H firat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 0,88 Mb.
səhifə24/55
tarix25.11.2017
ölçüsü0,88 Mb.
#32875
növüYazı
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   55

Bir takım anayasal kazanımlar varsa, biz onların korunması için mücadele ederiz. Onlar gaspediliyorsa buna karşı kararlılıkla direniriz. Yani bu anlamda biz mevcut yasal ve anayasal yapıya karşı ilgisiz değiliz. Yeri geldiğinde biz sınırlı demokratik kazanımların üzerinde titreriz de. Ama burada mesele bu değil. PKK-DHKP-C Protokolü’nde yeralan ve DHKP-C’nin bugün çok özel olarak öne çıkardığı sorun tümüyle başkadır. Onların anayasasının içinde koca bir devrim programı var. Peki bir devrim programının anayasal biçimle ne alakası var? O programı çözecek bir iktidar mücadelesi verilmedikçe(79)sizin tutup bir anayasa tartışmasını gündeme getirmenizin ne alemi var? Biz kitlelerin alışık olduğu biçimler üzerinden, aslında devrimi propaganda etmek, devrime yol açmak istiyoruz, diyorlar. Hani kitleler değişimi hep buradan, bu yasal çerçeve ve biçimler içinde düşünüyorlar ya, güya bu “kolaylık”tan yararlanılmak isteniyor. Oysa siz meseleyi burjuvazinin yarattığı çerçevelerin içinde tartıştığınız ölçüde, aslında ve sonuçta yine burjuvazinin değirmenine su taşırsınız. Niyetiniz bu olmasa bile sonuç bu olur. Zira bu çerçeveyi burjuvazi bilerek, ısrarla koruyor ve dayatıyor.

Kaldı ki sizin zaten olayı bu gerekçelendirme tarzınız bile burjuva ideolojisinin etkisi karşısında açık bir gerilemeyi anlatıyor. Ne diyorsunuz? Yığınlar meseleye anayasal açıdan bakıyor, o halde biz de buradan giderek kendimizi anlatmaya çalışalım. Yığınlar bugün için oradan bakıyor, bu doğru. Ama tam da burjuvazinin yarattığı kalıplar yığınların bugünkü bilincine egemen olduğu için bu böyle. Tam da düzenin tüm siyasal kuvvetleri dikkatleri ısrarla bu çerçeveye çekmeye çalıştığı için bu böyle. Siz götürüp devrimi o kalıplar içine sığdırmak zorunda mısınız? Tam tersine, devrimciler olarak sizin göreviniz, sizin misyonunuz tam da bu düzen içi kalıpları kırmak ve aşmak değil midir?

Dikkatleri asıl olan sorundan tali bir meseleye çekiyorsunuz. Tıpkı Martov’un savaşı durduracak biricik yol olarak burjuvaziye karşı iç savaş sloganının karşısına, savaşı durduracak ve otokratik yönetimi tasfiye edecek bir kurucu meclis sorununu çıkarması gibi. Muhtemelen Martov da meseleyi kitlelere böyle anlatmanın daha kolay ve daha cazip olacağını düşünüyordu. Anayasal bir demokratik kurumu savunarak ya da daha doğrusu anayasayı ortaya çıkaracak bir kurucu meclisi savunarak... Sonuçta aynı oportünist mantık. Bu o “gerçekçi politika” yapma tarzı denilen şeyin kendisidir. Bu Alman oportünizminin o koca tarihsel mirasıdır. Bu Kautskizm denilen şe(80)yin kendisidir. DHKP-C’nin “demokratik anayasa” çizgisinin bütün bir mantığı buna oturuyor. Nedir temelde mantık? Kabaca şudur: Kuşkusuz bu düzenin ancak devrimle yıkılacağını hepimiz biliyoruz. Temel sınıf ilişkileri değişmeden hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyoruz. Bunlar “hepimizin” bildiği şeyler, bunları bir yana koyalım, bunları herkes biliyor, bunlarla vakit kaybetmeyelim. Önemli olan bu hedefe nasıl gidildiği sorunudur. Önemli olan bunun yolu, yöntemidir vb.

Klasik oportünizmin Kautsky’den miras düşünüş tarzı budur. Yani genel planda bütün temel teorik gerçekleri kabul eder, savunur görünürler. Ama önemli olan güncel gerçeklere dayalı, kitlelerin bugünkü durumunu gözeten politika yapabilmektir derler ve bunu da her türlü ilkesiz oportünizmin dayanağı olarak kullanırlar. Teoride ortadoks tutum, pratikte oportünizm! Ünlü Kautsky budur işte. Temel teorik doğruları bir yerde herkesten iyi savunur, öyle görünür. Ama bu temel hedeflere ulaşabilmek için güncel gerçeği hesaba katmamız lazım der ve bunu oportünist taktiklerin dayanağı haline getirir. “Gerçekçi politika” adı altında, bugünün gerçeğini gözetmek adı altında. Teoride ortadoks marksist, ama politikada tümüyle oportünist Kautsky işte budur. Ve bu, aslında bütün bir II. Enternasyonal demektir. DHKP-C’nin tutumu da, elbette niyet yönünden değil, ama mantık bakımından tümüyle aynıdır. Kuşkusuz hepimiz biliyoruz ki bu iş ancak devrimle çözülür, ama önemli olan bunu kitlelere anlatmasını bilebilmektir diyor ve güncel oportünist bir taktiği bu yolla gerekçelendirmeye çalışıyor. Böyle olunca da, genel doğrulara ilişkin güvencesi gerçekte her türlü eleştirinin yolunu kesmeye hizmet etmek dışında bir anlam taşımıyor.

Neticede bunların hepsinin temelinde Kautskizm vardır. Kautsky değil Kautskizm vardır. Bu klasik oportünizmi çok iyi tanıyan ve onunla çok uğraşmış olan R. Luxemburg. Ekim Devrimi'nin deneyimlerini genellerken dikkate değer bir göz(81)lemde bulunuyor. Dediğinin özü şudur: Alman oportünizmi bugüne kadar oportünist taktiklerini kitlelerin en geniş kesimini kazanmanın en uygun yolu olarak gerekçelendirmişti. Kitlelere kolayca ulaşmak adı altında, gerçekleşebilir, kitleler tarafından kolay anlaşılabilir ve kolay ulaşılabilir hedefler adı altında, oportünizmi bir politik çizgi haline getirmişti. Oysa Bolşevikler bunun tam tersinin doğru olduğunu kanıtladılar. Kitlelerin çoğunluğunu kazanmanın ve devrime yöneltmenin tek gerçek yolunun devrimci taktikler izlemekten geçtiğini pratikte gösterdiler. Yani devrimci stratejiyi ve devrimci taktiği bir bütünlük içinde ele aldılar. Taktiği saptarken devrimci stratejiyi gözettiler ve böylece taktiği devrimci temellere oturttular.


Yüklə 0,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin