H firat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)


“Saf devrim” ve proletarya devrimi



Yüklə 0,88 Mb.
səhifə46/55
tarix25.11.2017
ölçüsü0,88 Mb.
#32875
növüYazı
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   55

Saf devrim” ve proletarya devrimi

Daha önce de ifade ettim; tarihte saf devrim olmadı, gelecekte de saf devrim olmayacaktır. Hemen tüm devrimlerde burjuva devriminin sorunları ile proleter devriminin sorunları bir biçimde içiçe geçmektedir. Geçmiş klasik burjuva devrimlerine baktığımız zaman bile bunun ilk belirtilerini görebiliyoruz. Bu burjuva devrimleri kapitalizmin yükseliş çağının ürünleri oldukları ve bu çerçevede çok açık burjuva hedeflere yöneldikleri halde, bunlar içerisinde emekçi sınıfların sosyal eşitlik özlemlerinin ifadesi akımların yeşerebildiklerini görmekteyiz. Bundan ikiyüz-üçyüz yıl önceki hareketlere bakıyoruz, örneğin üçyüz-üçyüzelli yıl önceki İngiliz Devrimi’ne bakıyoruz, bu devrim içinde bile “Düzleyiciler” gibi, “Kazıcılar” gibi eşitlikçi akımlar çıkabiliyor. Sosyal eşitlik talebi ileri süren, siyasal eşitliğin ötesinde sosyal eşitlik isteyen, yani sadece feodal ayrıcalıkların ortadan kalkmasını değil, yanısıra sınıfsal eşitsizliklerin ortadan kalkmasını, bu noktada sınıfların ortadan kaldırılmasını talep eden akımların ortaya çıktığını görüyoruz. Bunlar alt sınıfların kendiliğinden hareketleridir. Bunlar, sosyal eşitlik idealini temsil eden devrimci aydın unsurların dile getirdiği düşünceler ya da bunların taşıyıcısı düşünsel akımlar değil, basbayağı sosyal hareketlerdir. 1640 İngiliz Devrimi içinde ortaya çıkan bu akımlar “Kazıcılar”, “Düzleyiciler” vb. olarak biliniyor, böyle çok değişik akımlar var.

Fransız Devrimi’nde de benzer bir durum görüyoruz. Fransız Devrimi’nde zaten bir dönem, Jakobenlerin egemen olduğu dönemde, devrimin halkçı karakteri belirgin bir biçimde önplana çıkıyor. Devrimin bu halkçı-devrimci döneminde bile, bakıyoruz devrimin bir sol kanadı var. Komünizmin ilk temsilcisi sayılan Babeuf hareketi, ki bir eşitlikçiler hareketidir, böyle bir dönemde ortaya çıkabiliyor. Düşünün ki bu henüz sanayi proletaryasının olmadığı bir dönemdir. Sanayi devrimi İngil(147)tere gibi ülkelerde kendini henüz yeni yeni göstermiş. Böyle bir dönemde bakıyoruz, burjuva devrimi kendi içerisinde bir takım proleter devrim öğeleri taşıyabiliyor.

Avrupa’da 1848 devrimlerinde ise bu özellik artık çok daha belirgindir. Özellikle Fransa’da görüyoruz bunu. 1848 Şubat Devrimi’nde savaşan işçilerdi. Kızıl bayrak altında birleşmişlerdi ve açıkça “toplumsal cumhuriyet” talep ediyorlardı. Ama devrim o günün nesnel koşullarında burjuva devrimi karakteri taşıyordu ve burjuva karakterde bir “demokratik cumhuriyet”in ilanına yol açtı. Ama bakıyoruz aynı sürecin içinde işçiler “üç renkli” “demokratik cumhuriyet” bayrağına karşı “toplumsal cumhuriyet”in kızıl bayrağını yükseltiyorlar ve Haziran’da bizzat demokratik cumhuriyete karşı ayaklanıyorlar. Tüm bunlar, daha klasik burjuva devrimleri döneminde bile burjuva devrim süreçleri içinde proleter devrimin dinamiklerinin kendisini gösterdiğinin bir göstergesidir. Bu olgular, klasik burjuva devrimlerinin bile “saf’ devrimler olmadığını gösterir.

