Cumhuriyet döneminin ilk Kürt isyanlarının bastırılmasının ardından Kürt büyük burjuvazisi, büyük toprak sahipleri ve aşiret reisleri için “ulusal ihanet” artık değişmez sınıfsal tutum ve çizgi haline geldi. Son yirmi yılın olayları bunu mücadelenin tüm sıcaklığı ve seyri içinde bütün çıplaklığı ile ayrıca gösterdi. “Kürt ulusu”nun bu kesimi, sınıf olarak ve elbette temel sınıfsal çıkarları gereği, ulusal harekete karşı “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler”in yanında yer aldı. Yanında yer aldı demek bile zayıf kalıyor, zira zaten bu cephenin organik bileşeni durumundaydı. Bu nedenle kendi sınıfsal safında yer aldı demek(214)daha doğru olur. Bu böyle olduğuna göre, kalkıp üstelik bir program maddesi olarak, “Kürt ulusu”yla “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler arasında” uzlaşmaz karakterde çelişmelerden söz etmek işi tam bir saçmalığa vardırmaktır.