Fakat programımızın stratejik önlemler bölümünde sözü edilen olgu, emperyalistlerin devrimi boğmaya yönelik girişimleri, bundan da öteyedir. Burada söz konusu olan, zafere ulaşmış devrime dıştan müdahaledir. Devrimci gelişmeyi boğmaya yönelik tüm çabaları boşa çıkararak zafere ulaşan devrim, emperyalizmin köleci egemenliğine son vererek, bunda ifadesini bulan çıkar ve ilişkilerin köklü tasfiyesine giriştiği andan itibaren, bu kez dıştan emperyalizmin devrimi boğmaya yönelik müdahaleleri ile karşı karşıya kalır.
Burada gözönünde bulundurulması gereken temel önemde(336)bir nokta da şudur. Emperyalist ülkeler koalisyonu zafere ulaşmış bir devrimin karşısına salt o ülkedeki çıkarlarını korumaya çalışan eski hükümranlar olarak değil, fakat emperyalist dünya sisteminin efendileri olarak da çıkacaklardır. Bu ikinci durumda söz konusu olan, sisteme vurulan ve kötü örnek olma potansiyeli taşıyan bir darbeyi daha baştan bertaraf etmeye çalışmaktır. Devrimin kendisine yönelen bu türden boğma girişimlerini boşa çıkarma yeteneği, temelde, programımızda da vurgulandığı gibi, “işçilerin ve emekçilerin topyekûn seferberliğiyle” püskürtülebilecektir. Temelde belirleyici etken bu olmakla birlikte, devrimin bölgesel ve uluslararası olanakları ve destekleri de sonuç üzerinde büyük rol oynayacaktır. Bu ise daha bugünden devrimin sorunlarına ve iktidar hazırlığına bu bölgesel ve uluslararası enternasyonalist perspektiften bakmayı gerektirir.
Acil anti-emperyalist istemler ve devrimci iktidar mücadelesi
Programımızın “Acil Demokratik ve Sosyal istemler”e ayrılmış alt bölümü, acil anti-emperyalist demokratik istemleri de içerir. B şıkkı altında yer verilen bu istemlerin başlıcaları aşağıdaki gibidir.
“- Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmaların iptali.
-NATO, AB, AGİT vb. emperyalist kuruluşlarla tüm ilişkilerin kesilmesi.
-Türkiye’deki tüm askeri üs ve tesislere el konulması.
-İMF, Dünya Bankası vb. emperyalist mali kuruluşlarla kölece ilişkilere son.
-Dış borç ödemeleri durdurulsun. Tüm dış borçlar geçersiz sayılsın.”
Bu istemlerden her biri, tek tek ele alındığında, sınıf iktidarı değişimine dayalı köklü bir devrim olmaksızın, pek(337)ala güçlü bir anti-emperyalist mücadelenin sonucu olarak da elde edilebilir nitelikte istemlerdir. Bu, teorik olarak reddedilemez. Fakat programımızın taktik istemler bölümünde bu istemlere yer verilmiş olması, hiç de buna ilişkin umut ve beklentilerden gelmemektedir. Programımız bu istemleri tümüyle devrimci bir açıdan, yani proletaryanın devrimci iktidar mücadelesi perspektifi içinde, bu amaca sıkı sıkıya bağlı bir biçimde formüle etmiştir. Burada asıl amaç, tüm öteki taktik iktisadi, sosyal ve siyasal istemlerde gözetilen amacın aynısıdır. Bu ise ilgili bölümün genel sunuşunda en özlü bir biçimde şöyle dile getirilmiştir:
“Siyasal iktidarın işçi sınıfı tarafından ele geçirilmesini stratejik devrimci görev sayan TKİP, bu temel hedefe sıkı sıkıya bağlı olarak, kitlelerin acil demokratik ve sosyal istemleri uğruna kararlılıkla mücadele eder. Proleter ve emekçi yığınları bu mücadele içinde etkilemeye, kendi özdeneyimleri temelinde eğiterek devrim mücadelesine kazanmaya çalışır...” (s.46)
Bu özlü bakışaçısı, acil anti-emperyalist istemlerin anlamını ve bunlara dayalı etkin bir mücadelenin yöneldiği temel amacı da dile getirmektedir. Bu istemler uğruna mücadele, yığınların devrimci anti-emperyalist bilincini ve eylemini uyarmak, geliştirmek ve devrimci iktidar mücadelesine yöneltmek temel amacına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu amaç gözden kaçırıldığında, kendi sınırları içinde bu istemler uğruna mücadele yığınların devrimci bilincini geliştirmeye hizmet etmediği gibi, herhangi bir pratik sonuç da yaratmaz. Türkiye’nin yakın tarihi, proletaryanın devrimci iktidar perspektifine bağlanmaksızın yürütülen bu türden bir mücadelenin burjuva yurtseverliğini aşamadığını ve sonuçta düzenle bütünleşmeye vardığını açıklıkla göstermektedir.
Fakat tersinden de, bu acil ve yakıcı istemler uğruna sistematik bir ajitasyon yürütmeksizin, işçi sınıfını ve emek(338)çileri bu istemlerin derhal gerçekleştirilmesi istemiyle mücadeleye çekmeye, bu mücadele içerisinde onları birleştirip kendi özdeneyimleriyle eğitmeye çalışmaksızın, salt devrime dayalı bir genel propaganda ile yetinmenin yaratacağı hiçbir sonuç olmaz. Bu durumda, emperyalist kölelikten kurtulmaya dayalı devrimci perspektif canlı devrimci anlamını ve işlevini yitirir, devrimci bir gevezelik malzemesi olmaktan öteye gidemez.
Parti programımızın stratejik ve taktik bölümleri arasındaki kopmaz ilişki ve bütünlük, tüm öteki sorunlarda olduğu gibi anti-emperyalist mücadelinin ele alınışında da, birbirinin tersyüz edilmiş şekli olan bu sapmalara karşı proleter devrimci bir perspektif sunar bize.
SY Kızıl Bayrak, (Sayı: 33, 3 Kasım 2001)(339)...(340)
Dünya olayları açısından geride kalan yılın temel özelliği, emperyalist sistemin tüm çelişmelerinin keskinleşmekte olduğu gerçeğidir. Yılın daha başından itibaren bir dizi gelişme açıkça buna işaret etmekteydi. 11 Eylül sonrası ise bu konuda herhangi bir kuşkuya yer bırakmadı. Dünya olayları artık kapitalist krizler ve sosyal yıkım saldırıları, burjuva gericiliği ve polis devleti uygulamaları, militarizm, saldırganlık ve savaş, işçi mücadeleleri, kitle hareketleri ve yer yer halk isyanları ile karakterize olmaktadır. Tüm bunlar birarada, sistemin çelişmelerinin tüm cephelerde keskinleşmekte olduğunun somut göstergeleri, bu gerçeğin çok yönlü sınıflar mücadelesi halinde açık bir dışavurumudur.