Karmaşık nedenleri olan bu değişimin gerisinde, bu kategorideki hareketler için karakteristik bir özellik olan kendiliğindenciliğin de önemli bir payı vardır ve bu hep de beraberinde başkalarının kuyruğunda sürüklenmeyi getirmektedir. Kürt hareketindeki gelişmelerin hala devrimci umutlar vaadettiği bir evrede yukarıdaki sözleri söylemek, PKK devrimci kimlik üzerinden olumlanırken örneğin PSK’yı reformculukla itham etmek ve “ana darbenin doğrultusunun ateş menzili” içine almak kuşkusuz çok kolaydı. Bunu o dönemin koşulları içinde bu denli kolay yapanlar, her türlü devrimcilik iddiasının terkedildiği ve dahası devrimin açık bir ideolojik saldırı konusu edildiği bir dönemin ardından bile, bu kez KADEK-HADEP ikilisinin kuyruğunda aynı kolaylıkla sürüklenmeyi sürdürüyorlar. Böyleleri için yön tayini eden ilkeler ve devrimci strateji değil, fakat dönemin rüzgarı ve güce tapınmadır. Sonradan MLKP’yi oluşturan ana hareketin (TKP-ML Hareketi) ‘90’lı yılların başına, yani Serhıldanların o sarsıcı rüzgarı kendini gösterene kadar devrimci PKK’yi “burjuva reformist” bir akım olarak tanımladığı da hatırlanırsa, bu söylenenler çok daha iyi anlaşılır. Bu gelenekten gelenlerin temel önemde sorunlar karşısındaki tutumunda, ilkesel ve teorik açıdan(258)sağlam bir perspektiften çok, olayların gidişi ve politik atmosfer etkili olmaktadır. Bundan dolayıdır ki onlar hemen hiçbir dönemde Kürt hareketi karşısında sağlam ilkelere dayalı bir tutum alamadılar. Hep geriden geldiler ve zamanında doğru tutum almayı hiç başaramadılar. Kendiliğindencilik, geriden gelme ve kuyruğunda sürüklenme olarak gösterdi kendini hep.