20. yüzyılda ise durum zaten tümüyle farklıdır. 20. yüzyıl bir proleter devrimler çağıdır. Ve böyle bir çağda, en geri ülkeler bile proleter devrime yönelmek potansiyeli taşımaktadırlar. Birer burjuva demokratik devrim karakteri taşıyan ulusal kurtuluş mücadelelerinin ya da esas gövdesini köylülüğün oluşturduğu demokratik halk hareketlerinin bünyelerinde sosyal kurtuluşa yönelme doğrultusunda güçlü eğilimler, bunun taşıyıcısı dinamikler barındırdığını görüyoruz. En geri ülkelerde gündeme gelen halk hareketleri ve devrimci hareketler bile proleter devrime yönelmek doğrultusunda güçlü bir dinamizm taşıyabilmektedirler. Tarih bunu bize geri ülke devrimleri şahsında somut olarak da gösterdi. Tarihsel dönem, emperyalizm ve proleter devrimler çağının genel koşulları buna uygun. Öte yandan, başlangıçta II. Enternasyonal, ardından III. Enternasyonal içinde örgütlenmiş güçlü bir uluslararası devrimci işçi hareketinin varlığı, Ekim Devrimi’nin genel sarsıcı etkisi ve Sovyetler(148)Birliği’nin varlığı, bütün bunlar zemini üzerinde, dolayısıyla sınıfsal güç ilişkilerinin uluslararası zemininde bunu olanaklı kılan, proleter devrime ve sosyalizme yönelme eğilimini güçlendiren bir nesnel tarihsel ortam sözkonusudur. En geri ülkelerde bile burjuva demokratik devrimin proleter devrime yönelme eğilimini, salt cılız da olsa bir işçi sınıfının artık ortaya çıkmış olması ve devrimde öncü rol oynamasıyla değil, yanı-sıra bu uluslararası tarihsel durumla birlikte kavramak gerekir. Eğer Sovyetler Birliği gibi bir ülke olmasaydı, Avrupa çapında güçlü bir komünist hareket olmasaydı, örneğin Arnavutluk gibi geri bir ülkede, komünistlerin ulusal kurtuluş ve halk devrimi mücadelesinin önderliğini ele geçirmek iradesini ortaya koymaları o kadar kolay olmazdı.

Şimdi geliyoruz temel sınıf ilişkilerinin egemen olduğu bir kapitalist ülkeye. Bu çok gelişmiş bir ülke de olabilir. Türkiye gibi nispeten geri, orta gelişmişlikte bağımlı kapitalist bir ülke de olabilir. Bu ülkelerde devrim, temelde proletaryanın burjuvazi ile hesaplaşmasıdır. Gerçek devrim, proletaryanın burjuvazi ile hesaplaşmasıdır. Bunda bir tartışma yoktur, olamaz. Ama sözkonusu ülke ister çok gelişmiş, isterse nispeten gelişmiş bir kapitalist ülke olsun, devrim bu ülkelerde temelde proletaryanın burjuvaziyle tarihsel hesaplaşması olarak yaşansa bile, süreç yine de saf bir proleter devrim anlamına gelmeyecektir. Sözkonusu olacak olan, çeşitli türden ve çeşitli düzeylerde demokratik siyasal sorunlar ve süreçlerle içiçe geçmiş bir proleter devrim süreci olacaktır. Nispeten geri bir düzeyde bulunan ve burjuva demokratik devrimin çözmesi gereken bir dizi sorunu devralmış olan bir kapitalist ülke için bu zaten yeterince açık bir olgudur. Fakat önemli olan, vurgulanan olgunun aynı zamanda en gelişmiş kapitalist ülkeler için de kendine özgü sınırlar içinde geçerli olduğudur. Bu ülkelerde de devrim saf bir proleter devrim olarak yaşanmayacaktır. Demokrasi mücadelesinin neden en gelişmiş kapitalist ülkelerde bile önem taşıdığı(149)nı ortaya koyarken söylediğimiz herşey, gerçekte şimdi altını çizdiğimiz olgunun bir gerekçesidir.


Yüklə 0,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin