Gözlev şehri külliyatı şehrengizinin tamamlanması: Evvelâ bu kale diğer kaleler gibi ikişer üçer kat duvarlı değildir, ancak yalın kat duvardır. Ama 40 arşın yüksek ve dörder arşın enli duvarlı, hendese üzere dizilmiş beden dirsekli ve her bedende mazgal delikli kaledir ki bir burunda bulunup kıble tarafı, doğu tarafı ve poyraz tarafı deniz fırtınasından toplanma bir gölün burnundadır. Odun Kapısı'ndan taşra çıkıp deniz ile körfez ortasında 3 saatlik yer karadır. Gölünde türlü türlü balıkları çıkar başka emiııliktir.
Gözlev hâkimlerini bildirir: Hâkim emin Ahmed Ağa ve kale dizdarıdır. Ve cümle 300 kulları vardır. Maaşlarını gümrük emininden alırlar. Şeyhülislâmı, nakibüleşrafı, ayanı eşrafı ve 150 akçe pâyesiyle mahsullü kadılıktır ki 110 adet [119b] kasaba gibi köyleri var. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdarı yoktur, zira Tataristan'dır. Bunda yeniçeri sipahilik bir akçe etmez. Han'ın kulları karacı halkıdır. (---) (—) (—)
Bu şehri de gezip dolaşıp eminden han fermanı üzere 200 guruş ve bir kat esvap alıp,
484
Balıklava'ya gittiğimiz bildirir
Evvelâ Gözlev'den doğu tarafına 4 saat deniz kıyısı ile gidip ve Gözlev emini tuzlasını geçtik. Bu da bir büyük gölde hanlık büyük tuzladır ki tuzu çok lezzetlidir. Dağlar gibi kesile kesile tuzlar yığılıdır. Oradan,
Tuzla Köyü'nü, oradan yine Mustafa Atalık Köyü'nü geçtik. Oradan deniz kıyısı ile nice mamur köyler daha geçip 3 saat daha gidip,
Elmalı Köyü
Bir dere içine kurulmuş bağlı ve bahçeli, suyu ve havası hoş, mesiregâh teferrücgâh bir vadide kurulmuştur. İlk defa Kırım Adası'nda Rıdvan cenneti gibi bağ ve bahçe bu köyde oluşmuştur. Bu mamur köy içinden Elma Nehri akıp Balıklava, Corguna, İnkirman ve Çadır dağlarından gelip bu mahalde Karadeniz'e karışır. Bu Elma Nehri kenarında İrem Bağı'na benzer Nureddin Sultan Sarayı'nda bir gece konuk olup gerçekten padişahane zevk ü safâlar edip nice bin bülbüllerin hoş sesli nağmelerini dinleyip ruhu tazeleyen demler ettik. Kırım diyarında bu bağın benzeri yoktur, meğer Bahçesaray yakınında Aş-lama Bağı ola. Bu Elma Bağı'nda Nûruddehr Sultan sağlam bir köşk yaparken hakir rast gelip bu tarih kasrın kitabelerine yazılmıştır:
Evliya bu kâlıa tarihin dedi, Mübarek ola kasrın padişahım.
Sene (—)
Sonra bu Meram Bağı'ndan doğu tarafa giderken, Kaçı Köyü
Kaçı Nehri kenarında 300 evli bağlı bahçeli, 2 eski camili, l hamamlı ve l kervansaraylı bir mamur köydür, ama sanki bir güzel kasabadır. Bunda Hızır Şah Efendi hazretlerinin tekkesinde konuk olup her an kendilerinin sohbetleri şerefiyle şereflenip gece gündüz Halveti tarikatinin zikir halkasına girip tevhid ü tezkir ederdik. Bu aziz hâlâ Kırım Vilâyeti'nde 40 bin müride maliktir. Büyük bir binalı, kârgir kubbeli bir ulu tekkedir. Gece gündüz gelen gidenlere minnetsiz sofrasıyla nimetle-
485
ri zengine, yoksula, yaşlıya, gence dağıtılır. Hatta bu hakir küs-tahane Hızır Şah Efendi'ye münasip bu beyt denilmiştir, beyt:
Cihanda Hnzret-i Hızır'a erem dersen garîb âşık, Tarîk-i Hızr Efendi pîşvâdır Hızr'n ey sâdık.
