Taze çıktı
Dumanı üstünde gülüşlerimin
Soğumadan gel
Yapayanlışım
Hırçın inatçı cimri yaramaz kıskanç cümlelerimi bir poşete koyup
Fırlattım
Tepeden tırnağa
En büyük servetim
Yalnızlığım
Peşinde yürümekten
Gölgem yoruldu
Sıcak sımsıcak bir temmuz akşamında
Yeniden aklımdasın
Kabullenmek ne zormuş
Sensizliği
Bi başkasının olacağını düşünmek
Çay demledigin insanın bambaşka biri olacağını bilmek
Taşımaktan ter akıyor artık
Yazdıklarımdan
Buluşma yerimiz camiler olsun
Selvi ağaçlarının gölgesinde serinleyelim
Asırlardır ayakta duran kubbelerin
Minarelerin
İhtişamı bize ibret ilham İnşirah olsun
Geçmişi günü yarını tefekkür edelim
Bereketli bir gün olsun
Rabbim gülüşüne bereket versin inşallah
Başrol oynayabilirsin
lakin senarist benim
Oltanı atarsın edebiyat denizine
Zamanın birinde bir söz yakalarsın
Saklarsin onu
Sarıp sarmalayip
Korur kollarsin
Sonra
Hayatının en değerlisine sunarsin
Seviyorum seni
Ey sevgili
Uçsuz bucaksız bir hayal aleminde yaşıyorum
Kuzey yönünden esen rüzgarların
Doğu batı istikametinde savrulusu kalemimde
Kiralık katil hizmeti yapıyor şiirlerim
Duygularımı katlediyor
Bakışların ruhuma şifa
Anlat deniz deniz bakan güzel
Yara bandı vardı da benmi kullanmadım
Hakikat değişmez
İnsan değişir
Mekan değişir
Zaman değişir
Takva üzerine olmak dusturumuz olsun
Umutlarima kezzap döktüler
Neyin kafası bu
Görüntüsü bulanık
Şekli dağınık
Yarım yamalak
Biyerler deyim
Sevdiğim rengi merak eden
Başını göğe kaldırsın
Beni anlamaya çalışmayın
Bunu başaran olmadı
Uzaklar ah o uzaklar yokmu
Bacağını kırasım geliyor
Eve sokmayasım
Su bile vermeyesim var
Şu uzaklara
Sahipsiz değil yazdıklarım
Yapraklar saklanmaç oynuyor
Kestane tüylü güneş kayboluyor ensemde
Tükürük desenli bir gömlek var üstümde
Bildiğim dolmuş yolu bilmiyor
Acıkirim bu saatlerde
Bana bir gül çorbası yaparmisin
Ben uzun dikiyorum
Sen kısa kes
Çatısında kar birikmiş bir gecekondu
Başında bitli pireli saçları olan bir teyze
Yerini beğenmeyen bir tavuk
Uçmaya çalışan bir koyun
Tekerleri patlak bir tren
Yine yetisemicem
Sınava
Sağlık olsun
Ayakkabı boyacısı bir abiyle konuştum
Halini sordum
Yüzündeki kırışıklıklar
Boyadığı ayakkabılardan çok geldi bana
Tebrik ettim onu
İçimden
İftihar ettim onunla
İşimi severek gururla yapabilme duası sardı gönlümü
Telafi edemezsem telef oluyorum
Yanlış omuzlara başımı koymuşum
Tertemiz günaydınlarım kalmadı
Un ufak dağılıyor ay gözümün önünde
Yollarıma düşüyor kırıntıları
Gökyüzünün benzini bitmez
İstediğin kadar göz gezdirebilirsin
Salı geleceksen ben pazartesiden mutluluk duyuyorum
Rastgele
Geyikli çemberini bağlayan ninenin elleri
Kirleri tavan yapmış bir halıdan yürümek istercesine
Sakin ve sessiz
Düşünen
Düşünmeyi deneyen biri
Gelse
Otursa karşımıza
İsmini öğrensek
Nineye yardımcı olsa
Akşam olsa
Uyusak
İyi geceler
Harika bir sabah
İşe gidip istifa ettim deyip arkadaşlarımı kandirasim var
Daha güzeli bir işim yok
Boş gezenlerin yevmiyesini yazıyorum
Ücretlerini kim verir bilmiyorum
Geçenlerde aklıma şey geldi
Hâlini hatrını sordum
sonra aklımdan gitti
Ben çayı seviyorum diye
Çay beni sevmek zorunda kalmamalı
Bak uykum kaçtı
Ne şiir olsa yazarım
Boya badana duvar sıvası
Mıntıka temizliği
Çiçek satan kara gözlü örgülü saçları güllü fistaniyla bir kız çocuğu
Simit satan buğday tenli güneş saçlı çimen gözlü yelekli bir erkek çocuğu
Zamanın birinde
Evlenmeye müsait olabilirler
Hayal kurmayı yasaklayan bir zihniyeti savaş açtım
Önce ben çıkarım karşılarına
Kapısı gıcırtı yaptı diye çocukların geleceğine beton döktüler
Bir varmış bir var mış
Okuduğum dizelerin ses tellerine tutundum
Ve yutkundum
Belki bir kaç gün
Kalbinde bulundum
Sonra unutuldum
İçimden gidenlere uğurlar olsun
Ardından su dökmek bir imtihandir bana
Yalnız kalmış iki çekyat gibiyim
Yalnızım işte
Cekyatlardan bana ne
Bağcıkları bağlamadan yürüme modası çıkmış
Modaya ayak uyduranlar ayakkabisiz kalmış
Saçlarım bile uykusuz
Senin yüzünden
Tutunmak güzel şey
Hayallere tutunmak
Karpuz tarlasında İzmit'i seyrediyorum.
Kurti ve finonun yemeğini verdim.
Pesimde gölge gibiler.
Seviyorum onları.
Kokumdan tanıyorlar.
Çivileri unutulmuş bir baraka var çiftliğin yanında.
Tavanında sinekler koşturuyor.
Ellemiyorum
Sevinsin sinekler.
Yokluğunun kokusu önüme taş koyuyor
Mavi renkli naylon bir bidon
İçinde çoraplarım
Yıkanmayı bekliyor
Kızılcık hoşafı olsa soframda
Seninlesem ekşi ekşi
Tamamdır devam edelim şoför bey
Acılar yetişmeden
Düşünmüyorum artık kara kara
O günden o saatten sonra
Ellerin deprem yaşamış toprak gibi
Tahtadan yapraklar açmış ağaçlar
Ve üzüntüden kabuk çıkarmış duvarlar
Bir şeyi yemek için illa diş gerekmez
Bazen bir söz insanın kalbini içini yer
Ağrıların sizilarin aktığı bir hortum sanki
Seslerim sözlerim
Duyan okuyan acı çekiyor
Kireç suyu ile badana yapıyorum
Beyaz gorunsun bulutlar
Zaten mavi mi
Mavi olan gökyüzü
Beyazdır bulutlar
Çakıl taşları ayaklarımı çiziyor yirtiyor kanatiyor
Deve dikenleri batıyor koluma
Isırgan otları kaşiyor ensemi
Karpuz peynir yesem bugün diyorum kendi kendime
Sonra bir kitap sayfası açıyorum
Okuduğum ilk cümle
Hadi bey
Çay hazır
Yıldızlar seni bekliyor
Bana.edebiyat yapma
Bana edebi yap yat ma
Senin için yazılmayan cümleler okunmuyor
Senin için soylenmeyen söz duyulmuyor
Senin için çekilmemiş film izlenmiyor
senin için demlenmeyen çay icilmiyor
senin için hazirlanmayan sofra aç bırakıyor
Senin için ekilmeyen fidan tutmuyor meyve vermiyor
Senin için hayatım
Sensiz hiç çekilmiyor
Lafını ettirme artık
El sıkışalim
Evlenelim
Söz tras olmadan evden çıkmam
Selamsiz sabahsiz toplumda dolaşmam
Bir hafta sonu köye gider ıhlamurun gölgesinde kovandan kaçan arıları sayarız
İçtiğin sigaraya karışmam
Sürdüğün kreme
kullandığın parfüme
Giydiğin topuklu ayakkabıya
Ve saçlarının topuzuna
Gözlük takarım
Seni üzmem
Senelerce kafa patlattım ben
Mısır patlatmayi annemden öğrendim
Aşkı sen öğret bana
Bir şey öğrendim
Sensizlik
Hayatımın kıdem tazminatı oldu
Sırt sırta vermek güzeldir
El ele vermek çok daha güzeldir
Güzel olmak için Elele ve sırt sırta vermeye gerek yoktur
Güzellik sendedir
Anlamadığı işleri yapmaya kalkışan müteşebbis ruhum
Ne iş olsa yaparım kafasıyla uyanır her sabah
Yastigimda kalan uykum
Yeniden gecenin doğuşunu gözlüyor
Çoğunluk duvar arıyor
Azınlık köprü
Çoğunluk köprüden geçiyor
Azınlık duvar yıkıyor
Elimde su taşıyorum
Bilsem ki utanmak hâlâ var
Utangaçim diyeceğim
Beni benim gibi sevecek insana
Kendine iyi bak diyen
Bir daha bakmıyor
Konuşursam susmam biliyorum
Bu yüzden ne terlikleri çıkarıp denize dalıyorum
Ne elimi kaldırıp pes ediyorum
Narin naif bir iççekiş benimkisi
Sade ve derinden
Yolda gördüm
Balkonuna asmış bir amca
Titreyen yapraklar aşk getirir
Ter döken toprak gül doğurur
Çocukların duası kabul olur
Yazmış
Okudum düşündüm
Şimdi sen düşün
Kekik kokusu burnumda
Alev alev türküler dilimde
Bir şiir kıskacında kaldım
Yazsam bir türlü
Okusam başka
Kanatları koparılmış bir serçe gibiyim
Hangi pencereye konsam orası evim
Bir sual
Bir insan kaç dünya eder
Dünyayı verseler seni unutsalar
Neyime yeter
Tahammülsuzum affet Allah'ım
Annemin tülbent oyası havlu deseni
Halı dokuması
Seccade işlemesi
Çorap hırka örmesi
Önümde
Gözümün önünde
Bir avuç bir avuç sinir oluyorum kimi zaman
Hâlbuki
Neyim var
Neyim ben
Ne bu sinir ne bu öfke
Olan olmuş
Satılan satılmış
Yarabbi Şükür
Oturduğum kanepenin örtüsü bile
İçtiğim gazozun kapağı bile
Yediğim gofretin poşeti bile
İçtiğim suyun şişesi bile
Zaman zaman senden önce aklıma geliyor
Çelimsiz bir çocuk gibi kalıyor sessizliğim
Ne fazla büyüyor
Nede yerinde sayıyor
Henüz can suyu verilmeyen bir tohum gibi bakışların
Bakışlarımı istiyor
Yazıları eksik duvarlar var bak
Sınava yetişmeye koşan öğrenciler var
Hafifçe tokat vuran amcalar
Sırtımı okşayan teyzeler
Kuşaklar sürecek öğütler var
Bir fabrikanın yangın sireni gibi
Senin sessizliğin
Depremi haber veren alarm gibi
Yol gösterici deniz feneri gibi
Sahip çıkıyorum şuan
Çizdiği tablonun hayalinde kaybolan tüm ressamlara
Olmuyorsa yapacak yoktur
Aynı denize akan iki farklı nehiriz nede olsa
Yan yana
Yana yana
Bırak kendini öfkemin kalabalığına
Şurup misali Sabah öğle akşam
Tok karnına
Sensizlik içiyorum
Sanki sana olan sevdama yürütmeyi durdurma kararı verilmiş
Ve mesafeler mesafeler ardına eklenmiş
Turgut uyar
Nazım Hikmet
Cemal Süreya
Şiir olup ahkam kesilmiş
Ve ben o tarihten beri
Denize bakınca dalga oluyorum
Benim çabam
duymayan.bir kalpte nabız aramak
Üç kuruş harcamadan
Zenginlik hayalleri kurmak
Cahil cesareti satan bir dükkan olsa keşke
Maçın sonucu belli ya
Son düdük bekliyorum nedense
Cümleten sağolsun
Başınız
Yediğimiz kazıklar
İadeli taahhütlü posta kutusunda
Maaşa zam
Şiire son.
Hadi bana eyvallah.
Mevzu sen olunca
Nasıl desem
Durdurulamayan önünde durulamayan
bir yanardağ lavları gibiyim
Bir deprem gibiyim
Bir şimşek gibiyim
Sokak lambasının ışığında tavaf eden
Sinekler mi desem boceklermi desem
Şuan menzilimde
tahmin et şuan gece
Ve ben bir minarenin ışığında seni düşünüyorum
Araba sesleri balkonumda
sokak serserileri fon müziği sanki
Gitmiyor ki hayalin
Nasıl çakılmışın
Şurama
Tam şurama
Adını söylemeye kiyamadigim
hayallerimi çar cur ettim
Senin davul zurnalı susuşunla
Bugün yazamadım affola
Güneş bir mızrak boyu yakınlaşsa yanarım
Hem ne yanma
Yırtık ayakkabilarim
yamalı önlüğümle
İlkokul günlerim
Sobanın başında öğretmen bekleyislerim
teneffüslerde kavga edislerim
Ve sınıf başkanlığı için hırsım azmim
Özlemek en sevdiğim huyum
Mektup gibiyim
Açılmamış olanından
Hasretin öyle sivri öyle sivri ki
Hergun göğsümü yontuyor
Açık sıcak ve şekersiz çay
Benim için üçü bir arada meali
Öyle bir sarmaşık ki hayatım
Her yaprağında bir hatıran var
Saatleri buzdolabına hapsettiler
Unuttukları bir şey vardı
Zaman üşümez
İsmin
Kalbimin en çok güneş gören yerinde
Bilesin
Çünkü sen gülümserken
Cennetin bu dünyada olduğunu düşünüyorum
Daha Ben konuşmadan
Beni duyacak birini arıyorum
Kapılar sağır bu akşam
Dökülen boyaları ellerime batıyor
Cinayete kurban gitmiş sessizlik var içimde
Dışımda bir tufan
Kimbilir belki yarın diyen sesler uykularima eşlik ediyor
Bir şiir anayasası yazıyorum
Giriş metni epey yoruyor
Mührünün basilacagi kağıtları şimdiden sipariş verdim
Şiir soruşturması başlatacağım
Bir savcı olsam
Sahi
Bir insan
Sensiz kalana kadar
Kaç defa terkedilmesi gerekli
Hikaye bu ya
Bir Genç
Saçlarına ak düştümü
Aşık olur
Seni gördükten sonra
Ak düşecek bir saçım da kalmadı.
Şu gönlün
Benim çıkmaz sokağım olsa diye dua ediyorum
Girsem ve çıkamasam
Güzel insan,
Avuç içinden yastığım olsa
ve bir ömür orada uyusam
Araba sesi ,fabrika gürültüsü ,hava kirliliği olmayan bir çağa yolculuk yapsam
Seninle
Her baba şairdir
En güzel şiiri kızlarıdır
İnsan bir kalabalığı
Yastığa doldurabilir mi
Ben doldurdum
Etrafimdaki curcuna uykularima yastık oldu
Lakin
Sensizligime talip bir mekan bir zaman
Parmak kaldırmadı bana
Sabahın dördü
Gelgit yaşamış bir kıyı şeridi düşüncelerim
Az önce dedemin terini sildim
İçimde bir inşaat var
Ben sensizliği yıkmak istedikce
Birileri onarıyor
Kelebek yavruları dizilmiş odamın perdesine
Tutturmuşlar bir türkü
Kulaklarıma masaj yapıyorlar
Güneş Güneş olalı böyle sabaha uyanmadı
İsmi huzur olan bir lokantaya uğradım
Yediğim içtiğim huzur olsun niyetiyle
Ücretini peşin ödedim içtiğim çorbanın
Çorba gelmeden mekan sahibinin yüzündeki afiyeti tattım
Yolun açık olsun dedi bana
İşin rast gitsin
Az çorba ektim sabah sabah
Çok huzur biçtim elhamdülillah
Bir kova yaptırdım
Komşumuz marangoza
Neyseler topluyorum içinde
Pantolon söküğü gibi düşlerim
Ne kadar diksemde hep bir şüphe
Yeniden sökülür mü diye
Güzel insan
Yaprak kımıldamıyor derler ya
Sen gittin
Yaprak kımıldamıyor şuramda
Geceler sakladım
Sayfalar arasında
Okurken uyuyakaliyorum
Gök delirmiş gibi bu akşam
Dalga dalga yere akıyor
Ekranlarla dolu bir dünya
Telefon ekranı
Televizyon ekranı
Bilgisayar ekranı
Tablet ekranı
Ne garip bir çağdayız
Güzel insan
Bi çay demlede içelim
Toprak gibi dağıldı avucumda
Günlerim aylarım yıllarım
Eskidi zamanım
Senelerce giydiği bir fanila ayarında
Kırmızı ışıkta seni bekleyen bir vasıta durumum
Halbuki yeşili unutmuşlar
Montajı yaparken
Boğazımda bir ağzı bu akşam
Tutukluk yapan tabanca gibi
Sessizlik var sesimde
Sınava girmiş öğrenciyim sanki
Böğürtlen topluyorum dikeninden
İki ile ikiyi ikinci sınıfta toplardım
Sonra bıraktım
Sonra unuttum
Benim alfabem altından yapılmış
Senin ki gümüşten olmalı
Bu yüzden anlaşamıyoruz
Hem denizim hem toprak
Hem havayım hem gürültü
Saçımdan ağır yüküm
Başımda
Umutlarımı taşımak bir ömür
Seninle uyanmak ömürde bir gün
Ağlıyor şimdi yelkovan
Kulağımın dibinde
Sere serpe uydum uyucam
Rüyamda görüşmek üzere
Hayat bana sensiz bir elbise dikti
Sonrada bunu illa giyeceksin dedi
Susmakla sıvanmış duvarlara sahip ev gibi
İçinde bulunduğum yaşam
Sus diyorlar
Sus
Her insan
Kalbinde dört mevsimi taşır
Ben sonbaharı yaşıyorum
Bir yanım deniz bir yanım çöl
Bir yanım sen bir yanım siz
Oysa hep sensiz,
Hiç kimsesiz.
Güzel insan,
Çamaşır makinesine atsam şimdi tüm sözlerimi
Temizlenir mi yaptığım bütün konuşmalar
Adını okuyunca bir yerde
Yıkılıp kalıyorum o yere
Sesini duymuşsam hele
Nefes gibi kesiliyorum
Güzel insan
Sensizliğe yaslanmış gibi hissediyorum kendimi
Gökyüzünden yıldızları süpüren güneş gibi hissediyorum
Sabahları
Gömleğimi avuclayan kıravat gibi büzülüyorum insan içinde
Yalnız alarm çalıyor
Bütün dünyaya
Sen bilirsin diyesim geliyor
Beklemekten yapılmış gibiyiz
Ben seni bekliyorum
Sen kimbilir kimi
O kim olmak için kaç şiir yazdım
Hâlbuki
Güzel insan
Beni sevsen diyorum
Beni sev sen
Beni sen sev
Güzel insan
Ne çok pazartesi istiflemişim
Yaşadığımız hayat kopya gibi seninkiyle
Bende pazartesiden başlıyorum haftaya
Sende cumartesi kahvaltı yapıyorsun kardeşlerinle
Aslında bu bile yeter evlenmemize
Evlenelim seninle
Çarşambalar pamuk gibi
Cuma'ya gelince degmeyin keyfime
Pazar günleri 4de ne yaparsın
Müsaitsen alışveriş yapalım
Yarın perşembe olduğu için mi
Bunu yazdım
Yada ben bunu yazdım diye mi
Yarın perşembe
Güzel insan
Yarınları düşünürken
Bugün kalmadı cüzdanımızda
Güzel insan
bir çay bardağı olamadın
Tutmadın elimi
Gözümden düşmek için acele edişine
Terhis bekleyen asker hayret eder
Amerikalılar her şeyin tozunu da iyi bilir
süt tozu sigara tozu
yalnız onlar dozunu bilemez
aşırılık cibiliyetleri çünkü
güvertede balık besleyen kaptan ağzıyla
iyi yaşamak denizin içinde su olmaktır
balık olursan ,her daim daha büyük balık çıkacaktır.
Güzel insan
Karşıdan esen şu Rüzgar
beni gözlerimden öperken
Tarlada ki gübre yığınları
Burnuma şok yaşatıyor du
Yamalı eldivenler ellerime siper olmuş
Ben varım
ufak çiziklerden korkma diyordu
Güzel insan
Uğultulu ve çivi gibi
Bu sensizlik
Ayakkabima banamisin demeyen yağmur
Bir ayakkabı suda boğulmuş çoraplar
Bazen düşünmek bile düşünceli
Tamam diyerek bitiyor münakaşa
Tamam ne sihirli kelime
Tamam deyince tamam olmuyor mesele
Tamam , nasıl istiyorsan öyle olsun
Yine
Yinede
Güzel insan
Titreyen gölgeler
Rütbesi yüksek sesler
Ağlayan uçurum
Üniformalı taraftarlar
Taş toprak, toz ve duman
Pürüzsüz ve zarif bir güneş
Durlanmış duygular
Kurutulmuş hayaller
Kürdanlarla yapılmış bir ikametgah
Bağcıkları çalınmış bir çift ayakkabı
Seni götüren
Bulutlara aşk olsun
Seni getirecek yağmura hamdolsun
Gönlüm bir Karadeniz şelalesi
Kıt kanaat yazıyorum
Gündüzleri kahkaha olan ömrümü
Geceyle terbiye ediyorum
Kabuğu soyulmuş kelimelerden
Faydalı şiirler yazıyorum
Yalnızca ben
Yalnızca Aralık
Ve yün çoraplar
Alev alev yangın
Yastığa ignelenmis bir uyku
Yüzmeyi bilmiyorum
Balıkları seviyorum
Kuşları sevenler
Uçmayı bilmiyor
İçimdeki kavgayı bitirene
Benden bir şiir
Güzel insan
Şu elindeki kızılcık bastonlu çoban gibi
Gökyüzü kadar hayallerim var
Yine de dibine ışık vermeyen mum gibi yanıyorum
Yazdıklarımı yakınlarım okumayacak
Biliyorum
Bu yüzden uzağımda olmana
Bir miktar seviniyorum
Senelerin yükünü taşıyan satırlar
İnsan işte diye geçirtimekten usandım
Yangın merdiveni boşluğuna kendimi atasım geliyor
Tarihi belli olmayan alevler
Beni bulan dek
Kıvranan saatler geçmek bilmiyor
Yaşam boyu sigortalı
Akşamlarca harap
Çay
Minibüs
Yollar
Kahvaltı
Ev
İş
Yirmisekiz
İkibin on yedi
Güzel insan
Kılavuzu şair olanın
Üstü şiir kokar
Güzel insan
Kimselere görünmeden
Yıkıp dökmeden sevdim seni
Sensizligin gıcırtısına kulaklarımı tıkayıp sevdim
Güzel insan
Pencerelerde insan yığını
Çığlıklar dökülüyor
Kül istifi büyüyor güneşin dumanında
Yapraklarına kadar üşüyor bir söğüt
Gözlerimde uyku sirenleri
Yastıkları çağırıyor
Yolcusu olmayan bir minibüs
Sancıları artan tekerlekler
Sonbahar tükeniyor birer birer
Bu gece gözlerine dokunan uyku olmayı ne çok isterdim
Tam şuramda soğumayan kavga
Karıncaların sırtında taşınıyor adeta
Uzaklara dost oldum
Hiç çeken olmadı şuramın resmini
Şuram diyorum
Gözlerin gelince gözüme
Şuramda güneş doğuyor
Şuramın bütün sakinleri
uykusundan uyanıp
Camlara koşuyor
Güzel insan
Şiir okumak
Şairin bereketli sofrasına oturup
Kaleminden
Gönlünden
Muhabbetinden
Doymaktır
Güzel insan
Zihnim mezar gibi açılıyor
Eriyen mumlar saçlarımı ağlatıyor
Kulaklarım sesine susamış
Ruhumun duvarlarında dua fırçası
Karaya vursada
Denizin sırlarını ifşa etmeyen balık gibi
Şiire gönül vermiş köy çocuğuyum
Cebimde beş binimlik kentkart
Fevkalade sabırsız
Fevkalâde heyecan doluyum
Gürül gürül sesimle
Bu şehirde
Yapayalnız ve zamansız ve mekansız yolcuyum
Güzel insan
Seni bulmak değil mesele
Seninle bulunmak ta asıl mesele
Güzel insan
Senelerce
Evet senelerce kıyıya vurmamış bir dalga düşün
Sonra beni düşün
Sonra kıyı ol
Kucakla beni
Güzel insan
Bazı yaralar kabuk bağlamak için rüşvet ister
Sessizliğe bürün
Zamanla o yara hizaya gelecektir
Güzel insan ,
Güneş ;koluma girdi bu sabah. Dertleştik biraz.Dünya dışındaki gezegenlerden dert yakındı. Dünya’dan da canı sıkkın. Kendi kendini bitiriyor farkında değil diye hayıflandı. Yakında pek yakında büyük vakaların olavagını depremlerin , kasırgaların, toprak kaymalarının şiddetli yağışların sellerin , kuraklıkların olacağını söyledi. Güneş dünyamıza üzülüyor . Dünyanın umurunda değil.
Ayaklarına gülüş sıçramış bir biçare gibiydi. Ellerini kaybettiğinden bu yana , yaşamını ayaklarıyla sürdürüyordu. Sakallarından süzülen pişmanlıklar ,geçmişi geri getirmiyordu.Defterini dürdüler bu denizin. Gemilere yazık oldu. Balıklar su diye , kolonyaya sarıldı.
Dedemin şiltesini saklıyorum sandığımda. Kitaplığımda reklam aralarında okuduğum mektuplar yükseliyor.
Kan grubum değişmiş öğleden sonra. Doktora hesap sordum. Bu yanlışı düzeltin diye.
Virgüllerime sığınan harflerimi pazara çıkardım. Sahibinden virgülsüz a harfi , be harfi ze harfi.
Güzel insan
Çünkü sende haklısın
Çünkü herkes haklıdır
Haklı olmak alışkanlıktır
Savaşa girende haklıdır
Savaştan kaçan da
Savaşı kazanan da haklıdır
Mağlup olanda
Çünkü kendince herkes haklıdır
Benim penceremden bakınca
Sende haklısın
Benim hakkım olmanı isterdim
Tek hakkım vardı
Senden yana kullandım
Kaybettim
Ama bende haklıydım
Senden gayrısına yazılmazdı
Güzel insan,
Mandalina kokuyor avuçlarım
Tırnaklarıma bile soğuk doluyor
Çöl üşüyor burnumun dumanında
Gözümün yaşına bakmıyor kimseler
Bu mevsim kimse kimseye bakmıyor
Tırmanıyorum yokuşlarda
Merdivensiz sokaklar
kapıları sobanın başında ısınıyor
Ne biçim bu evler
Balkonlarına ak düşmüş
Çatılarından ağlıyor
Yudum yudum üşüyorum
Parmaklarım cebimde nöbet tutuyor
Telaşla öksürüyor göğsüm
Ciğerlerim titriyor
Nasırlı bir ayak izi önümde
Bana kucak açıyor
İçime dolan sıcaktan kirpiklerim terliyor
Güzel insan
Ellerini nereye koyacağımı bilmediğim
Misafirlikte gibiyim
Önemli , mühim, özel nasıl denir
Ayakların ayak ayak üstüne gelir ye istemsiz
Avuçlarında daha önce hiç görmediğin çeşmeler doğar
Gözün kamaşır
Saçlarında bir şey varmış gibi olursun
Ceketin pantolonun mis gibidir
Güzel insan
Gel, Bu gece güneşin koynunda uyuyalım. Zaten kabız olmuş bir zaman var .İzinsiz elma armut ne bulursak alalım bu bahçeden. Sonra ağacın birine , teşekkürler amca ,dayı, teyze yazalım. Helallik isteyelim. Bu mevsim insan bulmak zor bu şehirde. Kar yağdımı yükseklere , insanlık yerlere iniyor . Ümitlerim çok korkuyor nedense. Korkuluk yaptırmak istiyorum zemin katta yaşadığım evin pencerelerine. Sıradan bir yaşlı amca gibi geldi. Sıradışı hikayeler anlattı ve gitti. Günümün şiir uçlarına değdi. Köpüğü bol bir çay pişirdi güzel kadın, yağmur gibi gülümsedi. Şu aralar kalemimden doğan kelimeler kadeh tokuşurken, oruç açmamış virgüllerim noktalarım ünlemlerim soru işaretlerim iftar yapacağı bir yemek bekliyor. Uçurduğum balon , gökyüzüne armağan olsun. Elimi sıvazlayan ip ,çocuğunu askere uğurlamış anne gibi hüzünle bakıyor yüzüme .Sevdiğinin kahkahalarında boğulan sağır , kilometrelerce yakında bir mutluluk.Hiç , Yoktan iyidir.
Dostları ilə paylaş: |