Bu toplumda Aleviler ye Kürtler, onlarla birlikte öteki bazı dinsel azınlıklar ve azınlık milliyetler, sistematik biçimde eziliyorlar ve bu ezilmişliğin uzunca bir tarihsel geçmişi var. Fakat bu ezilmişlik, ulusal ve mezhepsel farklılıkların varlığından ve doğasından değil, egemen sınıfın çıkarlarından ve çıkarları çerçevesinde izlediği politikadan kaynaklanıyor. “Sünni-Alevi çelişkisi”, “Alevi-Sünni kutuplaşması”, “Kürt-Türk çelişkisi”, “Kürt-Türk kutuplaşması” üzerine ahkam kesmek, bunu derin “tarihi ve toplumsal köklere” oturtmak, böylece de nesnel bir “toplumsal-siyasal çelişki” mertebesine çıkarmak, tam da sorunun özünü ve esasını karartmak, sınıfsal nedenlerini ve kaynağını gizlemek, böylece egemen sınıfın değirmenine su taşımaktır. “Çelişki”, “kutuplaşma” ve nihayet “çatışma”, uluslar ve mezhepler arasında değil, ezilen ulustan ve ezilen mezhepten halk kitleleri ile egemen sınıf ve onların devleti arasındadır.
Dostları ilə paylaş: |