Güzel insan



Yüklə 220,1 Kb.
səhifə2/4
tarix24.12.2017
ölçüsü220,1 Kb.
#35857
1   2   3   4

Güzel insan


Göbekleri görünen güller

Kokusu iflas etmiş bir diken gibi

Batıyor gözüme

Güzel insan

İnsan hayallerinin ortasıdır. Birisi çıkar gelir. Kapıyı vurmadan içeri girer. İstimlak eder bedenine kan pompalayan uzvunu. Bedelsiz alır. Güneşin doğmadığı bir sabahı düşün. Herşey herkes allak bullak. Sersem gibi ,hayırdır inşallah diyor. Dua ediyor. Bir anlam yüklemeye çalışıyorlar. Saatler 8 olmuş 9 olmuş ,güneş henüz doğmamış. Haber bültenleri meteoroloji uzmanlarına canlı yayın yapıyor. Halk tedirgin. Dünya tedirgin .Düşünsene. Sabah sabah bin yılda bir gerçekleşen yıldız tutulması oluyor. Güneşin önüne ardı ardına yüzlerce binlerce yıldız yağıyor. Güneşi bekleyen herşey endişeli. Ben diyorum ki , o gülüşün güneş gibi. Sen beni bu güneşten , saatlerce değil ; günlerce aylarca yıllarca mahrum ediyorsun. İçimdeki bu gezegen bu hayat nasıl devam etsin ? Bir cevap istiyorum senden.Hayallerimin tam ortasında benzinim bitmeden yetişmelisin bana.

Güzel insan

Acı gübrelerinde yetişen bir sevda ağacı hediye ettiler bana. Fındık çuvalları arasında büyümüş bir çocukluk taşıyorum . Kaldırımları düşünüyorum. Balat da güzel bir mekanda. Üzerinde kimler kimler yürümemiş ki. Müslimi gayrimüslimi hatunu efendisi zengini fakiri merti namerti. Hasılı onlarca insan profili. Dahası hayvanlar alemi. Dili olsada konuşsa şu kaldırımlar. İsmi istanbul anlamı Lale olan bu şehirde, bir saat bir sene gibi bana. Seviyorum seni istanbul. Bana avuçlarında doğmuş bir ter damlası hararetiyle , boğazında serinleyen bir balık coşkusu lutfet. Hürmet ederim.

Güzel insan

Bir vapurun iskeleye kalın bir halatla sarılışı gibi bir sarılma hayal ediyorum seninle. Gözlerinden gözlerime göremediğim kalın bir halat var bence. Hasretinle geçen her günü bir mendile dolayıp , sokakta herhangi bir çöpkutusuna fırlatmak mükemmel olurdu. Nöbet kulübesinde tefekkür eden bir asker şuuruyla ,tane tane toplanan fındığın kışın sobada kavrulmuş tadıyla , sabır heykalleri inşa eden istanbul yollarında , sekiz kez el değişmiş kıymetli evraktan basılmış kitap berraklığında hislerimi, bir istanbul gününde ilanı aşk ediyorum.

Güzel insan ,


Nasıl ki heyecanla beklediğin bir mektup sen evde yokken geliyorsa ,

Sabırsızca beklediğin bir aşk aklın başında değilken gelir.

Güzel insan
Bu kitabın kapısı hiç durmadan çaldı

Ve ben hiç usanmadan kapıyı açtım


Güzel insan

Kurşun geçirmez bir kalbim var

Yalnız sen geçiyorsun

Güzel insan

Kalbimden

Güzel insan

Sensizlik korkusundan dilimi ısırıyorum

Uykularımda

Sabahları avuç dolusu kanayınca dişim

Daha çok daha çok kesiyor dudaklarımı

Bir bıçak gibi uykusuzluk
Güzel insan

Okumayan insan

Havasız kalmış bir odaya benzer.

Okumadıkça okumadıkça içerdeki havanın bitmesi misali

Bildiğin kelimeleri cümleleri tüketirsin unutursun

Güzel insan

Perşembe günüydü

Bir ses kulağımda

Unuttun bizi dedi

Tanımadığım birini

Nasıl unutabilirim ki dedim

Sustu o ses

Gözlerine baktım ,içine içine

İnsan tanıdığını hatırlar

Unuttuğunu hatırlatan hatıralardır

Unutmak için hafıza gerek

Ben hatıralarımı geçen yıl mezun ettim

Güzel insan

Bu kitap

Umuma açıktır.