Gerçekten de Hızır Efendi aziz duası kabul olunur bir ulu er serverdir ki kemal mertebe riyazat ile köşesinde oturur, fakr-ı faka erenlerinden bir ulu sultandır.
Babaları Mehmed Efendi ve dedeleri Hüseyin Efendi bu tekke yanında bir türbe içinde yatmaktadırlar ki o nur dolu türbe, tekkenin sol tarafına olup hâlâ gönül erbanmın ziyaretgâhıdır.
Bu tekke önünde akan Kaçı Nehri, Kırım'ın kıble tarafındaki Tat Eli nahiyelerinde Çadır dağlarından gelip nice yüz adet köylere uğrayıp ve nice bin mezraları, bahçeleri ve nice vadileri sular. Bu Kaçı Köyü'nden geçip bu köyden yarım saat güney tarafa bu tatlı su akarak Karadeniz'e karışır.
Sonra bu Hızır Şah Efendi'yle vedalaşıp yarım saat gidip Sefer Gazi Ağa'nın taş yapı köprüsünü, Kaçı Nehri üzeredir, onu geçip bir saat daha kıbleye gidip İrem Bağı gibi dağ, bağ, bostan ve cennet gibi hıyabanlar içinde,
Kabarta Nehri: Bu da doğu tarafta Tat Eli dağlarından doğup nice yüz adet mamur köylere uğrayıp Bubailbek Bağları içinden geçip Karadeniz'e karışır. Bir abıhayattır ki Kırım'ın ta ortasındaki karlı dağlardan gelip Tat Eli'ni geçer. Bubailbek Bağları 70 bin dönüm bağdır, derler. Bu bağlarda asla köylük yoktur, ancak bağları bekleyen tarkan namlı köleler her bağda çoluk çocuklarıyla sakinlerdir.
Bubailbek Bağlan deresini geçip kıbleye doğru 2 saat dağlar ve ormanlar içinde şenlikli çiftlikleri seyrederek geçip,
Güvenlik yurdu, yani İnkirman Kalesi'nin özellikleri
İsmi Frenkçede (—) dir. Ancak kayalarında inleri, yani mağaraları çok olmakla Tatar kavmi bu kaleye İnkirman derler. Eski zamanda bu Kırım bölgesi Ceneviz Frengi elinde iken bu kaleyi Onan Farav adlı bir kral karısı yapmıştır. Sonra (—) tarihinde Sultan II. Bayezid'in Veziri Seııcüvan Paşa Ceneviz Fren-
486
gi elinden zorla almıştır, hâlâ Kefe Eyaleti hükmünde voyvodalıktır. Bu Kabarta Nehri'ııden berisi ta Kefe Kalesi'ne ve Kerş Kalesi'ne kadar, doğu ve kıble taraflarında ta Tat elleri içinden gasdak Kalesi'ne, Tat Kalesi'ne, Anapa Kalesi burnuna, Balıklava Kalesi'ne ve bu İnkirman Kalesi'ni geçip [120a] Sarkirman kalelerine kadar tamamen derya kenarlı, Çadır dağları ve Menkup Kalesi tamamen Kefe Eyaleti'dir ki Osmanlı hükmündedir. Hanların dağlarda zerre kadar hükmü yoktur. Ancak deniz kıyısında Gözlev Kalesi ve Kırım'ın ortasında çöl yerleri hanların hükmündedir.
Bu İnkirman Kalesi, Balıklava Kalesi kazası hükmünde naiplik ve voyvodalıktır. Kalesi deniz kıyısından içeri kuzey tarafına, karaya 5 bin adım gidince İnkirman Kalesi'dir ki Kazıklı Özek Nehri adlı ırmak kenarından ibret verici Bîsütun Dağı üzerinde göklere baş uzatmış bir yalçın kırmızı alaca iri kaya üzerinde bademî şekilde sağlam bir kaledir. Ancak doğu tarafı 500 adım uzunluğunda kalın ve yüksek şeddadi sağlam duvardır.
Tamamı 6 kuledir ve duvarı temelinden aşağı hendek dibine kadar 3 adam boyu kadar kesme sarp kayalı geniş hendektir. Kıble ve güney taraflarında asla kale duvarları yoktur. Allah saklasın insan aşağı bakmaya cüret edemez, zira Bîsütun Dağı gibi altı boş kayalardır.
Kapısı tarafında hendeği tam 20 adım germe kayadan kesme derin hendektir ki bu kayayı böyle kesip derin hendek etmek insanın elinden gelecek şey değildir. Eski zamanda kâfirler Tatar korkusundan bu hendeğe ııe kadar emek sarf etmiştir: Daha önce Ceneviz elinde iken lağımsız Seııcüvan Paşa fethet-miştir. Bu da insanın gücü yetecek şey değildir. Zira bu kaleye bir taraftan siper, metris ve lağım mümkün değildir.
Poyraz tarafında büyük bir kale var, onda kapalı bir demir kapı üzerinde Ceneviz Frengi yazısıyla bu kalenin tarihi var. Bu kapı üzerinde bir küçük kilisecik var. Bu kapıdan içeri kefere krallarının divanhaneleri var. Bu divanhane kıbleye uygun olmakla hâlen Sultan Bayezid-i Velî Camii'dir, ancak minaresi yoktur. Mihrabı önünde kayadan kesme bir abıhayat su kuyusu var, ta aşağı Kazıklı Özek Nehri'nden yer altından bu kuyuya su gelir, menfezi belli değildir.
487
Bu kale içinde ancak W adet ev vardır, ama içinde insan yoktur. Kale kapısını kapıcılar kapatıp dizdardan başka neferlerin ellisi de aşağı dere kenarındaki İrem Bağı köyde olurlar. Tehlike anında aşağı varoşta olanlar, etraf köylerde ve deniz kıyısında olan köylerin tüm insanları bu kaleye gelip girerler, genellikle Kazak'tan korkarlar. Yetecek kadar cebehaneciği ve 5 pare sahi topu vardır.
Bu kalenin altındaki kayalarda nice yüz mağaralar var ki her birinin içlerine biner ikişer biner koyun sığar. Kış günleri tüm bu diyar ayanının koyunları bu mağaralarda yatar. Onun için bu kalede ev azdır. İnsan çok olsa hep bu mağaralarda kalırlardı. Mağaraların içinde sokak sokak kayadan kesme yolları vardır. Ve kayaların bazı yerlerini dağ deliciler delip mağaralar içine aydınlık gelir baca yerleri var, garip ve acayip seyirlik kaledir. Hatta tüm vilâyet halkının malı erzakı bu mağaralardadır ki kilitli durur, yine bekçileri vardır.
Bu kalenin doğu tarafında kale bedeni üstünden taş köprü ile geçilir hendek içinde bir sağlam ve korumalı zindan kulesi var, cehennem çukuruna benzer. Bütün şehir halkının esirleri bu zindanda mahpus olup yine bekçiler bekler.
Yine kale kapısı önünde şehitler mezarlığı ziyaretgâhı var ki bütün halk ziyaret ederler.
İnkirman Kalesi'nin taşra varoşu
Bu kalenin taşra doğu tarafında bir Müslüman mahallesi var, üstleri tamamen toprak örtülü taş duvarlı kârgir yapılı 300 adet tek ve iki katlı Tatar evleridir. Bunda bir cami var ve bir mahalle mescidinin kapısı kemerinin iç yüzünde celî hat ile tarihi budur:
Kâne itnıâmü hâze'l-mescid, tarihi,
Sene 929
Bu mescidin bir sanatlı minareli ve bir şer'î bahisler görülecek medresesi var, fukara yatağı eski bir mescittir.
Bu eski mescidin avlusunda Halvetî tarikatından Şeyh Ya-kub Efendi yatmaktadır ki kutbiyete ulaşmıştı derler. Hatta Kaçı Köyü'nde yatmakta olan Hüseyin Efendi'nin bu Yakub Efendi şeyhidir ki ulu sultanlardır, Allah sırlarını aziz etsin.
488
Bu varoştan aşağı varoşa giderken bir yalçın kaya üzerinde geniş bir yeşillik meydanda dört köşe sağlam ve sarp bir şeddadi kule var. Dört köşesinde top mazgallarıyla bezenmiş büyük kuledir. Kâfirler, zamanında bu yeşillik zeminde bu dört köşe kule ile taşra varoş kalesini yapmak istemiş, ancak kısmet olmamış. Eğer öyle olsaydı bu İnkirman Kalesi amansız set olurdu. Bu dört köşe kulede de büyük bir kemer kapı vardır. Bu kapıdan kaleye ve taşra varoşa çıkılır, sarp kapıdır. Ardı önü kesme kayalı hendektir. Bir tarafı, güney tarafı uçurumdur. Bu kapıdan aşağı inerken,
Aşağı varoşun özellikleri
Evvelâ yol üzerinde bir küçük hamam ve bir taş minareli vakıf mescidi var, bu mescide bitişik hâlâ ııureddin sultan [120b] efendimizin cennet bağına benzer büyük sarayı var ki bu yalancı geçici dünyanın cennet bahçesidir. Bunda olan pek çok köşkler, türlü türlü fıskiyeler, havuz ve şadırvanlı odalar Kırım ülkesinin bir sarayında yoktur. Ve bir geniş, aydınlık, iç açıcı, suyu ve havası hoş hamamı var.
Bu varoşta cümle 250 kadar toprak örtülü, kârgir yapılı Müslüman haneleri vardır. Rumların da 200 adet haneleri ve bir kiliseleri var. Ama daha önce bu aşağı varoş bu Kazıklı Özek Deresi kenarında 40 bin adet bakımlı ve süslü evler imiş. Toh-tamış Giray Han savaşları sırasında Kazak kâfirleri fırsat bulup 100 pare gemiyle bu İnkirman limanına gelip bu şehri yerle bir edip bu kadar ganimet malları da alıp gider. Hâlâ o harabista-nın kalıntıları açık seçik görülür.
Bu harap olan varoş deresinin iki tarafında olan göklere baş uzatmış kayalarda kat kat şahnişin, mefreşli, füruşlu, yüklük şergili, bacalı ve sanatlı ocaklı kayadan oyma sofa sofa mağaralar var ki sanki henüz dağ delici Ferhad kazmasından çıkmış mağaralardır, gören insanlar parmaklarını ısırıp hayran kalır. Ama Allah'ın emriyle o zaman insanları bu kayaları peynir oyar gibi oyup saraylar ve divanhaneler etmişler. Ondan bellidir ki eski zamanda bu İnkirman büyük şehir imiş. Hâlâ yine bu mağaraların sayısını Cenâb-ı Bârı bilir. Bundan dolayı bu şehre İnkirman derler. Tatarcada in mağaraya derler.
Bu harap varoş içinden akan Kazıklı Özek Nehri doğu ta-
489
rafında Anapa dağlarından gelip bu İnkirman önünden geçip aşağı tarafta liman içinde Karadeniz'e karışır. Eski zamanda bu nehir üzerinde 7 bin su değirmenlerinin temelleri bellidir. İnkirman büyük limanının anlatılması
Bu büyük liman çepçevre 3 mildir. Boğaz boğaz kayalar arasında toplam 8 adet limanlardır ki her birine biner pare gemi sığar. Biri biri içinde kuyulu limandır, suyu ve havası gayet güzeldir.
Beğenilenlerinden, nice bin çeşit balıkları var ki sanki Mısır'da İskenderiye limanlarıdır. Bu limanların etrafındaki dağların karaca, sığın ve yaban koyunları bir diyarda yoktur. Ve kış günlerinde limanlar içinde kaz, ördek, kuğu, balıkçıl, karabatak, kızıl ördek ve saka kuşlarının hesabını Yaratıcı Allah bilir.
Limanların bayırlarında kadınların hamamda başlarına sürdükleri kil dedikleri bir tür yağlı çamur vardır, bu da bir diyarda bunun gibi kil mevcut değildir. Gemiciler dağlardan kazıp çıkarıp nice yüz parça gemilere bu kili doldurup götürürler. Hatta İstanbul'da yağlı Kefe kili diye sattıkları bu İnkirman kilidir. Yoksa Kefe'de Kefe tuzundan ve tirkiz balığından başka bir şey olmaz. Bu İnkirman etrafındaki dağlarda keklik, çil, turaç, sülün, toy ve angıt gibi kuşlar olup avlak ve gezinti yeri bir
limandır.
Bundan sonra güney tarafına Karadeniz kıyısıyla giderken Avlota Limanı, Hamamlı Liman, Suluca Liman, Ulu Liman, Bahçeli Liman ve Corguna Liman, sözün özü bu taraflarda 18 adet limanı, harap olmuş kaleleri ve kuleleriyle gezip dolaşıp nice ibret verici acayip eserler gördüm.
Kısacası Karadeniz'in sağını ve solunu iki kere dolaşmak kısmet olup buralarda olan limanlar gibi 8 rüzgârdan emin sı-ğınaklı limanlar görmedim, bütün limanlar 8 rüzgârdan korunmuş ve emindir. Her ne mevsimde bu limanlara gemiler girse asla demir bırakmayıp yatarlar. Ve bütün gemilerin başlarını bağlatmadan yatmak mümkündür.
Bu limanların dört tarafındaki dağlar tamamen sakız ağaçlarıdır. Kâfir zamanı bu ağaçlar hep sakız verirlermiş, ama şimdi kıymetini bilmeyip Tatar kavmi kesip odun ederler.
490
Bu liman etrafındaki dağlarda ve kayalardaki mağaralarda bütün Kırım halkının koyunları kışlar büyük mandıra ve sayalar vardır.
Bu mahalleri tam 10 gün görüp gezip dolaşıp mandıralarda çobanlar ile koyun, kuzu, bal, tereyağı, kaymak, gölemez, höşmerim, ağız, katık, teleme peyniri, kesmik, surutka, çeşit çeşit peynirler, hoş sütler içip eğlenip zevk etmişizdir ki Allah bilir ve seyishanelerimize taze tekerlek peynirlerini yükleyip oradan doğuya gidip 6 saatte,
Eski Sarkıtman Kalesi'nin özellikleri
Eski zamanda Leh kralları yapısıdır. Sonra Ceneviz Frengi Kırım'a malik olmak ile Ceneviz bu kaleyi işgal edip 70 yıldan sonra yine Leh kralı ile Akkirman sahibi Salsaloğlu birleşip bu kaleyi Ceneviz elinden almıştır. İçindeki Leh beyzadenin birisi kardeşiyle gecinemeyince Mikal adlı Leh beyzadesi Mos-kov kralına kaçıp Özü Suyu ile 3 bin pare kayık ile bu Sarkir-man üzerine kalabalık asker çekip gelir. Nice zaman kardeşiyle savaşır. Sonunda kardeşi bir gece gemilere binip kaleden kaçınca Moskov'dan gelen kardeş bir yıl kalede oturup bu [121a] Sar-kirman Kalesi'ni "Kardeşime yine kalmasın" diye Moskov askeriyle güçlükle bir yılda yıkar. Hâlâ kalesinin bazı yerleri virandır. O zaman bu kale içinde 70 bin adet mamur haneleri var imiş. Bu kalenin zemini bir liman ağzında olup kıble tarafı büyük limandır. İçine 10 bin pare gemi sığar, sanki Girit Adası'ııda Hanya Kalesi yakınında Suda Limam'dır. Ama bu Sarkirmaıı Kalesi iki büyük liman ortasında bir burundadır. Bu kale limanlarının karşı tarafında bir mil karşı,
Salonya Kalesi büyük şehri
Yeri vardır. Bunda da 180 bin adet hanelerinin ve 40 bin dükkânlarının ve köşe başına birer kiliselerinin ve nice kere yüz bin yapılarının uzun somaki mermer sütunları yerde yatıp her yapı temelleri hâlâ açık seçik bellidir. Bu Salonya şehri ile Sarkirman şehri karşı karşıya olup aralarında bu yazılan limanlar olduğundan bir şehirden bir şehre 40 bin kayık adam taşırlar imiş. Bunu da Leh kralı beyzadesi Moskov askeriyle harap etmiştir ki içlerinde baykuş, karga, yılan ve çıyan yuva yapıp mesken edinmişlerdir. Ama kış günlerinde
491
bu harap kalelerin içinde Kırım ayanlarının nice kere yüz bin sürü koyunları kışlayıp kışla hakkını Balıklava Kalesi eminine verirler. Zira bu iki kalenin zemini Osmanlı hükmünde Kefe Eyaleti toprağında Balıklava nahiyesidir. Bu zemin yoldan uzak bilinmeyen bir sapa yerde Karadeniz kıyısının bir körfezi içinde iki liman ortasında yalçın kayalar üzerinde sağlam kaleler imiş. İmar olsa her gelirlerinden üç Mısır hazinesi hasıl olurdu.
Bunu da gezip dolaşıp yine deniz kıyısı ile giderken mamur köyleri 3 saatte geçip, Can kurtaran liman, yani sığınak yeri Balıklava Kalesi'nin
özellikleri
Tatar kavmi Balıklağı kirman derler. Caneva, yani Ceneviz kefereleri tarihçilerine göre bu kale Caneva kavmi Peygamber Efendimizin doğumlarından önce 882 tarihinde Büyük İskender vefatında bu kaleyi Caneva kral uğursuz Salsal kavmi korkusundan bu Balıklava Kalesi'ni yapıp ismine Cenevizce (—) (—) derler. Balığı bol olduğundan Tatarlar Balıklağı dediler.
Sonra (—) tarihinde Sultan Bayezid-i Velî asrında Serdar Gedik Ahmed Paşa Mengli Giray Han yardımı ile zorla Ceneviz Frengi elinden fethedip Ceneviz banı beyzadesi Karadeniz'den gemileriyle Azak'a kaçarken donanma-yı hümâyûnumuz deryada Ceneviz banı beyzadesine yetişip gemileriyle onu da alıp esir ettiklerini Tatar tarihlerinde ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Hâlâ bu Balıklava Kalesi Bayezid-i Velî yazımı üzere Kefe Eyaleti paşasının voyvodalığıdır ve 150 akçe pâyesiyle Osmanlı tarafından sadaka olunur şerif kazadır, Hanların kazalarından değildir. Şeyhülislâmı, ııakibüleşrah, sipah kethüdayeri ve ka-pukulu serdarı yoktur. Fetvalarını ya Kefe'den yahut Bahçesa-ray müftüsünden alırlar. Ve bir hâkimi de gümrük eminidir ki büyük liman ve işlek eski iskeledir. Bir hâkimi de kale dizdarıdır ve 180 adet kale neferleri vardır.
Kalesinin şekli: Bir liman içinde limanın doğu tarafında göklere doğru kat kat baş uzatmış yalçın kırmızı kayalar üzerinde üçgen şekilli, eğri büğrü ve iniş yokuş şeddadi taş yapı, sağlam ve yüksek bir kaledir. Doğu tarafı yalçın kırmızı kaya-
492
lan öyle yüksektir ki deniz kıyısından ta en tepesine kadar bu kayaların boyu 500 mimar arşını yüksektir ki Anapa dağlarıdır. Bu yüksek dağlar ta Anadolu tarafında Sinop, yani Sınap dağlarından ve Rumeli'nde Belgrad Kayaları dağlarından, 300 mil uzak yerlerden bu Balıklava dağları görünür. Bu Balıklava'nın iç kalesi ta o yüksek kayaların tepesinde yüksek bir kaledir. Bu kaleden insan Karadeniz'e baksa denizde gezen gemiler sinek gibi görünür.
Bu iç kalede olan yüksek narin kulesi tepesinde bahar günlerinden ta Kasım gününe kadar 6 ay bu iç kale kulesi üzerinde 10 fitilli kandil fener yanar. Zira deryada gezen gemiler bu kandil feneri görüp bilirler ki Balıklava Kalesi'dir, ondan doğrulup geldiklerinde Balıklağı Limanı'na esenlikle girerler. Ama Kasım gününden sonra Karadeniz'de gemilerin gezmek ihtimalleri yoktur, zira gerçekten de kara denizdir.
Bu kalenin büyüklüğü tam 3 bin adımdır. Ama deniz kıyısına bakan kayaları üzerinde kale duvarları yoktur, zira o tarafları AlIcılı saklasın cehennem çukurudur, ama yalın kat şeddadi taş duvardır. 40 adet dört köşeli sanatlı kuleleri ve beden dirsekleri gayet sanatlı, hoş kaledir ki içinde 3 kat bölme hisar duvarları var, birbirine geçilir kapıları ve hendekleri vardır. Acayip hikmettir ki böyle yüksek kayalardan sular çıkıp kaleden taşra abıhayat pınarlar akar. Kısacası bu kaleye bir taraftan asla zafer [121b] mümkün değildir. Ancak kuşatma ile alınır.
Bu kalenin poyraz tarafına bakan iki kat bir demir kapısı var. Bu kapının iç yüzünde candan lezzetli bir abıhayat çeşme akar.
Bu kalenin etrafında asla hendeği yoktur ve olmak da imkânsızdır. Hatta kapısı kemeri üzerinde Ceneviz keferesinin hattıyla tarihi var, zira bu kale Bayezid Han zamanında Ceneviz Frengi elinden fethedilmiştir.
Kale içinde 50 adet kiremitli nefer evleri vardır. Birbiri üzere kayalara yapışmış evlerin pencereleri kuzey tarafa ve batıda limana bakar, ufak tefek evlerdir. O tarafta büyük bir kulesi liman ağzına bakıp onda şahane topları vardır ki hepsi 20 pare toplardır. Bu zikrolunan eserlerden başka kale içinde asla çarşı pazar, han ve hamamdan bir belirti yoktur. Hemen kale dizdarı
493
kapı önünde neferleriyle oturup nöbet bekler, ama bazı zaman kale kapısını iyice kapayıp aşağı iskeleye gider.
Balıklağa Kalesi varoşunun şekli
Bu kaleden aşağı taşra gidip liman kenarında 2 mihraplı, biri cami ve bir mescitli ve 2 mahalleli toplam 200 kiremit örtülü kayalar üzerinde ikişer üçer kat evlerdir. Çoğu tek katlıdır. Bir küçük hamamı ve bir küçük hanı vardır ve 80 adet dükkânlardır. Gümrükhanesi deniz kıyısındadır. Toplam 70 adet Rum keferesi evleri vardır. Taşlık zemin olduğundan asla bağ ve bahçesi yoktur. Burada çeşmeler de yoktur, abıhayat kuyu suları içerler. Ve çok hoş berrak kaynak suları vardır.
Limanı 500 pare gemi alır 8 zorlu rüzgârdan emin limandır. Hatta bu limanda 4 mevsim balıkları çıkar ki hesabı kitabını Allah bilir, onun için Balıklava derler. Bütün halkının kârları balıkçılıktır ve gemiciliktir. Ve genellikle kavmi ahiryan (Müslüman olmuş) Laz kavmidir. Tatar kavmi bu kayalar arasında duramazlar.
Bu limana Karadeniz'den girip çıkmak gayet zordur, zira liman boğazları daracıktır. Karadeniz'den taşra gelirken değme gemici reisleri boğaz ağzını bulamayıp gemilerini paralatırlar. Allah koruya. Bir garip ve acayip liman da budur, sanki bir çanak içindedir, çevresi göklere ulaşmış çeşit çeşit yalçın kayalardır.
Bu kaleyi de gezip dolaşıp Ak Mehmed Paşa subaşısından ve gümrük emininden harcırahlarımızı alıp bu bölgeden yine geriye dönüp 3 bin adım gidip,
Kadıköyü menzili: Tamamen Tatar Müslümanlarıdır. Bağlı, bahçeli, l hamamlı ve 200 kiremit örtülü mamur evli büyük köydür. Oradan kuzeye doğru bir saat gidip, Kazıklı Özek Nehri üzerinde İslâm Giray ve Mehmed Giray Han veziri Sefer Gazi Ağa'nın 4 göz taş köprüsünden geçerken bir set üzerinde bir namazgah mihrabı üzerinde celî hat ile tarihi böyle yazılmıştır:
Âsaf-1 a'zam Sefer Gazi Ağa, Himmetiyle bu cisr etti bina,
Hak muradın hemîşe ede ata, Kabila'llâhu haı/raküm tarih ola.
494
Sene 1067.
Oradan doğu tarafına Kamara adlı köyleri sağımızda bırakıp bir saat gidip,
Corguna Köyü menzili: Kazıklı Özek Nehri kenarında geniş bir öz içinde bağlı, bahçeli, 150 adet kiremit örtülü, bir camili ve bir hamamlı mamur evlerdir. Özellikle hanemiz sahibi Corgunalı Mustafa Ağa ve Ahmed Ağa'nın hanelerinde büyük kulelerinde demir kapıların önünde asma köprüleri var. Bu hanedan sahibinin nimetleri gelen geçen herkese bolca dağıtılır, sofrası açıktır.
Oradan doğu tarafa 4 saat dağlar ve dereler geçip, Kırım Vilâyeti Kahkahası Menkub Kalesi'nin anlatılması
Yapıcısı Ceneviz kefereleridir, ama fatihi (—) tarihinde Ba-yezid Han'dır, Gedik Ahmed Paşa eliyle. 7 kere bu kaleye sefer edip sekizincide 7 bin yeniçeri kırdırıp fethetmiştir. Gedik Ahmed Paşa'nın şehitliğinin sebebi bu kale fethinde yeniçeri kırdırdığı için olmuştur.
"Zira dört tarafı fetholup ortada kalmış kale kuşatma ile olmayıp yürüyüş ile kullarımı kırdırdın" diye Gedik Paşa katlo-luıımuştur.
Hâlâ Kefe Eyaleti'nde voyvodalıktır. Ve 150 akçe kadılıktır. 70 pare nahiye köyleridir. Başka hâkimleri yoktur. Ancak dizdarı ve 15 adet hisar eri vardır, zira Kırım'ın iç elidir.
Kalesinin şekli: Göklere doğru baş uzatmış bir beyaz kayanın burnunda yüksek bir kaledir. Bu kalenin olduğu kayanın çepçevre büyüklüğü 20 bin adım kuşatır bir düz çemenzar ve lâlezar ovadır. Bu kayanın dört tarafı biner arşın cehennem çukuru dereleridir. Ve her tarafının altları Bîsütun Dağı gibi boştur. Sanki bir mantar gibi beli ince, yukarısı geniş yaratılmış kaya üzerinde sahradır. Bir tarafından bu kaleye varılmak imkânsızdır, ancak kapısı yolundan tarafa varılsa mümkündür. Ama 7 kat sarp burçları var, kapılardan geçmeye muhtaçtır ki her bir kapısı tehlikeli derbende verir kapılardır. Hemen düşmanın oturduğu yerlerden aşağı taş yuvarlasa yeter, gayri top ve tüfenk atmak lazım değildir. Hatta bu kayadan yüksek dört tarafında yüksek kayalar yok iken Allah'ın hikmeti bu kaya üzerinde üç yerde abıhayat çeşmeler ve su kaynakları vardır.
495
Kalesi, bu yüksek dağın doğu [122a] tarafında bir burunda bulunmaktadır. Ancak bir kat kalın duvar çekilmiştir. Başka kaleler gibi bu kale duvarında bedenler ve benzersiz kuleler yoktur. Diğer uçurum yerlerinde de kale duvarları asla yoktur ve lazım da değildir, zira Yed-i Kudret ile bu kaya kale yaratılmıştır.
Batı tarafa açılır bu uçurumda bir küçücük demir kapısı vardır, araba değil at bile güçlükle girer çıkar. Fetih sırasında bütün kapukulu yeniçeriler burada şehit olmuşlardır.
Dostları ilə paylaş: |