H firat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 0,88 Mb.
səhifə41/55
tarix25.11.2017
ölçüsü0,88 Mb.
#32875
növüYazı
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   55

İşçi sınıfı en tam bir demokrasiyi gerçekleştirmeye çalışarak savaşır ve bu mücadelelerin yardımıyla burjuvaziyi devirir, ama burjuvaziyi devirdiği andan itibaren de burjuva demokrasisi tarihsel olarak sosyalist demokrasi tarafından aşılır demiştim. işte Kurucu Meclis, bunun çok açıklayıcı bir örneğidir. Yani burjuva demokrasisinin bir kurumu, ama burjuva demokratik devrim sürecinde bir türlü gerçekleşmeyen bir kurum. Kaldı ki gerçekleşebilirdi de. yani burjuva demokrasisinin bir kurumu olarak oluşabilirdi de, ama buna rağmen Ekim Devrimi’nden sonra yine tasfiye edilirdi. Ama gerçekleşmedi. Bolşevikler ısrarla gerçekleşmesini istiyorlardı. Doğrusu Geçici Hükümetin zayıf yanıydı, onu böylece açmaza da alıyorlardı. Geçici Hükümet yığınların temel istemlerinin çözümünü Kurucu Meclise havale ediyor, fakat onu da bir türlü toplamıyordu. Kurucu Meclis’in toplanıp toprak kararnamesi çıkarması gerekiyor, barış kararnamesi çıkarması gerekiyor, ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanıması gerekiyor... işte Geçici Hükümet bunun için bilerek toplamıyor. Neticede çözüm bekleyen işleri hep Kurucu Meclise, Kurucu Meclisi de hep sonraki aylara havale ediyor. Böylece yığınların temel demokratik istemlerini erteliyorlar, süründürüyorlar.

Eğer o meclis Ekim Devrimi’nden önce toplansaydı, ya bu konuda ortaya temel çözümler koyar ya da çökerdi. Kitleler o zaman sosyal devrime çok daha rahat yöneltilirdi. Çünkü Bolşevikler; burjuvaziyi devirmedikçe barışı, toprağı ve özgürlüğü kazanmanın olanağı yoktur; işte görüyorsunuz Kurucu Meclis de kuruluyor, ama ne yığınların barış istemine cevap veriyor, ne toprak istemine yanıt veriyor, ne ezilen ulusların özgürlük istemine yanıt veriyor, ne ekmek sorununu(131)çözüyor, ne işçi sınıfının yaşam koşulları ile ilgili herhangi bir karar alıyor, diyerek çıkarlardı yığınların karşısına. Bütün bunlar Kurucu Meclise ilişkin umutları boşa çıkarırdı ve yığınların tepkisini bir başka koldan yine burjuvaziyi devirme hedefine yöneltirdi. Ama Kurucu Meclisin kurulmasına bile gerek kalmadan proletarya devrimi yapıp iktidarı alacak gücü gösterdi. Sonrasını ise biliyoruz.

Bizi bu tartışmamız açısından ilgilendiren işin bu yanı değil. İşin bu yanı biraz tarihsel bir bilgi oluyor. Asıl kritik nokta o Kurucu Meclisin devrimden önceki anlamı ile devrimden sonraki anlamıdır. Devrimden önce kurulsaydı ne olurdu, sadece iflası açığa çıkardı ve sosyal devrimi kolaylaştırırdı. Aslında mesele bu zaten. Kurucu Meclis de kurulsa, en iyi anayasa da yapılsa, gerçek toplumsal sorunlar burjuvazi egemen olduğu sürece çözülemez. Bütün mesele bunu anlatabilmek. Yani biz siyasal demokrasiyi gerçekleştirme ve kazanma mücadelesi içerisinde, yığınların ezilmişliğini, yoksulluğunu ve sefaletini ortadan kaldırmanın biricik yolunun kapitalizmi devirmek olduğunu göstermeye çalışırız. Demokrasi mücadelesini hep bu amaca bağlarız. Burjuva demokratik reformları, demokratik siyasal istemleri, proleter devrimin manivelaları olarak kullanırız.

Çok ilginçtir; 1916’nın savaş ortamında Lenin’in ortaya koyduğu teorik yaklaşımlara bakıyoruz (ki bunlar kesin bir biçimde Marksizmde yeni şeylerdir, demokrasi sorununa yeni bir yaklaşımdır, emperyalizm çağının gerçeklerini gözeten bir yaklaşımdır), ardından yaşanan tarihsel olaylar içinde olduğu gibi gerçekleşiyor. Ve bu yeni yaklaşımları önden bilmeyen Bolşeviklere bakıyoruz, başlangıçta bocalıyorlar, bir sallantı dönemi geçiriyorlar. Stalin başından beri bir Bolşevik, bir leninisttir; ama Şubat Devrimi’ni izleyen günlerde ortaya çıkan yeni durumu doğru değerlendiremiyor, net bir tutum alamıyor. Neden? Çünkü 1905 Devrimi’nin formülleriyle eğitilmiş bir(132)insan. Savaş döneminin teorik açılımlarından habersiz. Sibirya’nın en ücra yerlerinde sürgündekilerin bu teorik açılımlardan haberleri bile yok, neler konuşuluyor, neler tartışılıyor, ne sonuçlara varılmış, bilmiyorlar. Şubat Devrimi’ni izleyen dönemdeki kararsızlıklarının ve yalpalamalarının bu olguyla dolaysız bir bağı olduğunu da unutmamak gerekir.

-Nisan Tezleri'ne ve “ikili iktidar"a ilişkin açıklamalı bir soru...

Şubat devriminin ortaya çıkardığı iktidar Lenin’in ifadesi ile, ikili bir iktidardır. Aslında devrim sovyet örgütlenmesini açığa çıkarıyor, bu 1905 devriminde de var. Ayaklanma, başkaldırı inisiyatifini gösteren yığınlar bunun organlarını da yaratıyorlar. Düşünerek, bugün DHKPC’nin yaptığı gibi ideal modeller olarak olmuyor bunlar. Bir takım akıllı insanlar bunları düşünmüyorlar. Devrim kendi dinamizmi içerisinde bu örgütsel biçimleri açığa çıkarıyor. Ve bunlar yaygınlaşıyor, yine devrimin dinamizmi sürecinde. Sovyetler 1905’de de var. 1905’te daha çok işçi sovyetleri var. Ama 1917’de işçi, köylü ve asker sovyetleri var. Emperyalist savaş var. Köylülüğün büyük bir bölümü asker, silah altında. Bundan dolayı asker Sovyetlerinin çok özel bir ağırlığı ve yaygınlığı var.

İkili iktidar” ne anlama gelir? Bir yandan devrim yapan işçiler ve köylüler var, devrim yaparken kendi iktidar organlarını yaratıyorlar. Ve bunlar iktidar odağı; yani örgütlenmiş proletarya, örgütlenmiş köylülük, örgütlenmiş askerler bunlar. Mesala Asker sovyetleri anında yasalar çıkarıyor ve bütün cephelere gönderiyorlar. Yani ordunun disiplinini ve otoritesini felç edecek bir takım kararlar çıkarıyorlar ve cephede uygulatıyorlar Asker Sovyetleri. Gerçek güç odağı bunlar olduğu halde, iktidar burjuvazinin ağırlık taşıdığı Geçici Hükümete veriliyor ve bunun zaten böyle olması gerektiği düşünülüyor. Menşevikler zaten baştan beri, burjuva devrimin burjuvaziyi güçlen(133)direceğini, iktidara getireceğini, kendilerinin devrimde herhangi bir iktidar iddiasıyla ortaya çıkamayacaklarını, görevlerinin aşırı muhalefet olduğunu söylüyorlar. Nitekim devrim olduğunda da, 1917’de buna uygun davranıyorlar. Lenin “Bütün iktidar Sovyetlere!” diyor, ikili iktidar gerçekleşmiş bir biçimdir. Tarih öyle tecelli ediyor, öyle ifade edelim. Somutta öyle gerçekleşiyor. Asıl güç sovyetlerde. Geçici Hükümet ki burjuvazinin iktidar alanı orası, biçimsel bir güç. Gelgelelim Sövyetler kendi iktidar gücünün bilincinde olmadığı için, bu burjuvazi için iktidar olma olanağına dönüşüyor. Bu durumda Bolşevikler burjuvazi ile olan çatışmayı da keskinleştirmek için, “Bütün İktidar Sovyetlere!” diyorlar.


Yüklə 0,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin