuvasıdır. 70-80 kadar fukaraları sadaka ile geçinip çeteye ve poturaya giden gaziler ganimetle gelip bu tekkeye adaklarını verirler. Tüm yoksul erenleri onunla geçinirler.
Oradan Felemet Kapısı'ndan taşra (—) mesiregâhı
(1 satır boş)
Bu şehri de seyredip ertesi gün Eğri Paşası Pirinççi Meh-med Paşa Dobroçin'den büyük alay ile gelirken kalede olan tüm İslâm askeri paşayı karşılamaya çıktıklarında biz de padişah onuruna saygımızdan hizmetçilerimizle karşı çıkıp at üzerinde görüşüp at başı beraber şehre gelirken kaleden nice yüz pare top şenlikleri olup gök gürültüsü gibi topların gürültüsünden dağlar inil inil ses verirdi. O gün padişah divanı olup pa-
148
149
şanın mukarrernâmesi okunup hakirdeki hil'at-i padişahîyi n şanın eynine giydirirken yol bilir paşa padişah hil'atinin yau smı öptü, bütün çavuşlar paşayı kanun üzere [39a] alkışlav, paşa yerinde karar edince yerli yeniçeri ağası emirleri de dj vanda okundu. Paşa ona bir zerdûz hil'at-i fâhire giydirdi, on da çavuşlar alkışlayıp hanesine sevinerek gitti. Ardınca pasa mehterleri yeniçeri ocağı ağasında da bir fasıl etti. Paşa o divan-da Eğri Kalesi'nin 40 adet tuğ, sancak ve bayrak sahibi ağala. ra mukarrer hil'atleri giydirip herkes hanelerine gitti. Şenlik, ler olup yer yer üç gün mehterhane fasılları çalınıp eğlenceler oldu, paşaya her ağadan hediyeleri geldi. Hakire 3 kese, 3 at 3 köle ve 1 samur kürk verip İbrahim Kethüda efendimizin mektubunu okuyup,
"Evliyama bir hoş riayet edip Budin'e gönül hoşluğuy. la yollayıp elçi paşa ile Beç'e ve Prag'a Nemse kralına gitmeye harcırah verip tez yollayasm" diye mektup okununca İbrahim Kethüda efendimiz hatırı için ileri görüşlü paşa 300 altın bir kat esvap ve hizmetçilerimin üçüne ellişer altın ve birer kat esvap verdi. Yerli Yeniçeri Ağası Ahmed Ağa'dan 2 kese, 1 köle, 2 at, 5 kol tüfenki, 1 pastav çuka, 5 donluk atlas ve 40 adet kale ağalarından da birer hatıralık hediye şeyler gelince yükümüz çok ağır oldu. Üçüncü gün getirdiğim padişah emrinde fermanlar olunduğu üzere 1074 [1664] tarihinde Tatar ve bu Meh-med Paşa eliyle fetholunan Seçan Kalesi, Germat Kalesi, Hol-lok Kalesi, Buyak Kalesi ve diğer kalelerin bakım ve onarımına bizzat paşanın gideceğini tellâllar duyurup hazır oldular. Eğri'den Mehmed Paşa ile Orta Macar diyarında fethedilen kalelere gittiğimiz konakları bildirir
Evvelâ Eğri'den kuzeye doğru, Eğri Eyaleti'nin yarı askeriyle kuzey tarafa 7. saat gidip,
Hırıştoş Ovası menzili: Bir göl kenarında bir harap kilise yakınında konup dört tarafa karakollar gitti. Zira kâfirlerin vilâyeti içinde ve dahi 1005 [1597] tarihinde Rebiülevvel ayının beşinci gününde Sultan III. Murad oğlu Sultan III. Mehmed Han zamanında 7 kral ile bizzat Sultan Mehmed bu Hırıştoş Ovası'nda büyük savaş ettiği savaş alanıdır. Bu büyük savaşı nice Osmanlı tarihçileri yazmışlardır, ama yakın zamanda
i ip babam merhum Derviş Mehmed Ağa bu savaşta olduğun-, ondan dinlediğimiz üzere ve bu Eğri ihtiyarlarının anlattığına göı-e Dİraz yazalım.