Güzel insan

Oluruna bırak dedin

Ben de sana bıraktım

Bu işin oluru sendin.


Güzel insan

Orayı biliyor musun

Sen hiç oralı olmadın ki,

Nerden bileceksin

Güzel insan

Keşke şu kalbinin giriş yap’ diye bir butonu olsa da

Butona basıp giriş yapsam

Güzel insan

Ben elimden geleni yapsam ne olur

Senin içinden gelmiyormuş

Güzel insan

Elimden geldiğince yazdım yazmaya çalıştım

İçinden geldiği gibi oku diye

Güzel insan
Sen hiç hayalini ipe serdin mi

Emekli ettin mi

Susuz bıraktınmı hayalini ?

Ben hayallerimi terkettim

Güzel insan

Şiir misin nesin ?

Yazıl kalemimden
Güzel insan

Unutmak için hafıza ihtiyaç

Sarı bir merdiven

İpleri saman salıncak

Sade çorba

Zeytinyağlı ekmek

Pekmez tahin tuz ve turp

Ufak sessizlik

Hatırlamak için ezber lazım

Güzel insan ,

Yağan yağmurla maviye boyanan ayva bahçeleri yazıyordu izlediğim sinema filminin altyazısında. Yazıyı okurken filmi unuttum. Bu altyazı; filmde o an sahnede olan masada, adı çilingir sayfaları yırtık bir kitaptan alıntı idi. Yağmurun biri çıkacak ve ayva bahçelerini maviye boyayacak , düşündüm durdum. Film bitti.

Güzel insan

Portakal kabukları saklıyorum yastığımın kılıfında. Uykuma dolan narenciye kokusu bana seni hatırlatıyor. Sabahları işe giden insanlara poz verircesine durakta beklerken, gece lambasından kalma gölgeler önüme önüme geliyor. İlk seferini yapan tramvay gibi raylara alışırcasına , dul kalmış bir eve ;bu sokakta sakin olmayı öğretiyorum.Çünkü bu sokak kirli. Bu sokak çetrefilli. Bu sokak çöpten geçilmiyor. Bu sokak çıkmaz.

Güzel insan ,

Utanmak harika bir fiil. Güzide bir eylem. Dalga yerine , bebeklerin kıyıya vurduğu bu çağda insanlığımdan utanıyorum. Yan sanayi insanların idare ettiği sömürü devletleri ,her daim karakterlerinin icrasındalar. Maalesef acıyı çeken ,hüznü ;peş peşe yıldırımlar ardından gelen gök gürültüsü gibi göğsünde perçinlenen biz Müslümanlar oluyoruz. Dualarım ; bu acıların doğmasına ,yaşamasına ve halen palazlanmasına izin verenlerin itlafı bir an önce gerçekleşsin üzerine. Bu aslında bir beddua. Suyun kaldırma kuvveti gibi , harflerin sözlerin cümlelerin bir kaldırma kuvveti var. Ey Türk Gençliği hitabı gibi. Bu işaret fişeği ; uykudaki gençliğimizi direncine kavuşturacak bir hazinedir. Hazinemize sahip çıkalım. Damarlarındaki asil kanı temiz tutarak ,kendinden sonraki nesillere puripak aktaracak kahraman Türk gençliğine , Türk Milletine sahip çıkalım.

Güzel insan ,

Buzlu bir camdan daha iyi okunuyor. Eylül Ekim aylarında fazla sensiz oluyorum. Elinde bileti ,otobüs gelmesini bekleyen yolcu gibi ; kasım ayını bekliyorum. Günler kaldı. Yerlerin buz tutması ise ay meselesi. Bu satırları kaleme aldığım not kağıtları , sarı bir ottan yapılmış. Ottan kağıt mı olur deme !

Kelebek ömürlü şairler var ülkemde. Çırptıkları ilk kanatla , doğana ,şahine ,kartala kafa tutmaya yeltenen kelebeğe benzetiyorum onları. Yazdıkları birkaç devrik cümleyi alt alta getirip ;nazıma cahite cemale kafa tutuyor ahkam kesiyorlar. Edep ya HU diyorum. O kadar .

Güzel insan ,

Şiirlerimdeki mısralar dört nala ilerlerken

Onları dizginleyebilmek adına

Bir trafik polisi düdüğü öttürüyorum zaman zaman

Nokta koymak ,en afilli frenim benim.

Fabrika dumanıyla aşk yaşayan bir şehirde ikamet ediyorum.

Zoraki aşk deniyor buna.

Şehrimin sakinleri çoğu kez güneşten önce uyanıyor.

Öğrenilmiş işveren terbiyesi diyorum buna ben.

Ev geçindirmek ,hane üstünde baca tüttürmek bu terbiyeye riayet istiyor.

Benim memleketim denizde kokuyor pişmaniyede.

Benim memleketim terde kokuyor ,balda yetişiyor

Cevizde büyüyor simitte pişiyor.

İzmit’liyim diye demiyorum.

Halis muhlis İzmit’liyim.
Güzel insan

Bir zamanlar bir soru soruldu bana

En çok hangi dersi seviyorsun

Boş dersi dedim

Soruyu soranlar

Boş boş baktılar bana

Gece lambasının ağıtları

Rüyalarımı törpüledi

Yıldız kaymasından kaynaklı gürültüler

Epey can yakıcıymış

Kulağıma

Gecenin sesi değdiğinde anladım

Güzel insan

Telvesi küf bağlamış kahve fincanları

Dolabımda yıllandı

Elinden içtim diye saklıyorum

Göğe asılı yıldızlar gibisin

Güzel insan

Yazabilmek için bu satırları yedi kitaptan yetmiş sayfada,dörtyüz oniki cümleden kelimeler seçtim.Tam olarak altıyüzdoksan altı kelimeden bazıları var buralarda. Yaşamımda cömert olabilirim. Maamafih buralarda endişeden mi korkudan mı tutumlu olmaktan mı bilinmez cimri sayılırım. Her seçtiğimi paylaşmak istemiyorum ,böyle istiyorum. Müfredatı her sene değişen bir eğitim sistemi varken ülkemde , yazdıklarımı kısıyorum kendi kendime. Dağılmasın diye toka takılmış saçların gözünün önüne gelsin. Yahut saçının bir teli bile elalemce nazar edilmesin amaçlı ,örtündüğün çemberin gelsin aklına. Tazeliğini yitirmesin niyetiyle dolaba emanet ettiğin sebze ve meyveleri düşün biraz. Tonlarca ağırlığa banamısın demeyen dozerler, tırlar , kamyonlar ,gizli gizli sigara içen ergen evlatlar. Ovalanmadan yıkanmış , kiri halen üzerinde ışıldayan bulaşıklar var tezgahta. Deterjan kutusuna sehven doldurulmuş tuz çıkıyor karşıma. Yudumladığında acı olduğundan tüküresin geliyor bu çayı. Eline selpak almış birileri , dilinden birşeyler çıkarıyor. Prırıl pırıl düşünemiyor insan ,seralarını dolu vurunca. Yangın çıkmış buğday tarlasına teselli arıyor. Kurşun kalemini ,kırmızı kalemiyle evlendiriyor bir ilkokul çocuğu. Kız çocuğuna bakınca ,kızlığına yolculuk yapıyor bir anne. Müthiş heyecanla özlemle , duayla , şükürle. Sen bunları okuyunca yazar olmaya hevesleniyor biri. Güzel insan diye başladığı bir yazıyla .

Güzel insan

Harflerim titriyor. İlk yakaladığım balık ürkekliğinde, şiirlerim sensizlikten kurtulamıyor. Sen okuduğunda şiirlerimi , saçları babasınca okşanan bir kız çocuğu gibi mutlu oluyorum. Elalem ne der tanrısına isyan ederek ,bir doktora her şeyini anlatan muhafazakar gibi ;anlattığım herşeyimi

Sanki bir suç işlemişimde , ifade veriyorum hakim karşısında ya da savunma mı deniyordu ona.

Sen her sabah bir şiirimi okursan ,

Ben makyaj yapıyorum şurama

Oturup uzun uzun konuşmanın lüzumu yok

Ayaklarımıza dalgalar vururken uyuyakalalım

Ayarını kaçırdığım hislerim benim kabahatim olabilir

Kabahatler kanunundan yargılanırım muhtemelen

Sözüm bittiğinde kalemi elimden alacaklar zaten

Yazdıklarıma bir müddet dayanmalısın.

Kocası her gece, geç vakitte eve gelen bir kadın olmak istemiyorsan

Sana yaptığım teklifi

Başını sağa sola değil

Aşağı yukarı sallayarak

Cevaplamalısın

Güzel insan

Kapkara ağlıyor ,sapsarı kağıtlar kucağımda . Yağmur fışkırıyor bulutlardan, şemsiyem deniz kokuyor .Hayallerimin metrosunda , hergün defalarca ücretsiz seyahat ediyorum. Kalabalıkların sağırlığı , yalnızlığın heybetine mağlup oluyor yaşamımda .Saçmasapan sözler bir zamanlar , galiba adamakıllı atasözü oluveriyor şimdilerde bana. Balkonuma düğümlediğim havlular ,yüzümü teşhir ediyor sokaklara. Gökyüzüne şiir okuyorum şafak vakti. Bir kek gibi kabarıyor yetersiz harfler , iş bu satırlarımda . Betonarme meskenlerde ,aşerme günleri yaşıyor taze evliler. Herkes çizdiğine resim diyor. Yazdıklarım bana şehvetle bakıyor. Ruhuma sırt dönmüş ,bitkisel alemden gelme seslerle mücadele ediyorum. Sensizlik imparatorluğuna isyan başlatıyorum. Yara köşelerinde, yara bandı niyetine sükuta sığınıyorum. Parmaklarımda yaşanan artçı sarsıntılar , derinlerde içimin derinliklerinde bir zelzeleden ileri geliyor. Kafesteki kuşun bulutlardan bihaber olması gibiyim. Diz kapaklarıma nazar ediyor seccadem. Dargın duvarlara , selamlaşmanın ehemmiyetini telkin ediyorum. Kirsasını veremeyen bir ev sahibi nasıl oluyorsa , işte o haldeyim. Yazıyorum galiba . Mı acaba. Eline kalem verilmiş bebek edasıyla , öteye beriye çizikler atıyorum haralamalar yapıyorum. Dikiş tutmayan düşüncelerim , onyedisinde bir delikanlı türküsüyle meydan okuyor. Yanılgılarım yorgunluktan değil. Yalnızlığım yazdıklarımdan hiç değil. Işığı söndürüp , pürüzsüz rüyalara yelken açıyorum.

Güzel insan

Ayaklarımı gıdıklıyor babannem, horozlar çoktan güneşle muhabbete başladı diyor. Eski ayakkabılarımı boyamalıyım bugün,

Dedemin gözlüklerinde neler yazıyor acaba,

Mavi ibriklerle su taşırdım

Yıllar sonra su çomağının izleri sırtımda ve boynumda

Hastaneye götürmüştü dedem

Damlalık altında yağmurdan korunmuştuk

Koyun kuzuladığında telefonum vardı

Gözün aydın demiş müjde vermiştim ev halkına

Rahmetli amcamın önünde diz çökmüş ezber veriyordum

Ne ara büyüdüm.

Sahi

Ne ara geçti bu seneler



İnan büyümeyi sevmiyorum

Çok şükür ,

Büyüklerim sağ oldukça hep küçüğüm

Güzel insan

İçimdeki depremin şiddetini ölçecek bir rasathane var mıdır

Diş ağrımı resmedecek bir ressam tanıyor musun

Samanlıkta şiir yazmak hangi mevsimin meyvesi

Terlikle denize açılmak çinceye nasıl çevrilir

Öksürüğe iyi gelir diye şurubunu yapmışlar

Sensizliğe iyi gelir diye reçel mi yapsam bende

Benim şiirlerimde galibiyet beş puan ediyor

Yönetmeliği kendim yazıyorum

Sinema salonunda çorabını gösteren insanları hiç sevmiyorum

Lacivert bir mutluluk izliyorum şimdi

Gözleri pişmaniye renkli çocuklar; abi su alır ısın diyor

Marşmelov tipi mutluluk bunun adı

Genelde ithal oluyor

Ülkemizde mutluluk üretecek teknoloji galiba bulunmuyor

Bazı yazılar şiir gibi okunup

Fıkra gibi anlatılıyor

Bende yeğenlerim Zeynep ve Rukiye’ye şiir anlatıp

Masal çalıyorum

Askere gitmemiş bir delikanlı cüretiyle

Uçurumlara salıncak kuruyorum

Kimse falıma bakmasın diye

Kahveyi musluktan içiyorum

Size akşam olsun ,bana hayırlısı

Güzel insan ,


Büyüklerimiz ne güzel söylemiş.

Dönerse senindir.

Dönmezse kendi bilir.

Kampanyada hediye gelmiş kutu gibi bir mekandayım.

Yalnızlıkta fazlasıyla mahir bir beden bırakıp çıktım. Hayallerimin içine ettin.

Bugün şu koskoca şehirde sadece bir insana rastlasam kafi.

Akşam oldu.

Bir karış İstanbul aldım ,dönüyorum İzmit’e.

Okumuşken dua ediver.

Bana ,bize.


Güzel insan

Üç yüz altmış beş gün altı saat

Gıkım çıkmadan

Sevebilirim

Seni.


Güzel insan

Tütün sirkesi vardı vitrinde

Kutup çiçekleri bastonla ayakta duruyordu. Naylon poşetlere sığdırılmıştı replika bulutlar. Perişan ıslıklar çalıyordu ,karşıki trenin dumanında. Tırnaklarını bir gevrek gibi tüketen çocuk , evire çevire güvercin seviyordu.

İyi ki varsın şiir.

Şimdi her meselem ,kronik tecrit tütüyor.

Dünya bütünüyle kötü değil, biliyorum.

şurada

İçmediğim sigara için ;çakmak üreten fabrika manzarası



Bulut kış ise

Yağmur kardır.

Güzel insan

Duymadım ,damarlarımda dolaşan kanın patırtısını hiç

On yedi kere üzüldüm

Üzülme diyenlerin gözleri sürçtü gözyaşlarından

Maviliğine kanıp, gökyüzünün kenarında dalga bekliyorum

Günahlar tatlı geliyor nefsimize

Ürperiyor insan gök gürültüsünden

Yer yarıldı bu şehirde

Unutuyor insan

Öyle kutsal bu toprak

Büluğa ermemiş metrelerce gözyaşı barınıyor

Bırakamıyor insan

Kalbinin eteklerinde birikeni dökemiyor

Yaşıyor insan

Yalnızlığını şafak vakti vestiyere asıp

Şehre adım atıyor

Suratına yürüyen kalabalıklar ,buzlu cam oluyor

Çoğu kez, kestirmeden konuşuyor insan

Dilindeki üşengeçlik

Ömrüne batıyor

Aslında üşüyor insan

Örtü bulamadığı çıplaklığı

Mübaşir gibi sesleniyor

bekleniyorsun


Güzel insan

İstanbul ,seni giyinmiş bu sabah

Güzel insan

Her gülümsemenle

İçimdeki fırına bir odun atıyorsun

Harlanıyor

Bu şiir girdap gülüm



Bu şiiri yazmaya başladım.
Saat.03 05
24 haziran 2017
Cumartesi ,imsak vaktine az kaldı.
Sela veriyor imam ,yarın arefe diye.
Bu şiir girdap
Kelimelerle düğüm atıyorum şuraya
Bir eğrelti otu yanı başımda
Rüzgarla başını sallıyor bana
ikindi gölgesiyle kendime geliyorum
Acaba ot gibi yaşamak nasıl bir şey
Merak ediyorum
Sanki bir kaç bin yıl yaşayacakmış gibi herkes
Oysa yüz yıl sonra hiçbirimiz yokuz
Bastığımız toprağa karışmış halde
Ondan bir parça
Büyükçe bir taşla ezmek istiyorum düşlerimi
Çamaşır makinesine atsam sözlerimi 
Tertemiz olurmu bundan önceki konuşmalarım
Yıkanır mı ,o sözleri duyan kulaklarda
Sesimi börtü böcek yedi yuttu
Sarımsak kokusundan kaçan sineklere bak
Bak şu üzerinde tırtıl yürüyen dut dallarına
Boşta kalmış sandalye gibi 
Omuzuma bir el değsin istiyorum
Kerpiçten yapılma bir köy evinin
bahçesinde oturmuş
Ellerinde Hacdan gelme tesbihleri
Zikir çeken teyzeler gözümün önünde
Bir sınır teli , saçların
Dokunsam canımı yakan
İleriye geçemem
Yasak yanlış yaramaz
Capcanlı duruyor
Çocukluğumun gülüşleri
Üstümü pisleyişim
Dizlerimi kanatışım
Pazartesiye gittim
Çarşamba dönerim
Gökten huzur yağsa
Öpüp başımın üstüne
Kalbimin içine koysam
