Gönüllü özürcülük bu minvalde sürüp gidiyor. PKK reformist yöneliminin anlamını ve sonuçlarını devrimci çevrelerden gizlemek, onu taktik esnekliğin gerekleri çerçevesinde mazur göstermek(195)için özel görevliler hazırlasaydı, onlar bile bunu bu ölçüde gönlü rahat, bu denli gözükapalı bir pervasızlıkla yapma gücü bulamazlardı kendilerinde herhalde.
Elbette kuyrukçu oportünizm devrimci eleştirinin basıncı altındadır ve onun olup bitenin gerçek anlamı üzerine ortaya koyduklarından biraz olsun etkilenmiyor değil. Bunun verdiği belli belirsiz bir huzursuzlukla araya bazı ihtiyatlı ifadeler de sıkıştırarak, “geleceğe dair olasılıkları bir yana” bırakıyormuş gibi davranıyor. Yine de kendini ve kendiyle birlikte herkesi yatıştıran açıklamalar bulmak için gayreti elden bırakmıyor. Amerikan emperyalizminin bile henüz yeni bir değerlendirme yapmamış bulunduğuna da işaret ederek (bu pek inandırıcı tanık, ABD, İmralı’ya rağmen hala da böyle bir değerlendirmeyi resmen yapmış değil!), “en ihtiyatlı ifadeyle” gerçek durumun “‘henüz’ böyle” olmadığı, bugünkü koşullarda kaygılanacak bir durum bulunmadığı konusunda kendini ve bizi temin ediyor. PKK’nin bütün bu konularda adımlar atarken “söylemde ve pratikte çizdiği zikzaklar”devrimci çevrelerde onun “stratejik amaçlarından kopup kopmadığı konusunda tereddütler doğmasına yolaçmış” olsa da gerçekte ortada kaygılanmak için bir neden olmadığını vurgulayan değerlendirme, buna PKK’yi yücelten bir açıklama da getiriyor: Zira “O (PKK!), ulusal hareketlerdeki bu taktik savruluşları ve pragmatist tutumları devrimci yürüyüşünün prangası haline getirmedi.” (s.250)