Eğri taburunun yenilmesi hikayesini kısaca bildirir
Evvelâ Mehmed Han Eğri'yi fethedip sonra 7 kral 7 kere 100 bin askeriyle İslâm askerini Eğri altında basıp kaleyi İslâm Hnden kurtarmaya geleceklerini, Tatar Han karındaşı Fetih Gi-ay Sultan 40-50 adet kâfirleri dil tutup padişah huzuruna getirip söyletmişti,
"Elbette yarın, ya öbür gün sizi Nemse çasarı kardeşi Hersek Makşimilyan ve 7 kral sizi basar" diye haber verdiklerinde hemen saadetlü padişah,
"Onlar bizi basmadan biz onları basmak evlâdır" deyip Hadım Cafer Paşa, Rumeli Veziri Veli Paşa ve nice sancak bey-jerj jie 40 bin asker ile 10 adet top ile bunlar öncü asker olup kâfire doğru vardıklarında kâfir bunlara top ve tüfenk vurup bütün askeri kırar. Ancak Cafer Paşa ve Veli Paşa 4-5 bin adamlarıyla İslâm ordusuna girerler.
Cem azametli padişah bu işten haberdar olunca Rumeli Eyaleti Hasan Paşa üzerinde bırakılıp kâfir üzerine serdar olur. Sadrazam İbrahim Paşa da Hasan Paşa ardınca gider. Han kardeşi Fetih Giray da 70 bin Tatar askeriyle bile gidip kâfirlerin taburu karşısında konarlar. İki askerin aralarında azıcık bir nehir olup o gece etrafa karakollar koyup hazır dururlar.
Ertesi gün padişah gelince Allah'ın yardımıyla Cağaloğlu tarafından kâfirlere iyi bir satır vururlar. Akşam vakti olunca iki taraftan da cenge ara verilip her tarafa mükemmel karakollar koyup yatarlar.
Ertesi sabah yine cenk davuluna tarralar vurulup İslâm askeri ayak ayak hazır olur. Ovanın ortasında hâlâ bir kilise var, Cağaloğlu'nun orada kırdığı kefere leşlerinden başka bir şey yok. Hemen İslâm askeri ile Veziriazam İbrahim Paşa, Han kardeşi ile asker öncüsü olup ileri giderler. Saadetli padişah da kafada 100 bin asker ile gelmede. Bütün asker kâfirlerin taburu dibine varmada, ama kâfirler öğle vakti oluncaya kadar taburdan baş göstermeyip ikindi vakti taburundan çıkıp İslâm askeri üzerine yürür. Bütün kâfirler demir zırhlar giymiş olup cenge girer.
150
151
Nemse, Çek, Frenk, Hırvat ve Macar'dan cümle yüz l domuz alayı yürür. Her biri [39b] derya gibi kâfir alayları v ki 100 bin kadar askeri safî kırkar ve ellişer dirhem muşkat t" fenkleri ve yine her bir keferelerin ellerinde, bellerinde, yakal rında, eyer kaşlarında ve atlarının terkilerinde beşer onar adpı kol tüfenkleri ile asker üzerine saldırırlar. Dağlar gibi sırıklı or man olmuş kâfirler yürüyüp kösleri, erganun ve trompetelerin' çalarak sürü sürü, bölük bölük karınca gibi yap yap yürürler Kâfirlerin bu gelişine bizim asker karşı koyamaz ve bir tek kis' kâfirlere karşı duramazlar, savaşın başında hepsi talan olur, pe. rişan olup dağılırlar.
Yine kâfirler düzenini bozmayıp eskisi gibi top ve tüfenk atarak türlü türlü ateşler saçarak yürür. Rumeli Veziri Hasan Paşa geçit başından ayrılmayıp kâfirlere bir yaylım top atıp savaşır, ama Hasan Paşa askeri de kâfire takat getiremeyip İslâm ordusu içine girer.
Hemen küffar Hasan Paşa'nın askeri ardınca sürü sürü gelip çekinmeden İslâm ordusunu zapt edip yağma ve talana dalıp nice bin kâfir, Osmanlı karargâhım ve padişah hazinesini zapt edip şaraplar içip hora tepip raks etmeye başlarlar.
Yer yer Cağaloğlu ve Sadrazam İbrahim Paşa tarafından cenkler olmada, ama ne fayda, ordu içine küffar dolup ava yumulup yağma etmede ve hazine üzerine haçlı sancaklarını dikip nice bin küffar sandukalar üzerine çıkıp otururlar. Ama padişah ordu kenarında Resulullah Sancağı ile bir tepe üzerinde durup huzurunda sipahi ve yeniçeriler canla başla savaşıp Resulullah Sancağı önünde kırılmada. Padişah bu hâli görüp yanında hazır olan Hoca Efendi'ye,
"Efendi ne çare edelim?" deyince,
"Padişahım, yerinde sâbit-kadem ol. Cenâb-ı Kibriya'nın şimdi ihsan ve inamını görürsün" der. Koca Solakbaşı:
"Padişahım elem çekme, deden Süleyman Han ile Mihaç sahrası çenginde biraz böyle küffar galebe yüzünü gösterip sonunda kâfirler bozulup kâfirlerden bir can kurtulmadı, sabır" deyip padişaha teselli verdiler. Ama nice tarihlerde,
"Hünkârı at karnı altından bukağıya vurdular" derler, bu sözde yanıldılar. Ancak bu mahalde nice iş görmemiş zülüflü,
Hûz hil'atli ve zer-ender-zer arakiyeli iç oğlanlarından 20 ka-
1 çıplak ve yaldak atlara binip kaçarlarken sipahi de bunla-
ÖrüP kaçarlar. Ta Eğri Kalesi'ne firar etmiş sayısız asker var.