Ateş olup yanmak isteyene
Bir kıvılcım yeter
Geceye küsmüş ise güneş
Barıştırmak bana mı kaldı
Gündüz yapsın arabuluculugu 
Bugün Bayram
Şeker kokuyor dört bir yanım
Dedemin elini öptükten sonra 
ay tutulması izler gibi
başını yukarı dikip bekleyen yeğenlere tanıklık ediyorum
Kafesinden salıverilmiş bir kuş mutluluğu 
Herkesin yüzünde
Böğürtlen bakışlı bir bitki
Yaprakları kırmızı
Tadı mayhoş
Yedikce iştah açan 
Seviyorum kavun karpuz elmayı
Köyümdeyim bugün
Ciğerlerimde bayram ediyor
Üzüntüden yapılma duvarları
Gülüşümle yıktım
Gerceklesmesede hayallerim
Babannemin yemenilerinde
Yine çiçek besleyecegim
Köşesine çekilmiş bir tabure gibi
Hayalinden uzak
Hayatından bihaber
Görmek ile duymak arasında kararsız
Yürümek ile uçmak arasında vaziyette
Sesi kesilmiş hatibin 
Kaşla göz arasında duası 
Olmak gibi birşey herhalde ki öyledir
Tek kelimeyle ,beklemeye yeteneğim yok
Düşünsene
Bir baba askere gidiyor
Giderken dört çocuğu var
Baba askerden dönüyor
Dördüde cennete gitmiş
Bu bir acımı
Bu bir sevinç mi
Bu bir babanın yutkunamamasi mi
Ölümlerinden dahi , terhis olana kadar haberi olmamanın üzüntüsü 
Bu duygunun sence kelimeler ile anlatımı olur mu
Bu hissin sence anlatımı olur mu
Baba , o an hem yere saplanıp  hem göğe yükselmez mi
Düşün me
çünkü bu olay olmuş
Dün babannem anlattı
Ben ,bu ölümlerden yarım asır sonra ,
O babanın köyündeyim
Köyümdeyim
Kalemimden sesler geliyor
Minarenin şerefesinde bir aşkın selâsı veriliyor
Dur diyen bir trafik polisi gibi
Gözlerin
Görünce mecbur duruyorum
Ve esas duruşa geçiyorum
Bak bu gül reçeli değil
Süt reçeli , derdi bey amcam
Kıyafet çıkarır misali
Kişilik çıkaranlar farkettim
Yazdığım satırlar bakkal defteri tadında olabilir
Sen okumana bak
Lezzet almak zaman alabilir
Mavi vagonları olan tren yolculuğunda tanıştığımıza göre
Masmavi evimiz olmalı dimi
Bencede olsun
Hadi uyuyalım
Tut ellerimi
Yorgani yetirelim ikimize
Beklemek seni şimdi
Dalgası olmayan bir denizde
Yıldızı olmayan bir gökte
Beklemek seni
Balon gibi şişirme bir biletle
Selâm gönderiyorum isimsiz ülkelere
Yurttaşlık talebimi kabul etsinler diye
Tebessüm iki dudak arasında
Bir dünyadır
Çimentosu mutluluk sadakat sihhat olan
Bir evlilik istiyorum
Dedim ki bu Dünya
Fazla yalan
İnanmayalım
İçimde bir söğüt ağacı büyüyor
Dallarından anlıyorum
Maden suyu ile soda arasındaki farkı herkes bilmiyor
Bilmesede olur
Bugün salı
Yarın iş var
Elimde balta orman orman dolaşıcakmış halindeyim
Yorgunluk gözümden akıyor
Uykusuzluk dilimde
Kaç metre fotoğraf çektin
Başı sonu belli değil
Sakalsız bir tatil için
Nerede plan yapmalı
Vişne aromalı bir şeker yerken
Yazıyorum bunları
Benim sevdam izmit'e benziyor
Saat kulesinden tanıdım
Çocukları mutlu etmek hoşuma gidiyor
Ama gece trenini kaçırınca sinirlerim tepeme çıkıyor
Yağmur sesiyle uyanmak var
Islak mendili yıkamak sonra kurutmak var
Bir gölge bulup boylu boyunca uzanmak var
Seninle kavusmamıza daha çok var
Önce biraz acı veriyor
Sonra hissetmiyorsun
Seni sevsem şimdi
Kesin evde çamaşırlar bulaşıklar bekliyordur
Gözlerini kaçırdıkça benden 
Nasilda anlaşılıyor
Seni sevdiğim
Yasayacaklarimiz vardı ümidiyle hep bekledim
Beklemek ,limon suyu gibi
Ekşi
Sıkı tutun sürmelim
Gözümden düşmeyesin
Bende insanım
Kahve icemezmiyim yani
Tuzlusundan hemde
Umutlarim saksılarla dolu bir balkonda asılı
Kurutuyorum
güzeldir kurutmak
Kabuk bağlar
Bakışların
Bir çıkmaz sokak
Gördüm mü çıkamıyorum
Ölüler hastalanmaz
Aşıklara maaş bağlanmasını isterdim
Edebiyata katkıları nedeniyle
Şehrimin bütün sokakları
Çocukluğum kokuyor
Pişmaniyesini sevdiğim memleketim memleketim benim
Gecenin demini alsın diye
Aydanlık yakıyorum
Saatin tik tak sesleri cümlelerimde nöbet tutuyor
Ağlayan sokak lambaları
Asfaltı hüzne boğuyor
Bir masa örtüsü yerden topladığım
İçinde kırıntılar
Sevgi kırıntıları
Kimin kalbi kırıldıda döküldü kimbilir
Korktuğum şey başıma geldi
Ekoseli gömleğim ütüsüz kalmış
Haki renk bir tişört var bugün üstümde
İçinden şiir çıkan bir kutu icat ettim
BiKutuŞiir adını verdim
Paylaşmadığın senin değildir
İsmini almış çocuklar görünce
Kaseti başa sarıyorum
Akşam akşam işe mi gidilir
Okurlarını müşteri gören yazarları sevmiyorum
Bayağı geliyorlar bana
İçimdeki uyanışlar beni uykusuz bırakıyor
Tadına doyamadigim enstrümantal müzik sesin
Düşe kalka yazdığım bir şiir yaprağısın
Gözlükleri kırılmış bir sağır gibi hissettim
Bana hayır dediğin gün
Lüzumsuz vedalar ülkesi gibiyim bu aralar
Muhtemelen Hayal hastalığına yakalandım
Sürekli hayal kuruyorum
Verdiğim tavizler derme çatma bir apartman oldu
Galata kulesine çıkmış
Ankara'nın ücra köşelerine göz gezdiriyorum
İçinde gül yetiştirmesini bilirsen
Bir  bülbül muhakkak o güle konacaktır
El değmemiş balta girmemiş yalnızlık mı olur
Yalnızlık dediğin içine sinmeli insanın
İçimde kalacağına söyleyeyim demiyorum
Söyleyince dışıma çıkmış olmuyorsun
Nasıl girdiysen kalbime
Öylece duruyosun
Mütemadiyen
Seninle yaşıyorum
Gün ışığı penceremden girmeden
Yürüyüşe çıkıyorum hayalinle
Bi evimiz olsun
Ocağı tütsün yeter
Bi arabamız olsun
Tekeri dönsün yeter
Ellerimde menekşe
Başımda şapka
Ayağımda terlik
Kapında saatlerce
Benim sana aşkım
Kalifiye eleman
Senin bana bakışın
Vasıfsız eleman
Ben çayı açık severim
İçim yeterince demli
Hayallerimi o denli anlatıyorum ki
Millet balkonumda buğday tarlası var sanıyor 
Sessizlik uçuyor üstümde
Akşam ezanı iyi geldi gönlüme
Ağır aksak dinleneyim dedim
Sırtımı bir cevize verdim
Tabiri caizse
Seni seviyorum

Plajdayim


Deniz kokusunu dalgalı yerinden vagonlara yükleyip Anadolu ya hediye göndermek istiyorum
Öyle bir durak olsun ki
Beklediğim herşey gelsin
Tırnaklarını yiyen biri gibi içimde stres doluyum
Elinde köpük sabun üfleyen çocuklar gibi olup 
İçindekileri üfleyesim var
Üstüm başım çamurlu eve gelesim var
Annem kızsın istiyorum yine
Yaka paça dağılmış ter içinde 
Karnım çok aç diyesim var

Yüklə 220,1 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin