GüNÜMÜz tüRKÇESİyle evliya çelebi seyahatnamesi



Yüklə 1,95 Mb.
səhifə15/39
tarix06.09.2018
ölçüsü1,95 Mb.
#77673
növüYazı
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   39

543


"Ey imdi Müslüman imişsin" deyince darılıp,

"Conk hey kişi sopumen sopu muna başımda misvağım bar görsene" dedi. Hakir

"Çünki sopu kişisin, bizim Hazret-i Peygamber'in babası ve anası kimlerdir?" dedim.

"Şu anın anasını atasını bilip tavusladığım yoktur, ama bi­zim Oran Kazağın peygamberi İsa kişinin anası Meyrem Ana imiş. Babası bizim Kazak yahşi söylem turur. Andan işittim" der. İşte benim rûh-ı revanim, bu gibi sofuları var, ama Tatar ulemâsına aşk olsun.

3 adet sıbyan mektebi ve 4 adet abıhayat çeşmeler vardır.

Eski olan bir hamamı da iki halvetli, orta sofalı ve cameka-nı şadırvanlı bir küçük hamamdır.

Kalgay Sultan Sarayı'nın anlatılması: Bu yazılan şeh­rin güneyine bitişik kayalar altında bir şehircik daha vardır. Kalgay sultanların sarayları budur ki tamamı 200 adet kat kat kârgir yapılı, görünüşlü (divanhaneli), şahnişin ve pencereli sa­natlı odaları var, ama o kadar bakımlı ve süslü değildir, yani Bahçesaray'daki Han Sarayı gibi değildir. Bir yanında sekban odaları ve mutfağı vardır. Geniş saray meydanında daha önce yazılan taş minareli camii var.

Bu şehircik 370 adet kârgir yapı duvarlı ve baştanbaşa kire­mit ile örtülü mamur varoştur ki bütün evleri Salkır Suyu'nun Akmescid'i tarafındadır. Ancak birkaç dükkâncıkları, bir hanı ve bir camii mescidi var.

Salkır Nehri Çadır Yaylağı dibinden bir mesiregâh, çemen-zar, hıyâbandan doğar büyük kaynaktır ki yüksek ağaçların gölgesinden güneşin ışığı zemine tesir etmez. Bütün padişah­lar, kalgay ve sultanlar bu mesiregâha gelip abıhayatlar kena­rında çadırlarını kurup birer ikişer ay eğlenip dağlarında avla­nırlar. Biz de üç gün eğlenip dinlendik.

Bu yüksek dağın kuzey tarafından akarsular tamamen ku­zey tarafa akıp yıldız yönünde Azak Denizi'ne karışır.

Ve bu yüksek dağın kıble, doğu ve güney tarafından çıkan nehirlerin hepsi Tat Eli nahiyelerini sulayıp Karadeniz'e karışır.

Bu Akmescid şehrinin gerçi bağ ve bahçesi yoktur, ama şe­hir ortasından akan Salkır Nehri'nin karşı tarafında bağlar bu-

544

Ilınmaktadır. Zira o tarafı otlu, sulu ve topraklı verimli zemin­dir. Gerçekte Akmescid taşlıkta yapılmış yerdir. [133b] Sefer Gazi Vezir'in Meram Bağı'na benzer sarayı bu taraftadır. Tama-0u binden fazla bağ ve bahçelerdir.



Beğenilenlerinden, ayvası, armudu, elması ve eriği gibi sulu meyveler Kırım diyarında yoktur. Suyu, havası ve yapı­sı güzel şehirdir, zira bu şehir Çadır Yaylası eteğinde kurul­muştur. Bu Akmescid Kırım ülkesinin üçgen şekli ortası olup Tataristan'ın seçkin yerleri budur ki sırf Tatarlardır.