p disah yanında 4 bölükten bir bölük asker kaldı. O da yaya ka-
n aşçı başçı, karakullukçu, firar eden sipahi oğlanlarının at
ianı, it oğlanı, hezele ve mezele türü döküntüler kalır.
I Sonunda Hoca Efendi el kaldırıp dua edip padişah huzu-
Unda olanlar içten ve gönülden amin deyip ellerini yüzlerine
sürerler.
Hemen Allah'ın hikmeti yârı kılıp cehennemlik kâfirler orduyu yağmalayıp karakullukçu hizmetçilerini kırmaya başlayınca hemen bir sipahi oğlanı başından sarığını çıkarıp bir mızrak ucuna bayrak gibi edip,
"Bre gaziler, şu kâfiri vurun" deyince hemen garip aşçı, seyis ve at oğlanları odun baltaları, odun yarmaları ve ucu yanmış mutfaktan çıkmış köseği odunlar ile herkes ne silâha sahipse kâfire bir kılıç ve bir odun yarması vurmağa başlayınca ava sahip olup çadırları zapt eden kâfirler bu perişan hâli görüp çadırları ve ganimet mallarını bırakıp kaçarken hemen Yaratıcı'nın yardımıyla İslâm askeri içinden,
"Bre küffar bozuldu" diye Rabbani bir ses duyulup firara yüz tutan diyenler taze can bulup küffara kılıç vurmaya başlarlar. İkindiden günbatımma kadar 100 bin kâfiri kılıç yemi edip yatsıya kadar o mehtapta dağlar içinde kâfirleri kıra kıra İslâm ordusuna gelirler.
Bazı Osmanlı tarihçileri ve kefere tarihçiler de öyle yazmışlar ki,
"Eğer İslâm askeri bizi kırmaya başladıkları öğle vakti olsa akşama kadar bizden can kurtulmazdı, ama akşam vakti olunca dağlara kaçıp kurtulduk" diye yazmışlar.
Ama Osmanlı tarihçileri,
"Hırıştoş Ovası kâfir leşleriyle dolduğundan başka kâfirlerden bir can kurtulmayıp suyu [40a] geçtikleri yerde birbirini takip edip suda boğulmuşlardır" diye Edirneli Mehmed Çelebi ve Âlî Efendi ayrıntılı olarak yazmışlar, bizim tekrar yazmamıza gerek yoktur. Ancak bu savaş meydanını gördüğümüzden dolayı bu kadarca yazıldı.
152
153
Sultan III. Mehmed Han bu Hırıştoş Ovası'nda 7 kralı kırdığına Kur'ân-ı Azim'den: "Derken, Allah'ın izniyle onları bozdu. lar" [Kur'ân, Bakara 252] nassı tarih düşmüştür, sene 1004 [15951
Osmanoğlu ortaya çıkalı 4 adet tabur cengi olmuştur Biri 791 (1389) tarihinde Gazi Hüdavendigâr'm Sırp ve Hersek kâfirleriyle Kosova Sahrası cengi, biri 920 (1514) tarihinde Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail'in Çıldır [Çaldıran] gazası, biri 932 [1526] tarihinde Süleyman Han ile Lagos Kral'm Mihaç (Mohaç) gazası, biri de bu III. Mehmed Han'ın Nemse, Macar ve 7 kral ile 7 kere 100 bin kâfir askerini kırdığı Eğri'nin tabur savaşı olmuştur. Ama bu bütün savaşlara üstün gelmiştir. Zira bu çarpışmada 7 kralın beşi ölüp ikisi kaçmış ve 7 kral askerlerinden azıcık kâfir kurtulmuştur.
Hâlâ gördüğümüz üzere bu Hırıştoş Ovası'nda 70-80 yerde kâfirlerin kemikleri tepe tepe, kubbe gibi küme küme yığılı durur, kâfir kelleleri top gülleleri gibi ve çakıl taşları gibi ovada bezenip yatar. Bu ovada bizim şehit olan 30 bin yiğidimizin hepsi Sultan III. Mehmed Han'ın otağı zemininde yatmaktadırlar. Çevresine büyük hendekler kazılmış olup hayvanlar girin şehitleri çiğnemezler.
Dostları ilə paylaş: |