Devrimci-demokrat akımların son 25 yılın tüm ters gelişmelerine ve bunun beslediği tasfiyeci süreçlere rağmen devrimcilikte iyi-kötü tutunmayı başarmaları elbette devrimci-demokrat kon(78)umlarından gelen ideolojik dayanaklara da sahiptir. Fakat bu tutunmada, derinliği olan bir ideolojik dirençten çok geçmişin mücadeleleri içinde şekillenip yerleşmiş devrimci duyarlılıkların ve reflekslerin belirleyici bir rol oynadığı da bir gerçektir. Ve nitekim, olayların akışı bu duyarlılıkları ve refleksleri günden güne zayıflattığı, herşeye rağmen korunabilen devrimci iyimserliği zaman içinde güçten düşürdüğü ölçüde sözkonusu direnç de zayıflamış, birileri şahsında ise bu tümden kırılmıştır. Geleneksel hareketin bünyesindeki tasfiyeci savrulmaların ve reformizme geçişlerin yıllardır açıklıkla izlenebilen dinamiği budur. Savrulma ve geçiş süreçleri önce fiilen yaşanmakta, ardından ideolojik ifadeler kazanmaktadır.