50 yıldır bulunduğu bölgede bir NATO üyesi ve bir ABD uydusu olarak emperyalizme sadakatle hizmet eden Türk devleti, aynı uşakça sadakati şimdi de Yugoslavya’ya emperyalist müdahale içinde göstermektedir. Aynı tutumu, aynı köpekçe sadakati, Körfez savaşında da göstermişti. Türk burjuvazisi sayesinde Türkiye, kendisini çevreleyen coğrafyada bölge ülkeleri ve halklarına karşı ABD emperyalizminin bir savaş üssü ve müdahale gücü olarak hareket etmektedir. Bu utanç verici konum ve rol Türkiye’yi maceralara ve giderek savaşlara sürüklemektedir, sürükleyecektir.
Bizzat başbakan tarafından yapılan açıklamayla, Türkiye’nin Yugoslavya’ya karşı başlatılan emperyalist savaşın aktif bir tarafı ve katılımcısı olduğu tüm dünyaya ilan edil(161)miştir. Türk başbakanı savaşın büyümesi halinde “Türkiye’nin üzerine düşen hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağını” ayrıca vurgulamıştır. İçerde Kürt halkına ve kendi emekçilerine karşı sistematik bir kirli savaş yürütenler, şimdi de Türkiye’yi çevreleyen coğrafyada halklara karşı gerici-emperyalist saldırı ve savaşlara soyunuyorlar.
Türk devletinin Yugoslavya’ya karşı gündeme getirilen emperyalist savaşa katılma gerekçesi, Batılı emperyalistlerinkini de aşan bir ikiyüzlülük ve arsızlık örneğidir. Kendi ülkesindeki 20 milyon Kürdü yok sayanlar, onların meşru ulusal haklarını ayaklar altına alanlar, bu mazlum halkın eşitlik ve özgürlük uğruna yürüttüğü mücadeleyi “terör” sayanlar, Kürdistan’da 15 yıldır kirli bir yıkım ve yoketme savaşı sürdürenler, kalkıp Kosovalı Arnavutlar'ın ulusal hakları için Yugoslavya’ya karşı savaşa girdiklerini ciddi ciddi iddia edebiliyorlar! Bu tam bir utanmazlık örneğidir, bu ikiyüzlülükte her türlü sınırı aşmaktır. Türk burjuvazisi bu denli derin çelişkilere dayalı ikiyüzlü bir politik konumun sonuçlarıyla elbette er ya da geç yüzyüze kalacaktır.
Sırp gericiliği tarafından sistematik bir baskı ve sindirme politikasının hedefi haline getirilen Kosova Arnavutları'nın ulusal hakları, bugünkü emperyalist müdahalenin bahanesi olarak kullanılıyor. Komünistler, geçmişte NATO müdahalesinin güncelleştiği bir sırada, geçen Haziran ayında, bu soruna nasıl yaklaştıklarını yine bu sayfada bütün açıklığıyla ortaya koymuşlardı. Bugünkü emperyalist savaşın yeniden güncelleştirdiği bu değerlendirmeyi ekte okurlarımıza yeniden sunduğumuz için burada bir yinelemeden kaçınıyoruz. Kosova sorununun kaynağı, çözümü, bugünkü güncel görünümü ve bunun gerektirdiği tutum, bu değerlendirmede net bir biçimde ortaya konulmuştur ve her bir satırı bizim için bugün de geçerlidir.
Komünistler olarak, emperyalizmin ve onun savaş maki(162)nası NATO’nun Yugoslavya’ya karşı başlattığı gerici emperyalist müdahaleyi kesin bir biçimde mahkum ediyoruz. Türkiye işçi sınıfını ve emekçilerini bu saldırganlığa karşı aktif tavır almaya, savaşın suç ortağı durumundaki sermaye iktidarından hesap sormaya çağırıyoruz. Emperyalizmin Balkanlar’daki oyunları Türkiye’yi de kapsayacak şekilde tüm bölge halklarını felakete sürükleme potansiyeli taşımaktadır. Bu tehlikeyi önlemenin yolu emperyalizme ve onun bölgedeki işbirlikçilerine karşı devrimci savaşı yükseltmekten, bu mücadele içerisinde Balkan halklarının birlik ve dayanışmasını geliştirip güçlendirmekten geçmektedir. Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri bunun bilinciyle ve sorumluluğuyla hareket etmelidir.
Yeni bir emperyalist saldırı ve savaşlar dönemi...
Emperyalizm ve Balkanlar’da emperyalist savaş
Başını ABD’nin çektiği emperyalist koalisyonunun savaş makinası NATO’yu harekete geçirerek Yugoslavya’ya karşı başlattığı savaş haftalardır sürüyor. Haftalardır Yugoslavya’ya tonlarca bomba yağıyor. Ülkenin sanayi, iletişim ve ulaşım altyapısına büyük darbeler vuruldu. Yüzlerce sivil insan öldü, binlercesi yaralandı. Daha da vahim olanı, bu emperyalist müdahalenin bahanesi olarak kullanılan Arnavutlar başta olmak üzere tüm Kosova halkı perişan edildi. NATO müdahalesi ile birlikte yüzbinlerce Kosovalı yerinden yurdundan oldu. Emperyalist saldırıya sözde “insani” nedenler yaratmak, onu haklı göstermek için, bombalamaların ardından göç etmek zorunda kalan bu büyük insan yığınları sınırlarda kasten perişan halde bırakıldı.
Yugoslavya’ya bu haydutça saldırının, bir savaş maki(164)nası olarak NATO’yu sıcak bir savaşta ilk kez kullanmanın ve Balkanlar’da emperyalist egemenliği pekiştirmenin ötesindeki nedenleri ve sonuçları, NATO’nun 50. yıl zirvesi ile daha açık hale geldi.
Tüm bunlar başından itibaren basınımızda ayrıntılı olarak değerlendirildi, tahlil ve teşhir edildi. Bunun da sağladığı kolaylıkla, burada ayrıntılara girmeden, son gelişmelerden hareketle bazı temel sonuçları ifade etmek yoluna gideceğiz.
Emperyalizm, militarizm, saldırganlık ve savaş demektir
Militarizm, saldırganlık ve savaş, emperyalizmin özünde vardır. Tüm bunların kendilerini giderek daha dizginsiz bir biçimde gösterecekleri bir tarihsel döneme girmiş bulunuyoruz. İkinci emperyalist savaş sonrasında, Kore’de, Vietnam’da ve öteki Çin-Hindi ülkelerinde olduğu gibi zaman zaman doğrudan taraf olsalar da, daha çok bölgesel çatışmaları ve savaşları perde gerisinden kışkırtan emperyalistler, bundan böyle artık doğrudan kendi adlarına müdahale ve savaşlara girişeceklerini gösteriyorlar. Komünistler, yeni dönemin bu açık eğilimini daha ‘90 yılı başında, daha ortada Körfez krizi ve savaşı yokken, daha Malta Zirvesi'nin de etkisiyle barış ve silahsızlanma üzerine yaygın bir aldatıcı cereyan varken, açıkça tespit ettiler. Şimdi, ‘90’ların sonunda, NATO etrafındaki emperyalist Batı ittifakı bunu yeni dönem NATO stratejisi olarak açıkça belirlemiş ve Yugoslavya’ya yönelik emperyalist saldırıyı da bunun bir ilk uygulama örneği ilan etmiş bulunuyor.