Düşman avlayan, saba gidişil Tatar dilini bildirir

Bir iki diye hesaplan yine dürüsttür. Evvelâ,

Çalap Allah

potğn lapa

kemerime ahlat armudu

kumğan

ibrik


bulduk maşrapa

topan saman

kargı

atmaca incin şahin



torgay serçe

çapânr ut kula at

ağırnınk küheylân at

ciigilrgen seğirticidir

abı ana

Ynlnvnç Peygamber



01/1711

çorba


çoııı kızılcık

çömlek bardak

ntelenrek orta bardak

çepeç


tavuk

biikterek delice kuş

knrçığa

doğan


kiiciigeıı ok yeleği kuşu

ceyreıı nt al at

alnşn

beygir at



ere§

çavdar


şura bar mı köle var mı

kömeç


ekmek

tnay


yağ

salnbcı


leğen

ayak çanak

koş kulak iki kulplu bardak

köı/kenek kerkes

topalken çaylak

biideııe bıldırcın

/'iıra/ nlnşn çil at boz n t tarat

taylak tay

akay ağa

(ievge kız

545

546


özünü sokar ııııltık, cügürme çiğit seni öldürür kursun, gitme yiğit

kııtak edebde taşak

kötlek şıırn puşt köle

nzıngı burnunu çoııı ı/eıııiş ı/ite

oşatıntn senin özünü

ağzını burnunu kızılcık yemiş

köpeğe benzetirim senin kendini

Nice kere yüz bin çeşit eski sözleri vardır, ama yazmaya ne hacet deyip bu kadar anlamsız kelimeler ile yetindik. Ger­çekten de eski dil ve büyük lügat, Tatar dilidir. Yine bu Kı­rım dili anlaşılır, ama Ulu Nogay, Kiçi Nogay, Şıdak Nogay ve Uzak Nogay, kısacası nice yüz adet Nogay kabilesi vardır. Bü­tün bu kabilelerin 12 adet lehçeleri vardır, birbirlwerini tılmaş ile, yani tercüman ile anlarlar. Kırım'ın Badrak Tatarları da çe­şit Nogay dillerinin bir kelimesini bile anlayamazlar. Ulu No­gay kavminin, aralarında şehir oğlanlarının kuşdilleri gibi bir çeşit tuhaf dilleri vardır. O dili Nogaylar da anlayamazlar. An­cak aralarında okumuş yazmış zarif Nogay beyzadeleri vardır, kimse anlayamasın diye onlar o tuhaf dili yeri geldiğinde söy­leşirler. Biz de inşaallah yeri geldiğinde o zor dillerini de yaza­rız. Zira mısra:

Ser-rişte-i aşk eldedir el-minnetii Hilâli.

mısraı üzere [134a] kuvvetli hafızamız sebebiyle "(Bir şiirin) gerçek anlamı, şairin içinde saklıdır" sözü üzere çok Tatar kelime­leri vardır. Biraz da onlardan yazılır.

Sonra bu Akmescid'den de kalkıp doğu tarafına (—) saat

gidip/


Azizler Köyü menzili: Bir dereli ve tepeli yerde Mehmed Giray Han efendimiz bir hasbi konuk evi han yapmıştır ki bir padişaha nasip olmamıştır. Tamamı 20 ocaktır, ama gayet geniş büyük han olduğundan han içine 100 tavla at sığar. Baştanbaşa kiremit ile örtülü, kârgir yapılı mamur bir handır ki kapı üze­rindeki tarihi budur:

547


marya tolıta yalısı ™'f

kan halayık dur iyi

,/mımn canımı atmam bursun

\ötü tena taun vursun

bntır çiğit nş bolsun kart kişi

yarar yiğit aş çok olsun koca adam

çöngelgen neyleyek köngiil diişger

eğnlrniş neyleyim gönlüm düşer

öziimge st'm severıııeıı kop

bana seni severim Çok

tnlkaıı kl""z

kavrulmuş darı unu kısrak sütü

yazma '"-to'""''»' ko"ak

yoğurt ayranı boza var mı yoldaş

çay-,,- fileyim bar nytıyıııı

git isteyeceğim var söyleyeni

bir sadak berçi manga çiğit Şiriakm bile bolsun

bir tirkeş veriniz bana yiğit kamçısı bile olsun

kirman '«"' cnrhk

kale padişah ferman

yarlık sn]mj beceneyk

enır-i şerif köyler sarp ormanlar

l,ar faş] hatır kişi çoluk bulsun

var adam yarar adam yolun açık olsun

n/m/ bolsun kr-''S"

öyle olsun altlln

çıkına banıp doyum bolgaııtia bergenim bar sefere varıp mal bulursam vereceğim var

çalışı devgeler tilersen koşumuza kelçi

Çnlab tanıgandır lyice \^z\at istersen

Allah görücüdür ordumuza geliniz

02/i» bilir batır knVdtl barasın teııtek

sen bilirsin yiğit nereye gidersin köpek

özünü sokarım seni öldürürüm

özünü atmaca tapsın bursun Seni yumurcak bulsun vursun

Âsıımân-rif'nt Mehmed han-ı hıırşîd iştihar, Hm/r içim etti bu hanı geliiben fikrine hay r,

Göricek Fethî bu hanı bî-nazîri sıdk ile, Dedi bu han tarihini fî-sebilillâh hayr.

Sene 1062 [1652].

Gerçekten de tam yerinde büyük hayrattır. Bu hana bitişik,

Baba ziyaret yeri: Ulu sultandır. Türbedarı Baba Hindî'nin hana bitişik Meram Bağı gibi bir tekkesi ehli iyali var, gelen ge­çenlere nimeti boldur.

Oradan yine doğu tarafına 3 saatte Olasın Deresi'ni geçtik, sonra ovalar içinde bakımlı ve şenlikli köyleri seyrederek, Büyük şehir, gönül alıcı mamur belde, yani büyük iskele Karasu'nun özellikleri

Bu süslü mamur şehir yine kalgay sultan ve hanların Gümrük Emini Şeytan Baki Çelebi adında bir kimse hükmün­dedir. 300 akçe pâyesiyle kadısı var. Tamamı 12 nahiyesin­de naipleri vardır. Şeyhülislâmı, nakibüleşrafı ve Kefe yeniçe­ri ağası tarafından yeniçeri serdarı var, ama sipah kethüdaye-ri yoktur. Muhtesibi, bâcdarı ve bender şeyhi vardır, emâneti 27 yük akçe iltizamdır.

Mahalle ve evlerinin anlatılması: Bu şehir içinde Kara­su Nehri akar, nehrin iki tarafı mamur ve şenlikli büyük şe­hirdir. Kıble tarafı tamamen bayırlar üzerinde genellikle Er­meni reayası evleridir. Batı tarafı düz ovaya kurulmuş bağ­lı, bahçeli ve tamamı kiremit örtülü 5.500 iki kat evlerdir. Yer yer toprak örtülü evleri vardır. Ve hâlâ bu şehrin dört tarafın­da tek ve iki katlı saraylar yapılıp bu şehir mamur olmadadır. Genellikle halkı Anadolu zulmünden Tokat, Sivas ve Amas­ya şehrinden göçüp bu Kırım bölgesine gelip yerleşmişlerdir. Burada adalet görüyorlar. Onun için Kırım şehirleri bakımlı ve süslüdür.

Bu şehir ta Kırım'ın ortasıdır, ama genellikle evlerinin av­luları çittir. Korku olmadığından yüzlerce evin duvarları kârgir olmayıp çitten yapılmadır ve her evde bir akarsu bulunur.

Un öğüten su değirmenleri: Bu şehre akan nehir üzerinde

548

yüzden fazla su değirmenleri bulunup buradan akıp şehir için-je bölük bölük sular akıp bağları bostanları sular.



İnsan ve havyanların geçiş yerleri köprüler: Toplam 8 yerde ağaçtan köprüler vardır, zira Karasu taşarak geldiğinde kârgii" yapılı köprüleri temelinden yıkar, deli divane akar coş­kun büyük bir nehirdir, ama Temmuz'da azıcık akar. Bu nehir, yine Çadır Dağı'nın doğu tarafından çıkıp bu şehrin ortasından eeçip kuzey tarafında Şeyheli Köyü'nde büyük nehir olup Azak Kalesi denizine karışır berrak sudur.

İman ehli camilerinin adedi: Kamusu 28 adet mihrap­tır. Beşinde Cuma namazı kılınır, beşi de kârgir, kiremit örtü­lü ve taş yapı minareli camilerdir. Hepsi kalabalık cemaate ma­lik mabetgâhlardır ki vilâyet halkı gayet musalli ve takva ehli adamlardır. Evvelâ çarşı içinde (—) (---) Camii mamur ve süs­lüdür. Hayrat sahibi, mihrap önünde bir kubbe içinde gömülü­dür. Sonra (—) (—) Camii (--) (—) (—)

Mescitleri: Dükelisi (—) adet mescittir. Evvelâ (—) mescidi (—) (-—) (---). Ama bu şehir içinde asla kurşun örtülü yapı yok­tur, hepsi kırmızı kiremit ile örtülü hayır eserleridir.

Medreseleri: Hepsi 5 adet dârülhadisi vardır, ancak özel yapı dârülhadis ve dârülkurrâsı yoktur. Medreselerinde ve şe­hir içinde hadis bilginleri çoktur. Ancak tecvid ile Kur'ân-ı azim okuyup İbn Kesîr ve Seb'a Kıraati okur hafızları yoktur. Diğer ilimlerde manalar denizi, fazıl ve seçkin Tatar âlimleri çoktur. Halkının çoğunluğu Şafiî mezhebindedir.

Sıbyan mekteplerinin anlatılması: Umumisi 8 adet [134b] ciğer köşesi çocukların okuduğu mektebi vardır.

Tarikat erbabı şanlı derviş tekkeleri: Olancası 4 adet abdâlân fukarası tekkesi vardır. Evvelâ Pabucçular Çarşısı ba­şında (-) (-) tekkesi (-) (-) (-)

Cana can katan sebilhaneleri: Barısı (tamamı) çarşı içinde 27 yerde susamış canlara sebilhanesi var ki içen hayat bulur.

Tüccar hanları: Bardası (tamamı) 8 adet büyük tüccar han­ları vardır. Bunlardan şehrin ortasında çarşı içinde Veziriazam Sefer Gazi Akay Hanı, Karasu şehrinin sanki kalesidir, zira bu şehrin kalesi yoktur. Bu büyük hanın çepçevre büyüklüğü 400 adet germe adımdır. Ve bir sağlam ve dayanıklı şeddadi yapı

549

gibi bir taş bina güzel bir kaledir. İki demir kapısı var. İçinde abıhayat suyu var. İki kat içli dışlı 120 adet odaları var. Dört ta­rafı mazgal deliklidir ve 4 köşesinde karakolhane kuleleri gibi kuleleri var. Kuşatma sırasında kaleden sağlam büyük bir han­dır. Ancak etrafında hendeği yok, zira şehrin dar yerinde çarşı içinde yapılmıştır. Eğer hendeği olsa bir sağlam ve dayanıklı bir



kale olurdu.

Bu han içinde bir minaresiz iki katlı sanatlı zaviyesi var. Kapılarında bekçileri, gelen gidenlere gözcülük edip değme adamı bu hana komazlar, zira yedi iklimin hepsinden varlıklı bezirganlar gelip burada kalırlar. İki adet kapının üstlerinde bu tarih yazılmıştır:

Âsaf-ı devr Sefer Gazi Ağay-ı dana, Eyledi hendesesi akl ile bir han bina,

Görüp itmamını bn han-ı imaretgâhın, Dedi Fethî ola tarilı-i binâ-yı Ağa.

Sene 1065.

Bu güzel hana yakın haffaflar, yani kavaflar içinde Şirin Beyi Hanı, hemen bu Sefer Gazi Ağa Hanı görünümünde ya­pılmış, ama küçüktür. Bu ikisinden başka kale gibi demir kapı­lı hanlar yoktur, ama onlar da mamur hanlardır.

Can rahatı hamamları: Olanı 4 adet gönül açan hamam­dır. Evvelâ çarşı içinde Tayman Mirza Hamamı, küçüktür, ama havası ve yapısı güzeldir. Sonra Şirin Beyi Hamamı, gerçekten de iç açıcı şirin hamamdır. Ve yine hanına bitişik olup bir gö­rülmeye değer bukalemun nakışlı geniş hamamdır.

Çarşı bedesteni: Tamamı 1.140 adet dükkânları var. Pabuç-çusu, Tatar yaycısı ve bozacısı gayet çoktur, zira Tatar kavmi bozaya düşkünlerdir. Hemen 105 kadar bozacı dükkânları var­dır. Kârgir yapılı bedesteni yoktur, ancak her değerli meta bu hanlarda bolca bulunur.

Esnafın diğer çeşitleri de çoktur, 10 adet kahvehane ve 40 adet meyhaneleri vardır ama iki çeşit sanat erbabı diğer diyar­lardan fazladır.

Evvelâ 40-50 yaşında tıraşlı Kazak köleleri hamama koyup fütûnî keseleri sürüp hamamdan çıktığında bu Kazağa bir ilaç

550

ederler ki ne sakal, ne bıyık kalıp bir ay parçası nur yüzlü se­vimli bir köle ederler. Nice yüz esir alıp satmış esircileri bile al­datıp bu gibi aşlama dilber köleleri satar ve alanlar götürüp gi­derler. Bir iki aydan sonra yine ak sakalı ve bıyıkları gelip bir akçe etmez karavana köle Kazak olur.



Bir marifetleri de 7-8 kere doğurmuş, memeleri torba gibi sarkmış avratları hamama koyup hamamdan sonra yine çeşit çeşit saçıkıbrıs, düzgünce, ayva çekirdekleri, şap ve mazı ile yü­züne, gözüne ve aşağısına bu ilaçları yapıp al yanaklı ve turunç memeli taptaze bakire bir kız edip sıkma dârâyî kaftanlar ile esir tahtaları üzerine oturturlar. Bu zamane fitnesi yaşlı cariye görücüye çıkar. Müşterinin biri bu Müşteri yüzlü cariyeyi gö­rünce alıp dipsiz kuyuya düşer gibi düşüp bu câriye ay başında hayız gördüğünde cariyeyi alan,

"Âh canım, vah malım gitti" diye feryada başlar, ama ne fayda, bütün eksiğiyle almıştır. Karasu şehrinde bu gibi ci­han uyanığı esirciler vardır, ama Tatar kavmi değildir. Yine Anadolu'dan Kayseri vilâyeti halkıdır.

Ehl-i kıble adlı ebe karılar vardır. "Bu kız bakiredir" dedik­lerine güvenmemek gerek, zira melun hileci karılar, tamamen vasıta ebe karılardır, gafil olma.

Bu şehir içinde kaldırım azdır. Kış vaktinde yoktur. Yüz bin atlı Tatarın şehre gelip gitmesinden şehrin çamuru derya olup insan boğulur, ama üstleri tahta örtülü çarşı pazarları içi taş kal­dırım döşelidir. Sokakları başında, Tatar atlısı bu çarşıya girme­sin diye her köşeden köşeye aykırı direkler mıhlamışlardır. Ger­çekten de atlı Tatarlar giremezler ve o çarşılarda asla çamur ol­maz, pak pazarlardır. Gerçi bedesteni yoktur, ama bütün dîbâ, şîb ve zerbâf zîbâ meraları bulunur, gayet [135a] işlek ve süslü şehirdir.

Bu şehir içinde 2 bin adet Ermeni reayası haracı vardır. 500 adet Rum keferesi haracı ve 300 adet Cufud haraçları vardır.

Bütün reaya kefereleri de Tatar kalpağı gibi şıpırtma adlı kalpak giyerler. Bütün mavi ve mor kalpakları üzerine Rum ke­feresi ve Ermeniler birer guruş kadar mavi çuka parçası işaret taşırlar, Yahudiler kalpaklarının üzerine sarı çuka parçası di­kerler. Bütün Yahudileri Karayîlerdir, yani Çufudların Kızılbaş-

551

lan gibidir. Yahudi, Ermeni ve Rumlar hamamda ayaklarına na­lın giymediklerinden başka topuklarına çıngırak bağlayıp başka halvette yıkanırlar. Kefere ve Yahudi oldukları bu alâmetlerden bellidir.



Büyük köprü başında geniş bir meydanda Şirin Beyi Hanı'nın duvarı dibinde bir büyük esir pazarı durur. Bu da ib­ret verici uğursuz bir pazardır ki haklarında,

"İnsan satana, ağaç kesene ve taş yarana Allah dünyâda ve âhirette lanet etsin" denilmiş esirci kavimleridir.

Bu pazarı görmeyen cihanda bir şey görmüş değildir. Ana­yı oğuldan, oğlu baba ve kardeşinden ayırıp her biri birer türlü bağırıp çağırarak satarlar.

Garip bekâr hanları: Tamamı 7 adet bekâr konuk evleridir ki bütün esirler buradadır. Bütün sanat ehli bekârlar ve bıkarlar burada olup kâr ederler.

Bu şehir içinde bahçesiz ev nadirdir, meğer kâfir evi ola. Servi gibi uzun ve sürahi biçiminde kavak ağaçları çoktur, ama gerçek servi ağacı yoktur.

Suyu ve havası güzel olduğundan mahbûb ve mahbûbesi gayet çoktur. Özellikle tombul Rus cariyeleri, Çerkez, Abaza ve Leh oğlan ve kızları çoktur.

Beğenilenlerinden: Şehrin iki basında Karasu'yun sağında ve solunda bağ ve bahçeler sayısızdır. Üzümü ekşi lezzette ol­duğundan beğenilmez, ama kirazı, vişnesi, eriği, elması ve 1,5 okka ak ekmeği l akçeye, l okka koyun eti 2 akçeye ve sığır eti l akçeyedir. "Kuzu eti daha olgun değildir" diye Tatar kavmi kuzu eti yemezler, ama at eti alırken kavga edip ölürler. Zira at eti hem güçlendirici ve hem çok kolay hazmedilir hoş bir ettir.

Sözün özü, bu şehri olduğu gibi yazsak zikrinde faydası ve beyanında ilgisi olmadığından başka yazı çoğalıp seyahatimize engel olur.

Sonra bu şehirde hüsn-i ülfet ettiğimiz salih, hâl sahibi kimseler ile vedalaşıp oradan doğu tarafa 1,5 saat gidip,

Küçük Karasu: Bu da Çadır Dağı'ndan doğar. Bir fırkası da Kefe yakınında Sudak Kalesi dağlarından gelip ikisi bir olup Azak Denizi'ne karışır. Bu Küçük Karasu'yu da atlar ile geçip hemen o mahalde,

552

Küçük Karasu Köyü menzili: 200 evli, l mescitli, l han ve hamamlı ve 300 haneli köydür. Oradan 3 saatte,



Toylu Köyü menzili: Bir bayırlı dere içinde yüz haneli Er­meni keferesi köyüdür, ama bütün evleri Erzurum diyarının evleri gibi çam direklerinden kırlangıç kanadı gibi kubbeli Er­meni evleridir. Bir bayır başında bir mesiregâh kiliseleri var. Bu köyden yine kıble tarafına 2 saatte,

Çerkez Köyü menzili: Bir yüksek bayır üzerinde bir camili ve 100 adet Çerkez evli köydür. Oradan 3 saatte,

Sovuksu Köyü: Bir dere içinde bir Müslüman köyü olup koyunları gayet çoktur. Bu mahal,

Kefe Eyaleti'ni bildirir

Kefe Eyaleti toprağıdır ki Osmanlı subaşısı hükmündedir. Bu Sovuksu'nun batı tarafı hanlıktır. Beri kıble ve doğu tarafı Osmanlı'nındır.

Oradan yine kıbleye doğru 2 saat gidip Kurbağa Kayası'm ve Balık Kayası derelerini geçip 2 saat yine o dere içinde ta Su­dak Kalesi'ne kadar tüm bu dereler içi 30 bin bağdır ki Kefe va­lilerine öşür verirler. Tüm bu bağlar Kefelilerindir ki tam 6 ay yaz günlerini Kefe kavmi bu bağlarda ederler. Kırım bölgesinde bu Sudak Bağları gibi Meram Bağı yoktur. Gerçi Menkub yakı­nında, Kaçı derelerinde ve Balbek Bağları vardır, ama bu Sudak Bağlarına denk olamaz. Sonra bu Meram Bağları içinde gidip, Zevkler bağı, yani sağlam Sudak Kalesi'nin özellikleri

(—) tarihinde Mengli Giray Han yardımıyla ve Gedik Ah-med Pasa eliyle Sultan Bayezid-i Velî Han Ceneviz Kralı Fren­gi elinden fethetmiştir. Bayezid Han yazımı üzere hâlâ Kefe Eyaleti'nde voyvodalıktır. Ve 150 akçe pâyesiyle kadılıktır, (—) adet köyleri vardır. Dizdarı ve 50 adet hisar eri var, başka hâkimleri yoktur.

Sudak Kalesi zemininin şekli: Emevılerin korkusundan bir Ceneviz kral oğlu Girit Adası'nda Suda Kalesi'ni bırakıp ge­lip bu kaleyi yapıp ismini Suda kor, ama Tatar kavmi Sudak kirman derler. [135b] Hâlâ kalesi Karadeniz kenarında göklere doğru Samanyolu gibi baş uzatmış yüksek bir tepe üzerinde bir pilav tepesi gibi yaratılmış mavi kaya üzerinde dört köşe sağ­lam ve dayanıklı kalesi vardır. Şanlı halkı ve hâl sahibi kimse-

553

ler vardır. Kahkaha gibi kalesi vardır ama içinde ev ve başka yapı yoktur. Ancak bir karakolhanesinde birkaç adam nöbet ile beklerler, zira azgın Kazak keferesinden korkarlar.



Daha önce bu iç kalede fener yanar imiş, zira Karadeniz içinde 150 mil uzak mesafeden, denizden görünüp fenerinden bilirler imiş ki "Suda Kalesi'dir" diye gece yarısında limanına gemiler girerler imiş.

Bu kale içinde insan olmadığının aslı gökyüzünde bulutlar içinde yüksek bir kale olduğundan insanlar inip çıkmada çok zorluk çektiklerinden kaçıp bu kalede tek bir fert bile kalmaz. Ancak nöbet ile bekler birkaç gözcüleri ve kuzey tarafa açılır bir demir kapısı var. Bu iç kalede 10 adet kâfiri kârgir yapı ev­lerin kapıları kapalıdır, ama sahiplerinin esvapları ve eşyaları var.

Kız Kulesi'nde ağzına kadar dolu darısı var ve ancak bir haber topu var, gece gündüz ağızlı ve sıkılı durur. Şahane ve uzun kale döver bir toptur. Gariplik bunda ki bu topu bulut­lar içinde olan yüksek dağın zirvesine nasıl çıkarabildiler, ga­rip seyirliktir. Bu iç kaleye Sudaklılar Kız Kalesi derler. Ondan aşağı,

Aşağı orta kalenin anlatılması: Buna iç kale derler. Bu da bir kat dolma kârgir duvarlı kaledir ki tam bin adım büyüklü­ğünde duvardır. Kuzeye bakar bir kapısı var, ama iki kat do­lambaçlı demir kapılardır. 6 kulesi vardır. Bu bir kat kale için­de 10 kadar kiremit örtülü nefer evleri var, ama bunda da kim­se kalmaz. Bu da çok yüksek kaledir, inip çıkmak çok zor oldu­ğundan hisar içinde bir adam bile olmaz. Ancak bunda da bek­çiler vardır. Bu ikinci kat kalenin deniz tarafında asla kale du­varı yoktur, zira o tarafı denize kadar tam 300 arsın yüksek­likte yalçın kayalardır ki sanki Bîsütun Dağı'dır. Kayalar altına bazı ufak gemiler direkleriyle girip yatarlar. Bu derece şahin, zağanos ve miskî kartal kuşu yuvalı kayalardır ki kus tırnakla­rı ilinmez mavi yalçın heybetli kayalardır.

Hikâye: Kâfirler bu kaleyi Gedik Ahmed Paşa'ya vere ile vereceği gece bu kale kayasını bir gecede 3 bin ayak merdiven kesip bütün değerli eşyalarını gemilere koyup Girit altında asıl vatanları olan Suda Kalesi'ne varıp yine Suda'yı imar ederler.

554


Onun için bu kaleye Sudak derler. Hâlâ kâfirlerin bir gecede kestiği kayadan merdivenler durur ki insanın yapacağı şey de­ğildir. Bu orta kaleden aşağı düzde,

Aşağı hisarı bildirir

Yukarı kaleyi, bu aşağı varoş hisar yay şeklinde kuşatıp bir taraftan bir tarafa orta kaleyi sarmıştır. Büyüklüğü tam 3 bin adım dolanır taş ve sağlam duvarlı varoştur, ama yalın kat şed­dadi sağlam binadır ki bir kaleye benzer duvar değildir.

Tamamı 24 adet yüksek Kahkaha kuleleridir. Her kulenin iki taraflarında dört köşe beyaz mermerler üzere Ceneviz Fren­gi keferelerinin damgaları ve tasvirleri var. Ve her bir kuleyi ya­pan banlar, krallar ve beylerin acayip şekillerle damgaları var, zira bu kaleye bin adet Frenk kâfiri beyleri yardım ederek ya­pılmış. Yoksa yüz yılda bitmez büyük bir hisardır. Onun için her beyin işaretleri her kulede damalarıyla yapılmıştır.

Bu kalenin hendeği Allah'ın emriyle kesme kaya büyük bir dere olmuştur ki cehennem çukuruna benzer.

Poyraz tarafına açılır ancak bir kapısı var. Liman kapısı ve bağlar tarafı kapısı daima kilitli durur.

Bu büyük kale içinde kefere zamanı tam bin adet küçük küçük kilisecikler var imiş. Hâlâ durur, ama içinde sığır ve sı­palar bağlanır.

O asırda bu kalenin mamurluğu ve şenlikliliği o kadar imiş ki bu kale içinde kayalara yapışmış, birbirleri üzerine yapılmış 40 bin adet evler varmış. O zamanın mamuıiuğuna adaletli ta­nık, hâlâ 40 bin adet bağlarıdır. Hâlâ şimdi bu aşağı varoş kalesi içre 100 adet kiremitli ve bazısı toprak örtülü evleri vardır.

Ve iki cuma kılınır, biri kalenin doğu tarafında deniz ke­narında Sultan Bayezid-i Velî Camii, taş kubbeli ve taş minare­li, ıstaka taşı gibi bir yumuşak taştan yapılma eski cami ve mi­naredir. Ama bu camiin yine o taştan oyma bir görmeye değer bukalemun nakışlı mihrabı var ki adamın aklı hayran olu. San­ki Sivas Eyaleti'nde Keskin içinde Şeyh Şamî hazretlerinin ca­mii mihrabı gibi bir sanatlı mihraptır. [136a] Bu camiin kubbe­si üstünün kireçleri zamanla bozulmuş. "Allah'ın mescitlerini [...] onarırlar" [Kıır'ân, Tevbe 18] âyeti üzerine tamire muhtaç selâtin camiidir.

555


Kâfir zamanında bir Özbek padişahı oğlu denizde sey­rederken adamlarıyla bu Sudak Kalesi'nin Ceneviz Frengi kâfirine esir olup kralın izniyle bu camii adamlarıyla birlikte yapar. Onu için kıblesi dürüsttür.

Sonra bu Özbek şehzadesi evlâttan evlâda çoğalarak 3 bin kadar ümmet-i Muhammed olurlar. Kâfirler bunların çok ol­masından korkuya düşerler. Bir gün bunlar camide toplanıp Cuma namazı kılarlarken kâfirler bunların hepsini şehit edip bu camiin dört tarafında defnederler. Hâlâ camiin iç kısmında duvarının yüzünde şehitlerin kanları bellidir.

Ve şehit Özbek şehzadesi de yüksek bir kubbe içinde gö­mülüdür. Bu cami tarafında asla evler yoktur. Fetihten sonra bu Şüheda Camii'ni yine Bayezid Han-ı Velî cami etmiştir, ama ce­maatten gariptir.


Yüklə 1,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin