“İstanbul dışta tutulursa, 1996 sonrası süreçte belli başlı sanayi kentlerinin ve büyük şehirlerin emekçi semtlerinde sömürü düzenine ve faşizme karşı mücadele adeta dibe vurdu. İstanbul’da da(289)büyük bir gerileme, daralma ve etkisizleşme süreci yaşandı. Hali hazırda bu gerçeklik değiştirilebilmiş değildir.
“Aynı yıllarda komünist ve devrimci hareket de, emekçi semtler cephesinde ciddi bozulmalar yaşadı. Su çürüdükçe suyun içinde hareket edenler de bundan paylarını aldılar. Kitlelere yabancılaşma, ‘zorunlu bağış’, zor kullanımında ilkesizlikler, milis kavramının ve içeriğinin bozulması, düşman sızmalarına açık hale geliş, sempatizan çevrelerde ve tek tek bazı aktivistlerde lümpen-serseri kültürüyle uzlaşma, giderek ona ayak uydurma, disiplin yoksunluğu, politik kötümserlik ve umutsuzluk vb. gerçekler komünist ve devrimci hareketin emekçi semtlerindeki çalışma, örgüt ve militanlarının gerçekleri haline geldi.” (Politik Rapor, s.99-100)(290)