Demek ki biz, MLKP’nin kendi temel belgelerindeki devrimci ilkesel ve stratejik belirlemeleri bu denli kolayca bir yana bırakması ile Kürt yenilgisinin yarattığı umutsuzluk ve karamsarlık ruh hali arasında bağ kurarken, hiç de zorlamalara gitmiyoruz. Bunu daha dün bizzat MLKP 2. Kongresi PKK’ye karşı yapıyor; onun genel “sol birlik” düşüncesi ve yönelimi ile “batıda oluşan ve biriken devrimci olanakları” küçümsemesi ve Türkiye devriminden umutlarını kesmiş olması arasındaki kopmaz bağa işaret ediyordu. Kürt hareketinin hala devrim yolunda yürüdüğünün sanıldığı bir evrede devrim umutları canlı olanlar, aynı Kürt hareketinin “genel sol birlik” çizgisinde ifadesini bulan “oportünist yönelim”ini haklı ve soylu bir öfke ile reddediyorlardı. Fakat ne ilginçtir ki, tam da Kürt hareketinin teslimiyet ve tasfiye batağına gömüldüğü, “burjuva demokrasisi güçleri”nin bir parçası haline geldiği bir evrede, bu aynı “oportünist yönelim”, bu kez MLKP çizgisi haline gelmiş bulunuyor!